15 Eylül 2017
Sayı: KB 2017/35

Dikta rejimi ancak sınıf mücadelesiyle yıkılabilir!
Reza Zarrab davası ve AKP’nin zayıf karnı
Gerginliğe dayalı siyaset ve gerginliğin pazarlanması
Kontrgerillanın yeni katliam aracı: SİHA
Metalde kazanımın anahtarı Metal Fırtına ve Greif’tir!
EİB’den sempozyum çağrısı
İşçi sınıfı mücadeleyi sürdürüyor
12 saatlik çalışma süresi ve sınıfa dönük saldırılar üzerine...
Gece çalışması: Kapitalistin kan dolu kadehi
Kadına şiddet üreten kapitalizm, eşitlik sunan sosyalizm!
Yeni insanın inşasında eğitim
Eğitimdeki gericileşme ve TÜSİAD’ın serzenişleri
Gerici eğitime karşı başka bir dünya mümkün!
Üniversitelerde yeni mücadele yılı
Deyr ez-Zor savaşı, emperyalistler ve PYD
Asya-Pasifik’te sular ısınmaya devam ediyor
Bağımsızlık referandumu ve Kerkük sorunu
Bir fırtına bir “çaresizlik”
Şili halkının direniş sembolü: Victor Jara
Musa Anter Kürt halkının mücadelesinde yaşıyor!
Müziğe aşık bir devrimci ozan: Ruhi Su
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Şili halkının direniş sembolü: Victor Jara

 

Kanlı bir darbe

11 Eylül 1973... General Pinochet’in askerleri tarafından başkanlık sarayı kuşatılmış, Salvador Allende’ye defalarca teslim olma çağrıları yapılırken, Allende radyodan yaptığı yayın aracılığıyla Şili halkına şunları söylüyordu:

Size son kez hitap ediyorum. Uçaklar Magallanes radyosunun vericilerini bombaladı. Bu tarihsel geçiş anında, halkıma sadakatimi hayatımla ödeyeceğim. Ama yüz binlerce Şililinin bilincine düşen tohum er geç yeşerecek. Onların silahları ve güçleri var. Ama toplumsal ilerleyişi şiddet ve cinayetle durduramazlar. Vatanın emekçileri, ben Şili’ye ve geleceğine inanıyorum. Başka adamlar, başka insanlar ihanetin bastırdığı bu acı karanlığı aydınlatacaklar. Er geç özgür insanın geçeceği kapıları açacak ve daha adil bir toplum kuracaklar. Yaşasın Şili! Yaşasın halk! Yaşasın emekçiler! Bunlar benim son sözlerim ve fedakârlığım boşuna değil, satılmışlığa, korkaklığa ve ihanete bir ahlak dersi olacağına eminim.”

Bu, Allende’nin son konuşmasıydı.

1973 yılında ABD emperyalizminin kanlı eli bu kez Şili’ye uzanıyordu. Çünkü orada ne kendi çıkarlarını temsil edecek ne de kendi dayattığı politikaları hayata geçirecek bir kukla hükümet vardı. Orada Şili halkının büyük sevgisini ve desteğini kazanarak seçimlerde başarı elde eden ve göreve geldikten sonra her yaptığıyla yoksul emekçilerin yanında olduğunu kanıtlayan Salvador Allende ve partisi vardı. Buna göz yummak mümkün değildi elbette.

11 Eylül günü Allende’yi devirmek için CIA’yle işbirliği içinde hazırlanan kanlı darbe planı hayata geçirildi. Bu darbe organizasyonuyla Salvador Allende’yi devirerek iş başına geçen faşist General Augusto Pinochet, 1973 yılından 1990 yılına kadar sürecek 17 yıllık iktidarı boyunca sayısız katliam ve cinayet işleyerek Şilili emekçilerin, gençlerin, kadınların, çocukların ve devrimcilerin kanı üzerinden yükselen bir düzen kurdu.

Jara ve “Yeni Şarkı”

Faşist Pinochet’in başında olduğu Şili ordusunun gerçekleştirdiği darbenin hemen ardından binlerce Şilili yurtsever gözaltına alındı, işkenceye uğradı, katledildi… Bunlardan hiç kuşkusuz bir halkın direniş sembolü haline gelen Victor Jara’nın yeri ayrıdır. Peki kimdi Victor Jara ve neden onun şarkıları bugün hâlâ dilden dile dolaşmakta?

Victor Jara 1932 yılında yoksul bir köylü ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelir. Ebeveynleri çiftçidir. Babası Manuel basit bir kahya iken, annesi Amanda ailesinin geçimi için çok sayıda işte çalışmıştır. Birçok ailede olduğu gibi babası alkol problemleri çekmekte ve annesine kötü muamele yapmaktaydı. Babası aileyi terk ettikten sonra annesi Amanda ailenin bakımıyla tek başına ilgilenir. Annesi Victor Jara’nın hayatında çok önemli bir etkendir. O da şarkı söyleyip, gitar çalmış, bunları ve Şili folk müziğini oğluna öğretmiştir. Annesiyle beraber geçirdiği zamanın, müzik hayatına adım atmasında çok önemli etkileri olmuştur. Annesinin ölümünden sonra muhasebe eğitimini yarım bırakmış ve ilahiyat okumak istemiş, ancak bu sadece 2 yıl sürmüştür.

Tiyatro ve halk müziği dine olan inancını silikleştirdikten sonra işsiz olarak Lonquén’e döner ve yakın arkadaşları ile kendini folklor tahsiline adar. Bu zaman zarfında tiyatroya ilgisi gelişir. Jara, Şili Üniversitesi’nde Tiyatro Okulu’na girmiş, başarı göstererek oyunlar yönetmeye başlamıştı. Bu arada Şili Üniversitesi korosuna katılmış ve ilk bestelerini burada yapmıştı. Jara, burada “Yeni Şarkı” akımının kurucusu olan Violetta Parra ile tanıştı ve onunla çalışmaya başladı. “Yeni Şarkı” kısa zamanda emperyalizmin ve sömürgeciliğin karşısında bir simge haline geldi. Özellikle o dönemde halk şarkılarını söylemek yaygın bir protesto tavrıydı. Jara yaptıkları müziği şöyle dile getiriyordu:

Violetta Parra’dan teslim aldım bu duyguyu. Yaptığımız şeylerin kıtasal bir değeri olduğuna, kitleleri sürüklediğine inanıyorum. Devrimci şarkı, devrimci güçtür. Bütün üçüncü dünya ülkelerinde sözü geçen güçlü silah…”

Dudaklarında şarkıyla öldü

Askeri darbe sırasında Jara, Teknik Üniversite’deki işi başında gözaltına alınır ve yoldaşlarıyla birlikte Şili Stadyumu’na getirilir. Yaklaşık 5 bin kişi bu stadyumda tutulmakta ve işkenceye uğramaktadır.

Tarih 16 Eylül 1973’ü göstermektedir. Jara faşistlerin elinde tutsak durumunda da olsa onun zihni ve fikirleri o anın çok ötesindedir. O hâlâ gelecek güzel günleri mesken tutmuştur kendisine ve ömrü boyunca Şili halkı için yazıp söylediği şarkılarına ölmeden önce son bir besteyle daha katkıda bulunur. Bu bestesi onun son bestesi olur:

Beş bin kişiyiz burada
Bu ufacık yerinde kentin.
Beş bin kişiyiz.
Kim bilir daha kaç kişiyiz kentlerde ve ülkede?
Burada yapayalnız on bin el,
Tohum eken ve fabrikaları çalıştıran.”

Hemen oracıkta yaptığı bu bestenin ardından Jara, gönül verdiği partisi Unidad Popular’ın ünlü şarkısı “Venseremos”u söylemeye başlar. Ona sadık dostu gitarı da eşlik eder. Faşist cellatlar arasından yükselen bu korkusuz ve cesur sese stadyumdaki yoldaşları da katılır hep bir ağızdan:

Venseremos venseremos
Kıralım zincirlerimizi

Venseremos venseremos
Zulme ve yoksulluğa paydos”

Stadyumda binlerce devrimcinin hep bir ağızdan eşlik edip söyledikleri bu şarkı, stadın en yüksek rütbeli gestapo subayı, Pinochet’in sağ kolu, işkenceci Albay Mario Manriguez Bravo’yu öfkelendirir. Havaya ateş emrini verir. Stadyum mermi sesleri ile inlerken şarkı hâlâ devam etmektedir. Ateş kesildikten sonra, şarkıyı söyleyeni aramaya başlayan askerler Jara’yı bulurlar ve gitarını çalamaması için önce ellerini kırarlar. Ancak Jara, şarkıyı söylemeyi sürdürmektedir. Jara’nın katili olarak tarihe geçen “Prens” lakaplı Edwin Dimter Bianchi, Jara’nın kafasını dipçikle parçalar. Bedenini delik deşik ederler. Yetmez… Kestikleri ellerini herkesin görmesi için tribünlerin önüne asarlar. Jara ve gitarı artık bir direniş sembolü olmuşlardır. Victor Jara’nın işkence edilmiş, 44 mermiyle delik deşik edilmiş bedeni dört gün sonra Santiago Mezarlığı yakınlarında bulunur ve eşi Joan tarafından toprağa verilir…

Pinochet öldü, Jara yaşıyor!

Victor Jara 39 yıllık kısa yaşamı boyunca yoksulların, ezilenlerin sesi oldu. Bir fabrika grevinde, bir üniversite boykotunda ya da bir sokak başında çocukların arasında elinden hiç düşürmediği gitarı eşliğinde söylerdi şarkılarını. Hayatın içindeydi o. Bu yüzden hâlâ Şili halkının kalbinde yaşıyor ve adı dilden dile dolaşıyor. Jara ve binlerce devrimcinin katili faşist Pinochet’in ise öldüğü 2006 senesi öncesi son günlerini korku içinde geçirdiği söylenir. Bugün bu eli kanlı katillerin adları hak ettiği yer olan tarihin çöplüğündeki yerlerini alırlarken, Victor Jaralar, Zapatalar, Cheler, Allendeler Latin Amerika halkı başta olmak üzere dünya halklarının mücadelesinde sonsuza kadar yaşayacaklar…

D. Yalım


 
§