8 Eylül 2017
Sayı: KB 2017/34

Emek düşmanı saldırılara karşı sınıf mücadelesine!
Düzen siyasetinde denge arayışı
12 Eylül ve burjuva düzenin ikiyüzlülüğü
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı üzerine
Hacıbektaş anma programının ertelenmesi ve devrimci sorumluluk!
Nuriye ve Semih serbest bırakılsın!
Kamu hareketinde yaşanan gelişmeler üzerine… - 3
Bu dönem metal işçisi tarih yazacak!
“Yürüyor açlık ordusu…”
Ekim Devrimi ve Bolşevik kadrolar
Kadın metal işçileri MESS’ten ve sermaye sınıfından haklarını almalıdır!
Sorunu derinleştiren değil, çözen taleplerimizi yükseltelim!
Kadın işçiler hak gasplarına karşı direnişi seçmelidir!
ABD saldırganlığı ve küresel egemenlik krizi
Bölgede ve Suriye’de yeni dönem
Arakan’da neler oluyor, niçin oluyor?
Yoksulluğun üzerine kurulu zengin dünya
Mao Zedong’u ölümünün 41. yılında saygıyla anıyoruz…
Kazım (Mete) Hoca’yı yitirdik
İşçi ve emekçilerin Yılmaz Güney’i ve sineması
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mao Zedong’u ölümünün 41. yılında saygıyla anıyoruz…

 

Çin Halk Devrimi’nin ve Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) önderi Mao Zedong 26 Aralık 1893’te Çin’in Hunan eyaletinde doğdu. Mao’nun ilk siyasal faaliyeti 1911 devrimi sırasında Hunan eyaletinde Sun Yat-sen önderliğindeki Kuomintang saflarında savaşmak oldu.

Mao 1921 Temmuz’unda Çin Komünist Partisi’nin Şanghay’daki ilk kongresine katıldı. İki yıl sonraki üçüncü kongrede ise merkez kurul üyeliğine seçildi. İlk Kuomintang-ÇKP birleşik cephesi sırasında Kuomintang’ın Köylü Eğitim Enstitüsü yöneticisi oldu.

Feodal bir ülke olan Çin’de Sun Yat-sen önderliğindeki ulusal burjuvazinin partisi Kuomintang iktidar olana dek ilerici, devrimci bir role sahipti. Ne var ki iktidar olduktan sonra, iktidarını korumak için gericileşti. Kuomintang’ın 1927’de birleşik cepheye hiç de sürpriz sayılmayacak ihaneti sırasında, Mao ölümden güç bela kurtuldu. Aynı yıl Hunan’da Güz Hasadı Ayaklanması’nı yönetti, ancak başarısız oldu. Burada Kuomintang askerlerinin elinden kurtulmayı başardığında kurşuna dizilmeye götürülüyordu. Artık bir avuç kalmış yoldaşlarıyla birlikte Güneydoğu Çin’deki Jinggang dağlarına gitti. Burada 1931-1934 yılları arasında bir kurtarılmış bölgede Çin Sovyet Cumhuriyeti kuruldu ve Mao da onun başkanı seçildi.

Sun Yat-sen’in ölümünden sonra Kuomintang lideri olan Çan Kay Şek ÇKP’ye karşı savaş açtı. Koumintang’ın saldırıları sonrası Çin’in güneydoğusundan kuzey batısına kadar 9 bin 600 km kadar olan yolu yürüyerek Uzun Yürüyüş’ü gerçekleştirdiler. Mao’nun lider olarak tanınması bu yürüyüş sırasında olmuştur. 1937-1945 arasındaki Çin-Japonya savaşında Japonlara karşı direnişi de Uzun Yürüyüş’ün sona erdiği üs bölgesinden yönetti.

ÇKP içinde uzun yıllar önderlik saflarında ideolojik savaşım sürdü. Bu savaşımı 1942’de Mao kazandı ve ÇKP önderliğine geldi.

ABD emperyalizminin Çin’de devrimin önüne geçmek için Çan Kay Şek kuvvetlerine her türlü desteği vermesine rağmen 21 Ocak 1949’da Kuomintang kuvvetleri ÇKP kuvvetleri karşısında çok ağır yenilgiler aldı ve Mao’nun 1 Ekim 1949’da Pekin’deki Tiananmen Meydanı’nda yaptığı açıklamayla Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu. 1966-69 arası dönemde Kültür Devrimi’ne önderlik eden Mao, hayatının son yıllarında Parkinson hastalığının yanı sıra akciğer ve kalp rahatsızlığı yaşamaya başlamıştı. Bu dönemde ÇKP içinde pek çok grup iktidar kavgasına tutuşmuşken, Mao sessiz kalmayı tercih etti ve 9 Eylül 1976’da yaşama gözlerini yumdu.

ÇKP bugün hâlâ Çin “Halk Cumhuriyeti”nde iktidarda. Gerçekte isminin karşıtı olarak iş başında. Buna karşın Çin Devrimi’nin büyük önderi Mao’nun devrimci anısı milyonların bilincinde yaşamaya devam edecektir.

Mao Zedong’u ölümünün 41. yılında saygıyla anıyoruz.

 

 

 

 

Sosyalizm mücadelesinin bir savaşçısı:

Julius Fuçik

 

İktidar dümenindeki burjuvazi, yükselen sınıf hareketini bastırmanın, içine girdiği bunalımı atlatmanın çaresi olarak, İtalya ve Almanya’da Mussolini ve Hitler şahsında faşizme sarılmıştı. Avrupa’nın birçok ülkesinin işgal edilmesi, bu ülkelerde sergilenen barbarlıklar ve anti faşist direnişler, 1940’ların öne çıkan olguları olmuştu.

Almanya’nın 1939 yılında işgal ettiği ülkelerden biri de Çekoslovakya idi. Tıpkı işgal altındaki diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, burada da anti faşist direnişe komünistler önderlik ediyordu. Bunlardan biri de Julius Fuçik’ti.

Fuçik, 1903 yılında işçi bir ailede doğar. Babası çelik işçisidir. Fuçik sömürünün ve sınıfların olmadığı bir dünya için mücadeleye katılır. 1921 yılında Çekoslovakya Komünist Partisi’ne üye olur. Parti yayınlarına edebi ve kültürel katkılarda bulunur. Sonrasında ise partinin yayın organının başyazarı olur. 1930’lu yıllarda pek çok kez gözaltına alınır ancak mücadelesini sürdürür. Aynı yıllarda iki kez Sovyetler Birliği’ne gider. Ekim Devrimi’nin ülkesini yerinde gören Fuçik, gördüklerini çeşitli yazılarda Çekoslovakyalı emekçilere aktarır. Bunlardan bir kitabının adı bile Fuçik’in sosyalizme olan inancını ifade eder: Yarının Dün Olduğu Ülkede.

Ülkesine dönen Fuçik çalışmalarını sürdürürken, 1938 yılında partisi yasadışı ilan edilir ve yeraltına çekilir. Mart 1939’da ise Çekoslovakya, Almanya tarafından işgal edilir. Yeraltı faaliyetlerine devam eden Fuçik, 24 Nisan 1942’de Alman siyasi polisi Gestapo tarafından yakalanır. Mayıs 1943’te Almanya’ya götürülen Fuçik, 8 Eylül’de burada asılarak katledilir. Fuçik’in en bilinen eserlerinden biri, Darağacından Notlar kitabıdır.

*

Fuçik, Pankrac hapishanesindeyken, Darağacından Notlar kitabını sigara kağıtlarına yazarak dışarıya çıkarır. Fuçik’in kısa Darağacından Notlar’ından yansıyan, yeni bir dünyaya, sosyalizme olan inanç ve idam edileceğini bildiği halde yaşamla ve davasıyla kurduğu bağdır. Aynı zamanda tutsak komünistler arasındaki yoldaşlık ilişkilerini, düşman zulmüne karşı direnişi aktarır Fuçik. Tutsaklık koşullarında, ölümü beklerken dahi inancını anlatır kitabında: “Vücut dimdik, eller dizler üzerinde kenetli, gözler, eski Petçek Bankası olan binanın bir odasının sararmakta olan duvarına mıhlanmış, elbet, düşünmeye elverişli bir durum olmasa gerek. Ama insanın düşüncelerini hazırolda durmaya kim zorlayabilir?” Neredeyse her gün hapishaneden götürüldüğü polis merkezinde tabi tutulduğu işkenceli sorgularda, kimseyi ele vermeyen Fuçik, aynı zamanda dışarıyla kurduğu irtibat sayesinde yoldaşlarını da tehlikelerden haberdar eder.

Fuçik’in Darağacından Notlar’ında dikkat çeken bir diğer yan da insan betimlemeleridir. Faşizme karşı savaşta gösterilen yararlılıklar ve ihanetler, Fuçik’in betimlemelerinde aynı zamanda partisine rapor niteliğindedir. Yargılanmak üzere Almanya’ya götürülmeden önce yalnızca birkaç saati kaldığını belirtmesine rağmen, hapishanedeki insanları yazar. Yalnızca yoldaşları hakkında değil, cellatları hakkında da, onların güçlü görünen yanlarına karşın düşkünlüklerini ve korkularını, inançsızlıklarını da yazar Fuçik. Yeni bir dünyayı temsil edenler olarak devrimcilerin, onlardan daha güçlü olduklarını şöyle dile getirir: “Hapishane mutlu bir kurum değil, ama hücrelerin kapısı önündeki yaşam, içindeki yaşamdan çok daha kasvetli.”

*

Fuçik’in Darağacından Notlar’ının son bölümü 9 Haziran 1943 tarihlidir. Bundan sonra Berlin’e götürülür. Hüküm giyer ve 8 Eylül 1943’te idam edilir.

Fuçik, Darağacından Notlar’ını “Nöbeti teslim ediyorum!” sözcükleriyle sonlandırır. Son sözü yine ona bırakıyoruz:

Celladın ipi, ben bitiremeden boğazımı sıkarsa, geriye filmin mutlu sonunu yazacak milyonlarca insan var.”

 
§