8 Eylül 2017
Sayı: KB 2017/34

Emek düşmanı saldırılara karşı sınıf mücadelesine!
Düzen siyasetinde denge arayışı
12 Eylül ve burjuva düzenin ikiyüzlülüğü
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı üzerine
Hacıbektaş anma programının ertelenmesi ve devrimci sorumluluk!
Nuriye ve Semih serbest bırakılsın!
Kamu hareketinde yaşanan gelişmeler üzerine… - 3
Bu dönem metal işçisi tarih yazacak!
“Yürüyor açlık ordusu…”
Ekim Devrimi ve Bolşevik kadrolar
Kadın metal işçileri MESS’ten ve sermaye sınıfından haklarını almalıdır!
Sorunu derinleştiren değil, çözen taleplerimizi yükseltelim!
Kadın işçiler hak gasplarına karşı direnişi seçmelidir!
ABD saldırganlığı ve küresel egemenlik krizi
Bölgede ve Suriye’de yeni dönem
Arakan’da neler oluyor, niçin oluyor?
Yoksulluğun üzerine kurulu zengin dünya
Mao Zedong’u ölümünün 41. yılında saygıyla anıyoruz…
Kazım (Mete) Hoca’yı yitirdik
İşçi ve emekçilerin Yılmaz Güney’i ve sineması
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP bir kez daha patronları ihya etti…

Kadın işçiler hak gasplarına karşı direnişi seçmelidir!

 

Kadınıyla erkeğiyle işçi sınıfı önemli bir hak kaybı ile karşı karşıyadır. 25 Ağustos günü Fazla Çalışma ve Fazla Sürelerle Çalışma Yönetmeliği’nde değişiklik yapılarak yeni bir gaspa imza atıldı. Değişiklik patronların fazla mesai yaptırmak istediği işçiden her yılbaşında ‘yazılı onay (muvafakat)’ alma zorunluluğunu kaldırıyor. Böylece işçinin, onayı olmadan fazla mesaiye bırakıldığında iş akdini feshetme hakkı elinden alınmış oldu.

Patronların işini kolaylaştıracak bu değişiklikle bundan sonra işçinin işe girişte sözleşmesi yapılırken veya fazla çalışma ihtiyacı olduğunda fazla çalışma onayının alınması yeterli olacak.

Bu değişikliği patronların uzun süredir istediği, sermaye medyasında “Fazla mesaide ‘onay çilesi’ bitti” şeklinde yer almasından da bellidir. Sözde tarafsız görünmek adına AKP işçiye şu hakkı lütfetmiştir: Eğer işçi fazla mesai yapmak istemezse verdiği onayı 30 gün önceden patrona yazılı bildirimde bulunarak geri alabilecek! İşe girerken kölelik koşullarına mecburen imza atan işçilerin çalışırken bu hakkını kullanamayacağı ortadadır. Zira patronlar işçiyi “kapı orada” diyerek sürekli tehdit etmektedir.

OHAL’in sermaye sınıfı için işlediği bir kez daha görülmüştür. Tüm işçilerin önemli bir hak kaybı ile karşı karşıya olduğu ortadadır. Sermaye düzeninde yasalar düzeyinde korunan işçi hakkı neredeyse kalmamıştır. İşçi sınıfının mücadele birikimiyle yasalara geçirilen haklar tek tek elden gitmektedir.

Bu hak gaspından kadın işçilerin her zaman olduğu gibi daha fazla mağdur olacağı açıktır. Patronlar her istediğinde kalınması zorunlu mesailer kadınları her açıdan olumsuz etkileyecektir. Ev içi işlerin yoğunluğu, çocuk bakımı gibi kadına yüklenen “görevler” gereği kadın işçilerin omuzlarındaki yük daha da artacaktır. Kadın işçi mesaiye kalmadığında ise işten çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır.

Diğer yandan günümüz Türkiye’sinde kadının çalışmasını her fırsatta kısıtlamaya çalışan gerici zihniyet çalışma saatlerinin mesailer sonucu uzamasını, kadının çalışma hakkını elinden almanın bahanesi yapmaktan da geri durmayacaktır.

Çalışma sürelerinin kısaltılması, işçi sağlığına uygun koşulların yaratılması vb. düzenlemeler gerekirken daha da kötü koşullar dayatılmaktadır. İşçi sınıfının örgütsüzlüğünden aldıkları güçle, OHAL döneminin getirdiği kolaylıklarla sermayenin istekleri doğrultusundaki hak gasplarını bir bir hayata geçiriyorlar. Sağlık, turizm ve güvenlik işkollarında kadınlar da dahil olmak üzere işçilerin gece çalışma saatlerini daha yeni uzatmışlardı.

Hak gasplarına karşı tek seçenek kadınıyla erkeğiyle işçilerin birlik olması, mücadele etmesidir. Yapılması gereken, fiili-meşru mücadelenin yol göstericiliğinde daha fazla örgütlenmek, daha fazla mücadeledir. Kölelik yasalarının önüne geçmenin başka bir yolu yoktur.

İnsanca çalışma koşulları kapsamında daha az çalışmak, daha çok yaşamak istiyoruz. Bunun için taleplerimiz uğruna örgütlü mücadeleyi büyütelim:

* Fazla mesaiye gerek kalmadan insanca yaşamaya yetecek ücret!

* Fazla mesai yönetmeliği işçiler lehine değiştirilsin!

* Mesai ücretlerinde artış!

* Zorunlu haller dışında gece çalışması yasaklansın!

* 7 saatlik iş günü, 35 saatlik çalışma haftası!

* Kesintisiz iki günlük hafta tatili, 6 haftalık yıllık ücretli izin!

 

 

 

 

MEB’in yeni ‘ders’ kitabı: ‘Kocaya itaat ibadettir’


Yaşamın her alanında olduğu gibi dinsel gericiliği eğitim alanında da hakim kılmak için adımlarını hızlandıran gerici iktidar, bu gerici anlayışı ders kitaplarıyla daha da hakim kılmaya çalışıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından hazırlanan yeni müfredat kapsamında 2017-2018 eğitim öğretim döneminde okutulacak ders kitaplarında tartışma yaratan başlıklar yer aldı. Toplumsal cinsiyet rollerini dini motiflerle 11. ve 12. sınıflarda çocuklara anlatmaya hazırlanan bakanlık, evlilik öğütlerine de “Evlilik” ve “Ailede eşlerin görevleri” üniteleri kapsamında “Hz. Muhammed’in Hayatı” dersinde yer verdi. Çocuklara “Bekârlık sultanlık değil, henüz karar verilememiş bir sürecin sancılı bekleyişidir. Evlilik, zihni sürekli meşgul eden gönlün sesini dindirmektir” diyen MEB, “İnsan fıtratı gereği karşı cinsiyle birlikte yaşamaya muhtaçtır. Bunun dışındaki bir hayat insana saadet ve huzur vermekten uzaktır” ifadelerini kullandı.

Yeni kitapta, kadın ve erkeklerin evlenerek ‘iffet’lerini korudukları, bunun “geçici bir heves olmadığı” belirtilirken, “Gözü dışarıda olmayan, huzuru mutluluğu yakalamaya çalışarak evinden razı olan ve razı olunan kimseler olurlar. Nesillerini teminat altına alırlar” tarifi yapıldı.

Kitapta; “Her tanışma evlilikle noktalanmayabilir. Bu bağlamda birbirlerini tanıma ve karar verme süreçlerinde gönül eğlendirmeyin ya da hoşça vakit geçirmeyin” ifadeleri yer aldı.

Ayrıca nikah dışı ilişkilerin din tarafından yasaklandığı ve bu durumun zina olarak nitelendirildiği anlatılarak “Kişi evliliğe kadar iffetini muhafaza etmeli; sadece nikâhın koruyucu şemsiyesi altında karşı cinsle bir araya gelmelidir. Unutulmamalıdır ki temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara layıktırlar” ifadelerine yer verildi.

Dinin aileyi lidersiz bırakmadığını belirten bakanlık, “Erkekler güç ve kuvvet yönünden daha ileri olduğundan, ailenin sorumluluğunu birinci derecede onlara yüklemiştir” dedi. Anne kavramının görevleri ise “kocasına karşı görevlerinde titiz davranması, evine ve çocuklarına sahip çıkması gerekir. Sabırlı ve kanaat ehli olmalı, israftan kaçınmalı” olarak sıralandı. Ayrıca “İslam, erkeğin üstlendiği mesuliyetlere karşılık kadının da kocasına itaat etmesini istemiş ve bu itaati ibadet saymıştır. Ailede çocukların büyütülüp terbiye edilmesi daha çok anne tarafından yerine getirilir. Ailede erkek vazifesini yapar, ailesine karşı güzel davranır; kadın da ona karşı gereken muhabbet, hürmet ve itaati gösterirse aile içinde düzen ve uyum sağlanmış olur” değerlendirmesi yapıldı.

Çocuk yaşta evlilik ve çok eşlilik konularına değinmeyen bakanlık “Kabul Edilemez Evlenme Çeşitleri” başlığında ise “ateist, müşrik, mürtedle yapılan evliliklerin” yasak olduğunu duyurdu.

Ailelerin haberi olmaksızın sadece iki şahitle gizli saklı kıyılan nikâhların da uygun olmadığı ve yapılmaması istendi. Ayrıca “Evlenirken dindar, güzel ahlak sahibi eşleri seçmek ve dindar bir aile kurmaya çalışmak gerekir” tavsiyesinde bulundu.

 
§