18 Ağustos 2017
Sayı: KB 2017/32

Sermaye iktidarı baskıyı yoğunlaştırıyor
Düzen partilerinin seçim hazırlıkları başladı
İşine-ekmeğine sahip çıkan herkes “terörist”
Kamu hareketinde yaşanan gelişmeler üzerine… - 1
İstanbul’da ihraçlara karşı direniş sürüyor
Birleşik Metal-İş’in MESS Sözleşme Taslağı
TİS sürecinde mevcut sendikal düzen ve sınıf mücadelesi
TİS süreçleri ve görevler
Ekim Devrimi’nde işçi sınıfının belirleyici rolü üzerine
Türk Metal “Kadın Kolları” ile neyi hedefliyor?
Göçmen çocuk emeği sömürüsü
Asya-Pasifik’te gerilim had safhada
Barzani’nin bağımsızlık referandumu üzerine
ABD müdahalesi ve Venezuela’da yol ayrımı
Büyüyen korkuları, irademizi biliyor!
“Güzel kokular saçan bir yasemin demeti”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Göçmen çocuk emeği sömürüsü

 

Göçmen emeği, yerli emeğe oranla daha ucuz olmasından dolayı kapitalistler tarafından daha çok tercih ediliyor. Göçmen çocuk emeği ise ucuzluğunun yanı sıra “uysal”lığı nedeniyle de patronların ağzını sulandırıyor. AFAD verilerine göre Türkiye’de bulunan Suriyeli göçmenlerin %55’i 0-18 yaş grubuna dahil. İlkokul çağındaki Suriyeli çocukların yalnızca dörtte biri okula gidebiliyor. Geri kalan kız çocukları daha çocuk yaşta evlendiriliyor, erkek çocukları ise günde 12 saat atölyelerde, fabrikalarda 20-30 TL’ye çalıştırılıyorlar.

Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi Nihat Kireçdağ’ın, 7- 27 Ağustos 2016 tarihinde yaptığı “Suriyeli Çocuk İşçiler: Antakya’da Bir Alan Araştırması” Türk Tabipleri Birliği’nin Mesleki Sağlık ve Güvenlik dergisinin son sayısında makale olarak yayınlandı. Kireçdağ’ın aktardığına göre araştırmasına 50 Suriyeli çocuk işçi, çocuk işçileri çalıştıran 1 patron ve Suriyeli çocukların gittiği okuldan 3 müdür katıldı. Araştırmaya katılan tekstil atölyesi patronu, “Bunca hukuki yasaklara rağmen neden çocuk işçi çalıştırıyorsunuz?” sorusuna şu şekilde yanıt verdi:

Daha önceleri Türk işçilerden overlokçuya 200 TL haftalık, makineciye 250 TL haftalık veriyordum. Atölyemde 3 overlokçu ve 4 makineci çalışmaktadır. Aylık olarak hepsinin maliyetini hesapladığınızda 6 bin 400 TL yapmaktadır. Şimdi ise bu işi 14-15 yaşındakiler de yapabiliyor, işi onlara öğretmek sadece bir ayımı aldı ve şu anda çok iyiler. Overlokçuya verdiğim ücret 50 TL, makineciye verdiğim ücret ise 70 TL’dir. Bunu hesapladığımızda ise 1720 TL yapıyor. Bu hesaplamalara göre aylık 4 bin 500 TL’den fazla masraftan kurtulmuş oluyorum. Sadece ben çalıştırmıyorum herkes çalıştırıyor. Devlet ceza yazacaksa hepimize yazmalı. Bu da imkansız. Biz de zamanında çalıştık ve kendi kazancımızı düşünmek zorundayız.”

Patronun bu itiraf gibi cümlesi bir gerçeğin, 1. dereceden failin ağzından dökülüşü yalnızca…

Daha önce de BBC’nin araştırma ekibi Panorama, Türkiye’deki Marks and Spencer, Zara, Asos, Mango gibi büyük firmalara üretim yapan ve İngiltere’ye ihracat gerçekleştiren tekstil atölyelerinde Suriyeli çocuk mültecilerin günde 12 saat, normal işçinin aldığı ücretin yarısına çalıştırıldığını açıklamıştı. Bu haberin dünya genelinde oluşturduğu tepkilerden kaynaklı bu markalar durumu kınamak zorunda kalmış, göstermelik açıklamalar yapmıştı.

Ancak bu açıklamaların gerçek yaşamda hiçbir karşılığının olmadığını somut veriler bize gösteriyor. Sermaye kârını daha da arttırabilmek için üretim süreçlerindeki “masraf”larını en aza indirmek ister, dolayısıyla kayıt dışı, düşük ücretlerle çalıştırabildiği çocuk işçiler, özellikle de göçmen çocuklar patronlar için bir kâr kapısıdır.

DİSK-AR’ın 2015 Çocuk İşçiliği Raporu’na göre Türkiye’de çocuk işçilik oranı 2012’den beri yükselme eğilimi göstermektedir. Bunun yanı sıra mesleki eğitim alanında, çocuklar staj adı altında ucuz işçiliğe bizzat devlet eliyle sürülmektedir. Yine ILO’nun verilerine göre çocuk işçilerin yaklaşık olarak yüzde 34’ü aşırı derecede yorulmaktadır. Yüzde 33’üne iş yerinde yemek verilmemekte, yaklaşık yüzde 36’sının ise haftalık izni bulunmamaktadır. Çalışan çocukların fiili çalışma süreleri oldukça uzundur. Okula devam eden çocuklarda haftalık ortalama 25,6 saat olan bu süre, okula devam etmeyen çocuklar bakımından ortalama 54,3 saati bulmaktadır. Bununla beraber 6-17 yaş grubundaki çocukların haftalık fiili çalışma süresi ortalama 40 saattir. Çocuk işçiler için çalışma koşulları ayaklarına pranga vurulmuş bir köleninkinden farksızken, göçmen çocuklar için durum daha kötüdür. Suriyeli çocuk işçiler bir yandan azgın bir emek sömürüsüne maruz kalırken, diğer taraftan toplumsal yaşamın neredeyse tamamen dışına itiliyor, hor görülüp aşağılanıyorlar. Fiziki şiddet ise yaşamlarının bir parçası olmuş durumda.

Çocuklar için bir cehenneme dönmüş kapitalist dünyada, onların çıkaramadığı ses olmak zorundayız. Suriyeli çocuk işçiliği meselesi bir yanıyla emek sömürüsüne karşı verilen mücadeleyi keserken diğer yandan da halklar arasında din ve milliyet temelinde yaratılan suni ayrımlara karşı sistemli bir mücadeleyi gerektirmektedir.

 

 

 

 

Çocuk istismarcısı tahliye edildi

 

İşi ve ekmeği için direnen ve direnenlere destek olanları tutuklama terörüyle susturmaya çalışan sermaye devleti, tecavüzcüleri serbest bırakıyor. Antalya’da kız çocuğuna tecavüz eden şahıs, adli kontrolle serbest bırakıldı.

Olay, tecavüze uğrayıp, idrar içirilip, dışkı yedirildiği belirtilen B.T.’nin annesi Ö.Y.’ye, “Senin kızınla iki defa ilişkiye girdim. Kızını sinkaf ettim” yazılı telefon mesajıyla ortaya çıktı.

Kızın annesi Ö.Y., mesajı gönderen kişiden şikayetçi olmak için polis merkezine gitti. Şikayet üzerine 23 Mart’ta gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Davut E. hakkında “kişilerin huzur ve sükununu bozma, sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret, tehdit, şantaj, çocuğun nitelikli cinsel istismarı, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek” suçlarından dava açıldı.

16 Ağustos günü Antalya 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına, bir gün önce talimatla ifadesi alınan mağdur B.T. katılmadı. Davut E. ile mağdurun annesi Ö.Y. ile tarafların avukatları duruşmada hazır bulundu. Davut E. savunmasında, tecavüzü yalanladı. B.T. ile kendi isteğiyle ilişkiye girip bunları kaydettiğini savunan Davut E., mağdurun başkalarıyla da ilişkide olduğunu söylemesi üzerine sinirlenip annesine mesaj gönderdiğini öne sürdü.

Ö.Y. ise kızına tecavüz edildiğini belirterek, sanıktan şikayetçi olduğunu söyledi. 20 Mart tarihinde cep telefonuna gelen mesaj ile olaydan haberdar olduğunu anlatan Ö.Y., “Bu mesajdan önce kızım beni arayarak çok önemli bir konuyu konuşacağını söyledi. Ben durakta kızımı beklerken cep telefonuma mesaj geldi. Mesajda, ‘Açsana kızı kılıklı. Senin kızınla ilişkiye girdim. İki defa girdim. Kızını sinkaf ettim’ şeklinde tehdit ve hakaret içerikli sözler yer alıyordu. Ben de gidip şikayetçi oldum” dedi. Ö.Y., “Sanık kızımla zorla ilişkiye girmiştir. Kızımın kendi isteğiyle ilişkiye girdiğini kabul etmiyorum” dedi. Kızının psikolojisinin bozulduğunu ve ilaç tedavisi gördüğünü anlatan Ö.Y., sanığın kaldığı pansiyonda olay gününe ilişkin kamera kayıtlarının istenmesini talep etti.

Olayın yaşandığı pansiyondaki görüntü kayıtlarının istenmesine karar veren mahkeme, tecavüzcünün haftanın iki günü en yakın polis merkezine gidip imza atması şartıyla tahliyesine karar verdi. Duruşma, eksikliklerin giderilmesi için ertelendi.

 
§