14 Temmuz 2017
Sayı: KB 2017/27

Özgürlük ve eşitlik sosyalizmde!
Tek çıkar yol mücadeledir!
Hukuk: İktidarın elindeki silah
Kimin adaleti?
Dinci gericilik sınıfsal bir saldırıdır
Sermaye savaş ilanını tazeledi
Metal patronlarında ve Türk Metal’de 2017 telaşı
“Kadın işçilere cesaret vermek istiyorum!”
Çorlu SIO Auotomotive’de direniş var!
“Fiili-meşru mücadeleye devam edeceğiz!
15 Temmuz darbe girişimi ve sonrası
Zirve karşıtı hareketin dersleri ve kazanımları
Suriye’yi parçalama çabaları
AP’nin müzakereleri durdurma çağrısı ve “reis”in çırpınışları
Onların vicdanları cüzdanları
Artan gericilik ve Alevi kadınlar
“Yaptığım her şeyin meşruluğunun bilincinde ve arkasındayım”
2. yılında Suruç Katliamı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Yaptığım her şeyin meşruluğunun bilincinde ve arkasındayım”

 

HHBAL’dan sürgün edilen DLB’li ile konuştuk...

- Bu senenin sonunda Hacı Hatice Bayraktar Anadolu Lisesi’nden (HHBAL) sürgün edildin. Okul yönetimi bunu hangi gerekçeyle yaptı?

- Okuldan sürgün edilmemi tek bir gerekçeye bağlayamayız elbette, bu bir süreçti. 2015 senesinde katledilen ve toplumun gündemine oturan Özgecan Aslan için okulumuzda bir oturma eylemi gerçekleştirerek “Özgecan’ın çığlığı sokaklarda!” yazan bir pankart açtık. Müdürün okula ilk geldiği zamanlarda böyle bir karşılama elbette hoşuna gitmemiş olacak ki pankarta saldırarak “Seni öldürürüm” şeklinde tehditler savurdu. Ardından “solu bitireceğim” naraları atarak ilerici öğrenciler üzerinde baskıyı arttıracağının bir mesajını da vermiş oldu. Okul içerisinde hedef gösterildiğim için hem gerici öğrenciler tarafından, hem de okul idaresi tarafından yoğun bir baskıya maruz kalıyordum. Özgecan sürecinde eylemin meşruluğunu savunmamdan kaynaklı o zamandan gözlerine batmış olacağım ki sürekli olarak üzerime geliniyor ve geri adım attırılmaya çalışılıyordu. Ancak korkutulan diğer öğrencilerin aksine benim başımı öne eğmiyor oluşum onların “tedirginliklerini” arttırdı. Okuldan sürgün edilme sebebi olarak okulda yapılan bir aramada çantamda çıkan ‘Hayır’ bildirisi ve okulda kendi emeğimizin ürünü olarak çıkarttığımız Kırlangıç fanzininin siyasi materyal sayılması gerekçe gösterildi. Ancak belirttiğim gibi bu bir süreçti, sürgün edilmem sadece aramaya bağlı değil. Zaten sonrasında okuldaki öğrencilerin korkutulması üzerine aleyhime birçok dilekçenin yazılmasıyla yaz tatilinde başka bir okula sürgün edildim.

- Okul içerisinde yaşadığınız baskılardan bahseder misin?

- Okul içerisinde psikolojik anlamda birçok baskı söz konusuydu. Öncelikle sürekli olarak müdür yardımcısı beni odasına çekiyor ve saatlerce konuşmaya çalışıyordu. Yeri geldiğinde ideolojik tartışmalar yapmaya çalışır, yeri geldiğinde tehditler savururlardı. 8 saatlik okul günü içerisinde 6 saat disiplinde bekletildiğimi hatırlıyorum. Ve bu çok kez olurdu. Keyfi bir şekilde disipline çok kez çekildim. Her gördükleri yerde bir saldırıya geçiyorlardı. Örneğin rapor vermeye dahi gitsem hemen ideolojik bir saldırıya geçiyorlar ve raporumu sisteme girmemekle tehdit ediyorlardı. Sürekli olarak beni takip ettirir, konuştuğum insanları disiplinde sorguya çeker ve benimle muhatap olmamaları üzerine sıkça tembihlerlerdi. İnsanları bu şekilde korkutarak beni okul içerisinde yalnızlaştırmaya çalışırlardı. Sürekli gözetlendiğimi hissetmem içinse bahçede birisiyle oturduğum an bile fotoğraflarım çekilirdi. Okul idaresinin de işbirliği üzerine gerici öğrenciler tarafından okul içerisinde sıkıştırılıyordum. Bunun dışında ailem üzerinden de baskı kurmaya çalışılıyordu. Sürekli aileme haber veriliyor ve okula çağrılıyorlardı. Fakat ailem bu süreç içerisinde sürekli yanımda oldular. Bunun sonucunda okul idaresi benim üzerimdeki baskının benzerini aileme de kurmaya çalıştı. Buna benzer olarak yaşanan pek çok olay söz konusu. Örgütlü kimliğimden ödün vermem için ellerinden geleni yapıyorlardı.

- Okulda öğrencilerin duyarlılık durumu, okulun siyasi atmosferi ne durumda?

- HHBAL, bulunduğu bölge açısından daha çok ilerici öğrencilerin bulunduğu bir okul. Okulun bir mücadele tarihi var. Eskilerde faaliyet yürütülen ve bunun izlerini de taşıyan bir okul. Eskilerde de okulda çeşitli eylemler yapılmış. Okulda devrimci faaliyetin olması elbette ki öğrencileri etkiliyor. Okulda faaliyet yürüten bazı devrimci örgütler vardı. Özgecan süreciyle beraber DLB, okul içerisinde bir politik odak haline gelmiş oldu. Öyle ki okul içerisinde devrimci faaliyetin güçlenmesiyle beraber okul idaresinin rahatsızlığı da büyüdü. Okul idaresinin desteğiyle gerici örgütlenmelere daha çok alan açıldı, okul içerisinde gericiliğin tırmandırılması için bir çok faaliyette bulundular. 15 Temmuz yarışmaları, panolar, otobüslerle AKP mitingine öğrenci götürmek, okulda laboratuarımız dahi yokken açılan mescit vs... Mesela gerici öğrenciler okul idaresi tarafından öyle açıktan destekleniyordu ki sınıflarda toplantı düzenleyebiliyor ya da direkt okul içerisinde destekli bir şekilde eylem yapabiliyorlardı. Birçok örnek verilebilir. Okulda daha çok ilerici öğrenciler var ancak bir şekilde korkutulup gericiliğin etkisi altına alınmaya çalışılıyorlar.

- Okuldan sürgün edilmenle alakalı ailenin tepkisinden biraz bahseder misin?

- Böyle durumlarda ailenin desteği önemli bir yerde durmakta. Ben yaptığım her şeyin meşruluğunun bilincinde ve arkasındayım. Ailem okul içerisinde yaşananları biliyor ve bu kararın hukukun işletilerek verilmediğini, siyasi bir karar olduğunu onlar da biliyor. Toplumsal olaylarda taraf olmak yanlış bir şey değildir. Geleceğimiz için söz söylemek yanlış bir şey değildir. Ailem bu süreçte okul idaresine de gerekeni söyledi ve arkamda durdu.

- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

- Vurgulamak istiyorum ki, okuldan sürgün edilmem tamamıyla devrimci faaliyetin engellenmesine dönük bir saldırıdır. Okullarda ilerici birçok öğretmen ihraç edilirken, biz devrimci öğrencilerin payına da sürgün düşüyor. Bu durum onların korkularının ne denli büyük olduğunu gösteriyor. Baskıları, sürgünleri bizleri yıldıramayacak. Her alanda mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz.

 

 

 

 

İzmir’de ‘Hayır’ tutsakları serbest bırakıldı

 

İzmir’de referandumun hileli sonuçlarını protesto ettikleri için tutuklanan 6 öğrenci ve 1 gazetecinin yargılandığı davanın ilk duruşması 10 Temmuz günü görüldü.

Bayraklı Adliyesi’nde görülen duruşma öncesinde ve duruşma devam ederken adliye önünde bekleyiş sürdü. Sloganlarla başlayan bekleyişin ardından müzik dinletisi ve pandomim gösterisi yapıldı.

Sonrasında yapılan basın açıklamasında, tutuklananların üniversitede ‘Hayır’ çalışmasını ören örgütlü öğrenciler olduğu ve polisin savcıya verdiği bilgi fişi ile tutuklandıkları vurgulandı. ‘Hayır’ın meşru olduğu ve ‘Hayır’ diyenlerin tutuklanamayacağı söylendi.

Basın açıklamasına Devrimci Gençlik Birliği (DGB), Öğrenci Kolektifi ve Genç-Sen katıldı.

Duruşmada, aralarında DGB’li Enise İlin’in de olduğu tutsaklar için tahliye kararı verildi.

 

 
§