14 Temmuz 2017
Sayı: KB 2017/27

Özgürlük ve eşitlik sosyalizmde!
Tek çıkar yol mücadeledir!
Hukuk: İktidarın elindeki silah
Kimin adaleti?
Dinci gericilik sınıfsal bir saldırıdır
Sermaye savaş ilanını tazeledi
Metal patronlarında ve Türk Metal’de 2017 telaşı
“Kadın işçilere cesaret vermek istiyorum!”
Çorlu SIO Auotomotive’de direniş var!
“Fiili-meşru mücadeleye devam edeceğiz!
15 Temmuz darbe girişimi ve sonrası
Zirve karşıtı hareketin dersleri ve kazanımları
Suriye’yi parçalama çabaları
AP’nin müzakereleri durdurma çağrısı ve “reis”in çırpınışları
Onların vicdanları cüzdanları
Artan gericilik ve Alevi kadınlar
“Yaptığım her şeyin meşruluğunun bilincinde ve arkasındayım”
2. yılında Suruç Katliamı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ulusal İstihdam Stratejisi 2017-2019 eylem planı yayınlandı

Sermaye savaş ilanını tazeledi

 

2014-2023 yıllarını kapsayan Ulusal İstihdam Stratejisi (UİS) Belgesi’nin 2017-2019 eylem planı 7 Temmuz gecesi Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayınlandı. Dört temel politika ekseni ile “istihdam” sorununun “irdelendiği” ve belirlenen yedi sektöre dair yaklaşımların yer aldığı belge, sermayenin işçi ve emekçilere yönelttiği saldırılara tam hız devam edeceğini ortaya koydu. Belge, iktidarın gerek temel hedef ve ilkeler bölümü ile gerekse de ortaya koyduğu dört temel politika ekseninde “istihdam” sorununu sermayenin ihtiyaçları çerçevesinde ele aldığını bir kez daha gösterdi.

Belgede Türkiye ekonomisinin büyüdüğüne dair verilerle birlikte bolca övgüler yer alırken, bu övgülere nasıl mazhar olunduğu dört temel politika ekseninin ayrıntılandırıldığı bölümlerde fazlasıyla mevcut. Zira bu bölümlerde işçi sınıfına yönelik saldırılar istihdamı arttırma adı altında sıralanıyor ve saldırıların geliştirilerek devam ettirileceği vurgulanıyor. Böylece, sıralanan onca olumsuz etkiye rağmen Türkiye ekonomisinin nasıl büyüdüğü ve daha da büyüyeceği ilan edilmiş oluyor. Belgede düşük ücretler, işçi kıyımları, hak gaspları, yasaklanan grevler, demagoji ile sağlanan “büyüme” yeterli bulunmayarak, başta esnek çalışma yöntemlerinin yaygınlaştırılmasına, kıdem tazminatının gaspına ve taşeron çalışmaya kılıf giydirilmeye çalışılıyor.

Mesleki eğitim-istihdam ilişkisi geliştirilecek!

Temel politika ekseni diye tanımlanan saldırı başlıklarına daha yakından bakmak gerekirse; ilk politika ekseni olarak belgede yer alan “Eğitim-istihdam ilişkisinin güçlendirilmesi” başlığında, nitelikli ucuz işgücü açığının kapatılması için özellikle mesleki eğitim ve özel şirketlerin ilişkileri üzerinde yoğunlaşıldığı görülüyor. Mesleki eğitimin özendirilmesinden, sermaye ile uyumlu işbirliğinin sağlanmasına dek çeşitli öneriler getirilen belge, staj sömürüsünün yoğunlaşacağının ve sermayenin doğrudan okullarda söz sahibi olacağının sinyallerini veriyor. Belge, pilot uygulama olarak hayata geçirilen tematik liselerde somutlanan öneriler ile eğitimin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmeye devam edeceğini ortaya koyarken, eğitim sisteminin iplerinin teknik olarak da sermayenin ellerine verileceğini ilan ediyor.

Güvenceli esneklik yanılsaması

İkinci politika ekseninde ise tam anlamıyla bir yanılsama yaratılıyor. “Güvence”nin kayıtlı istihdam olarak tanımlandığı belgede esnek çalışma yöntemleri “güvenceli esneklik” adı ile anılıyor. Esnek çalışmanın istihdamı arttırmak adına uygulandığını ve eğer kayıtlı olarak esnek çalışma gerçekleştirilirse, ki belge bunun yapılamadığını itiraf ediyor, ekonominin büyüyeceği ve istihdamın artacağı öne sürülüyor. Kayıtlı istihdam ile güvencenin eş anlamlı olarak kullanıldığı belge, aldatmacalar arasında örgütsüzlük ve bununla bağlantılı olarak hak kayıplarının derinleşmesi anlamına gelen esnek çalışma yöntemlerinin geliştirilip yaygınlaştırılacağını vurguluyor. Ayrıca sermayeye kıdem tazminatı fonu ve taşeron çalışma üzerinde çalışıldığının da müjdesini veriyor.

Kadın istihdamı: Yılan hikayesi

Üçüncü politika ekseni “Özel politika gerektiren grupların istihdamının arttırılması” başlığını taşıyor ve bu gruplar kadınlar, gençler, uzun süreli işsizler ve engelliler olarak sıralanıyor. Ancak iktidar için yılan hikayesine dönen kadın istihdamı özel bir yer teşkil ediyor belgede. Kadınların istihdama katılmalarının önünde bir dizi engel sıralayan belgede, bu engellerin ortadan kaldırılmasına dönük hiçbir somut adım öngörülmüyor. Grup içerisinde sıralanan diğer bileşenler ile aynı akıbete terk edilen kadın istihdamında beylik ifadelerle kadın istihdamının arttırılacağı ilan ediliyor. ‘Eşit işe eşit ücret’ ilkesi ya da ücretsiz nitelikli kreşler gibi kadın istihdamını arttırmanın yol ve yöntemleri, burjuvazinin ekmeğine yağ sürmemesinden kaynaklı belgede yer almıyor. Belge, bu haliyle esnek çalışma yöntemlerinin meşrulaştırılması adına kullanılan kadın istihdamı aldatmacasının da önümüzdeki süreçte devam edeceğini gösteriyor.

Dördüncü politika ekseninde de beylik sözler tekrar edilerek sosyal hakların geliştirileceği belirtilen belgede toplamda bolca övgü ve veri yer alırken, işçi ve emekçiler lehine hiçbir somut öneri sunulmuyor. Aksine saldırıların ve demagojinin derinleşerek devam edeceği belgeleniyor.

UİS yeni değil, eski de olmayacak!

UİS belgesinin 2017-2019 eylem planında yer alan saldırılar yeni değil, eski de olmayacak. Zira ortaya konulan saldırılar işçi sınıfının örgütlülüğünü hedef alan ve kazanılmış haklarına göz diken mahiyetleri ile sınıfı tehdit eden kapsamlı saldırılardır. 2014 yılında açıklanan bu strateji belgesine uyumlu olarak çalışan iktidar, sermayenin arzularını yerine getirmeye devam edeceğini son eylem planı ile açıklamış oldu. Miadını dolduran AKP iktidarı, koltuğunu korumak adına sermayeye hâlâ kullanılabilir olduğunu ispatlamak için sınıfın kazanılmış haklarına daha pervasızca saldırmakta bir beis görmeyecektir. Önümüzdeki süreç OHAL yasakları ile susturulmaya çalışılan, kıdem tazminatı hakkı elinden alınmak istenen sınıfa dönük saldırıların yoğunlaşacağı bir süreç olacaktır. Demagojilerle birlikte sunulan bu saldırılar, UİS belgesinin eylem planında bir kez daha işçi sınıfına ilan edilen savaşın vahşi naraları olarak değerlendirilmeli ve topyekûn bir mücadele ile bu saldırılar püskürtülmelidir.

 

 

 

 

Fabrikalar cehennem, işçiler köle olmayacak!”

 

Çorlu Deri Organize Sanayi içindeki Volder Deri düşük ücretler, insanlık dışı çalışma koşullarının hüküm sürdüğü bir fabrika. Fabrikada iş güvenliği eğitimleri yapılmazken mesailer elden veriliyor.

Geçtiğimiz günlerde düşük ücretlere karşı bir araya gelen işçiler yönetime ücret konusunda taleplerini ilettiler. Görüşmenin ardından işçilere 1640 TL civarında ücret verilmeye başlandı. Bu işçiler adına önemli bir başarı oldu.

İşçilerin birliğinden oldukça rahatsız olan yönetim Davut isimli öncü bir işçiye mesai saatinin bitimine bir dakika kala “mesaiye kalacaksın!” dayatmasında bulundu. Bu dayatmayı kabul etmeyen öncü işçi aynı gün işten atıldı.

Bu haksızlık ve hukuksuzluğa karşı 11 Temmuz günü, işçilerin çay saatinde fabrika önünde basın açıklaması yapıldı. Basın metninde şunlar ifade edildi; “Şimdi arkadaşlar bütün kamuoyuna soruyorum bu hak mı? Adalet mi? Evet patron için hak ve adalet ama biz işçiler için, kol gücünden başka satacak bir şeyi olmayanlar için, hak ve adalet değil. Onların adaletiyle bizim adaletimiz aynı değildir, olamaz! İşte bu yüzden Volder Deri fabrikasına öncü bir işçi olarak hesap soruyorum. İşte bu yüzden bugün buradayım, bu ağır ve sağlıksız çalışma koşullarını protesto ediyorum.” “Bizler hayatı yaratanlarız, bu böyle gelmiş böyle gitmez, gitmeyecek” denilen açıklamada işçilere mücadele çağrısı yapıldı.

Volder Deri ve çevresindeki fabrikalarda çay molasına çıkan işçiler açıklamayı ilgiyle izledi. Açıklamanın ardından direnişçi güvenlik işçileri de bir konuşma yaparak “Şimdi işten atılan arkadaşlarını sahiplenmeyen işçinin yarın kendi kapı önüne konulduğunda yanında kimse olmaz. Birliğinizi kurun, sağlıksız ve hukuksuz çalışma koşullarına karşı Volder Deri patronundan hesap sorun” denildi.

Açıklamaya Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası dövizleriyle katılırken, Metal İşçileri Birliği, direnişçi taşeron güvenlik işçileri ve EMEP destek verdi.


 
§