31 Mart 2017
Sayı: KB 2017/13

Kölelik dayatmalarına da, faşist zorbalığa da geçit yok!
Kamu emekçilerinin direnişi ve akademisyenler
Metal işçisi gücüne ve birliğine inanmalı
Metal TİS’lerine doğru
Grev hakkını savunmak için mücadeleye!
AKP’nin ‘Hayır’ çalışmaları
Burjuva siyasetin referandum ekseni
Sınıf devrimcilerinden referandum faaliyetleri
Burjuvazi için söz konusu çıkar ilişkileriyse gerisi teferruattır
Kazanımları korumak ve gerici ablukayı dağıtmak için fiili-meşru mücadele çizgisi
Siyasal gericilik ve kadınlar
İEKK’dan referandum gündemli toplantılar
Yeni Greifler’in, Metal Fırtınalar’ın yolu ‘Meslek Liseliler Birliği’nden geçer!
Filistin’de tek seçenek direniştir!
Yemen’den yansıyan barbarlık tablosu
Suriye’de yeni kanlı planlar
BİR-KAR’dan Almanya’da referandum gündemli paneller
“Genç Karl Marx” filmi ve bir kritik denemesi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Siyasal gericilik ve kadınlar

 

Anayasada kısmi değişiklik öngören referanduma sayılı günler kaldı. Devletin imkanlarıyla ‘Evet’ kampanyası yürüten AKP ve MHP’nin karşısında geniş bir ‘Hayır’ cephesi yer alıyor. Farklı niyetlerle ‘Hayır’ diyen kimi burjuva sağ partiler, cemaatler ve burjuva sol dışında ilerici sol güçler, kadınlar, Kürtler ve Aleviler ‘Hayır’ ın sesini yükseltiyor. Kuşkusuz ki bu yelpaze içinde kadınlar özellikle öne çıkıyor.

Kadınlar referandum ile birlikte, AKP iktidarı ve onun politikalarına karşı öfke ve tepkilerini her fırsatta dışa vuruyorlar. Son 8 Mart eylemlerinde olduğu gibi referandum sürecinde verilen tepkilerde de bu çok açık bir şekilde görülüyor. Şüphesiz böylesine büyük bir öfke ve tepki oluşması nedensiz değil.

AKP iktidarı boyunca bir yandan neo-liberal politikalarla kadın emeği fütursuzca sömürülürken, öbür yandan dinci-gerici zihniyetle ve aynı zamanda devletin tüm kurumlarına dayanılarak kadınlar üzerindeki baskı yoğunlaştırıldı. Diyanet kurumu üzerinden dine dayalı bir yaşam dikte edildi ve her türlü cemaat ve dinsel organizasyonlarla bu politikalar pekiştirildi. Eğitim alanında 4+4+4 ve diğer uygulamalarla kız çocuklarının varlığı sınırlandırılırken, anaokullarında dinsel propagandayı, örgün eğitimde müfredat değişiklikleri ve türban serbestisi tamamladı. Açılan her türlü vakıf, yurt vb. ile dinci-gerici kuşatma güçlendirildi. Sermayenin genç nüfus ihtiyacını karşılamakla birlikte yeni “dindar” nesiller yaratmak amacıyla sağlık alanında kamusal hizmet olan nüfus planlaması/doğum kontrolü uygulamaları kaldırıldı, kürtaj sınırlandırıldı. Hukuk alanında ise kadının değil, ailenin korunması bakışı çerçevesinde, kadına yönelik her türlü baskı-ayrımcılık-şiddet polis-yargı kalkanı ile sürdürüldü. Şiddeti devletin kolluk güçleri görmezden geldi, yargı “iyi hal indirimi”yle, yasama ise “cinsel istismar yasa tasarısı” vb. düzenlemelerle şiddeti meşrulaştırdı.

Toplumu tepeden tırnağa dinsel dogmalara dayalı bir zihniyetle yoğurmak için özel bir çaba sarf edildi. İktidar sözcüleri tarafından kadın ile erkeğin eşit görülmemesi, etek boyu, kadının kahkahası vb. söylemler, tabanda “kadına tekme atmak” olarak karşılık buldu. Saldırılar, bugüne kadar kazanılmış kültürel-sosyal değerlere ve “yaşam tarzına” müdahale ile birleşti.

Dinsel gericilik düzenin mayasında var!

Dinsel gericilik, egemenliklerini pekiştirme ve toplumları baskı altında tutma amacıyla burjuvazi tarafından etkin bir şekilde kullanılır. Burjuvazinin din istismarı ve dinsel gericiliği kullanımı, dünyanın hemen her yerinde ve her din üzerinden gerçekleşir. Bu çerçevede Türkiye’de esasta İslamiyet istismar edilmektedir. Burjuva cumhuriyetin kurulması sürecinde feodalizme dayalı dinsel kurum ve mekanizmalar tasfiye edilse dahi, köklü bir hesaplaşma yaşanmamasının sonucu olarak, dinsel gericilik geniş kesimler üzerinden varlığını sürdürmeye devam etmektedir. 60’lı yıllarda yükselen toplumsal muhalefeti dizginlemek için dinsel gericilik silahına sarılan Türkiye’deki egemenler, 12 Eylül sonrasında emperyalistlerin ortaya koyduğu projelerin bir ürünü olarak, Türk-İslam sentezi ekseninde bizzat devlet eliyle dinsel gericiliği düzenin temel yapıtaşı olarak şekillendirmiştir. AKP de bu sürecin öz ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

Özetle bugün AKP eliyle uygulanan gerici politikalar, bu düzenin mayasında vardır ve bizzat sermaye sınıfının ihtiyaçları üzerinden şekillenmiştir. Ancak 15 yıllık iktidarı boyunca AKP, sermayeye kusursuz hizmetlerinin bir karşılığı olarak devlet kurumlarını ele geçirmiş, aynı zamanda dinsel gericiliğe dayalı bir toplum inşa etmekte büyük imkanlar elde etmiştir. Olası rejim değişikliği ile birlikte, siyasal gericiliğin daha fazla tahkim edilmesi ve toplumun yeni rejimle birlikte gericiliğin koyu karanlığının girdabına sürüklenmesi kaçınılmazdır. Bunun farkında olan kadınlarda içten içe öfke birikmekte, bu öfke akacak kanal aramaktadır.

Olası rejim değişikliği ile her türden muhafazakarlığa dayalı bir düzende, kadınlar üzerinde sömürü ve erkek egemenliği daha da katmerlenecek, dinsel dogmalara dayalı bir zihniyetle kadınlar üzerinde baskı ve şiddet daha da boyutlanacaktır.

İşte o yüzden, kadınlar hem rejim değişikliğine, hem de düzenin kendisine ‘Hayır’ şiarını daha güçlü yükseltmelidir!

 
§