4 Kasım 2016
Sayı: KB 2016/41

Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye!
Tek alternatif sosyalist işçi-emekçi cumhuriyeti!
Rejim krizine model arayışı
“Yeni cumhuriyet” sosyalist işçi-emekçi cumhuriyeti olacaktır
Direniş kendi yolunu açar elbet
Cumhuriyet Gazetesi baskını ve CHP’nin ikiyüzlülüğü
Darağacının gölgesinde kalan gerçekler
Amed saldırısına karşı eylemler ve polis terörü
Demokrasi İçin Birlik Bildirgesi, demokrasi sorunu ve ötesi
Başkanlık, sermaye devletinin istikrar arayışının bir ürünü
Ekim Devrimi ve devrim teorisi
Kamuda kıyımlar, tutumlar ve mücadelenin sorunları - I
Bakırköy Belediye işçileri grevinin ardından…
“Haklarımız için sonuna kadar direnmekte kararlıyız!”
Metalde Grup TİS görüşmeleri tıkandı
Kadın işçi grevlerinin gösterdikleri
Kadın işçilerin talepleri için örgütlü mücadeleye!
Düzenin hizmetindeki bir kurum: YÖK
Musul operasyonu ve ötesi
Çelişkiler keskinleşiyor; silahlanmaya dev bütçeler ayrılıyor!
Aydınlanma ve bir eylem klavuzu; Marksizm
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Yeni cumhuriyet” sosyalist işçi-emekçi cumhuriyeti olacaktır

 

“Birinci”, “İkinci” derken, şimdi de “Üçüncü cumhuriyet” tartışmaları başlatıldı. Bu yönlü tartışmayı ilk önce, “Artık restore edilecek bir cumhuriyet yok” başlıklı yazısı ile Merdan Yanardağ başlattı. Onu, “Bir 29 Ekim yazısı: Yeni bir Cumhuriyet için ayağa kalk!” başlıklı makalesi ile Türkiye Komünist Hareketi Merkez Komitesi üyesi Kurtuluş Kılçer izledi.

Merdan yanardağ “Artık restore edilecek bir cumhuriyet yok” diyor ve gelinen yerde “devrimci cumhuriyet” için mücadelenin gerekliliğinin altını çiziyor. Kurtuluş Kılıçer ise, 14 yıllık AKP iktidarının önemli yapısal dönüşümler yaptığını ileri sürüyor ve ekliyor; “Geçmiş geri gelmeyecek, gerek Türkiye’nin bu dönüşümü gerekse uluslararası gelişmeler Türkiye’nin bir daha 1923 paradigmalarının aynı şekilde geçerli olduğu bir devlet ve rejime sahip olamayacağını objektif olarak ortaya koymaktadır.” Kuşkusuz burada durmuyorlar. Merdan Yanardağ “Devrimci cumhuriyet”, Kılıçer ise “Emekçilerin laik cumhuriyeti” olarak kodlayıp, “Yeni bir cumhuriyeti” hedef olarak gösteriyor. İkisi de “Yeni bir cumhuriyet için ayağa kalk” çağrısı yapıyor.

Kurtuluş Kılıçer, “sadece geçmiş değerlerin korunmasına yönelik gösterilecek dirençlerle değil, geçmişe duyulan nostaljiyi gündeme getirerek değil, aynı zamanda yeni bir şiar, hedef, talep ve misyon oluşturarak geleceğimizi kurabiliriz” diyor ve ekliyor; “AKP rejimi, gerici rejim – ne dersek diyelim- karşısına yeni değerler ve nitelikler ortaya konmak zorundadır.” Ve “Yeni bir cumhuriyetin değerleri ise, emekçilerin laik cumhuriyetinden başka bir şey değildir” vurgusunu yapıyor.

Ve nihayet, “Bize yeni ‘Ekimler’ gerek. Ekim Devrimi’nin ve 29 Ekim’in yıl dönümünde ‘Yeni bir Cumhuriyet’ için kollar sıvanmalıdır” diyerek sözlerini bağlıyor.

Değişen koşullar, değişen argümanlar, değişmeyen çizgi

Dikkate değer olan, bu tartışmanın taraflarının tarihsel süreç içinde çok şeyin değiştiğini, cumhuriyetin de bundan nasibini aldığını, iyiden iyiye aşındığını, daha doğru bir ifade ile tarihsel olarak aşıldığını, geçmişin kimi kazanımları ile sınırlı bir program ve mücadelenin artık çok yetersiz olduğunu, dolayısıyla, yeni bir program ve hedefin, buna uygun yeni mücadele yol, yöntem ve biçimlrinin zorunlu olduğunu kabul etmesidir.

'60’lı yıllarda tersi bir durum vardı. '60’lı yıllarda kemalizmin sol hareket üzerindeki etisinin dolaysız sonucu olarak tartışmalar oldukça geriye dönüktü. YÖN dergisi ve Doğan Avcıoğlu’nun çabası ile Kemalizm ve Kemalist cumhuriyet o günün koşullarında yeniden bir yoruma tabi tutulmaktaydı. Bu bakımdan, şüphesiz ki, bugünkü dünya ve Türkiye koşullarının ve inkar edilemez gerçeklerin kesin ve kararlı biçimde kendisini dayatması ile güncel tartışmalar bir nebze bir ilerilik taşıyor. Ama hepsi bu!

Örneğin Ekim Devrimi’nden ve değerlerinden söz ediliyor. “Bize yeni ‘Ekimler’ gerek” deniyor. Bunlar bir parça çekici de oluyor. Ne var ki, ortaya atılan tüm bu argümanlar muhatapları adına devrimci bir ideolojik-sınıfsal içerikten yoksundur. Hâlâ en temel sorun olarak devrim ve iktidar sorunu konularında sınıfsal bir netlik yok. Her şey bir yana “Emekçilerin laik cumhuriyeti” şiarı ve hedefi bunun somut bir ifadesidir.

En yalın ve en açık bir anlatımla, koşullar değişmiştir, gerekçeler farklılaşmış, argümanlar yenilenmiştir ama, hâlâ bakış aynı bakıştır. Programları hâlâ orta sınıf aydınlarının ufku ile sınırlı olarak durmaktadır. Düzeni cepheden karşısına alan ve onu yıkmayı hedefleyen, buna uygun yol, yöntem ve mücadele biçimlerini esas alan bir çizgiden yoksunluk var.

Bu tartışmanın elbette bir nesnel zemini var. 1920’lerden bugüne tarihsel süreç içinde yaşananlar ve bugün gelinen yer çok şeyi geride bırakmıştır. Yeni şeyler söylemek artık zorunlu hale gelmiştir. En başta laiklik olmak üzere tarihsel kazanımlar konusunda, bu kazanımların toplam ifadesi olarak cumhuriyet konusunda bir duyarlılık göstermek anlaşılır bir şeydir. Bu meşrudur da. Toplumun önemli bir kesiminde bunun bir karşılığı da bulunmaktadır. Ancak, eninde sonunda ortaya konan bu duyarlılık bir orta sınıf duyarlılığıdır. Orta sınıf duyarlılığı ise asla ve asla bugünün Türkiye’sinin yakıcı sorunlarının çözüm gücü olamaz. Orta sınıf duyarlılığı ile bir yere gidilemez, bu duyarlılığa yaslanılarak Dinci-gerici AKP iktidarı geriletilemez.

Bir kez daha, “Bugünün Türkiye’sinde mevcut gerici dengeleri altüst edebilecek biricik toplumsal güç işçi sınıfıdır. Gericilik atmosferini dağıtmak, kent ve kır yoksullarının hoşnutsuzluğunu düzen karşıtı bir mecraya taşımak, böylece devrimci süreci ilerletmek, devrim davasını büyütmek ancak bu sınıfa dayanmakla olanaklıdır. Kürt sorununu bugünkü kısır döngüden kurtarmak, ulusal özgürlük ve eşitlik mücadelesini devrimi büyütmenin bir olanağına çevirmek de ancak işçi sınıfı hareketinin devrimcileşmesiyle, toplumda etkin bir güç olarak öne çıkmasıyla olanaklıdır.” (TKİP IV. Kongre Bildirisi, Ekim 2012 )

Burjuva cumhuriyetin alternatifi, sosyalist işçi-emekçi cumhuriyetidir

Dinci-gerici AKP’nin gelinen yerde ulusal cumhuriyet ve kazanımlarından pek bir eser bırakmadığı ve adım adım kendi siyasal düzenini kurduğu ya da kurmaya başladığı doğrudur. Ancak nihayetinde; “AKP’nin yaratmakta olduğu siyasal düzen, evrimi içinde burjuva cumhuriyetin bugün vardığı yerdir. Bundan dolayıdır ki, AKP’ye karşı mücadeleyi cumhuriyeti savunmak mücadelesi olarak ele almak, tükendiği ve dolayısıyla aşılmayı beklediği bir aşamada onu yeniden diriltmeye çalışmak, gerici bir ütopyadır. Çözülme süreci içinde tükenen burjuva cumhuriyetin gerçek alternatifi sosyalist işçi-emekçi cumhuriyetidir. Olduğu kadarıyla burjuva cumhuriyetin kuruluşu sürecinden gelen kazanımları yaşatmanın ve geleceğe taşımanın da bundan başka bir yolu yoktur.” (TKİP IV. Kongre Bildirisi, Ekim 2012)

Bu ise, merkezinde işçi sınıfının olduğu bir proleter sosyalist devrimle mümkündür. O halde, yeni Ekimler için ileri!

 
§