14 Ekim 2016
Sayı: KB 2016/38

Dinci-mezhepçi iktidar içeride OHAL’ci dışarıda yayılmacı
Erdoğan-Putin görüşmesi üzerine
Katliamcı devlet rutini!
Katil devlet anmalara saldırdı
Katliam zincirinin yeni halkası Yüksekova
Greif işçisi toplu sözleşme sürecinde inisiyatifi ele almalıdır
“Greif Direnişi’nin açtığı yoldan, örgütlenmeye, birlik olmaya çağırıyoruz”
Ankara İşçi Meclisi toplandı
Tüpraş ve Petkim’de toplu sözleşme süreci
2017 Metal TİS sürecine giderken...
ABD’nin Musul seferi: IŞİD bahane, her şey petrol için!
Bir dönemin sonu: FARC-Santos “barış” anlaşması
Gericiliğin prangalarını kırmak için mücadeleye!
Bu kavgada biz de varız!
İÜ'de DGB’lilere gözaltı terörü
Öğrenci yurtlarında büyüyen sorunlar
TV, radyo ve basına dönük saldırıların arka planı
Hapishanelerde faşist baskı ve hak gaspları yoğunlaşıyor
“Saadet Hanım” tiyatro oyunu üzerine bir eleştiri
"Başka yol yok" direneceğiz!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bir dönemin sonu: FARC-Santos “barış” anlaşması

K. Ali

 

Yarım asrı geride bırakan bir çatışma, asıl olarak da yoksul köylü hareketinin öncü gücü olarak ortaya çıkan Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri (FARC) ile Kolombiya sermaye devleti arasındaki savaş‚ “barış” anlaşmasıyla sonuçlandı. Yapılan barış anlaşmasının çok düşük bir katılımın yaşandığı referandumla ve yine çok az bir farkla reddedilmiş olması, yapılan anlaşmanın ideolojik-politik anlam ve önemini değiştirmiyor. (Referanduma katılımın yüzde 37’de kaldığına ve bunun ülkede son 20 yıldır yapılan seçimlerdeki en düşük katılım anlamına geldiğine dikkat çekiliyor. Anlaşma 63 bin gibi çok az bir farkla reddedildi. Ülke nüfusunun 50 milyon civarında olduğu dikkate alınırsa bu durum daha iyi anlaşılır.)

Referanduma katılım ve sonuçlarına dair yeterince bilgi ile yarım asırlık çatışmaların tarihi medyada genişçe yer almış bulunuyor. Bu ayrıntılardan çok anlaşmanın sınıf mücadeleleri, devrimci strateji, örgüt ve politikalar bakımından taşıdığı önem bizleri ilgilendiriyor, ilgilendirmek zorundadır. (Burada yalnızca kapitalist tekellerin sponsorluğunda dağıtılan Nobel Barış Ödülü’nün bu yıl, Kolombiya Cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos’a verildiğini ideolojik-politik öneminden dolayı bir kenara kaydetmiş olalım.)

“Yenişemedik, eşit koşullarda masaya oturduk”

Devrim yapmak gibi büyük bir amaçla yola çıkanların yolunun “barış” anlaşmasıyla burjuva devletle buluşmaya doğru nasıl evrildiğini FARC temsilcisi Ricardo Téllez’in açıklaması yeterli açıklıkla ortaya koyuyor. Sözlerine “FARC her zaman barış istemiştir,” diye başlayan Tèllez, “1964 gibi uzak bir tarihteki başlangıç aşamasından bu yana ülke için en az sancılı geçecek bir barışı isteyen devrimciler olduğumuzu belirttik ve Kolombiya hükümeti sık sık şiddet yoluyla bunun önünü kesti” diye devam ediyor. Ardından da şunları ekliyor: “Şu an Havana’ya yine o barış arayışıyla geldik. … Bunun sebebi FARC’ın yenilmiş olması ya da zorluklar yaşamamız değil; aslında askeri aygıtımız güncellendi… Ve modern savaş yöntemlerine uyum sağladık… Ne gerillaların ne de hükümetin bir diğerinin iradesini yenemediği bir durumda doğru olanın, her iki tarafın masaya eşit koşullarda oturup bu anlaşmazlığa politik ve karşılıklı müzakere çerçevesinde bir çözüm arayışına girmektir.”

1960’ta 16 milyon olan Kolombiya nüfusu, 2016 yılında 50 milyonu bulmuş, kapitalist gelişmeye bağlı olarak kent nüfusunun kırsal nüfusa oranı da tersine dönmüş, kırsal nüfus 2012’de %24’e kadar düşmüştür. Varoşlarıyla birlikte başkent Bogota 9,8 milyonla, mevcut nüfusun yüzde yirmisinin ikamet ettiği mega kent durumuna gelmiştir. Kentsel nüfusun kırsal nüfusa oranındaki bu değişim toplumun ekonomik, sosyal ve siyasal dönüşümü bakımından önemli bir fikir veriyor. Türkiye’de 1927 yılında %76 olan kır nüfus oranının 2010 yılında %24’e düştüğü, İstanbul’un 14 milyonla ülke nüfusunun yüzde yirmisine ev sahipliği yaptığı hatırlanırsa, Kolombiya’daki değişim daha iyi tasavvur edilebilir.

Yeni sorunlar eski araçlarla çözülemez

Eski toplumun ortaya çıkardığı sorun ve taleplerle, değişen yeni toplumun ortaya çıkardığı sorun ve taleplerine cevap üretemezsiniz. Eskiyen program, strateji, örgüt ve taktiklerle yol almanız mümkün olmaz. Bir devrimci parti bu süreçleri gözetip, toplumsal değişimin genelleştirerek egemen kıldığı sorun ve taleplere göre kendisini yenilemek zorundadır. Bunu yapamayan devrimci bir parti giderek marjinalleşerek sınıflar mücadelesinin dışına itilir. Devrimci yükselişler döneminin ürünü olarak ortaya çıkan ve toplumsal mücadelede devrimci bir rol üstlenerek bunu belli oranda yerine getiren partiler ideolojik-politik krizlere sürüklenerek işlevini ve umudunu tüketmeye başlarlar. Uzun yılların mücadele deney ve birikimini yeni dönemin sorunlarıyla birleştirip çıkış yolu yaratamayarak, liberal-reformist kesimlerde büyük bir heyecan yaratan FARC’ın sosyal demokratlaşmaya doğru evrilmesinin arkasında bu tarihsel ve toplumsal gerçekler vardır. Kapitalist toplumu ve onun ortaya çıkardığı toplumsal çelişkilerini tanımlayıp açıklayamayan, kapitalizme karşı mücadelede tek tutarlı devrimci sınıf olan işçi sınıfıyla devrimci temelde buluşup kaynaşamayanların akıbeti kaçınılmaz olarak, yıkmak için yola çıktıkları kurulu düzenle buluşmak olur. Sömüren ve sömürülenler olarak bölünmüş bir toplumda orta bir yol da yoktur. Temel aldıkları sosyal ve sınıfsal zeminden dolayı kapitalist sisteme karşı alternatif üretme yeteneği gösterememelerinin üzerini “yenişemedik, eşit koşullarda masaya oturduk” diye kapatmaya çalışırlar. Oysa masada “eşit” koşullar yoktur. Ve elde edilen reformist kırıntılar ise asıl olarak kapitalist sistemin önünü açıcı niteliktedir.

Bölgeyi daha yakından tanıyan ve süreci izleyen Metin Yeğin’in gözlemi de bu durumu doğruluyor:

Çünkü gerillanın kontrolü altında tuttuğu ya da etkisi olduğu alan o kadar önemli bir alan ki, halkının olduğu, petrolün olduğu, gazın olduğu aynı zamanda ilaç yapımının en önemli hayvanlarının olduğu bir yer. O kadar iştah açıcı bir yer ki büyük şirketler için de bu barışı desteklemek çok önemli. ABD burada tabii ki çok belirleyici bir unsur. Şirketlerin ağzını sulandıran çok önemli bir doğal alan var. Bu yüzden belki de daha çok barışı destekliyor. Henüz geçen hafta 17 tane çevre mücadelesi sürdüren liderler öldürüldü. Bu da devam edecek ve mücadele buna doğru dönüşecek. Bu dönüşüm nasıl olur onu bilemiyorum. Ama şu çok net ki ABD barışı istedi. Ve Santos’u da en çok destekleyen güçlerden bir tanesiydi.”*

Eski yüklerden arınmanın zamanıdır

Hitler faşizminin SSCB önderliğinde ezilmesiyle Doğu Avrupa ülkelerinde devrimci iktidarlar kurulmuş, büyük Çin devriminin zaferiyle birleşen bu durum dünyada büyük bir devrimci dalga ve umut ortaya çıkarmıştı.

Ancak savaş yıllarının getirdiği çok yönlü ağır yükler devrimin bu genç ülkesinde ideolojik kırılmaları da derinleştirdi. Doğu Avrupa’da kurulan Halk Cumhuriyetleri ve büyük Çin devriminin sorunlarıyla birleşen dönemin ideolojik-programatik sorunları, derinleşerek devam etti. Büyüyen devrimci dalga, ideoloji ve program alanında yaşanan sorunların üzerini uzunca bir dönem kapattı. Çin, Küba, Vietnam gibi ülkelerin başarılı devrimci dalgaları anti-kapitalist mücadeleler yerine anti-emperyalist demokratik devrim ideoloji ve programlarını başat kıldı. Marksist bilimsel sosyalizm ideolojisi, kurtuluşçu, kalkınmacı ideolojilerle ikame edildi.

FARC ve benzeri parti ve örgütler ideolojik kırılma ve toplumsal zemini üzerinde, köylü ayaklanmaları temelinde boy verdiler. İdeolojik kırılmayı bir yana bırakırsak, burada tuhaf olan bir durum elbette yoktu. Geri bıraktırılmış ülke halkları harekete geçiyorlar, devrimci partilerin sahneye çıkmaları için alan yaratıyorlardı. Savaş sonrası dönemin ortaya çıkardığı sol-devrimci dalga bu partilerin hızla büyüyerek öne çıkmalarını sağlıyordu.

Ekonomik ve toplumsal bakımdan geri olan ülkelerde ortaya çıkan bu partiler ideoloji, program ve örgütsel sorunlarını, politik alanda sağladıkları başarıların yardımıyla uzunca bir süre bastırabildiler, göremediler veya görmek istemediler. Değişen dünyanın sorunlarını anlamak ve kendilerini aşmak yerine verili koşullara teslim oldular. Kapitalistleşen ülkelerde, eski anti-emperyalist, anti-feodal burjuva devrimci programlarla gerici kapitalizme karşı ilerici (!) kapitalizm bayraktarlığını yaptılar. Kapitalizme karşı tek tutarlı ve sonuna kadar devrimci olan işçi sınıfıyla devrimci temelde buluşmak yerine, onu ilerici bir güç düzeyine indirgediler. Eski devlet yapılarının ekonomik değişime bağlı olarak sermayenin çıplak hükümranlığının aracına dönüşme gerçeğine gözlerini kapattılar. Gerici bir yoldan da olsa gelişen, ekonomik ve sosyal yaşamda hakimiyetini sağlayan kapitalizmi yıkmayı amaçlayan devrimci bir programa ulaşamadılar. Kapitalist sistemin radikal eleştiricileri ve muhalifleri olarak kapitalist sistemle anlaşma, barışma yoluna savruldular. Sahip oldukları ve aşamadıkları eski programlarına teslim oldular.

“Ne gerillaların ne de hükümetin bir diğerinin iradesini yenemediği bir durumda doğru olanın, her iki tarafın masaya eşit koşullarda oturup bu anlaşmazlığa politik ve karşılıklı müzakere çerçevesinde bir çözüm arayışına girmektir” argümanlarına Türkiyeli devrimciler hiç de yabancı değil. Yenememenin sınıfsal nedenlerini anlayıp çözmek yerine, gerici ideolojik ütopyalara teslim olanlar, yıkmak için yola çıktıkları sistemle anlaşmalarının tek doğru yol olduğuna bizleri inandırmaya çalışıyorlar. Teslimiyetlerini, düne kadar savaştıkları sistemle hiçbir köklü değişim sağlamadan gösterdikleri uyumu‚ “eşit koşullarda” anlaşma şeklinde kodlayarak kendilerini aldatıp, teselli ediyorlar...

Kapitalizmin dolu dizgin gelişerek dünyamıza hakim olduğu bir çağda kapitalizme karşı tek devrimci sınıf olan proletaryanın mücadelesini örgütleyip sosyalizm bayrağı altında savaşmaktan başka bir seçeneğin olmadığını, bunun dışında tutulan her yolun eninde sonunda kapitalist sistemle buluşmaya götürdüğünü, başarılarla da dolu devrimci bir tarihi geride bırakan FARC’ın, sermayenin temsilcisi eli kanlı Santos’la yaptığı anlaşma bir kez daha acı da olsa ortaya koymuştur.

Bu deneylerden öğrenmeyi başaran, bu deneylerle kendisini devrimci temelde eğiten proletarya ve onun komünist partileri yıkılan, terk edilen umutları, yere atılan kavga bayraklarını krizler içerisinde debelenen kapitalist sistemin bağrına saplayarak dalgalandıracaktır.

* https://tr.sputniknews.com/ceyda_karan_eksen/201609281025053435-kolombiya-farc-baris-anlasmasi/

 

 

 

 

Revolutionärer Jugendbund genel kurulu gerçekleşti

 

Revolutionärer Jugendbund’un (RJ - Devrimci Gençlik Birliği) 2. Genel Kurulu’nu 1 Ekim 2016’da gerçekleştirdik. İlkinden bir yıl sonra toplanan genel kurula hazırlık sürecini, RJ’yi daha geniş gençlik kesimlerine tanıtma olanağı olarak değerlendirdik. Genel kurula tüm yerel çalışma gruplarından katılımın dışında, başka gençlik çevrelerinden gözlemci düzeyinde katılımlar oldu.

Genel kurulumuzun gündemini şu başlıklar oluşturdu:

1) RJ’nin geçmişten bugüne örgütlenme süreci, faaliyetleri ve geçen yıldan bu yana yürütülen çalışmanın sonuçları,

2) RJ’nin temel ilkesel yaklaşımları, temel sorunlardaki görüşleri, örgütsel yapısı ve iç işleyişinin gözden geçirilmesi,

3) Dünya genelinde güncel siyasal gelişmelere ve olaylara bakışımız,

4) Çalışmamızın yoğunlaştığı ülkelerden biri olarak Almanya’nın mevcut tablosu,

5) Yeni dönem politikalarımız, faaliyet planımız ve hedeflerimiz...

Öncelikle her bir gündem üzerine, görevli yoldaşlar tarafından ayrıntılı sunumlar yapıldı. İlgiyle takip edilen her sunumun ardından neredeyse tüm gençlerin katıldığı, fikrini dile getirdiği tartışmalar gerçekleşti. Bu tartışmalar gündem maddelerindeki konulara dair perspektiflerimizin herkes tarafından açıklıkla kavranmasını sağladı.

Serbest kürsü bölümünde ise herkes demokratik bir şekilde kendi görüşünü ifade etme, RJ’nin gelişip güçlenmesi ve gelişmelere dair yapılabilecekler konusunda öneriler sunma olanağı buldu. Tartışmaların hepsi bilgilendiriciydi ve gelecek dönemde yürüteceğimiz çalışmalarımız açısından anlamlı değerlendirmeler içeriyordu. Özellikle gençleri kapitalizme/düzene karşı nasıl harekete geçirebiliriz, gençliğe devrimci bilinç nasıl aşılanabilir, gençler nasıl aktif hale getirilebilir konusunda yapılan tartışma oldukça hararetli geçti.

Genel kurul oturumlarından sonra kolektif oyun ve sohbetler gerçekleştirildi. Bu bölümde örneğin bir kitle gösterisinin canlandırılmasına dayalı bir oyun üzerinden kitle gösterilerinde nasıl davranmamız gerektiği, polis karşısında veya gözaltında tutumumuz üzerine eğitici sohbetler yapıldı.

Genel kurulda önümüzdeki dönemin iki önemli etkinliği üzerinde ayrıca duruldu. İlkin RJ olarak Aralık ayı sonunda gerçekleştireceğimiz kampın tanıtımı yapıldı. İkinci olarak da Ocak ayındaki LLL (Luxemburg-Liebknecht-Lenin) yürüyüşü gündeme getirildi ve geniş katılım örgütleme çağrısı yapıldı.

Tüm bunlar üzerinden başarıyla geçen ve yeni yüzlerin de katıldığı II. Genel Kurul’umuzun ardından bizler için yeni bir dönem başlıyor. Yeni güçlükler ve büyük sorumluluklar bizi bekliyor. Yurtdışında gençliği devrimin kızıl bayrağı altında birleştirme ve mücadeleyi büyütme yolunda kararlı yürüyüşümüz sürüyor.

RJ / Almanya

 

 

 

 

 

MAN’da toplu işçi kıyımı hazırlığı

 

MAN Diesel & Turbo tekeli bini Almanya’da olmak üzere bin 400 işçiyi işten atmayı planlıyor. Bu saldırıdan ilk olarak Berlin işletmesinde çalışan 520 işçi etkilenecek.

Berlin’de 320 işçinin işten atılacağı duyuruldu. İşçiler ise 23 Eylül’den beri iki kez iş bırakma eylemi yaparak saldırıyı protesto etti.

Öte yandan Oberhausen işletmesinden de 350 işçinin işten atılması planlanıyor. İşçilerin saldırıya ilişkin sorularına şirket yönetimi ise “bu ticari bir sırdır” diye cevap verdi. Patronların işçilere düşman olduğunu gösteren bu yanıt, kendi “hukuk”larını hiçe saydıklarını da bir kez daha ortaya serdi. Öyle ki, iş mahkemelerinde dahi işten atma planları “ticari sır” sayılmıyor.

İşçilerin gündeminde ise bu saldırıya nasıl karşı duracakları ve mücadele yolları bulunuyor.

 
§