9 Eylül 2016
Sayı: KB 2016/34

Yayılmacı savaşlara karşı işçilerin birliği halkların kardeşliği
AKP/Erdoğan iktidarının kazanamayacağı savaş
T. Erdoğan Obama ve Putin’le görüştü
Düzenin yapboz siyaseti
Faşist baskı ve teröre karşı direnişi büyütelim!
Olmayan düğmeyi ilikleyen düzen hukuku
DEV TEKSTİL Eylül Ayı GMYK Toplantısı gerçekleştirildi
Murat Ülker neden, nasıl zengin?
İş cinayetleri ve ortalığa saçılan gerçekler
Kırıntılar için değil, sermayenin köleliğinden kurtulmak için mücadeleye!
Güncel deneyimler ışığında demokrasi sorunu - H. Fırat
Türkiye-AB ilişkilerinde çatışan çıkarlar, gerilen ipler
ABD başkanlık seçimleri: Tiyatro devam ediyor
TTİP: Emperyalist sömürü, yağma ve haydutluğun yeni bir aracı
Çocukların özgürlüğü için yıkılacak düzen.
Hapishanelerde 600 çocuk
Şiddete uğrayan kadınlar, devlete güvenmiyor!
Sermaye devleti kesenin ağzını işçiye kapattı, MİT’e açtı
Düzenle barış diyenlerin, demokrasi ve özgürlükten anladıkları...
Yarım kalan şarkı... Victor Jara!
Gerçekçiliğin sinemadaki özeti: Yılmaz Güney
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Murat Ülker neden, nasıl zengin?

 

Murat Ülker son iki senedir Türkiye’nin en zengin ‘iş adamı’ olarak açıklanıyor. ‘İş adamı’ yani iş yapıyor. Dillere pelesenk olmuş ‘iş adamı’ kelimeleri hırsız burjuvaziyi bayağı bir masumlaştırıyor. Babasından miras kalan holdingin başına geçmeden önce, eşit olmayan eğitim içerisinde en güzide yerlerde okumuş, sonra holdingin başına geçiyor. Babasından miras aldığı esasında işçilere göz açtırmamak, ürettiklerine el koymaya devam etmek. Sadece milyar dolarları alıp bir kenera çekilseydi şimdi en zengin olarak boy gösteremeyecekti. O yüzden miras aldığı ‘el koyma’ işini sapına kadar doğru yapıyor ve hatta geliştiriyor ki en zengin o olmuş. İşte burjuvazi aslında ne kadar zengin olduğu ile değil ne kadar hırsız olduğu ile övünmektedir aslında. En hırsızı en çok saygı görendir. Misal ABD en katil/hırsız emperyalist devlet ama en saygı gören ‘güçlü devlet’ olarak anılıyor.

Murat Ülker’in sahibi olduğu Yıldız Holding, AKP ile birlikte gücüne güç kattı. Gıda sektörünün dışında birçok sektöre hızla el atmaya başladı. Sermaye bu, yasası gereği birikmeden edemez.

Anlaştığı ve sözünü geçirdiği için Hak-İş Sendikası’nı tercih ediyor. Koç’un nasıl Türk Metal’le bir anlaşması varsa Ülker’in de Hak-İş’le öyle bir anlaşması var. Ülker Gıda’da, Derby’de ve Uno’da Hak
İş'e bağlı sendikalar var. SCA Yıldız fabrikasına DİSK’e bağlı Tümka-İş girmişti ki grev döneminde yapmadığı oyun, kurmadığı kumpas kalmadı ve Tümka-İş’i söküp atı.

Derby’e Birleşik Metal-İş giriyordu ki işçileri işten atarak ve Birleşik Metal-İş yöneticilerinin basiretsizliğinden yararlanarak birkaç gün içerisinde işçileri Çelik-İş’e üye yaptı. İşçilere “Birleşik Metal-İş’e geçmeyin zam yapacağım” denilmişti. Sözleşme dönemi başladı ve işçiler zam ve diğer sosyal hak taleplerini yükseltmeye başladı. Bir süre önce Derby yönetimi ya da Ülker, işçilerle alay edercesine, “ancak şunları verebilirim” dedi;

- Asgari ücretle çalışana %6

- Asgari ücretin üzerine çalışana %9

- Bir yıl toplamında yakacak, çocuk, kira vb. Sosyal alacaklar 500 TL

- Bir yıl toplamında ikramiye yarım maaş.

Özellikle ikramiye meselesi tam bir ibretlik. Şirketin işçilerden yıllık hırsızlık hedeflerini uygulamak, ikramiye meselesi ile biraz zora düşmüş olsa bile, yılda bir kere bu yarım maaş verilecek. Yoksa nasıl zenginlik konuşur.

İşçilere servetinden biraz koklatacak olursa 5 milyar dolara yaklaşan serveti erir pula döner. Onun için uyanık olmak zorunda. Derby işçileri bu zam oranlarına karşı duruyor. Toplantıyı terk etmelerden tutun da, yönetimin ya da Ülker’in bu dayatmasına açıktan karşı koyanlar var. Ülker şimdi açıktan karşı koyanlara hamle peşinde. Durmadan, yorulmadan böyle bir ‘iş adamlığı’ sayesinde 1 numara zaten. Oysa Ramazan ayında o işçilerle birlikte iftar yapmış, huşu içerisinde nasıl da pozlar vermişlerdi. Helikopterle geldiği Derby fabrikasında herkes Murat Ülker’i beklemiş ve iftarı birlikte yapmış olmanın “onuruna” ermişti. Eh din kardeşliği de bir yere kadar tabi. Zam isterseniz dinden çıkar, “terörist” bozguncu olursunuz. Büyük burjuvazi kendisini her daim üstün gördüğü için, her şeyi kendisine hak gördüğü için işçinin düşünebileceğini bile aklına getirmez bazen. Ezilecek sinek gibidirler işçiler. Hangi dinden, ulustan olursa olsun büyük burjuvazi böyle düşünür. Saygıları paranın, ahlaksızlığın, gücün bol olduğu yere göre değişir. En kötü tarafı egemen ideoloji onlardan sorulduğu için kendi ahlaksızlıkları, pislikleri, dalavereleri işçi sınıfının belli bir ağırlığı tarafından da genel kabul görür.

İşte böyle, babasından devraldığı ‘zenginliği’, esasta el koymayı devam ettiriyor Murat Ülker. Murat Ülker’in hikayesi diğer zenginlerin hikayeleri ile aynı şekilde yazılıyor. Daha fazla çalan 1 numaraya yerleşiyor sadece.

E. Güven

 

 

 

 

EKU’da sözleşme dönemi: İşçiler sindirilmeye çalışılıyor

 

EKU fabrikasında Ocak 2016-Aralık 2017 arası dönemi kapsayan sözleşme süreci devam ediyor. Uyuşmazlık zaptının tutulduğu sözleşmede fabrika yönetimi OHAL’le birlikte elini güçlendirmişti. %11’in üzerine çıkamayacağını söyleyen yönetim karşısında işçiler geçmiş dönem kayıplarını kapatmasa da %15 istiyorlar. Diğer sosyal haklarda da daha yüksek oranlar istiyorlar.

Kararlı duran, ileri çıkan işçiler üzerinde yönetim baskı oluşturmaya, işçileri sindirmeye çalışıyor.

Geçen sözleşme döneminin ardından grev için kararlıca eylemlerin başını çeken 40 kadar işçi işten atılmıştı. EKU yönetimi bu işten atmalarla daha da rahatlayacağını, istediği sözleşmeyi dayatacağını düşünmüştü. 3 senedir 6 ayda bir aynı şeyi yapsa da işçileri belli bir dönem sindirebiliyor sadece. Öncüleri sürekli işten atılan işçiler sorunlar daha da ağırlaşarak devam ettiği için kendi aralarından yeni öncüler çıkarmaya devam edecek.

EKU İşçi Birliği ise fabrikadaki sözleşme sürecine ilişkin yaptığı açıklamada; “EKU’da patron, yönetim fabrikanın kârını düşünüyor. Diğer fabrikalarda da farklı bir durum yok. Patronlar kendi kârına, işçiler maaşlarına, haklarına bakıyor” diyerek işçilerin karşılaştığı kötü çalışma koşullarına değindi. Geçen TİS sürecinde yaşanan işten atmalara dikkat çekilen açıklama, susarak sorunların çözülmeyeceğine yapılan vurguyla sonlandırıldı.

 

 

 

 

Avcılar Belediyesi’nde kıyım sürüyor

 

Avcılar Belediyesi’nin işçilere yönelik işten atma saldırısı sürüyor. Yatmayan maaşlara karşı iş bırakma eylemi sürerken belediye yönetimi 1’er maaş yatırmasının ardından üzerindeki yasal prosedürü gidererek toplu işçi kıyımına başvurdu.

İşten atılan işçi sayısı 350’yi aştı

Fen İşleri Müdürlüğü’nde de işten çıkarmalar yaşandı. Bazı işçilere çalışabilecekleri söylendi ancak işçiler arkadaşlarını yalnız bırakmayarak çalışmadılar. 1 Eylül’deki işten atma saldırısında 60 işçinin işten atıldığı duyuruldu. Temizlik işlerinde de işten atmalar vardı aynı gün. Temizlikte işten atılanların sayısının 290’ı aştığı söylendi. Toplamda işten atıldığı söylenen işçi sayısının ise 350’yi aştığı belirtildi. Son işten çıkarılanlar kendilerine resmi olarak bildirimde bulunulmadığını söylediler.

İşçi kıyımıyla birlikte belediye başkanının talimatıyla izinlerin iptal edildiği, izinde olanların işbaşı yapmalarının istendiği bildirildi. Bu durumun yeni işten atmaların habercisi olma ihtimali üzerinde duran işçiler bekleyişlerini sürdürüyor. Çevik kuvvet polisleri de şantiye girişine demir bariyerlerle barikat kurmuş durumda.

İş bırakma eylemine devam eden işçiler her sabah belediye binası karşısındaki direniş çadırına giderek oturma eylemine devam ediyor, slogan ve halaylarla mücadelelerini sürdürüyorlar. 2 Eylül’de ise işçiler şantiyeden toplu şekilde belediye binası önündeki direniş çadırına yürüyüş yaptı.

Komite toplantısında ve bu eylemde “Ankara’ya yürüyüş” gündemi öne çıktı.

 
§