1 Temmuz 2016
Sayı: KB 2016/25

Katil sermaye devleti ve dinci-gerici AKP iktidarıdır!
Gericiliğe karşı devrimci direnişin toplumsal dayanağı işçi sınıfıdır!
Türkiye-İsrail anlaşması; dinci gericilikle ırkçı-Siyonizm aynı safta!
AB kapısı, Türkiye ve sahte umutlar
Atatürk Havalimanı’nda bombalı saldırı
Sermaye baronları teftişte!
“Birlik olursak kazanırız, bölünürsek yok oluruz!”
Soma AŞ ile sendika işçilerin tazminatlarını geciktiriyor
MİB MYK Haziran Ayı Toplantısı Sonuç Bildirgesi
İSDEMİR’de neler oluyor?
Emperyalistler arası hegemonya kavgasında yeni bir dönemeç
Fransa’daki sınıf ve kitle hareketinin anlamı, etkileri ve geleceği
Brexit: ‘AB hülyası’na ağır darbe
Metal Fırtına ve Çerkezköy B/S/H/ deneyimi
Derby Lastik Fabrikası işgali deneyimi ışığında...
Georgi Dimitrov sosyalizm mücadelesinde yaşıyor!
Gençlik mücadelesinde üniversiteler
Eğitimde dinci gericiliğin geldiği nokta
Sivas Katliamı’nın 23. yıldönümü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gericiliğe karşı devrimci direnişin toplumsal dayanağı işçi sınıfıdır!

 

Ortaçağ kalıntısı Suudi Arabistan ve Katar şeyhleri ile Afrikalı diktatörler dışında dostu kalmayan dinci gerici iktidar, dış politikada adeta köşeye sıkıştı. Siyonist İsrail’le anlaşıp Hamas’ı satma, Rusya’dan özür dileme, Mısır’dan özür dileme pazarlığının devam ettiğine dair spekülasyonlar vb. gelişmeler sıkışmanın vardığı boyutu gösteriyor. Bundan dolayı “kabadayılık” berhava oldu özür ve yaranma dönemi başladı.

Yandaşlar dışındaki toplum kesimleri nezdinde meşruiyetini yitiren AKP iktidarı “son çare” olarak faşist zorbalığa sarılırken, Ortaçağ kalıntısı zihniyetini yayma çabasını da ayyuka çıkardı. Tayyip Erdoğan AKP’sinin icraatları iktidardan yaka silken toplum kesimlerinin öfkesini derinleştiriyor. Bu arada siyasal atmosferi boğucu hale getiren iktidardan kurtulma isteği güçlenirken, muhalif güçleri birleştirecek “cephe” arayışları da sürüyor.

Toplumsal muhalefetin iki zaafı

Dinci gericiliğe muhalif toplumsal güçler yaygın olsa da örgütlülük ve devrimci siyasal önderlik alanında yaşanan yetersizlik halen aşılması gereken temel sorun alanlarıdır. Bu iki temel sorun alanı, dinci gericilikle hesaplaşma mücadelesinde burjuvazinin bazı kesimlerinden medet umma eğiliminin öne çıkmasına yol açıyor. Bu yaklaşım, burjuvazinin bir kesiminin AKP iktidarının bazı icraatlarından rahatsız olmasından güç alıyor. Ancak bu noktada göz ardı edilen temel olgu, burjuvazinin bu kesimlerinin de düne kadar dinci gerici iktidara destek verdikleri, yani bu zihniyetle ne ahlaki ne siyasi bir sorunlarının olduğudur. Sorunlar özü itibariyle ekonomik ve siyasi rant paylaşımından kaynaklanıyor.

Hal böyleyken dinci iktidarın hedefinde olan işçi sınıfı, emekçiler, kadınlar, Kürt halkı, gençlik, Alevi emekçiler AKP “karşıtı” burjuvaziden medet umabilir mi? “Demokrasi cephesi” önerileri, yazık ki bu soruya olumlu yanıtlar veriyor. “Hedefi daralt/cepheyi genişlet” şiarını esas alan bu projeler ilk bakışta avantajlı gibi görünebilir. Oysa düzen içine sıkışan bir kısır döngüye saplanmak ve pusulayı iyice şaşırmaktan başka bir sonuç yaratamaz. Bu tuzağa düşmemek için toplumsal muhalefetin örgütlülük ve devrimci önderlik alanlarındaki zaaflarının giderilmesi gerekiyor.

Burjuvazi gericiliğin karşıtı değil yaratıcısıdır

Sermaye sınıfının bir kesimi yakın zamana kadar desteklediği AKP iktidarından rahatsız. Buna rağmen burjuvazinin hiçbir siyasal temsilcisi dinci faşist iktidara karşı mücadeleyi desteklemez ve bu konuda kararlı bir tutum alamaz. Zira egemen sınıflar arasındaki rekabet ve çatışmalar düzenin niteliğiyle değil, sömürü ve yağmadan pay alma noktasında yaşanan anlaşmazlıklardan kaynaklanır.

Bu konuda önümüzde çarpıcı bir örnek de mevcut. Düzen cephesindeki “en solcu” fraksiyon kabul edilen Perinçekçi partinin dinci faşist iktidarın güdümüne girmesi, çağımızda “burjuva solu”nun niteliği hakkında somut bir fikir vermektedir. Bir dönem Kemalist cumhuriyetin kazanımlarını korumayı varlık gerekçesi sayan Perinçekçi akım, AKP’nin ortaçağ zihniyetini egemen kılmak için, diğer bir ifadeyle Kemalist cumhuriyetin ruhuna fatiha okuduğu günlerde dinci gericiliğin payandası olabiliyor. Çağımızda “en solcu” burjuva akımın niteliği işte budur.

Egemenler arası çatlağı derinleştirebilmek için...

Ülkede yıllardan beri devam eden bir rejim krizi var. Egemenler arası çatışma farklı alanlarda cereyan etti. Dinci gerici akım iktidar olmayı başardı, ancak ne rejim krizi ne egemen sınıflar arası çatlaklar onarılabildi. Zaten sistemin yapısı farklı düzeylerde de olsa bu çatlakları yeniden üretiyor. Bu çatlakları mücadelede emekçiler lehine bir imkana dönüştürmek ise hem olası hem gereklidir.

Burjuvazinin kendi içindeki dalaşmalarının ortaya çıkardığı olanaklardan yararlanmak, ancak devrimci sınıf hareketinin militan/kitlesel bir güce ulaştığı koşullarda mümkündür. Bunun olmadığı yerde ise tam tersi oluyor. Sermaye sınıfı hem emekçileri hem bazı sol akımları yedekleyebiliyor. Burjuvaziye yedeklenen bazı sol akımların utanç verici yanılgıları, sermaye kliklerine olmadık meziyetler vehmetleriyle dışa vurur. Bu tutum çoğu zaman düzen içi bir zihniyetin özgüven yıkımına uğramasıyla belirginleşiyor. Son yıllarda ordunun veya dinci gericiliğin kuyruğuna takılanlarda olduğu gibi... Oysa egemenler arası çatlağı derinleştirmek için de burjuvazinin laiklik, burjuva parlamenter işleyiş ve hukuki normlar, modern kapitalist yaşam vb. gibi alanlarda hassasiyet taşıyan şu veya bu kesimini belli bir yere kadar sürüklemek için de öncelikle devrimci sınıf hareketinin geliştirilmesi gerekiyor.

Sınıfla devrimci öncünün tarihsel misyonu

Emperyalist/kapitalist sistemin ürettiği dinci gericilikle ırkçı şovenizme karşı mücadeleyi sonuna kadar sırtlamak, işçi sınıfıyla ilerici-devrimci güçlerin tarihsel misyonlarındandır. Bu mücadele gericiliğin kaynağı olan kapitalizmi de hedef almadan doğru ve sonuç alıcı bir hatta ilerleyemez.

Halen burjuva gericiliğinin etkisi altında bulunan işçi sınıfını mücadelenin öznesi haline getirmek kolay değil. Ancak gericilikle devrimci bir hesaplaşmanın başka temel toplumsal dayanağı bulunmuyor. Toplumun ilerici dinamiklerini insan soyu için alçaltıcı olan bu gericilikten kurtulma mücadelesinde seferber etmek, ancak işçi sınıfının devrimci önderlik rolünü oynaması ile mümkündür.

O halde dinci, ırkçı, şoven gericilikle devrimci hesaplaşmayı samimiyetle isteyen güçler işçi sınıfını bu mücadelenin öznesi haline getirebilmek için seferber olmalıdırlar. Bu çaba ciddiyetin, samimiyetin gereği olduğu gibi, kazanmanın da olmazsa olmaz koşullarından biridir.

 
§