13 Mayıs 2016
Sayı: KB 2016/18

Kölelik dayatmalarına diren, örgütlen!
Devrimci sınıf ve kitle hareketi - E. Bahri
Hırsızlık ve yolsuzluğun kaynağı kapitalizme karşı mücadeleye!
AKP’nin savaş politikaları, kirli hesapları ve sonuçları - D. Yusuf
Kilis’i fırsata çeviriyorlar! - H. Eylül
Kapitalizm israf demektir
Hedef devrimci sınıf hareketi!
Soma Katliamı, işçi sınıfına örgütlenme çağrısıdır!
Madenler yeni katliamlara gebe
Sınıf hareketi, önündeki engelleri fiili-meşru mücadele çizgisiyle aşacak!
15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişinden 2013 Haziran Direnişi'ne… - Ekim Umutcan
Dün başardık, yine başarabiliriz!
Esnek üretim biçimlerini meşrulaştırma operasyonları!
İşçi ve emekçilere “destek” adı altında sömürü
Göçler, mülteciler, sorunlar ve sorumlular - 2
Hollande-Wals hükümetinin ‘‘yeni iş yasası” işçi sınıfının tarihsel kazanımlarına dönük kapsamlı bir saldırıdır
Gece ayakta: Çelişkili bir hareket
Ortadoğu’daki gelişmeler ve ilk sonuçları - D. Yusuf
Hapishanelerde baskılar artıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gece ayakta: Çelişkili bir hareket

 

Paris’teki Gece Ayakta girişimleri, İş Yasası'na karşı 31 Mart’ta gerçekleşen genel mücadele hareketinin akşamında Cumhuriyet Meydanı'nın işgali ile başladı. O günden beri yüzlerce ve bazen de binlerce kişi gelip bu meydanda tartışıyor, genel toplantılar tertipliyor, konferanslara katılıyor, düzen karşıtı filmler izliyor, kendi aralarında konuşuyorlar…

Bu gibi girişimler başka diğer kentlerde de görüldü. Her ne kadar Cumhuriyet Meydanı birkaç defa polis tarafından boşaltılmış olsa da, her defasında akşamları yine meydan işgal edildi. Meydan işgallerine katılım sayısı oldukça sınırlı olsa da, medya bu yasaya karşı yapılan ve yüz binlerce kişinin katıldığı eylemleri, gençlerin sendika konfederasyonlarının örgütlediği kitlesel yürüyüşleri ve bir sürü işyerindeki grev ve eylemleri göstermeyip, daha çok meydan işgallerini ön plana çıkardı.

Gece Ayakta hareketi şu ana kadar temel olarak öğretmenler, üniversite hocaları, tiyatro ve sinema çevreleri, genç liseli ve üniversiteli öğrencilerden oluşuyor. Bu hareketin başını çekenlerden birisi olan Merci Patron filminin yapımcısı Francois Ruffin, katılımcıları şöyle tarif etti: “Cumhuriyet Meydanı’nı işgal edenler genellikle benim mensup olduğum sınıfa aittir. Bunu bir ön yargı veya aşağılamak anlamında değil, katılanların fazla güvenceli konumları olmayan küçük burjuvalar olduğuna vurgu yapmak için söylüyorum.” Hükümetin uyguladığı siyaset ve İş Yasası ile buna benzer olumsuz uygulamalardan dolayı tepkili olan bu çevreler, var olan protesto hareketine kendi yöntemleriyle katılıp hükümet projesine karşı olan bu harekete destek veriyorlar. Bu da güzel bir şeydir.

Geleneksel partilere tepki, bütün siyasi harekete tepki mi?

Ancak Gece Ayakta hareketi, emekçilerin çıkarlarına zıt olan fikirleri de savunuyor. Her ne kadar İş Yasası’ndan Olağanüstü Hal Yasası’na, çevre sorunlarından tutun da anayasanın yeniden yazılmasına kadar bir sürü konuyu gündeme getiriyor olsalar da, tüm partilere ve örgütlere ve de ‘yenilik gerekli’ iddialarıyla tüm siyasetlere karşı çıkıyorlar. Gece Ayakta’nın yaptığı tüm tartışmalarda bir partiye mensup olduğunu söylemeye veya somut siyasi bir fikir belirtmeye kesinlikle izin verilmiyor. Toplumun değişmesi gerektiği konularına değinildiğinde ise, bu konuda tek söylenen şey şu oluyor; “her kişi her şeyi yeniden icat edecektir.”

İktidara şimdiye kadar gelen partiler olsun, iktidara gelmeyi hayal edenler olsun, kapitalistlerin çıkarlarına hizmet ediyorlar ve bu yüzden insanların midelerinin bulanması gayet normaldir. Ama sömürülenler için örgüt ve parti mutlaka gereklidir. Tüm mevcut partiler burjuvaziye hizmet ediyorlar. Halbuki emekçilerin bir tane bile öz partileri yok. Parti fikrine tümüyle karşı çıkmanın somut anlamı şudur: “Sömürülenlerin kendi siyasi çıkarlarını savunacak bir parti oluşturmalarına karşıyız.”

Burjuvazi bir sürü kurum aracılığıyla toplumu hakimiyeti altında tutuyor. Örgütlere ve siyasete karşı olmak, kesinlikle burjuvazinin hakimiyetine karşı bir tehdit oluşturmuyor. Hatta şu anda iktidarda olan çevrelerin varlığına karşı hiçbir tehdit oluşturmuyor. En çok yıpranmış siyasetçiler bile düzeni ve siyasi partileri “eleştiren” laflar edip kendilerini yeniden değerli göstermeye çalışıyorlar. Örneğin yıpranmış bir sürü çevreci, muhalif sosyalist parti lideri; Melanchon (Sol Muhalefet Partisi), Pierre Laurent (Komünist Partisi) Gece Ayakta’yı bir veya birkaç defa ziyarete gelip bu hareket onları da temsil ediyor imajını yaratmaya çalıştılar. Hatta sağcı Cumhuriyetçiler Partisi liderlerinden biri olan Nathalie K. Morizet hiç çekinmeden şunu söyleyebildi: “Cumhuriyet Meydanı'na gitmeli, orada gündemdeki sorunları dile getiren kuşakla görüşmek gerekli.” Morizet şu anki siyaset biçiminden “memnun olmadığını” da söyleyip, neredeyse tüm bu olanlar onun da meşguliyetiymiş gibi bir intiba yaratmaya çalıştı.

Reformizmi aklamaya gerek yok

Eğer Gece Ayakta hareketi “siyaset karşıtı” temellerde büyüyüp bir kitle hareketine dönüşürse, bu hareket olsa olsa reformist bir hareket olacak ve “yeni” bir şeymiş gibi piyasaya sürülecek. Sonuç olarak burjuva partilerinin eski uygulamalarını yeni diye takdim edecek. 2011 yılında İspanya’da, “Öfkeliler” hareketi önemli bir kitleselliğe ulaşmıştı ve sonunda reformist bir parti olan Podemos kurulmuştu. Bilindiği gibi Podemos şu sıralar hükümete katılmak için pazarlıklar yapıyor. İşte bundan ders çıkarmak gerekiyor.

Aslında Gece Ayakta hareketi hiç de emekçilere hitap eden bir hareket değil. Çünkü emekçiler gündüz işyerlerinde çalışıp tüm gece farklı konularda yapılan tartışmalara katılabilecek bir konumda değiller. Emekçiler, patronların ve hükümetin lehine olan güçler dengesini değiştirmek için sadece işyerlerinde, yaşadıkları semtlerde bir araya gelip harekete geçme olanaklarına sahipler.

Diğer yandan, sömürülenlerin ihtiyaç duyduğu devrimci bir partiyi inşa etmek gerekiyor. Bu parti elbette emekçilerin ortak çıkarlarını savunmalı, burjuvazinin çıkarları için hazırlanan dolaplara ve düzenbazlıklara katılmamalı. Zira gerçek bir toplumsal dönüşümü, yani toplumsal bir devrimi ancak ve ancak devrimci bir komünist parti önderliğinde savaşan işçiler gerçekleştirebilir.

Ali Kaya (Devrimci sendikacı)

 

 

 

 

Yunanistan parlamentosu yıkım programını onayladı

Yunanistan parlamentosu yeni bir sosyal yıkım saldırısına daha imza attı. “Tasarruf paketi” adı altında gündeme gelen, gelir vergisine zam ve emeklilik harcamalarında kesinti öngören yeni yasa, 8 Mayıs günü parlamentoda onaylandı.

Yasayla beraber, emeklilik ödemelerinde kesintiye gidilecek, bazı emeklilik fonları birleştirilecek, sosyal güvenlik primi arttırılacak ve orta ile yüksek gelir seviyesindekilere vergi zammı getirilecek.

Emekçiler tepkili

Saldırısı yasası gündeme geldiğinden bu yana tepki gösteren Yunanistanlı işçi ve emekçiler, eylemlerini geçtiğimiz günlerde yapılan genel grevlerde kitlesel olarak sürdürmüşlerdi.

8 Mayıs günü de yasa parlamentoda görüşüldüğü sırada Atina’da eylem yapıldı. ‘Kemer sıkma’ politikalarına son verilmesini isteyen emekçilerle polis arasında çatışmalar yaşandı.

Syriza hükümeti AB’nin emrinde

Sol-sosyalist vaatlerle hükümet olan Syriza hükümeti, AB ile arasında devam eden görüşmeler kapsamında yeni bir “kurtarma paketi” için sosyal yıkım saldırılarını sürdürürken, son yasayla Brüksel’de yapılacak zirve öncesinde AB emperyalistlerine göz kırptı.

Euro Bölgesi Maliye Bakanları da Pazartesi günü Brüksel’de yapılacak toplantıda Yunanistan’ın ‘kapsamlı reform paketleri ile ülkenin kamu borcunun sürdürülebilirliğini’ ele alacaklarını duyurdu.

Brüksel’deki zirvede, Yunanistan’a kurtarma paketi verilip verilmemesi görüşülecek.



 
§