31 Ocak 2014
Sayi: KB 2014/05

Yerel seçimler ve reformist payandalar
Erdoğan: “Orada olmayan başbakan!”
AKP, salgın hastalıklar ve “biyolojik silahlar”
Yakılıp-yıkılan, boşaltılan Lice’nin davasına da sürgün
Polis şiddeti, etkileri ve sonuçları tartışıldı!
MİB MYK Şubat Ayı Toplantısı
Yatağan işçileri erteleme oyununa gelmemelidir
Taşeron köleliğine karşı mücadeleye!
“Örgütlenmek ve mücadele etmekten başka çare yok!”
KESK davasında 24 tahliye!
YATSAN’da patron TEKSİF’i seçti!
Gebze’de yeni bir mücadele mevzisi açılıyor!
Marksizm, burjuva temsili kurumlar ve parlamentarizm
Davos sorunların kaynağıdır
Akdeniz’de askeri güçlerini süreklileştiriyorlar
Ukrayna krizi aşılamıyor
Dönem gericiliğe ve sermayeye hizmetle kapandı!
Ekim Gençliği okurundan Yusuf Devran’a mektup
Devrim Okulları başladı
İzmir’de ‘İsyan’ çıktı!
İstanbul yağmalanıyor!
Kadın İstihdam Paketi’ni reddediyoruz
OSTİM-İVEDİK patlaması
‘Gezi tutsaklarına özgürlük!’
Ali İsmail Korkmaz davasına katılalım, katillerden
hesap soralım!
Haziran Direnişi yargılanamaz
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Erdoğan: “Orada olmayan başbakan!”

 

ABD’nin, sadık uşağı Türk sermaye devletinde yaşanan iktidar krizi karşısında sesini yükseltmeye hazırlandığı öne sürülüyor. ABD Savunma Bakanı Hagel’in Türkiye ziyaretini iptal etmesi bunun ilk işareti olarak yorumlanıyor. Ayrıca, ABD’nin eski Ankara büyükelçileri Eric Edelman ve Morton Abramowitz, Erdoğan’ın giderek otoriterleştiğini hatırlatarak, ABD yönetimini tavır almaya çağırmış bulunuyor.

Bütün bunlar ve benzeri göstergeler Türkiye’de bir süredir şiddetlenerek devam eden siyasi iklim için önemli işaretler sayılmalıdır. Erdoğan’ın vaktiyle övündüğü Amerikan emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanlığı öykünmesinin yerini gittikçe artan bir hayal kırıklığı almaktadır. İçerde, gerici koalisyon yerini gerici dalaşmaya bırakırken, Erdoğan ve müritlerinin yeni taktiği ‘en iyi savunma saldırıdır’ anlayışı olmaktadır. Okyanus ötesi artık AKP için, “ilmi” güç ve şantaj için kullanan, “yalancı peygamber, sahte veli, içi boş, kalbi boş, zihni boş alim müsveddesidir.” AKP ise açığa çıkan yolsuzluklar ile hem fiziki hem moral kayıplar vermiş bulunmaktadır. Hem içeride hem de dışarıda da gün geçtikçe yalnızlaşmaktadır.

ABD emperyalizminin nezdinde Erdoğan’ın cazibesini yitiriyor olması son zamanlarda çokça dillendirilmektedir. Düzen kalemşörleri de, boşta kalacak tahtın varisleri de bunu otoriter anlayışın malum sonu olarak göstermeye çalışmaktalar. CHP gibi rejimin temel yapı taşlarından olanlar bu vesileyle cemaate daha da yakınlaşmakta bir mahsur görmemekteler. Dün Erdoğan’la aynı ranttan beslenen, aynı gericiliğin savunucusu “Hocaefendi” de böylece deyim yerindeyse temize çıkarılmaktadır.

Ancak siyasal yaşanmışlıkları doğru bir yere koyabilenler, belleklerinde kalanları az-çok gözleri önüne getirebilenler görecektir ki, tüm bunların gerisinde ne Erdoğan’ın otoriterliği vardır ne de yalnızca cemaatle alacak-verecek kavgası. Hatırlanırsa henüz Erdoğan ABD’nin tam gözdesi olmamışken Beyaz Saray’a telkinlerde bulunanlar “deliğe süpürmeyin, onu kullanın” demekteydiler. Yaşanan, Erdoğan’ın kullanım süresinin dolmak üzere olmasından öte bir şey değildir. Son kullanma tarihi yaklaşan bir ürünün reyondan tümüyle çıkarılıp çıkarılmayacağının tartışmasıdır yapılanlar. Erdoğan’ın 3 metrelik hologram görüntüsünün Avrupa basınında alay konusu olması bir gerçekliği ifade etmektedir. Erdoğan emperyalistler için artık “orada olmayan başbakandır.”

ABD emperyalizminin otoriter bir rejimle derdi olması için hiçbir neden yoktur. Zira dünya halklarına kan kusturan emperyalist bir ölüm makinasının, İsrail siyonizmine her türlü desteği vermekten geri kalmayan bir anlayışın, işine geldiği müddetçe diktatörleri koruyup kollamasını bilenlerin demokrasiden, otoriterlikten bahsetmesi kadar gülünç bir şey olamaz. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan halk hareketleri, bunun sonucunda ortaya çıkan yeni şekillenmeler, ılımlı İslam’ın bu coğrafyalarda artık emperyalizme taşeronluk yapabilecek bir manevra kabiliyetinden yoksun oluşu gibi nedenler ABD’yi proje değişikliği yapmaya itmektedir.

Bu arada eline geçirdiği imkanları da hırsına, bölgesel amaçlarına alet etmeye çalışan AKP hükümetinin Mısır, Tunus’ta düştüğü duruma son olarak Suriye’de eklenince tüm bunlar iflas eden bir proje için yeterince fikir vermektedir. Erdoğan’ın önünü ne kadar görebildiği bilinmez ama emperyalist efendiler önlerini gayet iyi gördüklerini, tercihlerinin ne kadar çabuk değiştiğini göstererek de ifade etmektedirler. Emperyalist merkezlerin Esad’a ne kadar süre biçtiği bilinmez olsa da görünen odur ki yeni gelişmeler yaşanmazsa eğer Erdoğan’a biçilen süreden daha uzundur.

Emperyalist merkezlerin karargahlarında kurulan masada Türkiye’nin siyasi haritası yenilenmiş kırmızı işaretlerle olduğu gibi durmaktadır. Her fırsatta AKP hükümetine karşı bir takım lobilerden bahseden Erdoğan, esasında kuşkularında haksız da sayılmaz. Kendisini götürecek olanın ne olacağını gayet iyi bilmektedir. Bu ya bir halk hareketi olacaktır ya da hem bu halk hareketinin önünü kesebilmek, hem de bölgesel çıkarları gereği ABD emperyalizminin düğmeye basması olacaktır.

Erdoğan Haziran Direnişi’ne neden olan halk hareketini bertaraf ettiğini sanmış olabilir. Ancak bu hareketin politik etkisiyle sarsılmaktan kurtulamamış, gücünü de kaybetmiştir. Sırtını ABD emperyalizmine dayamış olan cemaatin hamleleri de Erdoğan ve ekibinin takatini yitirmesine neden olmaktadır. Şimdi herkes Erdoğan’ın siyasi ömrü ne zaman son bulacak diye sormaktadır.

Olması gereken ise tüm diğer düzen partileri gibi AKP ve Erdoğan’ın da bir sınıf hareketiyle yenilgiyi tatması ve hesaplarını devrim mahkemelerine vermeleridir. Bu nedenle işçi sınıfına, emekçilere, Kürt halkına ve Alevi emekçilerine düşen görev yaratılmaya çalışılan sahte saflaşmalardan medet ummak değil, kurtuluşu devrim ve sosyalizmde aramaktır. Çünkü kalıcı çözüm tektir ve başka da hiçbir yol mümkün değildir.

 

 

 

 

TMMOB’ye bakanlık kıskacı

 

Dinci-gerici AKP iktidarı, Haziran Direnişi’nin ardından TMMOB’ye yönelik baskılarını arttırdı. İki ayrı Bakanlar Kurulu kararıyla 12 meslek odasının mali ve idari denetimini iki bakanlığa verdi. Meslek odaları ise denetimlerin yasal dayanağı olmadığını belirterek harekete geçti.

Bakanlık denetimlere başladı

TMMOB, Bakanlar Kurulu’nun kararının iptali için Danıştay’da dava açtı. Ancak davanın sonucunu beklemeden harekete geçen Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Orman Mühendisleri Odası’nın bazı şubelerinde denetim gerçekleştirdi. Bununla da kalmayıp TMMOB’a bir yazı göndererek Orman Mühendisleri Odası ile bağlı İstanbul Şubesi yöneticileri hakkında Bakanlığın Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı Yönetmeliği’nin 14/2 maddesine aykırı davrandıkları gerekçesiyle Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulması yönündeki kararını iletti ve idari açıdan da TMMOB Disiplin Yönetmeliği esasları çerçevesinde disiplin soruşturması açması istendi.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, iki bakanlığa da kararlarının yasal dayanağı olmadığını anlatan yazı gönderdi. Yazıda şunlar ifade edildi:

Anayasa hükmü çok açık olup; idari ve mali denetime ilişkin kuralların ‘kanunla’ belirlenmesi gerekmektedir. Bunun yanında Anayasa Mahkemesi’nin ‘merkezi idarenin meslek kuruluşlarının işlemleri üzerindeki yetkilerinin meslek kuruluşlarının özerkliğini ve bağımsızlığını ortadan kaldıracak nitelikte olamayacağı’na ilişkin kararları mevcuttur.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, TMMOB’ye bağlı Odaların idari ve mali denetimini yapacak Bakanlıkları belirlemek üzere Bakanlar Kurulu kararı alınarak, usulleri ve koşulları tarifleyen yasal düzenlemeler olmadan bu yetkinin kullanılması olanaklı değildir. İdari ve mali denetimin esas ve usulleri, kuralları kanunla belirlenmeden sadece Bakanlar Kurulu kararına dayalı olarak Bakanlıkça herhangi bir denetim yapılmasının Anayasa’ya aykırı olacağı kuşkusuzdur. Ayrıca, yayımlanan bu Bakanlar Kurulu kararının iptaline yönelik Danıştay nezdinde dava açmış bulunuyoruz. Hukuk devleti ilkesi, bir konuda dava açılmış ise yargı kararının beklenmesini emreder.

Eroğlu Onur Kurulu’na sevk edildi

TMMOB Yönetim Kurulu, Orman Mühendisleri Odası’nın bazı şubelerine müfettiş göndererek denetim yaptıran Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nu üyesi olduğu İnşaat Mühendisleri Odası’nın Onur Kurulu’na şikayet etti.

 
§