5 Temmuz 2013
Sayı: KB 2013/27

Halkın isyanı karşısında hiçbir güç duramaz!
Halkların direniş kardeşliği ve ortak mücadelesi kazandıracaktır!
Forumlar ve sosyalizm propagandasının önemi
Sermayenin başkentinde Haziran direnişi
Sivas Katliamı protestolarının gösterdikleri
Onbinler haykırdı: “unutMADIMAKlımda”
Feniş’te eylemli tepki
“Haklarımızı isiyoruz!”
Sınıf hareketinden...
Tekstilde “grev kararı”
MİB MYK Temmuz Ayı Toplantısı
Türkiye'de dinsel gericilik - H. Fırat
Nesin ve Aybar’ın ardından...
Suriye’de yıkıcı savaş
ve son durum…
Yurtdışında Sivas Katliamı’na öfke
Direniş dersleri ve
emekçi kadın mücadelesi!
Yaygın ve dinamik çalışma, kitlesel ve nitelikli yaz kampı!

Halk hareketinin ardından...

Direniş forumlarda güçleniyor!
Ethem’in katili korunuyor!
Lice’den alınacak gülümüz var! - T. Kor
“Her yer Lice, her yer direniş!”
Sermaye iktidarı yalana doymuyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Lice’den alınacak gülümüz var!

T. Kor

 

Tutuşmayan dal, kurşun yemeyen tütün salkımı kalmadı.

Lice’nin fermanı ateşten kalemle yazılmıştı.

Önce gözleri düştü Lice’nin,
yanaklarına aktı gözbebekleri, etleri döküldü.
Ağıtlar yoruldu
yıkık damları dolaşmaktan.”

Lice toprağı kanla sulandı. Devlete dair ne varsa bilinen, sıkılan kurşunların sesi altında konuşuldu. Patlamaların ışığının gölgesinde dinlendi. Ağızda postal altında yedirilen gübre ve toprak tadı arasında, bakıldı gökyüzüne.

Evet gökyüzü Lice’de de özgürlük kadar maviydi. ‘Batı’ ana haber bültenindeki televizyon karesine sıkışmış dar açı çekimlere inanırken Lice büyüdü gerçeğiyle. Dile kolay 30 küsur yıldır savaşın tam orta yerinde Lice. Lice yaşlı ama yılgın değil. Barışı kan ve direnişle kazanmaya yeminli. Yeniden yine kanlar içinde...

26 Ekim 93’de bir gazete manşeti yeminin tekrarlandığı bir günü anlattı. “150 genç kayıp” diyordu. Kayıp... 150 genç, 150 hane eksik kaldı. 3 gün 3 gece yakılıp yıkılan Lice’den geriye kalan, 150 genç kayıp. Medeni o Lice’nin bir evladı. Medeni doğmadan yaşandı bunlar fakat Medeni de bu kayıplarla büyüdü.

Başlar önüne düştü.
Sürgündüler, sel oldular,
Dicleye aktılar.

Düğün kınası kalmış tırnakta
Kendinden habersiz yatıyor
Sorsam sual etsem halını
Göze var söze yok erimiş

18 yaşında bir gencini uğurladı Lice. Halkının özgürlüğü için toprağa düşen binlerce Kürt gibi gittiği sonsuzluktan son kez güldü. Halkın üzerine ateş açanlar Medeni’nin göğsüne iki kurşun sıktı. İki kurşun onun madalyası oldu. Nice genci, evladımızı aramızdan alan işgal ordusunun son cinayeti...

Lice unutmadı. ‘Batı’da halk, halkın üzerine ateş açılmasını algılamaya, anlamaya çalışırken Lice anımsadı evladını; Ceylan’ı. Zira karakolların ölüm demek olduğunu Ceylan Önkol’un annesi de haykırmıştı. Duymamıştı, ‘batı’ ve Ankara. Biz duymuştuk; sömürülen kardeşleri duymuştu. 13 kurşun yiyen Uğur Kaymaz’larımız, 13 yaşında pres makinasına sıkışan Ahmet Yıldız’larımız... Biz hepsini duyduk, gördük ve isimlerini bilincimize kazıdık. Roboski’de söz verdik 34 Kürt kardeşimiz için, hep 15’inde kalacak Serhat Encü için, “unutursak kalbimiz kurusun!” diye...

Kuş konacak dam yok Lice’de
Yüreğim ne çok sevmiş seni
Of amansız ben bilmemişem
Kalk yürü taze muradsızım

Şimdi yine ölümün ardından gideni, ismini yazıp tarihin onurlu sayfalarına yürüyeceğiz. Lice için bir ses, bir ışık daha katabilmek adına. Zira Lice ne kadar yalnız kalırsa o kadar katleder devlet. Ne kadar yürüsek o kadar durur devlet. Atılan her taş bir mermiyi namluda tutar.

Babam bir gecede kaybolmadı. Kaybedilene kadar çok şey yaşadı. Ev baskınlarını çok net hatırlıyorum, babam cezaevine girmeden önce her gece ev basılırdı. Niyeyse gündüz değil de gece yaparlardı baskınları. Annem bize ‘gözünüzü açmayın’ derdi. Biz yataktan çıkmazdık, üzerimizden atlarlardı. Birilerini arıyoruz derlerdi ama kitapların aralarına bile bakarlardı.”**

Besna Tosun anlatıyor Lice’yi. Lice, gece karanlık çökünce evleri basan karakollardan gelenlerin işgalinde. Lice, çocukların karakoldan uzak durması gerektiğinin bilindiği diyar. Lice, amcası, babası, abisi, dağdaki çobanı devlet tarafından alınmışların ocağı.

Bugününde kan dökenlerin bugüne dek ne yaptığını anlatıyor Lice’den Besna Tosun. Babası Fehmi Tosun’un gözaltında kaybedilmesinden öncesini... Besna’nın babası Kayacık’taki gibi bir karakola götürülüp bir daha evine dönmedi. Lice’yi anlamak isteyen, “karakol yapımına neden insan karşı çıkar?” deme cüreti taşıyanlar Medeni’yi ona sorsun. Medeni yüzünü görmediği Besna’yı, Besna tanımadığı Medeni’yi size anlatsın. Onlar Lice’nin farklı köylerinde aynı kaderle büyüyen iki gencidir Kürdistan’ın. Onlar Lice’nin geleceğidir.

Yaşamayan bilmez, yakını devlet tarafından kaybedilenler için karakol düşmanın inidir. Orada acı ve baskı dışında bize verilecek hiç bir şey bulunmaz, bunu biz biliriz. Bunun için o gün Medeni oradaydı. Besna’nın, halkının onyıllardır karakollarda tutsak edilip işkence gördüğünü bilerek büyüyen bir Kürt genci olarak oradaydı. “Artık karakol istemiyoruz” dedi ve bunu dediği için vuruldu. Medeni de Besna’nın duygularını paylaşanlardan; 19 yıl önce amcası Adnan Yıldırım polis tarafından gözaltında kaybedilmişti. 3 Haziran 1994 ‘te 3 Kürt işadamını kaçırıp katledenler 19 yıl sonra yeğenine de aynı sonu yaşattılar.

Çekip de yarayı düşmezsem
Nice ki bu canım sağ durmam
Dicle kavuşanda dağlara
O gün bir gül alırım koynuma
”*

Çizdikleri yalan tablolarında tek eksik renk kırmızı yine kanımızla eklendi. Lakin kan kırmızısı kavgayı anımsatır. 19 yıl önceden bugüne devlet değişmezken direnen halk gerçeği de değişmedi. Medeni’yi alırken içimizden İstanbul’dan Amed’e, Gazi’den Botan’a her yerde Medeni için, Medeni gibi çatışılmakta, her yerde direniş sloganları haykırılmakta.

Medeni kardeşim, yok işte susmadık ölümünde, durmadık bir an bile... Dağlarımız Dicle mavisiyle buluşana dek palete kattığımız renk kırmızıdır, kan kırmızısı. Sana ve bize verilmiş sözümüz, Lice’den alınacak kızıl karanfil kokulu gülümüz var!

* “Yangınlar içinde vatanım - Grup Yorum”

** “Birinin Kaybedilmesiyle Başlıyor Her Şey” Başlıklı Beyza Kural’ın Cumartesi Çocukları röportajından…

 

 

 

 

Sırtımdan vurdular”

Lice’ye bağlı Kayacık köyünde yeni karakol yapımı protestosu sırasında jandarma ateşiyle sol omzundan vurulan Ronida Pervane, “Sırtım karakola dönük haldeyken sırtımdan vuruldum. Karakoldan açılan ateşle vurulduğuma eminim” dedi.

Omzuna isabet eden iki kurşunla yaralanan 20 yaşındaki Ronida Pervane, Radikal gazetesine olay anını şöyle anlattı: “Basın açıklamasından sonra eylemcilerden bir grup yeni yapılan karakola girmeye çalıştı. Asker önce havaya ateş etti, sonra da eylemcilere ateş etti. Ben grubun en sonundayım. Sırtım karakola dönük haldeyken karakoldan açılan ateşle omzumdan vuruldum. Yetkililer eylemcilere sadece gaz bombasıyla müdahale edildiğini ve eylemcilerin birbirini vurduğunu iddia ediyorlar. Bu iddia asılsızdır. Çünkü olay anında sırtım karakola dönüktü ve arkamda hiç eylemci yoktu. Karakoldan açılan ateşle yaralandığıma eminim.”

Şu anda Ronida’nın durumumun iyi olduğunu belirten amcası Veysi Batmaz ise tepkisini, “Buradaki köylerin çoğunda su, yol, okul ve hastane yok. Ancak hemen hemen her köyde karakol var. Buna rağmen hala yeni karakol yapıyorlar. Bizim tepkimiz de bu noktada başlıyor” şeklinde dile getirdi.