28 Haziran 2013
Sayı: KB 2013/26

 Kızıl Bayrak'tan
Ablukayı dağıtmak için direnişi büyütelim!
Katliamların hesabını sormak için ileri!
31 Mayıs patlaması ve “yaklaşan baharın kırlangıçları”*
Halk hareketi ‘durmuyor’!
Ethem’in katiline çifte koruma
Ethem’i unutma!
Direniş sokakları terk etmiyor!
İstanbul direniş forumları: Mücadeleye devam!
Polis ve yargının
ortak listesi
Dinci-gericilikle
‘düşkünlük’ kol kola...
Katliama öfke ilk günkü gibi
AROBUS’ta direnen işçier kazanacak!
12 Haziran seçimleri ve dinsel gericilik - H. Fırat
Dinci-gericiliğe karşı halk hareketleri
‘Dinci terörün dostları’ Doha’da toplandı
Brezilya’da halk hareketinden yansıyanlar
Köln’de 50 bin kişi Taksim’i selamladı
Avrupa’da
dayanışma eylemleri

Dünyada direniş ruhu büyüyor

İsyan ve direniş ruhuyla mücadeleyi büyütelim!
Kahramanlık sözün çok ötesinde
yürekte büyür - T. Kor
Biber gazına yeni maske
Karadeniz’in asi çocuğuna
Zindanlardan mektup…
“Aşk bitti artık her yer Türkiye!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Katliamların hesabını sormak için ileri!

 

Sivas Katliamı’nın yıldönümüne kısa bir süre kaldı. Bu süreçte devletin Alevilere yönelik saldırılarının hız kesmeden sürdüğüne dair bir dizi yeni gelişme yaşandı. Malatya Sürgü’deki Alevi emekçilere linç girişiminde bulunanların davası görüldü. Ayrıca Madımak Katliamı’nın yeni duruşmasına kısa bir süre kaldı. AKP iktidarı sözcüleri de son gelişmelerden, kontra yargının kararlarından duydukları memnuniyeti, her vesileyle dile getiriyorlar.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Pendik Şubesi’ne tehdit ve hakaretlerde bulunan kişilere ilişkin dava beraatla sonuçlandı. Derneğe gelerek, dernek üyelerine hakaretler yağdıran Özgür Yolcu ve polis Muharrem Kırımlı hakkında “halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” suçlarından dava açılmıştı. Davanın son duruşması kolluğun silahlarının gölgesinde yapıldı.

Mahkeme sırasında avukatların tüm uyarılarına rağmen hakim mahkeme salonuna silahlarıyla giren kolluğu koruma ve kollama görevine dört elle sarıldı. Mahkeme hakimi Mahmut Erdemli avukatların itirazlarının sürmesi üzerine skandal bir açıklama yaptı. Polisin mahkemenin güvenliğinden sorumlu olduğunu belirten hakim, az da olsa mahkeme salonunda risk bulunduğu gerekçesiyle sanık kolluğun yol arkadaşlarının mahkeme salonuna silahlı girmesine onay verdi.

Hakim Mahmut Erdem’li duruşma sonucunda kararını açıkladı. Mahmut Erdemli Özgür Yolcu ve polis memuru Muharrem Kırımlı’nın dernek yöneticilerini tehdit etmediklerini, dernek yöneticilerini uyarıcı tarzda konuştuklarını, yaptıkları uyarıların eleştiri çerçevesinde olduğu kanaatine vardığını ve bu nedenle her iki sanık hakkında da beraat kararı verdiğini ifade etti.

Bu kararın hemen ardından yargının başrolünü oynayacağı, sözde sivilleşme ve demokratikleşme adıyla Sivas Katliamı davası sanıklarının yeniden yargılanmasının önü açılması için düğmeye basıldı. Bu yeniden yargılanma, katillerin aklanmasının işaret fişeği olarak kayıtlara geçti. Asıl amaçlanan ise Sivas Katliamı davasında ceza alan katiller sürüsünün cinayet ve katliam suçlarından beraat etmesi ya da en azından tahliye edilmeleridir. Önce açık bir devlet katliamı olan Sivas Katliamı’ndaki devletin elini göstermemek için seferber olan sermaye yargısı şimdi de katiller sürüsünü aklamak için tüm hünerini sergilemeye hazırlanıyor.

Yargının bu uğursuz adımları ne ilktir, ne de son adımlar olacaktır. Yargıtay, Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği tüzüğünde yer alan cemevlerinin ibadethane olduğu maddesinin iptal istemini jet hızıyla sonuçlandırıp cemevlerinin ibadethane olmadığı yönünde karar vermişti. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi yayınladığı gerekçeli kararında cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane olmasının mümkün olmadığını belirterek sermaye devletinin tekçi anlayışına tam destek vermişti.

AKP iktidarı milliyet denilince Türklüğün, mezhep deyince Sünni inancının öne çıktığı tekçi anlayışı tüm toplumsal yapının dokularına işlemek istiyor. Tekçi anlayıştan beslenen her türden saldırganlığa omuz verirken, inkarcı ve tekçi anlayışı reddeden dinamiklere yönelik saldırıları destekliyor. Malatya Sürgü’de Alevi bir ailenin linç edilmek istenmesi olayının üstünü kapatmak için tüm AKP iktidarı sözcülerinin seferber olması, Sivas Katliamı davasının zamanaşımına uğramasını ve katillerin yeniden yargılanmasının AKP iktidarı sözcüleri tarafından sevinçle karşılanması bu duruma birer örnektir. Zira AKP iktidarı Alevi sunni çatışmasına kan taşıyor.

Sermaye yargısının Alevileri yok sayan Alevilere yönelik saldırıların öznesi saldırganları koruyan yaklaşımına alkış tutan AKP iktidarı AİHM kararlarını görmezden geliyor. Örneğin AİHM kararlarına rağmen Alevi çocuklarına yönelik zorunlu din dersi işkencesi sürüyor. Alevileri asimile etme hedefi doğrultusunda Alevi köylerine cami yapma ve misyoner imamları Alevi köylerine gönderme saldırıları sürüyor. Alevi inanç ve ibadet merkezlerinin gaspı devam ediyor. Madımak Oteli’nin müze yapılması talebi duymazlıktan geliniyor. Madımak şehitleri ile katillerin isimlerinin yan yana olmasına onay veren dinci partinin köhnemiş zihniyeti her yerde ortaya saçılıyor.

CHP de Sivas katliamı davası sanıklarının yeniden yargılanmasından yana tutum aldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yeni yargılamalara sıcak baktığını belirtti. Kemal Kılıçdaroğlu yeni yargılamanın yeni aklamalar olacağını elbette ki biliyor. Tıpkı daha önce Onur Öymen’in Dersim katliamını öven konuşmasını alkışladığı gibi Sivas vb. Alevilere yönelik katliamların faillerinin aklanmasına da onay veriyor.

Kitlesel katliamlar, provokasyonlar, kontra hukukun kararları işçilerin ve emekçilerin birleşik mücadelesinin önünü kesmek içindir. Bu baskı ve kölelik düzenini yaşatabilmek için ölüm kusan sermaye devletinin hesaplarını ve oyunlarını boşa çıkarmak gerekiyor. Özelde sınıf bilinçli işçi ve emekçiler, genelde işçi ve emekçiler, emek-sermaye çatışmasının üzerine çekilmek istenen kara perdeyi yırtmak sorumluluğu ile karşı karşıyadır.

Bugün işçi ve emekçiler bölünmek istenmekte, dahası Aleviler üzerindeki baskılar, katliam tehditleri artmaktadır. Her türden suni bölünmenin panzehiri emek-sermaye çatışmasını temel alan işçilerin birliği, halkların kardeşliği mücadelesidir. İşçi ve emekçiler ekonomik-demokratik hak ve özgürlüklerden yoksunluğa son vermek için birleşip, düzene karşı mücadele etmelidir.

Baskılara son vermenin yolu bu bozuk düzene karşı işçi sınıfının kızıl bayrağı altında birleşerek sosyalizm mücadelesini büyütmekten geçiyor. Zira ırkçı şovenizmin ve dinsel gericiliğin biricik panzehiri, kapitalist sömürü düzenine karşı yürütülecek devrimci sınıf mücadelesidir. Bu nedenle bugün “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarını yükseltmek, yaratılmak istenilen her türlü etnik-mezhepsel çatışmanın karşısında birleştirici olan sınıf kimliği ile durabilmek, her zamankine göre çok daha özel bir anlam taşımaktadır.