28 Haziran 2013
Sayı: KB 2013/26

 Kızıl Bayrak'tan
Ablukayı dağıtmak için direnişi büyütelim!
Katliamların hesabını sormak için ileri!
31 Mayıs patlaması ve “yaklaşan baharın kırlangıçları”*
Halk hareketi ‘durmuyor’!
Ethem’in katiline çifte koruma
Ethem’i unutma!
Direniş sokakları terk etmiyor!
İstanbul direniş forumları: Mücadeleye devam!
Polis ve yargının
ortak listesi
Dinci-gericilikle
‘düşkünlük’ kol kola...
Katliama öfke ilk günkü gibi
AROBUS’ta direnen işçier kazanacak!
12 Haziran seçimleri ve dinsel gericilik - H. Fırat
Dinci-gericiliğe karşı halk hareketleri
‘Dinci terörün dostları’ Doha’da toplandı
Brezilya’da halk hareketinden yansıyanlar
Köln’de 50 bin kişi Taksim’i selamladı
Avrupa’da
dayanışma eylemleri

Dünyada direniş ruhu büyüyor

İsyan ve direniş ruhuyla mücadeleyi büyütelim!
Kahramanlık sözün çok ötesinde
yürekte büyür - T. Kor
Biber gazına yeni maske
Karadeniz’in asi çocuğuna
Zindanlardan mektup…
“Aşk bitti artık her yer Türkiye!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Biber gazına yeni maske

 

Polis şiddetinin en büyük aktörü olan biber gazı yapılan haberlerle aklanmaya çalışılıyor. Sermaye hükümeti AKP’nin polisin imajını yenileme çalışmaları kapsamında biber gazının da “zararsız” olduğu yalanlarını tekrarlıyor.

Taksim Direnişi’ne yönelik azgın polis saldırılarında aralıksız kullanılan biber gazı için 2003 yılında bir rapor hazırlatılmış. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün isteğiyle İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından biber gazının ‘insan sağlığına zararlı olup olmadığı’ yönünde bir araştırmaya konu edildiği ve bir rapor hazırlandığı haberi basında yer aldı. Ancak raporda savunulanlar şimdiye dek gerek kimya mühendisleri gerekse de hekimler tarafından yapılan açıklamalarla tezat oluşturmaktadır.

DHA vasıtası ile servis edilen ve tüm burjuva basında yer bulan habere göre, biber gazının yapısı ve yan etkilerinin ele alındığı raporda, etkiler sıralanarak şunlar söyleniyor: “Ancak bu etkilerin hiçbiri kalıcı değildir. Bu bulgular o bölge su ile yıkandığında daha çabuk silinmektedirler.”

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Lütfiye Eroğlu imzasıyla 27 Mart 2003 tarihini taşıyan raporda biber gazı içeriğinde bulunan bazı maddelerin zona tedavisinde ve cerrahi müdahalelerin ardından ağrı kesici olarak kullanıldığı, ayrıca bu maddelerle ayakların üşümesini önleyen pudralar yapıldığı bilgisi yer verilerek ‘zehir değil şifa’ yorumu ima ediliyor.

Biber gazının içeriğindeki maddeler ayrı ayrı ele alınarak “hava yolu ödemi ve bronşlardaki daralmayı önlediği”, “zona tedavisinde ağrı kesici”, “cerrahi sonrasında ağrıların giderilmesinde de etkili” olduğu vurgulanıyor. Fakat bilinen bir gerçek, bu gazın işçi ve emekçileri tedavi için değil alanlardan uzaklaştırmak için kullanılıyor olması. Yani içeriği faydalı maddelerden oluşsa bile etkisi rahatsızlık yaratan ve yoğun kullanımında kişiye zarar veren bir kimyasal silahtır. Ölümcül dozajı farklı değerlerde olsa bile yarattığı etkinin kişiye zarar verdiği ortada. AKP’nin eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin de benzer bir biber gazı savunmasında biber gazının “doğal ve bitkisel” olmasına dikkat çekmişti. Kimyasal silahlar, içeriğiyle oynanmış olsalar bile doğal ortamlarda bulunan bitkisel özlere dayanıyorlar. Bu yanıyla ne Şahin’in “bitkisel” savunması ne de üniversite raporundaki vurgular gerçeği yansıtmamaktadır.

Dosis Sola Facit Venenum”

Kimya biliminin kurucularından Paracelsus’a ait sözü Kimya Mühendisleri Odası (KMO) biber gazına ilişkin açıklamasında hatırlatıyor. Yüzyıllar önce vurgulanıyor kimyada temel kural: “Her şey zehirdir ve bu sadece doz meselesidir”.

KMO araştırmasına gazın etkisi için ölçüm yöntemine dikkat çekerek başlıyor. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin baz alındığı incelemeler üzerinden gazın etkisini sunuyor.

KMO araştırmalarıyla ülkemizde en yaygın kullanılan ve ‘biber gazı’ olarak bilinen ‘Oleoresin Capsicum’ için değerlerin etkisi şöyle vurgulanıyor: “100 tane fareye 4 saat boyunca 10000 gramdan fazla ‘Oleoresin Capsicum’ içeren hava solutursanız 50 tanesi ölmektedir. 100 tane farenin soluma, sindirim, cilt teması vb. yöntemlerle karın iç zarı bölgesinde 248 miligramdan fazla ‘Oleoresin Capsicum’ birikirse 50 tanesi ölmektedir.

Sermaye hükümetinin “sağlığa zararsız” ilan ettiği biber gazı için yapılan açıklamalarını doğru saysak bile anlam olarak yanlışa düşüyor. Zira zararsız olsa da kullanım oranı ve şekliyle zararlı oluyor. KMO’nun da dikkat çektiği gibi testlerde zararsız gösteren hesaplarla polis saldırılarında kullanılan doz eşit değer değil. Polisin özellikle dar sokaklar ve kapalı alanlarda kullandığı gaz ile açık alanda dağılmayan özel gazları düşünüldüğünde İstanbul Üniversitesi’nin raporu sadece laboratuvar sınırındaki ölçümler üzerinden bir anlam ifade ediyor. Polisin kendi açıkladığı verilerle bile sadece direniş sürecindeki gaz kullanımı bir yıllık stoğa yani 130 bin tona denk geliyor. Bu gazdan etkilenme oranının raporun hazırlanış verilerinin üzerinde olduğu ise aşikar.

Kaldı ki biber gazı kullanımının pratikteki etkisi sadece direniş sürecini bile baz aldığımızda karşımıza çıkıyor. Ankara’da İrfan Turan 3 gün gaza maruz kaldıktan sonra kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. İstanbul’da Zeynep Eryaşar gazdan rahatsızlandıktan sonra kalp krizinden hayatını kaybetti.

Açık ki düzen savunucuları, ölümlere neden olan ve son dönemde sık kullanılır olması üzerine büyük tepki çeken biber gazlarını ‘aklamaya’ çalışıyor. Bir dizi sağlık örgütünün yaptığı araştırmalara, Kimya Mühendisleri Odası’nın çalışmalarına rağmen 2003 yılına ait bir raporun gündeme bugün getirilmesi başka bir anlam taşımıyor.

Bir de raporun hazırlandığı tarih gerçeği var. Biber gazının çok etkin kullanımına başlanmadığı bir dönemde hangi firmaya ait biber gazı ile testin yapıldığı da meçhul. Yapılan incelemenin sonuçları doğru olsa bile bu aynı verilerin bugün de geçerli olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü aradan geçen on yılda polis tüm silahlarını ‘daha etkili’ hale getirdi. TOMA’dan sıkılan tazyikli suya karıştırılan biber gazından portakal gazına, son kullanma tarihi geçmiş gaz bombası kullanma ‘özeni’nden farklı menşeili gaz bombası türlerine kadar yapılanlar düşünülürse, sıklıkla kullanılan biber gazının da on yıl içinde fazlasıyla ‘değişikliğe’ uğradığını tahmin etmek zor değil.

 

 

 

 

Tecavüzcüyü kollayan yargıya tepki

 

Cinsel istismar konusunda duyarsız davranan düzen yargısını protesto etmek için Kayseri’de yapılan oturma eyleminin başında hukukun tecavüzcüleri koruyan tutumuna yönelik Sercan Karaaslan bir basın açıklaması yaptı. Karaaslan Bingöl Solhan’da gerçekleştirilen tecavüz olayını dile getirdi. Karaaslan açıklamada “Hazarşah köyündeki karakolda görevli 8 asker hakkında 16 yaşında bir çocuğa cinsel istismar uyguladıkları gerekçesi ile soruşturma açılmıştı. 4 kişi tutuklandı. İtiraz sonucunda 4 sanık serbest bırakıldı. Bir defa daha tecavüzcüler aklandı” dedi.

Savaşın kirli yüzünü dile getiren Karaaslan, Savaşın kirli yüzünü biz kadınlar yaşıyoruz.Unutmayalım ki, özellikle savaşın tırmandığı 90 lı yıllarda yoğunluklu olmak üzere yüzlerce belki de binlerce kadına gözaltında ya da kaçırılarak tecavüz edilmiş, kadınların bedeni savaş alanlarından biri haline getirilmiştir” dedi.

Çeşitli tarihlerdeki tecavüzcüleri kollayan mahkeme kararlarını da hatırlatan Karaaslan basın açıklamasını mücadele çağrısı ile sonlandırdı.

Kızıl Bayrak / Kayseri