15 Şubat 2013
Sayı: KB 2013/07

 Kızıl Bayrak'tan
“İmralı görüşmeleri” oyalaması devam ederken
Patlamanın sorumlusu AKP ve himaye ettiği çetelerdir!
“İleri Demokrasi” hak ve özgürlükleri
tehdit ediyor!
Hapishanelerde faşist devlet terörü tırmanıyor!
Boyalı basının yalan söyleme özgürlüğü!
Metal TİS’leri üzerine
DİSK 46. yılında geçmişini arıyor
“İşçi kardeşlerimizin yanındayız!”
Daiyang-SK Metal grevindeki işçilerle
grev üzerine konuştuk
“Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı” hazırlıkları
Taral Makina’da direniş de saldırı da sürüyor
İşçi ve emekçi eylemlerinden
Teknopark işçileri
zaferi halaylarla kutladı

Kurultayın çağrısı:
Özgürlük, eşitlik, sosyalizm!

Devrimci Kadın Kurultayı tebliğleri-1
Tarihte kadın hareketleri / 2
Mısır’da emekçiler ekmek, onur ve
özgürlük için meydanlarda!
Şeriatçı Suudi Arabistan rejimi
Pentagon’un suç ortağı
Hegemonya krizi - “savaşları”... / 1 Volkan Yaraşır
Bahreyn’de sürekli eylem
Tunus’ta toplumsal sorunlardan güç alan kitle hareketi
Yerel işçi bültenleri
mücadele çağrısını yükseltiyor!
“Kampüs Lise”ler hayata geçiyor!
Osmanlı tarihini kutsayanlarkatliamlara sahip çıkıyorlar!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Şeriatçı Suudi Arabistan rejimi Pentagon’un suç ortağı

 

Ortaçağ kalıntısı Suudi rejimi, kendini, Mekke ve Medine şehirlerindeki hac mekânlarının “hamisi ve hizmetçisi” şeklinde takdim eder. 20. yüzyılın başından beri emperyalistlerle işbirliği yapan Suudi rejimi, hac mekânlarını hem siyasal meşruiyetin simgesi hem Suudi krallarının “kutsal” vasıflarının dayanağı olarak kullanmaktadır. Oysa “iki harem-i şerifin (Mekke/Medine) hizmetçisi” sıfatıyla anılan Suudi Kralı, kelimenin gerçek anlamında bir Amerikan hizmetkârıdır.

İlkin İngiliz emperyalizmiyle, 1950’li yıllardan sonra ABD ile işbirliği yapan Suudi krallığının, buna karşın 1970 yılların ikinci yarısına kadar, kendi iradesiyle tutum alabildiği zamanlar olabiliyordu. Oysa son 30-40 yılda, iyice ABD emperyalizminin güdümüne giren şeriatçı rejim, Saddam yönetimi ordularının Kuveyt’e girdiği 1991’den beri, “Pentagon’un askeri” gibi hareket ediyor.

O zamandan beri, Suudi Arabistan, ABD savaş makinesinin üslerinin bulunduğu ülkeler arasına girdi. ‘91’de Irak’a saldıran emperyalist orduların üssü haline getirilen Suudi toprakları, uzun yıllar Amerikan savaş makinesine ev sahipliği yaptı. ABD’nin 2003’te giriştiği Irak işgaline destek veren Suudi krallığı, bir kez daha Irak halklarına karşı emperyalistlerin safında yer almıştır.  Şeriatçı rejim, “Arap/Müslüman” bir ülkeyi harabeye çevirerek halklarına karşı katliamlar yapan ABD ordusu ile suç ortaklığı yaptı, halen de yapmaktadır. Tıpkı Amerikan savaş uçaklarının İncirlik’ten kalkıp Irak’ı bombalamasına izin veren Türk sermaye devleti gibi…

Trilyonlarca doları ABD ile AB şirketlerine yatıran, petro-dolarların bir kısmın ise Pentagon’un hizmetine sunan bu rejim, Nikaragua ve diğer Latin Amerika ülkelerinde, devrimci güçlere karşı girişilen kontra savaşların finansörlüğünü de üstlenmişti. 

Pek çok olayda ABD emperyalizmi ile doğrudan veya dolaylı bir şekilde işbirliği yapan şeriatçı rejim, Suudi topraklarında hiçbir yabancı askeri gücün kalmadığını iddia ediyor, bu iddia üzerine bir de demagoji yapıyor. Zira on yıllar boyunca eğittiği, silahlandırdığı, finanse ettiği ve Suriye’de olduğu gibi birçok halkın başına musallat ettiği kökten dincilerin bir kısmı, “kutsal topraklar”daki Amerikan askeri üslerinin varlığından rahatsızdı. Dinci örgütlerin bazı intihar eylemleriyle yapancıları hedef alması, kralı daha da korkutmuş ve bundan dolayı Amerikan üsleri görünürde kapatılmıştı.

Afganistan, Pakistan, Irak, Libya, Somali, Yemen, Cezayir, Suriye gibi ülkelere salınan kökten dinci çeteler, artık kendilerini besleyen Suudi rejiminin efendilerini de tedirgin ediyor. Bundan dolayı bu Amerikancı rejim, yeri geldiğinde Suudi topraklarında hiçbir yabancı gücün bulunmamasıyla önüyordu. Oysa bir Amerikan gazetesinin ifşa ettiği olay, bu iddianın kaba bir yalandan ibaret olduğunu gözler önüne serdi.

Amerikan gazetesi, ABD ordusunun 2010’da Suudi Arabistan topraklarında, İnsansız Hava Araçları (İHA) için gizli bir üs kurduğunu ifşa etti. Bu araçlar, iki yılı aşkın bir süreden beri Yemen hava sahasını ihlal ediyor ve El Kaide’ye ait olduğu iddia edilen hedefleri bombalıyor. Oysa Suudi topraklarındaki üslerden havalanan araçların yağdırdığı bombalarla, El Kaide’yle ilgisi olmayan onlarca Yemenli katledildi. Bu saldırılar halen devam ediyor.

Kökten dincilerin ilham kaynağı da olan şeriatçı Suudi yönetimi, “İslami kurallara aykırı” olduğu gerekçesiyle kadınların araba kullanmasını yasaklarken, Pentagon’a bağlı İHA’ların, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu Yemenli “Müslüman”ları katletmesini, “İslami kurallara uygun” buluyor.

Amerikan gazetesinin Pentagon’la suç ortaklığını ifşa etmesi, ortaçağ kalıntısı Suudi rejimini rezil etti. Meşruluğunu dinin istismarına dayandıran bu rejim, İHA üssünün kurulmasına izin vererek, gerçekte İslam’a değil, emperyalizme hizmet etmeği “kutsal vazife” saydığını bir kez daha kanıtlamıştır.

Suudi örneği, kapitalist devletler için ulusal, dinsel, mezhepsel aidiyetlerin gerçekte bir değer taşımadığını, ancak istismar edildiğini gözler önüne sermektedir. Onlar, sınıf çıkarları gereği dini tepe tepe kullanır, ancak pratikte emperyalist güç odaklarına hizmet ederler.

 

 

 

 

Belayid toprağa verildi

 

7 Şubat günü gerçekleştirilen sukikast sonucu yaşamını yitiren Şükrü Belayid’in cenaze töreninde onbinlerce Tunuslu sokaklara çıktı. Tunus’un dört bir yanında işçi ve emekçiler Belayid’i uğurlamak için eylemler yaptı, polisle çatıştı.

Sendikalar, yaşanan katliamın ardından genel grev çağırısı yapmıştı. İki gündür süren kimi grev ve direnişler bugün genel greve dönüştü. Sendikaların çağrısına yanıt veren onbinlerce işçi iş bıraktı.

Cenaze töreni öncesinde bir araya gelen Tunuslu emekçiler sabah saatlerinden itibaren Belayid’in Cebel Cellud bölgesindeki tabutunun başında toplandı. Mezarlığa doğru yürüyüşe geçen kitle tarafından “Şehidimiz için canımız, kanımız feda olsun!”, “Belayid huzur içinde yat. Mücadeleni biz devam ettireceğiz!’’, ‘’Katil, suçlu Gannuşi!’’, ‘’Terör dışarı, Tunus’a hürriyet!” sloganları sık sık atıldı.

Yürüyüş boyunca atılan sloganların hedefinde iktidarda yer alan dinci-gerici An Nahda partisi vardı. Akşam saatlerine doğru Belayid’in cenazesi binlerce Tunuslu’nun eşlik ettiği yürüyüşün ardından El Jellaz mezarlığına getirildi ve yapılan törenin ardından toprağa verildi.

35 yıl sonra genel grev

Tunus’ta 35 yıl sonra ilk kez yapılan genel grevde, başkent havalimanında birçok uçuş iptal edildi, toplu taşıma araçları çalışmadı ve dükkânlar kepenk kapattı.

Dinci gerici An Nahda hükümetini hedef alan eylemler sırasında yer yer çatışmalar da yaşandı. Başkent Tunus ve Gafsa’da yapılan gösterilerde polis göstericilere karşı göz yaşartıcı gaz kullandı.

Avukatlar ve hakimlerin de yaşanan suikast nedeniyle iki gündür grevde olduğu bildiriliyor. Belayid’in katledildiği günden beri Tunus’ta hakim ve avukatlar iş bırakmış durumda.

Ayrıca Halkçı Cephe’nin de aralarında bulunduğu muhalefet partileri meclisi boykot etme kararı aldı.