9 Kasım 2012
Sayı: SİKB 2012/11 (44)

 Kızıl Bayrak'tan
Zorlu bir mücadele dönemine girerken
Açlık grevleri kritik aşamada, AKP “iyi polis-kötü polis” oynuyor!
Zindanda direniş, sokakta direniş!
Dışarda güçlü eylemlilikler olmadıkça ölümler engellenemez!
Açlık grevleri ölüm sınırında!
Güngören katliamının failinin kontrgerilla olduğu ortaya çıktı
"Ölüm haberi yapmak istemiyoruz!"
Sermaye hükümeti AKP 2013 yılı programını açıkladı
Direniş ve grevler
işçi sınıfı mücadelesine aittir!
Metal İşçileri Birliği (MİB) MYK Kasım ayı toplantısı
Sosyalizm bayrağı
Ege’de dalgalanıyor!
Volkan Yaraşır’ın
İzmir gecesine mesajı
Başarılı bir etkinlikliğin ardından
Ekim Devrimi üzerine
Yaygın birlik ve kardeşlik çağrısı
Stuttgart’ta coşkulu etkinlik
Açlık grevine Avrupa’dan destek
Gençlik YÖK’e karşı
alanlara çıktı!
Açlık grevi üniversitelerde selamlandı
Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin
Suriye açmazı büyüyor!
Yerel seçimler için
hazırlıklar başladı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin Suriye açmazı büyüyor!

 

Suriye’deki emperyalist müdahale, “Özgür” Suriye Ordusu çetelerinin en son gerçekleştirdikleri katliamlarla birlikte şiddetlenerek sürüyor. Derinleşen iç savaş bugün, PYD’yi hedef alan saldırılar ve ABD’nin farklı çözüm arayışları ile yeni bir boyut kazanmış durumdadır.

Özgür” Suriye çetelerinin hedefinde Kürt halkı var

Bilindiği gibi Esad’a bağlı Suriye ordusunun bayram sürecinde ilan ettiği ateşkes sırasında ipleri ABD ve Türkiye’nin elinde olan “Özgür” Suriye Ordusu’nun kanlı icraatları dur durak bilmemişti. Erdoğan’ın Bakü’deki Ekonomi Zirvesi’nde İran ve Türkiye olarak Beşşar Esad’a ve muhalif güçlere “gelin bayram boyunca hiç olmazsa ateşkes ilan edin” çağrısının ardından Suriye ordusu bayram süresince çatışmalara ara vermişti. Ancak Erdoğan’ın bu çağrısının ikiyüzlülüğü, sözde ‘muhalif’ çetelerin ateşkese uymayacaklarını söyleyerek eylemlerini arttırmasıyla çok geçmeden ortaya çıktı. Zira Esad’a bağlı Suriye ordusunun çatışmalara ara vermesini adeta fırsat bilip Halep’te PYD’nin denetiminde olan Eşrefiye Mahallesi’ne yönelik sivil halkın vahşice katledildiği saldırının arkasında, Kürt halkının Batı Kürdistan’da ki kazanımlarına göz diken Türk sermaye devleti vardır. Ancak bu saldırı, Batı Kürdistan Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) direnişiyle geri püskürtülmüştür. Yıllardır baskıcı Esad rejiminin inkar ve katliama dayalı zorbalığının karşısında kararlılıkla örgütlenen Batı Kürdistan Savunma Birliklerinin fiili meşru mücadelesi, ABD ve Türkiye ikilisinin maşası ÖSO eliyle kanla boğulmak istenmektedir.

Türk sermaye devletinin uluslararası kamuoyu karşısında “demokrasi mücadelesi veren muhalif güçler” kisvesi giydirerek allayıp pullamaya çalıştığı “Özgür” Suriye Ordusu’nun hedefinde artık yalnızca Esad güçlerinin değil, Kürt halkının da olacağını son yaşanan gelişmeler bir kez daha göstermiştir. Türk medyasının ‘Arap- Kürt savaşı’ başlığıyla verdiği ve Suriye’deki iç savaşı derinleştirecek olan bu kanlı hesabın arkasında, Kürt halkının kazanımlarını hazmedemeyen Türkiye’nin bölgesel gerici çıkarları vardır. Çünkü on yıllar öncesinde bölünerek sömürgeleştirilen Kürdistan’ın birleşme olanakları her geçen gün artmaktadır.

“Özgür” Suriye Ordusu’nun YPG’nin Halep komutanı Nujin Derik hakkında yaptığı son açıklamalar Batı Kürdistan’da Kürt halkına yönelik saldırganlığın devam edeceğini göstermektedir. Suriye’ye yönelik saldırgan politikaların karşılığında umduğunu bulamayan işbirlikçi sermaye devleti, kendi yarattığı bataklığın içerisinden çıkmanın telaşı ve gerici planlarını hayata geçirmenin hayali içinde bu çeteleri provakatif ve kontra yöntemlerle katliam aygıtı olarak kullanmaktadır. Bu çerçevede ÖSO’ya verilen bu görev, Suriye’ye yönelik emperyalist saldırganlığın Kürt halkına yönelik bölgesel bir imha savaşıyla birlikte sürdürülmesi anlamına gelmektedir.

Sermaye devletinin gerici hesapları ters tepiyor

Sermaye devletinin Suriye’ye yönelik saldırganlık planlarında attığı her adım, efendisi ABD’nin isteklerine ve çizdiği sınırlara göre şekillenmektedir. Ancak sermaye devleti öte yandan Kürt halkının Kürdistan’ın dört ayrı parçasında yükselen mücadelesini yok etmek ve direncini kırmak için emperyalistlerin desteğini alma derdindedir. ABD emperyalizminin bölgedeki aktif tetikçiliğine soyunan sermaye iktidarı, aynı tarihsel geçmişe sahip halklara ve mezheplere yönelik ayrımcı siyasal bir çizgiyi etkin hale getirmektedir. Bu politikalar doğrultusunda Suriye’deki iç savaşta aktif taraf olan, bölgede ‘Sünni ekseni’ yaratma planıyla Irak’ın iç işlerine karışan ve İran’a cephe alan Türk sermaye devletinin gerici hesapları ters tepmiş, Kürdistan’ın farklı parçalarında süren eşitlik ve özgürlük mücadelesinin gelişmesine mani olamamıştır. İşte sermaye devletinin de öfkeyle diş bilemesine neden olan bu açmazdır. Bu tablonun sonucunda Kürt halkının Batı Kürdistan ve Güney Kürdistan’da elde ettiği kazanımların Kuzey Kürdistan’daki mücadeleye ivme katması sermaye devletinin korkulu rüyasıdır.

ABD emperyalizmi yeni hamleler peşinde

Suriye’ye yönelik emperyalist müdahalenin diğer bir boyutu ise ABD’nin Suriye’de yeni bir muhalefet oluşturma girişimleri için adımlar atmaya başlamasıdır. Bu yönelimin arkasında ABD’nin ve bölgedeki işbirlikçilerinin saldırgan politikalarının sonuçsuz kalması ve çıkmaza girmiş olmaları vardır. Çünkü ABD’nin Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ni uygulamak için gerçekleştirdiği saldırgan politikalarının çözümsüzlüğü her geçen gün daha da derinleşmektedir. Suriye’ye yönelik savaş politikası ABD’nin beslemesi Özgür Suriye Ordusu ve Türkiye’nin fiziki saldırıları ile artarak devam ederken emperyalist güçler arasındaki bölgesel hegemonya krizi daha da şiddetlenmektedir. Bu durum yeni taktiksel adımların atılmasına neden olmaktadır. Merkezi Katar’da olan ve Suriye Ulusal Konseyi tarafından dışlanan “muhalif” güçleri de birleştiren yeni bir odak oluşturma çabası bu yaklaşımın ürünüdür. Bugün sözde muhalefetin ne dünyada, ne de Ortadoğu kamuoyu ve en önemlisi Suriye’nin iç dinamikleri karşısında hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır. ABD emperyalizminin, amaçlarına ulaşmak için beklentilerini karşılamayan ‘muhaliflere’ biçim verme çabası sürerken, “Özgür” Suriye Ordusu eliyle Suriye’ye yönelik saldırının dozu da arttırılmaktadır.

Emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı
“işçilerin birliği, halkların kardeşliği”

İç savaş başladığından bugüne Esad’a bağlı Suriye ordusunun insanlık suçu işlediğine yönelik haberler sermaye medyasında ayyuka çıkarken, ÖSO’nun işlediği vahşi cinayetlere göz yumularak adeta üç maymun oynanmıştır. Esad’a bağlı Suriye ordusunun katliamlarını gören gözler, ÖSO’nun dizginlerinden boşalan vahşi saldırıları karşısında adeta kör olmuşlardır. Son aylarda ÖSO ve Esad’a bağlı güçler arasında artan çatışmalarda, derinleşen savaş sırasında en kirli ve vahşi yöntemlerin kullanıldığına tanık olduk. 2011 Mart ayından bugüne Suriye’de ölen 36 bin insanın 25 bini sivildir. Yani Suriye bir kan gölüne çevrilmiştir. En son açığa çıkan video görüntülerinde, ÖSO’nun Şam ve Halep arasındaki karakol baskınları sırasında ele geçirdiği bir karakolda bir düzine dolayında askeri tekmeleyerek yere ittikleri, ardından sinmiş haldeki askerlere yaylım ateşi açarak infaz ettiği görülüyor. Savaş gemisinin dümeninde bulunan ABD emperyalizminin Dışişleri Bakanı, kendi besledikleri çetelerin gerçekleştirdiği katliamları, sözde ‘muhaliflerin’ dünyada destekçi bulamayarak yalnız bırakılmasından dolayı Suriye’de radikal İslamcıların etkisinin artmasına bağlayarak, tepkilerin önünü kesmeye çalışmıştı.

Bugün Ortadoğu daki çok yönlü emperyalist saldırganlık ve savaşın önüne geçmenin tek yolu işçilerin birliği ve halkların kardeşliği mücadelesini güçlendirmekten, sermaye iktidarının savaş çığırtkanlığına karşı birleşik, kitlesel, militan bir mücadele hattı örmekten geçmektedir.

Y. Kaya