13 Nisan 2012
Sayı: SYKB 2012/15

 Kızıl Bayrak'tan
Siyasal gelişmeler ve 1 Mayıs’ın artan önemi
Saldırganlık ve savaş planlarını bozma kararlılığıyla devrimci 1 Mayıs’a!
TKİP; işçileri ve emekçileri devrim mücadelesini büyütmeye çağırıyor
Uludere katliamı sahiplenildi
Patronlar daha fazla sömürüye “teşvik” ediliyor!
Polis terörüne öfke!
Sınıf devrimcileri 1 Mayıs’a çağırıyor!
Tuzla’da 1 Mayıs toplantısı
“1 Mayıs mücadele günüdür!”
Direniş masaya getirdi
Tersane önünde iş cinayeti protestosu
Bursa’da eğitim semineri
MEPA direnişi sona erdi
1 Mayıs V.I.Lenin
1 Mayıs düşüncesi ilerliyor Rosa Luxemburg
Hugo Boss direnişinin ardından
Enerji işçileri 1 Mayıs’a çağırıyor!
Mali’de siyasi kriz ve çatışmalar derinleşiyor!
Suriye’ye yönelik emperyalist saldırganlık kızışıyor
Mısır’da değişim yok!
Özgürlüğümüze sahip çıkıyoruz!
Denizler’in yolunda düzene başkaldırıyoruz!
Ekim Gençliği’nin
çalışmalarından
DTCF’de Sokak Üniversitesi
Liseli gençlik
işçi sınıfının saflarına!
Hoşçakal Özge yoldaş
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dinci-Amerikancı iktidar savaş kışkırtıcılığına devam ediyor...

Saldırganlık ve savaş planlarını bozma kararlılığıyla devrimci 1 Mayıs’a!

Baas yönetimi tarafından kabul edilen “Annan Planı”nın uygulanması için 10 Nisan olarak belirlenen sürenin dolması, Suriye’ye yönelik tehditlerin dozunun iyice artmasına vesile oldu. Emperyalist merkezler Baas yönetimine sopa gösterirken, doğrudan müdahaleyi savunan Ankara’daki işbirlikçiler, savaş çığırtkanlığında efendilerini geride bıraktılar.

Tayyip Erdoğan ile müritleri, peşpeşe yaptıkları açıklamalarda, “cenge hazır olmak”tan söz etmeye başladılar. Cenge hazır olma vaazları, dinci-gerici zihniyetin militarist niteliğini çıplak bir şekilde gözler önüne seriyor.

“Başkomutan” ünvanıyla orduya “savaşa hazır ol” çağrısı yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “etkin taşeronluk” hevesiyle yanıp tutuşan dinci amerikancıların duygularına tercüman oldu. Gül’ün açıklamasından hemen sonra sahneye çıkan Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da benzer söylemler kullandılar. “‘Hazır ol cenge eğer istersen sulhu salah’ demiş geçmişteki büyüklerimiz” şeklinde konuşan iki AKP’li şef, “barış istiyoruz, ama buna ulaşmak için savaşa hazır olmamız gerekiyor” mesajı vererek, kirli niyetlerini ortaya koydular.

Kilis sınırında yaşanan çatışma ise, Çin’de bulunan Tayyip Erdoğan-Ahmet Davutoğlu ikilisinin gündemindeydi. Davutoğlu ziyaretini yarıda keserek ortada olağanüstü bir olay varmış havası estirmeye çalışırken, Çin’de basına konuşan AKP şefi ise “savaş durumu” ilan etti.

“Çok açık, net bir sınır ihlali artık olmuştur, bu da ortadadır. Bu sınır ihlaline yönelik olarak diplomasimiz de devam ediyor, ondan sonra da atılması gereken adımları tabii ki atacağız. En isabetli olanı neyse, şüphesiz ki en uygun olanı neyse oradan farklı olanına gitme gibi bir adımımız olacaktır. Farklıdan kastım da düşünmek istemediğimizdir. Oraya gitmektir. Ama bizi buna zorlarsa Suriye rejimi zorlar. Zorlamaması için de atılması gereken adımı orası atması gerekir.”

Bu bozuk cümlelerle açıklama yapan Tayyip Erdoğan, uğursuz niyetinin Suriye’ye saldırmak olduğunu açıkça dile getiriyor.

Oysa sınırdaki çatışma, silahlı çetelerin Öncüpınar Kapısı’nın karşısındaki Esseleme Kapısı’nı ele geçirmek için saldırı düzenlemesi üzerine çıkmış, çeteler silahlarıyla birlikte Türk kolluk kuvvetlerine sığınmıştır. Bu çetelerin Türk devleti tarafından silahlandırılıp eğitildikleri dikkate alındığında, uluslararası kuralları çiğneyen Suriye’den önce Türkiye’dir. Dahası iki de bir Güney Kürdistan’a girip bomba yağdıran bir devletin uluslararası hukuktan söz etmesi kaba bir riyakârlıktan başka bir şey değildir.

Savaş çığırtkanı medya ile AKP iktidarının tehditçi şefleri, Suriye ordusunun 10 Nisan’da şehirlerden çekileceğine dair verdiği sözü tutmadığını, zaten “Annan Planı”nın uygulanmayacağının önden belli olduğunu, Beşar Esad yönetimine karşı harekete geçmekten başka bir çıkar yolun kalmadığını tekrarlayıp durmaya başladılar.

Bu işbirlikçi takımı, “Annan Planı”nın gündeme getirilmesinden rahatsızlık duymuş, bunu da “bu plandan bir şey çıkmaz, zaman kaybetmeye değmez, uluslararası toplum bir an önce harekete geçmelidir” yaklaşımıyla ortaya koymuştur. Yani “Annan Planı”na uymadığı gerekçesiyle Suriye’ye tehdit savuranlar, bu planın başarısızlığa uğraması için ellerinden geleni yapmışlardır.

Bu ibretlik tutumu almaları şaşırtıcı değil. Zira onlar emperyalist güçler ile suç ortaklarının saldırabilmeleri için Suriye’deki çatışmaların bitmesini değil, daha da yayılmasını istiyorlar. Aylardır bunun için çırpınsalar da, henüz bu rezil emellerine ulaşamadılar. Saldırı için gerekçe oluşturabilmek amacıyla her yolu deniyorlar.

Son gelişmeler, Ankara’daki tetikçilerin heveslerine ulaşmalarının kolay olmayacağına işaret ediyor. Zira Suudi Arabistan-Katar ikilisiyle birlikte Türk sermaye devletinin silahlı çeteleri desteklediği, onları eğitip yönlendirdiği, silahla donattığı artık kimse için bir sır değil. Nitekim “Annan Planı”nın uygulanması için silahlı çetelerin eylemlerine son vermesi gerektiğini ilan eden Baas yönetimi, Türkiye-Suudi Arabistan-Katar üçlüsünün de, “Annan Planı”nın gereklerine uygun davranmaları gerektiğinin altını çizdi.

Bu arada Moskova’yı ziyaret eden Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muaalim’le görüşen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da, “Annan Planı”nın uygulanması için tüm tarafların üstlerine düşeni yapması gerektiğini belirtti. Ahmet Davutoğlu’nu da arayan Lavrov’un, bu hatırlatmayı doğrudan yaptığı ve AKP’li bakandan, Suriye’ye karşı tek taraflı adım atılmayacağına dair güvence aldığı bildirildi. Ayrıca hem Rusya hem Çin, Suriye’ye gözlemci göndermeye hazır olduklarını açıklayarak, “Annan Planı”nın uygulanmasını istediklerini açıkladılar.

Bu ve benzer gelişmeler, Suriye’ye dönük emperyalist müdahaleyi zorlaştırsa da, diplomatik alanda ne tür vaatler verilse de, Ankara’daki amerikancıların savaş kışkırtıcılığına devam edeceklerinden kuşku duymamak gerek. Türk ordusu tarafından korumaya alınacak tampon bölge, hatta bölgelerin oluşturulacağına dair açıklamaları, savaş kışkırtıcılığının somut adımları saymak gerekiyor. Zira bu adım, bir kısım Suriye toprağının işgali anlamına geliyor.

Öte yandan AKP iktidarının himayesi ve güdümündeki Özgür Suriye Ordusu’nun şefinin de, Baas yönetimini meşru görmediklerini, dolayısıyla eylemlere son vermeyeceklerini, demek oluyor ki, Annan Planı’nı boşa düşürmek için saldırılara devam edeceklerini ilan etti. Bu açıklama, Ankara’daki tetikçilerin savaş çığırtkanlığına devam ettiklerinin bir başka ispatıdır.

İçeride işçi sınıfına, emekçilere, Kürt halkına, ilerici ve devrimci güçlere pervasızca saldıran sermaye iktidarı, komşu halklara karşı savaş kışkırtıcılığını bir üst aşamaya taşımış bulunuyor. Yaklaşan devrimci 1 Mayıs kutlamaları hem içe hem dışa dönük bu saldırganlığa dur demek için önemli bir olanaktır. Egemen sınıflarla emperyalist efendileri savaş kışkırtıcılığı yaparken, işçi sınıfı ve tüm ezilenler içe ve dışa dönük saldırıları püskürtme kararlılığıyla devrimci 1 Mayıs’a hazırlanmalıdırlar.

1 Mayıs hazırlığını yoğunlaştırmış bulunan sınıf devrimcileri ise, sermaye iktidarının içe dönük saldırılarıyla dışa dönük savaş kışkırtıcılığını etkin bir şekilde teşhir etmeli, işçi ve emekçileri bu saldırıları püskürtme kararlılığıyla alanlara çağırmalı, kitlesel, militan, devrimci bir 1 Mayıs için tam bir seferberlik ruhuyla sürece yüklenmelidirler.