17 Şubat 2012
Sayı: SYKB 2012/07

 Kızıl Bayrak'tan
Dinci-gerici güçlerin iktidar kavgası
İktidar ve rant kavgası dinci-gerici odakları birbirine düşürdü
NATO Genel Sekreteri
Rasmussen’den açıklamalar
Faşist baskı ve teröre eylemli yanıt
“Saldırıları mücadeleyle aşacağız!”
İşsizlik oranları artıyor, işsizlik fonu yağmalanıyor
“Geleceğimizin iyice
kararmaması için...”.
DİSK’te ruhsuz genel kurul
Taşeron işçileri
Ankara’ya yürüyor!.
Sinter işçileri
mücadeleyi bırakmıyor
Devrimci sınıf çalışmalarından
Parti ve yeni döneme hazırlık!
Suriye üzerindeki
baskıyı arttırıyor
Dört kıtadan grev ve eylemler.
Yunanistan’da Troyka “darbesi”
ve sokakta politika -
Volkan Yaraşır
“Okullar hayat bulsun projesi” ve eğitimde son saldırılar
BDSP’den seminerler
8 Mart’ta alanlara!
Geleceğine sahip çık!.
ÇHD İstanbul Şube Sekreteri
Av. Güçlü Sevimli ile konuştuk.
Emekçi Kadın Platformu toplantısı
Ares’i kıskandıran askerler diyarında
acı olağandır!
Gazi’de çeteleşmeye ve yozlaşmaya karşı yürüyüş
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dinci-gerici güçlerin iktidar kavgası...

Kanlı suç örgütleriyle ayakta duran sermaye devleti yıkılmalıdır!

 

İktidarı elinde tutan dinci-gerici koalisyon güçleri arasında bir süredir işaretleri görülen kavga nihayet açık biçimler kazandı. Sistematik operasyonlarla burjuva devlet aygıtına hakim olan dinci-gerici güçlerin, yine ele geçirdikleri bu devlet organlarını birbirlerine karşı nasıl da pervasızca kullandıklarına tanık oluyoruz. Böylece rejim krizi tarafların değişmesiyle yeni bir biçim kazanmış bulunmaktadır.

Kürt hareketi başta olmak üzere ilerici ve devrimci güçlere karşı bir politik kıyım makinası gibi çalışan özel yetkili savcıların MİT görevlilerine yönelik başlattığı soruşturma kavganın fitilini ateşlemiştir. Çünkü MİT demek, Tayyip Erdoğan ve ortaklarının egemenlik sahası demektir. Bundan dolayıdır ki cemaatçi savcılar Tayyip’i aşarak soruşturmayı başlatmışlardır. Bu, AKP şeflerinin egemenlik sahasına yönelik açık ve kaba bir müdahale olmuş, bu nedenle üstü örtülü sürmekte olan iktidar kavgası bu kez açık bir biçim kazanmıştır.

Kavgayı alevlendiren bu hamle AKP tarafından anında bu operasyonu yürüten polis şeflerinin görevden alınmasıyla yanıtlandı. Fakat bu kadarı “cemaat”in savcılarını durdurmadı. Savcılar soruşturmayı sürdürmek konusunda kararlılık gösterdi ve emekli MİT mensuplarına yönelik yakalama kararı çıkardı. AKP’nin buna yanıtı soruşturmayı yürüten savcıyı görevden almak oldu. Hemen ardından MİT görevlilerine tam bir dokunulmazlık kazandırmak üzere yasal değişikliklere girişildi.

Dışa vuran bu kavgada yeni bir dengede uzlaşma sağlanması ihtimali yüksektir. Ancak bunun geçici bir denge olacağı açıktır. Kavganın seyrini, kendi güçlerinden çok efendileri, yani özelde ABD emperyalizmi tayin edecektir.

Gerici koalisyonun her iki kanadı da generallere karşı sürdürdükleri iktidar mücadelesinde ABD’den güç aldılar. Bu iktidar dalaşından üstün çıkmak için de bu bilinçle hareket edeceklerdir. Yani sonuç her durumda, ABD emperyalizmine daha fazla yaltaklanmak, onun çıkarları doğrultusunda daha fazla görev almak ya da verilen görevleri sadakatle yerine getirmek olacaktır. ABD de bu durumdan fazlasıyla yararlanmaya bakacaktır. Böylece gerici planları doğrultusunda bugüne kadar kendisine suç ortaklığında kusur etmeyen bu uşaklarını daha etkin biçimde kullanacaktır. Öyle de olmaktadır.

AKP şefleri MİT’i savunurken, bu örgütün Ortadoğu’da üstlendiği özel role, özellikle Suriye ve İran konusunda son dönemde üstlendiği inisiyatife işaret etmektedirler. Şu sıralar Washington’da Suriye’ye yönelik saldırganlığın köşe taşlarını oluşturmak için mesai yapan Dışişleri Bakanı Davutoğlu da konunun bu yönünü özellikle vurgulamaktadır.

Kuşkusuz kavga halindeki dinci-gerici güçlerin her iki kesimi de ABD emperyalizmi için etkin roller oynamaktadır. Devletin tüm olanaklarıyla birlikte ülke topraklarını emperyalizmin hizmetine sunan bu dinci-gerici koalisyon, dışarıda da onun hizmetindedir. Bugün aralarındaki iktidar dalaşı ne olursa olsun, bu hizmeti sürdürmeye devam ediyorlar. Bu iktidar kavgası da, yeni yasalarla devletin eli kanlı çetelerine dokunulmazlık zırhı geçirilmesine hizmet ediyor.

Tümüyle gerici bir iktidar dalaşından başka bir şey olmayan bu kavga, çarpıtılarak başka bir kılıf içerisinde sunulmaya çalışılmaktadır. Güya taraflar arasındaki mücadelenin temel nedeni Kürt sorununa ilişkin yöntem farklılığı imiş! Belkemiksiz ve onursuz birtakım liberaller de bu yalana ortak olmakta gecikmediler. Daha önce dinci-gerici koalisyonun generallere karşı verdiği iktidar mücadelesini “askeri vesayete karşı demokratikleşme mücadelesi” olarak pazarlayan soysuz liberal takımı, artık düşkünleşmede sınır tanımıyor.

Çatışan taraflar bu tür iddialarla birbirlerini Kürt sorunu üzerinden vurarak zayıflatmak, böylece toplumsal desteklerini güçlendirmek istiyorlar. Pespaye liberaller de buna dolgu malzemesi oluyorlar.

Oysa, her iki kanadıyla dinci-gericiler Kürt hareketine yönelik uzun süredir yürütülen baskı ve saldırganlığın gerisinde bulunmaktadır. Gerçekleşen tüm operasyonlarda tam bir işbirliği, uyum ve ortaklık sözkonusudur. AKP cephesinden de hiçbir kimsenin buna itirazı yoktur. Operasyonların planlamasından uygulamasına kadar tüm süreçler onların inisiyatifiyle gerçekleşmektedir.

ABD emperyalizmine uşaklıkta ortak olan dinci-gerici ortaklar, Kürt halkına karşı düşmanlıkta da zerrece farklı bir düşünceye sahip değillerdir. Tarihleri boyunca hep azılı devrim düşmanı, azılı Kürt düşmanı olmuşlardır. Egemenler tarafından her türlü toplumsal gelişmeyi bastırmak üzere kullanılmışlardır.

Dinci-gerici güçlerin birbirlerine karşı kullandıkları MİT ile polis, devletin bu ülkedeki her türlü ilerici ve devrimci gelişmeyi ezmek için kullandığı iki temel vurucu silahı olmuştur. Sayısız cinayet, katliam ve provokasyon bu kurumların eseridir. Bugün bu iki silahın iktidar kavgasına tutuşan düzen güçlerinin elinde birbirlerine karşı kullanılıyor olması bu temel gerçeği değiştirmemektedir. Dalaştıkları koşullarda dahi, bu kanlı devlet kurumları olağan kanlı ve kirli işlerini yerine getirmektedir.

Bunun içindir ki, ne Kürt hareketi, ne de işçi ve emekçi hareketi açısından bu gerici iktidar kavgasının taraflarından zerrece bir yarar umulabilir. Aksine, efendiye kendini ispatlama yarışı bugün gündemde olan saldırıların daha da yoğunlaşması sonucunu verir. Gerici iktidar dalaşı nasıl Kürt hareketine yönelik KCK operasyonlarının hızını kesmediyse, işçi sınıfına yönelik gündemde olan kölelik yasalarıyla örgütsüzleştirme operasyonlarının hızında da bir değişiklik olmayacaktır. Dolayısıyla, mücadele görevleri tüm kapsamıyla ortada durmakta ve omuzlanmayı beklemektedir.

Dinci-gericilerin iktidar dalaşı işçi sınıfı ve ezilenler için tek kurtuluş yolunun yalnızca mücadele olduğunu göstermektedir. Aralarındaki kavga ne olursa olsun emperyalizme ve burjuvaziye hizmetten başka yasası olmayan dincisiyle, apoletlisiyse, kanlı örgütleriyle bu çürümüş ve kokuşmuş devlet yıkılmalıdır.