30 Eylül 2011
Sayı: SİKB 2011/37

 Kızıl Bayrak'tan
Çok yönlü saldırılar ve 8 Ekim mitingine hazırlık
ABD’ye hizmette kusur etmeyenler bölge halklarına kabadayılık taslıyor
Hiçbir silah direnen bir halkı teslim alamaz!
8 Ekim’de Ankara’ya!
“Kıdem tazminatımızı vermeyeceğiz!”
Pazarlık değil mücadele!
Grev silahı Kor-Metal
işçilerinin elinde!
KMO İstanbul Şube YK üyesi Onur Gökulu ile işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerine
Karadağ cinayeti davasında
5. duruşma
Duruşmaya damgasını vuran alaycı bir tebessümdür!
Çeber davasında karar bozuldu
“Emperyalizme ve siyonizme
kalkan olmayacağız!”
Yazar ve akademisyenlerle “Füze Kalkanı” üzerine.
Filistin devleti için tek yol direniştir!
Yemen’de isyan sürüyor
Yunanistan’da grevler sürüyo
"Sadece üniformalar değişecek”
Ulucanlar’ın on kızıl karanfili anıldı!.
BDSP etkinliklerinde
mücadele sözü!
Hopa’dan 7 kişiye beraat
“Har(a)çlara da zamma
da hayır!”
Ekim Gençliği’nden
mücadele çağrısı”
Kadın emeğinin sömürüsünde sınır yok!.
Mao Zedung: Çin Halkı ayağa kalktı!.
Rize sele teslim
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kadın emeğinin sömürüsünde sınır yok!

Geçtiğimiz günlerde, Kadın Yönetici ve Kadın Çalışanlar Dayanışma Derneği (KAYÇAD), Türkiye’de kadın işgücü konusunda yaptığı araştırma sonuçlarını açıkladı. Araştırmasını TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e de sunan KAYÇAD’ın ulaştığı sonuçlar, Türkiye’de kadınların sınırsız sömürüsüne dair önemli bilgiler veriyor.

Araştırmanın sunduğu sonuçlardan bazıları şöyle:

- Türkiye genelinde kadın nüfusun istihdam oranı yüzde 27. Yani, Türkiye’de her 3 kadından 2’si işsiz.

- Çalışan kadınların ise yüzde 71’i kayıt dışı çalışıyor.

- Kadın nüfusun istihdam artışı, erkek nüfusun istihdam artışının üçte biri kadardır.

- Türkiye’de kadın işgücünün en çok istihdam edildiği sektör, tarım sektörü. Çalışan kadınların yüzde 48,5’i tarım sektöründe çalışıyor.

- Kadınların tarımdan sonra, en çok istihdam edildiği diğer sektör ise hizmet sektörü. Çalışan kadınların yüzde 33’ü hizmet sektöründe istihdam ediliyor.

- Hizmet sektöründe kadınlar yoğun olarak, memur, banka görevlisi, ebe, hemşire, odacı, hastabakıcı, hostes, sekreter, öğretmen, gişe memuru vb. olarak çalışıyorlar. Bu meslek grupları toplum nezdinde, “kadına uygun” işler olarak değerlendiriliyor.

- Kadınların istihdam edildiği üçüncü sektör sanayi. Buna rağmen bu sektörde kadın istihdamı oldukça sınırlı.

Türkiye’de, kadının toplumsal konumuna ve kadın işgücünün sömürüsüne dair bilinen gerçekliği, güncel verilerle ortaya koyması açısından KAYÇAD’ın araştırma sonuçları önemli. Rakamlar, emekçi kadınların düzen içindeki sınırsız sömürüsünü farklı boyutlarıyla ortaya koyuyor.

Kapitalizm kadının toplumsal üretime katılımını engelliyor

KAYÇAD araştırmasının ulaştığı sonuçlar, özelde Türkiye gerçekliğini, genelde ise kapitalist toplumu resmetmektedir. Avrupa ve ABD’de kadınların istihdam oranları Türkiye’ye kıyasla fazladır. Kadın nüfusun istihdam oranı, AB ülkelerinde yüzde 57, ABD’de yüzde 46.5’tir. İleri uygarlığı ile böbürlenen emperyalist devletlerde, düzenin ihtiyaçları doğrultusunda kadınların çalışma oranı belli bir ölçüde artmış olsa da, ortalama olarak iki kadından biri işsizdir. Kapitalizm tarihi boyunca ve hüküm sürdüğü her yerde, kadınların toplumsal üretime katılımını engelleyen ve kadın işgücünü azami biçimde sömürmeyi sağlayan politikalardan vazgeçmemiştir. AB ve ABD’de bugün, yine kapitalizmin emek gücü sömürüsüne ihtiyacı doğrultusunda ortaya çıkan görece iyi tablo, kapitalizmde kadının ezilmesi ve sömürülmesinin üstünü örtememekte, aksine kadının bu düzendeki “kurtuluşunun” sınırlarını gözler önüne sermektedir.

Türkiye gerçekliğine ve KAYÇAD araştırmasının sonuçlarına dönecek olursak; Türkiye genelinde kadın nüfusun istihdam oranının % 30’a bile ulaşamadığını görüyoruz. Her 3 kadından 2’si işsizdir. Başka bir ifade ile, kadınların %70’i işsizdir. % 70 işsizlik, kitlesel işsizlik demektir. Türkiye’de kadınların toplumsal üretime katılımları engellenmektedir.

Diğer taraftan toplumsal üretime katılamayan, “işsiz” ya da “çalışmıyor” diye sınıflandırılan kadın nüfusun ise, gerçekten “çalışmadığını” söylemek mümkün değildir. Toplumsal üretimden uzaklaştırılan kadınlar, evde ücretsiz olarak çalıştırılmaktadır. Ev işleri, çocuk ve aile bakımı kadınların doğal görevi sayılmaktadır. Kadınların toplumsal üretimden sistematik politikalarla ve kitlesel olarak uzaklaştırılması, kapitalist düzene iki büyük olanak sağlamaktadır. Bunlardan ilki, çocuk bakımı ve ev işlerinin ücretsiz olarak kadınlara yaptırılması, ikincisi ise en ağır şartlarda ve en düşük ücretlerle çalışmaya hazır bir yedek iş gücü ordusu yaratılmasıdır. Tek tek kapitalistler ya da genel olarak sermaye sınıfı, ihtiyaç duyduklarında kadın işgücünü bu rezervden kolaylıkla ve sınırsızca bulabilmekte, ihtiyaçları sonlandığında ise, emekçi kadınları aynı kolaylıkla toplumsal üretimin dışına atarak, “işsizliğe” terketmektedirler. Kadınların toplumsal üretime katılımını engelleyen politika ve uygulamalar, tüm kapitalist toplumlarda benzerlik göstermektedir. Türkiye’de en ağır şekli ile varlık gösteren bu uygulamalar şöyle özetlenebilir:

- Çocuk bakımının toplumun değil, annenin görevi sayılması. Bunun bir toplumsal önkabul olarak sürdürülmesi.

- İş yerlerinde kreşler bulunmaması.

- Aile üyelerinin bakımı ve ev işlerinin kadının görevi sayılması.

- Erkek egemen zihniyetin en geri ifadesi olan, kadının çalışmaması gerektiği, ev içinde yaşaması gerektiğine dair anlayışın toplumun geniş kesimlerinde sürdürülmesi. Bu zihniyetle mücadele etmek yerine, bu zihniyetin propaganda edilmesi.

- Pekçok işin erkek işi olarak sınıflandırılması ve kadınların bu iş alanlarında çalıştırılmaması.

- Erkeklerle aynı işi yapan kadınların eşit ücret alamaması.

- Kadınların en ağır şartlarda ve en düşük ücretlerle çalışmaya zorlanması.

- Kadınların erkeklere oranla kolaylıkla işten çıkarılması.

- Çalışan kadınların, aynı zamanda çocuk, aile bakımı ve ev işleri görevlerini üstlenmesi.

- Kadınların eğitim hakkının ortadan kaldırılması, böylelikle meslek edinme olanaklarının engellenmesi.

Kadınlar güvencesiz çalışıyor

Kadın işgücünün sınırsız sömürüsü, en açık ifadesini kayıt dışı çalışmada buluyor. Kayıt dışı çalıştırmak; çoğu yerde asgari ücretin altında ücretler ile her an işten atılma tehdidi altında, en ağır çalışma koşullarına razı ederek çalıştırmak anlamına geliyor. Tarlalarda mevsimlik işçilerden, tekstil sektöründe çalışan kadınlara, evde parça başı üretim yapan kadınlardan, ev işçisi kadınlara kadar pekçok alanda emekçi kadınlar, güvencesiz, geleceksiz çalışmaya mahkûm ediliyor. Rapora göre kadınların yüzde 71’i kayıt dışı çalışıyor.

Bu elbette utanç verici, vahim bir tablo. Fakat sermaye sınıfının bu tablo ile yetinmediği, kadın işgücü sömürüsünü artırmak ve yaygınlaştırmak için yeni “stratejilerini” ilan ettiğini de biliyoruz. “Ulusal İstihdam Stratejisi” adı verilen, işçi sınıfına yönelik kapsamlı saldırı programı, kadın işgücünün sömürüsünde var olan tabloyu daha da vahimleştirecek planları içeriyor. Bu saldırı programı, parça başı çalışma, uzaktan çalışma, çağrı üstüne çalışma gibi uygulamaları ile esnek üretimin yaygınlaştırılmasını ve kural haline getirilmesini hedefliyor. Esnek üretimin bu şekilde yaygınlaştırılması ise, kadınların kayıt dışı çalıştırılmasını da, işgücü sömürüsünü de bugünkünden daha kolay hale getirecektir. Esnek üretim uygulamaları ile birlikte, istihdam büroları açılması, bölgesel asgari ücret uygulaması, kıdem tazminatının gaspedilmesi gibi ağır saldırılar içeren UİS’e geçit verilirse, kadın işgücünün sömürüsüne dair tablo, bugünkünden daha vahim olacak. İşçi ve emekçi kadınların, kuralsız, güvencesiz çalışma, geleceksiz yaşama dayatması olan UİS’e karşı örgütlü mücadelesi ise, kadın işgücünün sömürüsüne ait bu vahim tabloyu değiştirebilmenin en önemli adımı olacaktır.