09 Eylül 2011
Sayı: SİKB 2011/34

 Kızıl Bayrak'tan
Siyasal gelişmeler ve anti-emperyalist mücadelenin artan önemi...
Mazlum halkların savunucusu değil, emperyalizmin tetikçisidirler!
Emperyalizme ve siyonizme tarihi hizmet!
12 Eylül faşist darbesi 31. yılında
Kıdem tazimatı yalanları ve gerçekler!
19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi
Tek Gıda-İş direnişçisi
Uğur Doğan’la konuştuk
Liman direnişinin bayram güncesi.
Sömürü ve ihanet çemberini
mutlaka kıracağız!
TTB Merkez Konsey üyesi Hüseyin Demirdizen ile konuştuk
Savaş, anti-emperyalist mücadele
ve Partimizin programı - H. Fırat
1 Eylül’de onbinler alanlardaydı!
12 Eylül: Karşı-devrim devam ediyor
- Volkan Yaraşır
6-7 Eylül olayları
‘Libya’yı paylaşım’ zirvesi
İsrail’de yüzbinler alanlarda!
Onbinlerin festival coşkusu
Mustafa Suphi önderliğinde 10 Eylül 1920’de kurulan TKP’nin 91. yılı
Yılmaz Güney partili
mücadelemizde yaşıyor!
Kadına yönelik şiddet ve “çözümler”.
“Yargı piyasanın
hizmetine sunuluyor”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kadına yönelik şiddet ve “çözümler”

Son zamanlarda giderek artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet haberlerini sıklıkla duyar olduk. Hemen her gün birçok kadın öldürülüyor ya da şiddete uğruyor. Kadın ölümleri yedi yılda yüzde bin 400 arttı. 2011 yılının ilk altı ayında öldürülen kadın sayısı ise 130’a ulaştı.

Bu tablonun bir diğer yüzü de kadın intiharlarıdır. Şiddet gören ve öldürülen kadınlar kadar, azımsanmayacak derecede intihar eden kadın da var. Yaşadığı eşitsizlik ve baskıdan bunalan kadınlar intiharı seçiyorlar.

Bu tablonun doğurduğu toplumsal duyarlılıklar karşısında ise sermaye devleti ve AKP hükümeti önlem adı altında çeşitli “çözümler” üretmeye çalışmaktadır. Geçtiğimiz aylarda kadına yönelik şiddetin sözde “önünü kesmek” adı altında elektronik kelepçe ile teknik izleme projesi gündeme getirilmişti. Şimdi ise Aile ve Toplum Merkezleri kurularak kadına uygulanan şiddetin önüne geçileceği iddia ediliyor.

Böylesi bir projenin işlevsizliği daha baştan bellidir. Çünkü biz biliyoruz ki, sorunun kaynağı kapitalist sistemin kendisidir. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri kapitalizmin çürümüşlüğünün yansımasıdır.

Peki bu Aile ve Toplum Merkezleri ne işe yarayacak? TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyon Başkanı ve AKP Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül, “Ailelerin sorunlar karşısında ne yapacaklarını bilemedikleri durumlarda gidebilecekleri merkezler olacak. Aile hekimliği gibi her mahallede aile ve toplum merkezi kurulacak” diyerek açıklama getiriyor. Gerçekte bu proje her ailenin başına bir polis dikmekten başka bir sonuç vermeyecektir. Bu da kapitalizmin yarattığı bu pisliği halının altına süpürmekten, en önemlisi ise toplumun baskı altına alınmasından başka bir sonuç vermeyecektir.

Aile ve Toplum Merkezleri tanıtılırken, toplumda yerleşmiş zihniyet değiştirildiğinde kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin son bulacağı söyleniyor. Ancak zihniyeti yaratan bu düzenin kendisidir. O nedenle düzenin bizzat yarattığı bir zihniyetten vazgeçmesi düşünülemez. Kapitalizmin yaratmış olduğu zihniyet, kadını her zaman ikinci cins, cinsel bir meta, ucuz emek gücü olarak görüyor. Kapitalizm ortadan kalkmadan zihniyeti de ortadan kaldırılamaz.

Tarihe dönüp baktığımızda kadının ezilmişliği sınıflı toplumların var olmasıyla başlamıştır. Üretimin dışına itilerek, ev işleri ve çocuk bakımı kadınların omuzlarına yüklenmiştir. Kadın ikinci bir cins konumuna getirilmiştir. Bu durum da ideolojik ve kültürel araçlar yoluyla meşrulaştırılmış ve onu ezeli ve ebedi gören bir zihniyet ortaya çıkarılmıştır.

Kapitalizm, her alanda çürümüşlüğünü ve geriliğini topluma yansıtır. Toplumsal bilincin gerilediği dönemlerde de şiddet ve cinayetler artmaktadır. Kadın kendi kadın olduğunun bilincine varıp bir adım ileri atsa evinde ailenin ve erkeğin şiddetine, dışarıda da devletin şiddetine maruz kalmaktadır. Şiddete maruz kalan ve öldürülen kadınlarının büyük çoğunluğunun ev kadını ve işçi emekçi kadın oluşu da bir tesadüf değildir.

Son olarak şiddete maruz kalan, ölümle tehdit edilen kadınların polise, savcılığa yaptığı başvuruları duymazlıktan gelerek onları korumayan, öldürülen kadınların katillerin cezasız bırakıp “tahrik indirimlerini” devreye sokan sermaye devleti değilmiş gibi böylesi projeleri öne sürerek şiddetin kaynağı örtbas ediliyor. Sermaye devleti böylesi projelerle kalmayıp, oluşan öfkenin kaynağını salt erkek olarak da göstermektedir.

Ancak baskı, şiddet ve zor işçi ve emekçi kadın ve erkeğin ortak verecekleri mücadelenin sonucunda kurulacak yeni bir dünya düzeninde son bulacaktır. Yani sosyalizmde!

 

 

1 Mayıs Mahallesi kuruluş festivali

2 Eylül şehitleri anıldı

9. Geleneksel 1 Mayıs Mahallesi Kuruluş Festivali’nin 2. gününde, 2 Eylül 1977’de 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan gecekondu direnişi bir yürüyüşle anıldı.

Yürüyüş Cennet Düğün Salonu önünde başladı. “34. yılında 2 Eylül ruhuyla yozlaşmaya karşı kültürüne sahip çık” pankartının açıldığı yürüyüşte mahalleli de alkışlarla eyleme destek verdi. Yaklaşık 400 kişinin katıldığı yürüyüş 30 Ağustos Lisesi önüne kadar sürdü. Burada ilk olarak devrim şehitleri için saygı duruşunda bulunuldu.

Basın açıklamasını ise Pir Sultan Abdal Kültür Derneği 1 Mayıs Mahallesi Şube Başkanı Metin Aslan yaptı. Açıklamada 2 Eylül direnişinin önemine değinen Aslan, 1 Mayıs Mahallesi’ne yönelik saldırıların yoğunlaştığını belirterek 2 Eylül direnişinin ruhunu sahiplenme çağrısı yaptı.

Sloganlarla son bulan eyleme, DHF, Partizan, BDSP, ESP, ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin de içerisinde olduğu devrimci ve ilerici güçler katıldı.


Son gün etkinlikleri

Festival, 3 Eylül gecese yapılan son gün etkinlikleriyle tamamlandı.

Festivalin son günü, “Mahallenin Tarihçesi, Kentsel Dönüşüm ve Yıkımlar” konulu forumla başladı. Şebnem Korur Fincancı (TİHV), Şükrü Aslan (Sosyolog), Oya Arslan (Avukat) ve TMMOB temsilcisinin konuşmacı olarak katıldığı forumda, kentsel dönüşüm projelerinin aslında bir rant projesi olduğu vurgulandı. Bu proje kapsamında emekçilere dayatılan yaşam şartlarının gayri-insani olduğu ve bu uygulamalara karşı mahalleli emekçilerin bir bütün olarak karşı durmasının önemi vurgulandı.

Tiyatro Simurg’un gösterisinden sonra “Kadına yönelik şiddet” konulu panele geçildi. Panele Yeni Demokrat Kadın Hareketi, Demokratik Kadın Hareketi temcilcileri ve Mukaddes Erdoğdu Çelik konuşmacı olarak katıldı. Yapılan konuşmalarda kadına yönelik şiddetin kaynağının burjuva medya organlarınca ve sistemin ideologlarınca “gaddar erkekler” olarak gösterildiği ve böylece sorunun esas kaynağının kitlelerden gizlenmeye çalışıldığı belirtildi. Oysa sorunun esas kaynağının çarpık toplumsal sistem olduğu, sorunun çözümünün de bu şiddeti ortaya çıkaran toplumsal kaynakların kurutulmasından geçtiği vurgulandı.

Festival programı Grup Mayıs’ın konserinin ardından, 1 Mayıs Mahallesi’nin kuruluşunu anlatan bir sinevizyon gösterimiyle devam etti. Sinevizyon gösterimine emekçilerin ilgisi yoğun ve coşkuluydu. Daha sonra Esra Öztürk, Ayla ve Grup Munzur’un konserlerinin ardından festival sona erdi.

Kızıl Bayrak / Ümraniye


 

9. yıl pikniği

4 Eylül Pazar günü Çiğli ve Menemen’den işçi ve emekçilerin katılımıyla “İşçi Kültür Sanat Evi 9. yılında! Birlik ve dayanışma pikniğinde buluşalım!” pikniği gerçekleştirildi.

Erken saatlerde Çiği İşçi Kültür Sanat Evi Derneği’nden ve Güzeltepe Mahallesi’nden kaldırılan araçlarla piknik alanına gidildi.

“Yeni bir dünya yeni bir kültür için…İşçi Kültür Sanat Evi Derneği” pantartı ve devrimci  sanatçıların portrelerinin bulunduğu pankartların asılı olduğu alanda Kızıl Bayrak gazetesinin standı açıldı.

Dayanışma pikniğinin programı ortak kahvaltı ile başladı. Tüm katılımcıların katkısı ile hazırlanan kahvaltının ardından etkinlik programına geçildi.

Programda ilk olarak İşçi Kültür Sanat Evi adına yapılan konuşmada Kültür Sanat Evi’nin 9 yıllık emeğini, yapılan çalışmaları, etkinlikleri, kültürevinin hangi amaçla kurulduğu ve işçiler, emekçiler için ne ifade ettiği aktarıldı. 9 yıllık emeğin bugün de sahiplenildiği ve Çiğli’de mücadele ısrarını koruyan devrimci bir mevzi olduğu söylendi.

Konuşmanın ardından İşçi Kültür Sanat Evi bünyesinde piknik programı için hazırlanan şiir dinletisine geçildi. İlk şiir olarak bir tekstil işçisi tarafından Ahmed Arif’in ‘33 Kurşun’ adlı şiiri okundu.

Serbest zamana geçilmeden önce kıdem tazminatının gasbı ve Ulusal İstihdam Stratejisi hakkında bir söyleşi gerçekleştirildi.

Söyleşinin ardından programda yer alan ilk müzik grubunun türküleri hep beraber söylenerek, kısa bir dinleti verildi. Serbest zamanda işçiler ve aileleriyle sohbetler edildi, oyunlar oynandı. Yine kolektif olarak hazırlanan öğle yemeği yenildi.

BDSP’den mücadele çağrısı

Piknik programının ikinci bölümü şiir dinletisinin devamı ile başladı. Şiirin ardından siyasal gündem üzerine BDSP adına bir konuşma yapıldı.

“Ülkemizde yaşanan ağır sömürü politikaları karşısında sınıf devrimcileri olarak işçi sınıfının tarihsel misyonuna inanıyoruz ve kapitalizmin çıkmazda olduğunu görüyoruz. Ve buradan hareketle sınıfların ve sömürünün olmadığı bir dünyayı yaratacak olan işçi sınıfının örgütlü mücadelesi için savaşıyoruz” denilerek işçi ve emekçilere örgütlü mücadele çağrısı yapıldı.

BDSP konuşmasının ardından bilgi yarışması gerçekleştirildi. 20 soruluk bilgi yarışmasında kazanan gruba “Bağımsızlık ve devrim” kitabı hediye edildi.

Şiir grubunun hazırladığı şiir dinletisinin son kısmı sunuldu.

Son olarak müzik grubu eşliğinde hep bir ağızdan söylenen devrimci marşlar ve çekilen halaylarla piknik sona erdirildi.

Kızıl Bayrak / İzmir