15 Ekim 2010
Sayı: SİKB 2010/40

 Kızıl Bayrak'tan
İnkar ve imha düzeni işçi sınıfının mücadele sahnesine çıkmasıyla aşılabilir..
İşçi sınıfına kapsamlı
saldırı hazırlığı!
“Orta vadeli” saldırı programı!
Düzenin tasfiye seferberliği sürüyor
Alevi emekçilerine
asimilasyon dayatması
Zorunlu din dersi kaldırılsın!.
Bir grup TEKEL işçisi Tek Gıda-İş önünde direniş başlattı.
Tek Gıda-İş önünde bekleyen TEKEL işçileriyle konuştuk..
İşçi ve emekçi hareketinden.
BETESAN’da direniş kazanacak!
Tuzla cehenneminde
bir iş cinayeti daha!
Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Beşeli ile konuştuk.
Referandum sonrası
düzen siyaseti
Merkezi geceye hazırlanıyoruz
Hizmet sektörü çalışanları panelde buluştu
Bu ülkede nice Aziz var!..
Üniversitelerde direniş var!.
6 Kasım çalışmalarından...
Emperyalist-Siyonist güçler silahlanma yarışını körüklüyor..
Fransa’da işçi ve emekçiler
yine ‘grev’ dedi
Şilili madenciler yeryüzünde
Kimyasal atık felaketi büyüyor!
Kapitalizm açlık ve
yoksulluk üretir!.
Kamu emekçileri kreş hakkı ve ebeveyn izni için eylemdeydi
“Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Orta vadeli” saldırı programı!

Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Orta Vadeli Program” sermaye sınıfının “sosyal barış” projesinin ne olduğunu da göstermektedir. 2011-2013 dönemini kapsayan bu program, hükümetin ekonomiye ilişkin “orta vadeli” hedeflerini ve bu dönem içerisinde yapacaklarını ortaya koyuyor. Bu türden programların ilki sermaye sınıfını rahatlatmak için 2008 krizinin ardından hazırlanmış ve bundan sonra her yıl yeniden güncelleneceği duyurulmuştu.

İşçi ve emekçiler açısından bu program, hükümetin saldırı planları hakkında ilk elden çok önemli bilgiler sağlıyor. Öyle ki programın birçok maddesinde çok önemli saldırı başlıkları bulunuyor. Bunun için program sermayeyi fazlasıyla mutlu edecek bir hediye paketi niteliğinde. Zaten hükümet de bu programı “seçim ekonomisi olmayacak” iddiasına dolaysız bir kanıt olarak sundu. Bu da başka bir açıdan programın emekçi düşmanı özünü ortaya koyuyor. Ayrıca yakın zamanda IMF ve DB cephesinden “seçim ekonomisi uygulanmasın” talebinin geldiğini unutmamak gerekir.

Programın içeriğine yakından bakarak durumu ortaya koyalım.

Programın “temel amacı”: Daha fazla sömürü ve soygun

“Temel amaçlar” bölümünde programın amacı hakkında “ülkemizin refah seviyesinin arttırılması nihai hedefi doğrultusunda, büyümeye istikrar kazandırmak, istihdamı arttırmak, kamu dengelerini iyileştirmek ve fiyat istikrarını sağlamak” gibi genel geçer bir laf edildikten sonra “amaçlar” üç başlıkta ifade ediliyor.

İlk amaç: “Ekonominin rekabet gücü, kamu harcamalarında etkinlik, iyi yönetişim, devlet yardımları, eğitim sistemi, yargı sistemi, kayıt dışılık, yerel yönetimler ve bölgesel gelişme alanlarında yapısal dönüşüm ihtiyacı devam etmektedir.”

Burada söylenenlerden çıkarılacak özlü sonuç, sermayenin rekabet gücünü arttırma hedefine bağlı olarak tüm devlet olanaklarının seferber edileceği biçimindedir. Yani program yoluyla hükümet, “sermayeye her türlü sömürü ve yağma kolaylığını sağlayacağız” demektedir.

İkinci amaç: “İstihdamı artırmak için istikrarlı büyüme ortamını sağlayacak politikaların yanı sıra işgücünün niteliğini, işgücü piyasasının esnekliğini ve işgücüne katılımı artıracak politikalara ağırlık verilecektir.”

Böylelikle “istihdamı arttırmak” iddiası altında işçi sınıfına yönelik kapsamlı saldırıların haberi verilmektedir. Bugün hazırlıkları devam eden ve içerisinde kıdem tazminatı hakkının gaspından, yarı zamanlı çalışma ve özel istihdam bürolarına kadar bir dizi saldırı başlığı bulunan “Ulusal istihdam stratejisi” adlı plan bu amaca hizmet etmektedir. Programda ayrıca döne döne esnekliğe vurgu yapılarak bu niyet ortaya konulmaktadır.

Üçüncü amaç: “Kamu kesimi açıklarının azaltılması; bir taraftan ekonomide güven, istikrar ve öngörülebilirliğin güçlendirilmesine, diğer taraftan özel sektörün kullanabileceği kaynakların artırılmasına katkı sağlayacak ve böylece özel sektör öncülüğünde bir büyüme sürecinin gerçekleşmesine yardımcı olacaktır.”

Burada ise sermayeye yeni teşvik paketleri müjdesi verilmektedir. Programda ayrıca kamu yatırımlarının azaltılacağı ifade edildiği düşünüldüğünde, devlet bütçesinin yatırım teşviki adı altında sermayeye peşkeş çekileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Açıktır ki sermaye uşağı hükümet işçi sınıfına daha fazla ve daha esnek sömürü koşulları hazırlarken sermayeye bunun dışında ayrıca yeni yağma sofraları yaratacaktır.

Program bir gasp listesi gibi

Programda daha bir dizi saldırı maddesi var. Bunları burada özetleyerek bir listesini yapmaya çalışalım:

Kamuda güvencesiz çalışma sürecek: Programda bu, “Kamuda personel istihdamı”, “merkezi bütçe kanunlarında belirlenen sınırlamalara uygun olarak gerçekleştirilecektir” denilerek ortaya konulmaktadır.

Sağlıkta özelleştirme tamamlanacak: Programda GSS’nin tam olarak uygulanması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılacağı ifade edilerek, sağlıkta özelleştirme programının kalan kısmının da hayata geçirileceği duyurulmaktadır.

Sosyal yardımlar kısıtlanacak: Bu konu, “sosyal yardımlarla istihdam arasında bağlantı kurulacak ve sosyal yardımlardan mükerrer yararlanma önlenecek” biçiminde ifade edilmektedir.

Vergi soygunu arttırılacak: “Vergi ve diğer mali yükümlülüklerin zamanında ödenmesini sağlamak amacıyla etkin bir tahsilat sistemi oluşturulacak” ifadesiyle bu anlatılmaktadır.

Kamu arazileri yağmalanmaya devam edilecek: Programdaki bu, “Atıl vaziyette bulunan Hazineye ait taşınmazlar, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla koordinasyon içerisinde, geliştirilecek projeler vasıtasıyla ekonomiye kazandırılacak” biçiminde ifade edilmektedir.

Özelleştirme yağması devam edecek: Programda özelleştirme yağması da unutulmamış. Kamunun elektrik dağıtımı ve şeker üretimi alanlarından tamamen çekilmesi; elektrik üretimi, telekomünikasyon, liman, otoyol ve köprü işletmeciliğindeki payının ise azaltılması hedeflenmektedir. Başka bir yerde ise TCDD’nin ve posta işletmelerinin özelleştirileceği bilgisi verilmektedir.

Su kaynaklarının satılmasına devam: “Ülkemizde su kaynaklarının etkin bir şekilde yönetimi amacıyla idari, yasal ve finansal düzenlemeler gerçekleştirilecek” denilerek suyun özelleştirilmesi sürecinin devam edeceği anlatılmaktadır.

Kentsel dönüşüm yağmasına devam: Programda bu “Konut arz ve talebine yeterli kaynak sağlamak üzere sermaye piyasası araçları geliştirilecektir” biçiminde ifade bulmaktadır.

Eğitim sermayeye emanet edilecek: Programda eğitim ile ilgili bölümler tümüyle eğitimin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda daha etkin biçimde kullanılması amacına yönelik olarak hazırlanmıştır. Örneğin bir yerde, “Ar-Ge çalışmalarının ürüne dönüşmesi ve rekabet gücüne katkısının artırılması sürecinde önemli rol üstlenen özel sektörün yenilik yeteneğini artırmak bilim ve teknoloji politikasının temel amacıdır” denilirken, başka bir yerde ise “Kamu araştırma kurumları ve yükseköğretim kurumlarında ileri seviyede araştırmaların yapılacağı mükemmeliyet/uzmanlık merkezleri ile merkezi araştırma laboratuarlarının kurulmasına devam edilecek, özel sektörün benzer girişimleri teşvik edilecektir.” denilmektedir.



Emeklilere sefalet zammı!

2011 yılı için emeklilik maaşlarına yapılacak zam belli oldu. Buna göre Ocak ayında en düşük aylıklara en az 60 lira olmak üzere yüzde 4 oranında zam yapılacak.

Yaklaşık 7 milyon emekliyi doğrudan ilgilendiren bu zam oranlarının sadakadan farkı yok. Bu zamlarla birlikte hükümet emeklileri sefalete mahkum etmiş oldu.

Konuyla ilgili açıklamayı Tayyip Erdoğan’ın kendisi yaptı. Erdoğan övüne övüne zam oranlarını açıkladı. Kendi hükümetleri döneminde emeklilere yüksek oranlarda zam yaptıklarını söyleyerek emeklilerle alay etti.

Yapılan zam oranlarına göre, SSK işçi emeklisinin en düşük maaşı 648 TL’den 710 TL’ye çıkacak. SSK Tarım emeklisinin en düşük aylığı 492 TL’den Ocak ayında 555 TL’ye, Temmuz ayı artışıyla birlikte 577 TL’ye, Bağ-Kur tarım emeklisinin aylığı Ocak ayında 371 TL’den 434 TL’ye, Temmuz ayında ise 451 TL’ye, Bağ-Kur Esnaf emeklisi aylığı Ocak ayında 511 TL’den, 574 TL’ye, Temmuz ayı artışıyla birlikte 597 TL’ye ulaşacak. Temmuz ayında da 739 TL’ye çıkacak.

Açlık sınırının 800 TL civarında seyrettiği düşünülürse, bu maaşlarla emeklilerin nasıl bir yaşama mahkum edildikleri daha iyi anlaşılır.