08 Ekim 2010
Sayı: SİKB 2010/39

 Kızıl Bayrak'tan
Eşitlik ve özgürlük için
devrimci sınıf kavgasına!.
Kürt halkının tek seçeneği mücadeleyi büyütmektir!
MGSB dinci partinin inisiyatifinde
yeniden şekillendiriliyor!
TÜSİAD’dan hükümete: Hizmete devam!
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Ekim Ayı Toplantısı Sonuçları
Metal işçileri MESS önündeydi.
ÇEL-MER işçileri:
Verilen sözler tutulsun!
Anakonda işçileri direniyor! 
Herkese eşit, nitelikli ve parasız sağlık hizmeti!.
İşçi ve emekçi hareketinden
Tayyip’in tersane şovu için polis terörü!
“Kazanacağız başka yolu yok!”.
Yeni dönem ve
genç komünistlerin görevleri
Soruşturma-ceza terörüne karşı üniversitelerde direniş var!
YÖK gençliği teslim almak istiyor!
Ağaoğlu'nun HERKES için tek gerçeği
Kamu emekçileri hareketi üzerine
Avrupa'da büyüyen mücadele dalgası üzerine...
Dünyadan.
Ekvador’da darbe girişimi
püskürtüldü
Mücadeleci Kadınlar Konferansı
yapıldı
Kilisede fetih namazı
- Mahmut Alınak
“Bir şey çıkar mı?”
- M. Can Yüce
“Habip ve Ümit’in göz bebeklerindeki dünyayı kuracağız!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

YÖK gençliği teslim almak istiyor!

Gençliğin gelecek özlemine yanıt veremeyen devlet, baskı ve zoru ise gençlik üzerinden eksik etmiyor. Bunun için kullandığı silah ise YÖK. 12 Eylül askeri faşist darbesinin çocuğu olan YÖK yıllardır bu politikayı üniversitelerde uyguladı, hala da uygulamaya devam ediyor.

YÖK Başkanlığı’nın “Özgür ve Güvenli Üniversite” başlıklı toplantıda aldığı kararlar da bunu doğrular nitelikte. Alınan bu kararlarda,“bölücü” ve “yıkıcı” faaliyetlerin hareket alanlarının daraltılmasını, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin kusursuz yürütülebilmesi için en önemli şartlardan biri sayıyor. Bunun için üniversitelerde ifade özgürlüğü, söz, eylem ve örgütlenme hakkı hiçe sayılıyor. Özelinde devrimci siyasal faaliyete yönelik alınan önlemler, “Şiddet içeren fikir ve eylemler, özgür düşünceyi de baskı altına alacağından, güvenli olmayan üniversitede özgür düşüncenin çıkması da olanaksızdır” denilerek meşrulaştırılmaya çalışılıyor.

Üniversiteler, toplumsal muhalefetin de gerilemesiyle her geçen yıl daha da derinleşerek uygulanan baskı ve zora yabancı değil. Bugün gündeme gelmiş olmasının sebebi ise bahsi geçen toplantıda alınan kararlarla bağlantılı olarak Emniyet Genel Müdürlüğü kanalıyla 81 il valiliğine gönderilen genelgenin deşifre olmasıdır.

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan imzasıyla, 24 Ağustos’ta gönderilen yazıda, rektörlüklerin alması gereken önlemler sıralandı. Bu önlemler arasında, üniversitelerde meydana gelecek olaylara süratle müdahale edilmesi için bütün öğretim yılını kapsayacak biçimde kolluk kuvveti ve sivil emniyet personeli görevlendirilmesi, üniversitelerin kampüste görev yapacak sivil polisler için yer tahsis etmesi gibi maddeler dikkat çekti. Oysa, kararların bütününe bakıldığında bunların, gençliği sindirmek ve üniversitelerdeki devrimci faaliyeti ipotek altına almak amacını taşıdığı rahatlıkla görülür.

Özcan imzalı bu genelgenin ayrıntıları şöyle:

Kolluk kuvvetleri talebi

* Güvenlik koordinatörleri ile ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları yetkilileri arasında bir yarıyılda en az iki defa toplantı yapılması.

* Olaylara süratle müdahale edilmesi amacıyla öğretim yılını kapsayacak şekilde, ihtiyaç halinde başvurmak üzere kolluk kuvveti talebi ve sivil emniyet personeli görevlendirme yazılarının eğitim-öğretim yılının başlangıcında rektörlüklerce valiliklerden talep edilmesi, ayrıca üniversitelerimizin imkânları ölçüsünde ve uygun gördükleri alanlarda kampüste görev yapacak sivil kolluk güçleri ile ilgili yer tahsis etmeleri.

* Yerleşke güvenliğine yönelik olarak giriş-çıkış noktalarının kontrolü, aydınlatma sistemlerinin geliştirilmesi, kamera sisteminin yaygınlaştırılması, fiziki ve parmak izi gibi elektronik tedbirlerin alınması.

* Stant, bilgilendirme masaları vb. faaliyetlerin rektörlüklerce kurulan değerlendirme komisyonuna önceden bildirmek ve komisyonun uygun görmesi şartıyla gerçekleştirilmesi, ayrıca öğretim başlamadan önce her kurumun ayrı ayrı stant açması yerine ortak stant açılması.

* Öğrencilerin kayıt olma işlemlerine yardımcı olma kisvesiyle öğrencilerle temasa geçen ideolojik grupları, kampüs alanları dışında ve çevrelerinde oluşturulan stantlara müsaade edilmeyerek, gerektiğinde güvenlik kuvvetlerinden yardım talep edilmesi.

Psikolojik danışmanlık

* Birimlerde ve yurtlarda psikolojik danışmanlık ve rehberlik servislerinin etkin hale getirilmesi.

* Öğrencilerden, aynı suçu işleyenlere farklı ceza verilmemesi.

* Yerleşkede suç olan faaliyetlerde bulunulması halinde, idari soruşturmanın adli soruşturma sonucu beklenmeksizin yapılması.

* Üniversite birimlerinin yoğun giriş-çıkış saatlerinde yeteri kadar ekip marifetiyle gerekli trafik ve güvenlik tedbirlerinin alınmasının kolluk kuvvetlerinden talep edilmesi.

* Özel güvenlik görevlilerine eğitim verilmesi.

Yasal tebligat adresi

* Olaylara üniversite birim yöneticisi ve özel güvenliğin müdahalede bulunması, olayların önlenememesi durumunda gerektiğinde kolluk kuvvetlerinin devreye girmesi.

* Adli ve idari işlem yapılan öğrenciler ile yasadışı faaliyetlerde bulunan öğrencilerin durumlarının ailelerine bildirilmesi.

* Üniversite öğrencilerinin yasal bir tebligat adresinin tespit edilmesi.

YÖK cephesinden yeni bir şey yok

Bu kararlar bir kez daha referandum süresince ve sonrasında üstüne güzellemeler yapılan “demokrasinin” kapsamını da göstermiş oldu. Halihazırda özel güvenlik görevlileriyle, turnikeleriyle, kameralarıyla, yüksek duvarları ve dikenli telleriyle üniversiteler, kışladan farksızdır. Her ne kadar ‘yeni’ bir karar olarak gündeme gelse de, üniversiteler içerisinde konuşlanmış sivil polisler bu kışlanın olmazsa olmazlarıydı. Yaygın ve sistematik bir biçimde sürdürülen soruşturma ve ceza terörü de, bu kapsamlı saldırıların diğer bir ayağını oluşturuyordu. İzinsiz afiş asmaktan, stand açmaya kadar her türlü etkinlik, soruşturma ve cezalara gerekçe yapılmaktadır. Rektörlükler, emniyetten aldıkları talimatlar ve istihbaratlarla soruşturmalar yapmakta, cezalar kesmektedir.

Gelecek yok baskı ve terör var!

Sermaye devleti tarafından bu “önlemlerin” alınması gençlikten duyduğu korkudan dolayıdır. Gençliğe bir gelecek sunamayan devlet çareyi baskı ve terörün dozajını arttırmakta görüyor. Böylelikle üniversitelerde boyutlanan eğitim sisteminin ticarileştirilmesi, işsizlik vb. sorunlar karşısında gençliğin teslim alınması öngörülüyor.

Üniversitelerin YÖK tarafından teslim alınması sonucunu verecek olan bu saldırılara karşı güçlü bir direniş hattı örmek hayati bir ihtiyaçtır. Genç komünistler bu ihtiyacı karşılamak için üzerlerine düşeni yapacaklardır.

Ekim Gençliği



Genç-Sen 6 Kasım’da Ankara’da

Öğrenci Gençlik Sendikası (Genç-Sen), YÖK’ün kuruluş yıl dönümü olan 6 Kasım günü Ankara’da “Büyük Öğrenci Mitingi” gerçekleştirecek. Genç-Sen, İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü önünde 1 Ekim günü gerçekleştirdiği yürüyüş ve basın açıklaması ile mitinge ve miting öncesinde gerçekleştirecekleri haftalık eylemlere çağrı yaptı.

İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü tarihi ana kapı önüne yürüyüş ve sloganlarla gelen Genç-Sen üyeleri, burada bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı yapan İpek Bozkurt, YÖK’ün kuruluş amacına değinerek, üniversitelerin; 29 yıldır yarattığı karanlıkta gün be gün daha da çürüdüğünü söyledi. 12 Eylül darbesiyle piyasalaşma, özelleştirme, güvencesizlik evresine net bir geçiş yapıldığını belirtti. YÖK’ün de üniversiteleri birer ticarethaneye çevirerek sermayedarların kanlı birer pazarı haline getirdiğini ifade etti.

Bozkurt, AKP’nin demokrasi yalanlarına da değinerek, AKP’nin referandum sonuçları itibariyle darbenin yargılanacağını iddia ettiğini hatırlattı. “Darbe ancak kurumlarıyla yargılanabilir” diyen Bozkurt, YÖK’ü hedef almayan herhangi bir yargılamanın yalandan, ilüzyondan başka bir şey olmadığını söyledi. Üniversitelerin gerçek sahipleri olarak; darbeye, başta da onun başlıca ürünü olan YÖK’e karşı her hafta birçok üniversitede birden alanlarda olacaklarını belirtti.

Ekim Gençliği / İstanbul