<

03 Eylül 2010
Sayı: SİKB 2010/36

 Kızıl Bayrak'tan
Referandum sonrası yeni dönem…
Referandum aldatmacası sona erdi, sınıf mücadelesi sürüyor!
Baskı ve tehditlere rağmen Kürdistan’da boykot kazandı
HPG gerillalarının katledilmesi protesto edildi
Anadilde eğitim için
kampanya
Şerzan Kurt cinayetinde
polisten sahte tutanak
KPSS rezaletinin
faturası emekçiye kesildi!
UPS direnişinin kazanması için
UPS direnişi dayarnışma ile büyüyor...
İşçi ve emekçi hareketinden...
Tuzla’da umutları dirilten direniş: BETESAN
Zorlu mücadele süreci ve görevler
MİB’den MESS önünde
TİS eylemi!
İş kazaları ve
cinayetleri durmuyor
Kapitalizm geleceksizlik üretiyor
Filistin-İsrail temsilcileri doğrudan görüşmelere başladı
Fransa’da işçi ve emekçiler ayakta.
Foxconn patronu konuştu:İnsan öğüten fabrikalarda “insan sevgisi”!
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri
Köln’de 12 Eylül sempozyumu ve
Yılmaz Güney anması
Kadın sözkonusu olunca sermaye devleti 3 maymunu oynuyor
Referandum sonuçları
üzerine…-M. Can Yüce
Tutsak BDSP’lilerden mektup.
Tekirdağ F Tipi’nde
hak ihlalleri sürüyor
Allianoi: Bir varmış, bir yokmuş
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

MESS Grup TİS görüşmeleri başladı...

Zorlu mücadele süreci ve görevler

Metal işçileri iki yıllık bir aradan sonra yeni bir toplu sözleşme sürecine girdiler. Hazırlık süreci sendikalar cephesinden büyük bir sessizlikle geçiştirilen süreç, hazırlanan taslakların Eylül ayı başında MESS’e sunulması ile resmen başladı.

Birleşik Metal, oluşturduğu TİS kurullarında hazırladığı taslağı kamuoyuyla da paylaşarak MESS’le ilk görüşmesini 14 Eylül günü gerçekleştirdi. Taslakla ilgili görüşmelere ise 5 Ekim 2010 tarihinde başlanacak. Türk Metal cephesinden ise ne görüşme sürecine ne de taslağın ayrıntılarına dair en ufak bir bilgi yansımıyor. Bu cepheden halihazırda bilinen tek veri hazırlanan taslak MESS’e sunulduktan sonra bu çetenin yöneticilerinin belli başlı fabrikalara gerçekleştirdikleri ziyaretler oldu. Bu ziyaretlerde, hazırladıkları taslağı işçilere kabul ettirmeye çalışan Türk Metal yöneticileri özellikle %5+25 kuruşluk zam teklifi konusunda büyük bir tepki ile karşılaştılar. Metal sektöründe sendikal alanın sessiz figüranı durumdaki Çelik-İş yönetimi ise aynı rolü büyük bir sessizlikle oynamaya devam ediyor.

Bu tablo bu dönemin grup toplu sözleşme döneminde de sendikalar cephesinden temelde bir değişiklik olmadığını, metal işçileri inisiyatifi kendi ellerine almadığı koşullarda geçmiş toplu sözleşme dönemlerindeki ihanetlerin bir benzerinin yaşanacağını gösteriyor.

Geçtiğimiz toplu sözleşme döneminin sonuçları

Metal işçilerinin artan hoşnutsuzluklar ve çeşitli beklentilerle girdiği bir önceki toplu sözleşme dönemi kapitalist sistemin dünya ölçeğinde girdiği ‘08 krizine denk gelmişti. MESS krizi bir fırsata çevirmesini bilmiş ve ondan olabilecek en iyi biçimde yararlanmıştır. İşbirlikçi sendikal anlayışların boyun eğmesi ve işşisizlik korkusuyla metal işçileri de büyük oranda eldekini korumak adına geri çekildiler.

Uzun yıllardır devam eden örgütsüzleştirme saldırısı altında metal işçileri payına bu boyun eğiş şaşırtıcı da değildi. Zira bir öncü işçi kuşağından arındırılmış ve ağırlaşan çalışma ve yaşam koşulları altında dağıtılmış metal işçilerinin sendika bürokratlarını aşacak bir gücü yoktu. Metal işçilerinde büyüyen mücadele isteği ağırlaşan çalışma ve yaşam koşullarının yarattığı bir tepkiydi. Bu koşullarda mücadeleyi sürükleme görevi büyük oranda sürecin doğrudan aktörleri konumunda olan sendika yöneticilerindeydi. Ancak metal sektöründe bilinen sendikal yapı böyle bir süreci örgütleme niyet ve iradesinden yoksundu. Sonuçta 2008-2010 MESS grup TİS’leri tüm ileri beklentilerin aksine bir kez daha ihanet sözleşmelerinin imzalanması ile yeni hak kayıplarına kapı açan bir şekilde sona erdi.

Aldığı sonuçlar ise MESS’i daha da cesaretlendirdi. Sermaye sınıfının uzun yıllardır hazırlığını yaptığı saldırıların daha güçlü bir şekilde gündeme getirilmesine yol açtı. Bu açıdan kritik bir eşik, Türk Metal eliyle Erdemir ve İsdemir’de ücretlerin 16 ay boyunca %35 oranında düşürülmesi oldu. Bir diğeri ise Birleşik Metal cephesinde yaşandı. Bugüne kadar Türk Metal ile farkını esnek üretim konusundaki tutumu ile ifade eden Birleşik Metal yöneticileri bu dönemde birçok fabrikada gündeme gelen esnek üretim saldırılarına onay verdiler. Bunlar dışında ise ücret gaspları, sosyal hakların gaspı ve çalışma koşullarının ağırlaştırılması gibi birçok saldırı yoğunlaşarak devam etti. Sonuç olarak bir önceki TİS sürecinin en belirgin sonucu MESS patronlarının bir kez daha gülmesi oldu.

MESS’in yeni dönem saldırı hazırlıkları

Geçtiğimiz TİS süreci uzun yıllardan sonra ilk defa MESS payına da zorlu bir süreç olarak yaşanmıştı. İşçilerde biriken öfke ve bu öfkenin bir mücadele kanalına akma olasılığı MESS patronlarını fazlası ile tedirgin ediyordu. Oysa kapitalist sistemin yaşadığı kriz saldırıların daha da yoğunlaştırılmasını, yıllardır dile getirilen esnek üretimin daha yaygın ve derinlemesine bir şekilde hayata geçirilmesini gerektiriyordu. İşçilerde biriken öfkeye karşın MESS, bu emelinden vazgeçme niyetinde de değildi. Bu ortamda ortaya çıkan kriz, saldırılar için gerekli siyasal ve psikolojik şartların oluşmasına hizmet etti ve MESS’e rahat bir nefes aldırdı. Belirttiğimiz gibi, MESS hedeflediği sözleşmeye ulaşamasa da amacına sonrasında fiili olarak ulaşmış oldu.

İçerisinde bulunduğumuz TİS döneminin temel özelliği de burada ortaya çıkıyor. MESS bir yandan kriz bahanesiyle geçici olduğu iddiasıyla yarattığı ağırlaştırılmış kölelik şartlarını olağanlaştırmaya, diğer yandan da yeni hak gasplarının yolunu açmaya çalışacaktır. Sıfırın altında açıklanan resmi enflasyon rakamlarını gündeme taşıması bu açıdan önemli bir veridir. Oysa MESS kapitalistleri bir süredir devasa kar oranları açıklamada birbirleriyle yarışıyorlardı.

MESS sadece sefalet ücretiyle de yetinmiyor. Tüm cephelerden kapsamlı bir saldırı hazırlığı ile toplu sözleşme sürecine hazırlanıyor. Bu açıdan kendi hazırlıklarının yanı sıra sermaye devletinin gündeminde olan ulusal istihdam stratejisi, bölgesel asgari ücret ve kıdem tazminatı gibi saldırı paketleri de MESS’i cesaretlendiren önemli faktörler arasındadır. Kriz döneminde herhangi bir ekonomik kayıp yaşamadıkları verilerle ortada olmasına, kendilerinin de krizin etkilerinin geride kaldığını döne döne dile getirmelerine rağmen bu asalakların saldırı hazırlıklarında en ufak bir esneme görülmüyor.

Tabii ki MESS, bu pervasız saldırı hazırlığında en çok metal işçilerinin kriz döneminde karşı güçlü bir tepki verememesine güveniyor. İçine girilen toplu sözleşme sürecini en ufak bir taviz vermeden istediğini elde edebileceği bir fırsat olarak görüyor.

Türk Metal çetesi bir kez daha ihanete hazırlanıyor

MESS’in bu bakımdan en büyük güvencesi Türk Metal çetesidir. Türk Metal çetesinin yöneticileri şu durumda rahat bir görüntü veriyorlar. Zira bir önceki toplu sözleşme dönemine kıyasla daha rahat bir hazırlık dönemi geçirdiler. Bunun nedenlerinden biri kuşkusuz Birleşik Metal’in önceki döneme göre sergilediği iddiasızlık ve özgüven zayıflığıdır.

İki yıl önce, bu sendikal rekabetin ve tabanda biriken öfkenin etkisiyle daha Mayıs ayında bir taslak hazırlayarak işyerlerine gönderen Türk Metal çetesinin yöneticileri böylelikle, işçilerdeki tepkinin düzeyini ölçmeye çalışıyorlardı. Oysa bu dönem bu çeteden taslak tamamlanıp MESS’e sunulana kadar ciddi bir hareketlilik yansımadı. Sadece ücret düşüklüğü nedeniyle tepkilerin yoğun olduğu fabrikalarda, temsilciler ve yöneticiler eliyle tatmin edici bir zam sözü veriliyordu. Tabanda ciddi beklentilere yol açan bu durumun gerçeği yansıtmadığı taslağın netleşmesi ile ortaya çıktı. Düşük ücretlerin tabanda yarattığı tüm hoşnutsuzluğa rağmen ihanetçi güruh sözleşme taslağına %5+25 kuruş gibi komik bir zam teklifi yazmakta herhangi bir sakınca görmedi. MESS’in temel saldırı hazırlığı olan esnek üretim konusunda ise Türk Metal taslağında ne olduğuna dair halihazırda bir veri bulunmuyor.

Oysa uzun yıllar Türk Metal’in saltanat koltuğunda oturan Mustafa Özbek’in Ergenekon operasyonları ile tasfiye edilmesinin ardından bu çetenin yeni yöneticileri daha farklı bir görüntü çizmeye özen göstermişlerdi. İşçi haklarından dem vuran bir söylemi ön plana çıkarmaya çalışmışlar ve Özbek’in tahtının sallanmış olmasının da etkisiyle, tabanda belirli bir beklentinin ortaya çıkmasına vesile olmuşlardı. Ancak söz konusu olan MESS’in emirleri olduğunda dildeki değişimin sözde, kalıcı olanın MESS’e uşaklık olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Kendi varlıklarını metal patronlarının sınırsız sömürüsü üzerinde inşa eden bu çetecilerin böylesi kritik bir toplu sözleşme döneminde daha farklı bir tutum alması ise zaten beklenemezdi.

Ancak MESS’in ve işbirlikçisi konumundaki Türk Metal çetesinin hesaplarının tutmasının çok kolay olmadığı hızla açığa çıktı. Her ne kadar kriz döneminde ciddi bir geriye çekiliş yaşansa da metal işçilerindeki hoşnutsuzluk büyüyerek devam etti. Ve krizin etkilerinin geride kaldığı bugünlerde yeniden kendisini hissettirmeye başladı. Geçtiğimiz toplu sözleşmelerde olduğu gibi sözleşme süreci başlamadan beklentilerin dile getirildiği ve sendikal bürokrasinin zorlandığı bir süreç yaşanmasa da taslakların ortaya çıkması ile birlikte metal işçilerinin sürece ilgisinde ve dinamizminde de belirgin bir artış yaşandı. Bu açıdan Türk Metal’in taslağının ortaya çıkması ile Bosch işçilerinin gösterdiği tepki fazlası ile dikkat çekicidir. Bosch işçileri, metal işçilerinin MESS’e ve ihanet şebekesine kolayından boyun eğmeye niyeti olmadığını ve önemli bir patlama dinamiğini biriktirdiğini göstermiştir.

Birleşik Metal’in hazırlıklarından yansıyanlar

Metal TİS’leri söz konusu olduğunda sürecin önemli aktörlerinden birini de Birleşik Metal oluşturuyor. Metal işçilerinin bugünkü tablosu ve Türk Metal ihanet çetesi gerçeği orta yerde duruyorken mücadele anlayışındaki tüm sınırlılıklara rağmen Birleşik Metal’in attığı her adım sürecin gidişatını etkileyecek bir yan taşıyor. Bu açıdan bir önceki toplu sözleşme döneminin dersleri fazlası ile öğreticidir. Öyle ki o dönem, işçilerdeki mücadele isteği ile birlikte Birleşik Metal yönetiminin sözleşme sürecinin ilk evresindeki kararlı tutumu dönemin eylemli ve canlı bir atmosferde geçmesinde önemli bir etkide bulunmuştur. Ancak Birleşik Metal yönetiminin kapitalist sistemi aşamayan ufku krizin gündeme gelmesi ile tersine dönmüş, sendikal önderlik ihtiyacının en yakıcı hissedildiği anda metal işçileri ortada bırakılmıştır.

Geçen iki yılın ardından bir dönem Birleşik Metal’den yansıyan hava o zamandan kalan bozgun havasıydı. Buna ayrıca Türk Metal çetesinin sektörde tek sendika olmak iddiası ile gerçekleştirdiği saldırıların getirdiği içe kapanma sürecini de ekleyebiliriz. Ancak metal işçileri krizin yıkıcı etkilerini üzerinden attıkça BMİS’de de bir canlanma yaşandığı görülmektedir. Kriz döneminde işçilerden gelen sınırlı örgütlenme eğilimlerini geri çeviren Birleşik Metal, son birkaç ayda örgütlenme çalışmalarına yeniden hız verirken bu durum yaşanan belirgin ataletin kırılmasında önemli bir rol oynamıştır.

Ancak yine de, metal işçilerinin iki yıldır içinde bulunduğu durgun ruh hali Birleşik Metal’in TİS hazırlıklarına da yansımıştır. Geçtiğimiz dönem TİS görüşmeleri başlamadan aylar önce fiili olarak hazırlıkların başladığı ve örgüt içinde canlı bir TİS atmosferinin yaşandığı Birleşik Metal’de son günlere kadar büyük bir belirsizlik ve daha da ötesinde ruhsuzluk hakimdi. Bu tablo ise metal işçilerinin sürece örgütlü bir hazırlıkla girmesinin önünde temel bir engele dönüştü. Dahası geçtiğimiz TİS sürecinin canlı geçmesinde önemli bir rolü olan eylemli sürecin bu dönem nasıl işletileceği henüz belli değil. Sürecin yine eylemli bir hatta yürütüleceği ifade edilse de resmi süreç başlamış olmasına karşın bu açıdan herhangi bir hazırlık yansımıyor. Geçtiğimiz dönem belli bir vurguyla dile getirilen grev olasılığının ise bu yıl yanına bile yaklaşmıyor Birleşik Metal yönetimi. Bu tablo bin işçi ile oluşturulan TİS kurullarıyla sürece hazırlanıldığı iddiasına karşı süreci örgütleyecek iradenin hali hazırda oluşmadığını gösteriyor.

Birleşik Metal’in MESS’e sunduğu taslağın temel hatlarını ise bir kez daha esnek üretim uygulamalarının engellenmesi oluşturuyor. Bu açıdan haftalık çalışma süresinin 35 saate düşürülmesi talebini dile getiren Birleşik Metal tüm olumsuzluklara rağmen önemli bir adım atmış görünüyor. Zira, uzun yıllardır MESS’in saldırılarına karşı savunma ile geçen TİS süreçlerinden sonra metal işçileri bir karşı atakla girmiş oluyorlar. Ücretlerin Türk Metal tabanına göre görece daha yüksek olduğu Birleşik Metal tabanında da zaten temel duyarlılık noktasını esnek üretim uygulamaları oluşturuyor. Türk Metal fabrikalarından ve kriz döneminde yaşanan örneklerden esnek üretimin yol açtığı sonuçları gören Birleşik Metal üyesi işçiler MESS’in bu saldırı dalgasına kolaydan boyun eğeceğe benzemiyor.

Görev öncü metal işçilerinin omuzlarındadır!

2010-2012 MESS Grup TİS’leri derin bir sessizlik ile başladı. Ancak kriz döneminin etkileri ile yaşanan bu sessizlik kısa vadede kırılacaktır. Her ne kadar halihazırda bir iç örgütlülükten ve sınıf bilincinden yoksun olsa da metal işçilerinin hoşnutsuz ruh hali kriz dönemi saldırıları ile daha da artmıştır. İşte bu tablo MESS’in saldırı hazırlıklarına karşı öfkeyi bilemekte, beklentileri ise güçlendirmektedir.

MESS’in saldırı hazırlıklarını büyük bir pervasızlıkla sürdürdüğü bugün bu saldırılara yanıt vermek her zamankinden daha güçlü bir örgütlülüğü ve mücadele iradesini gerektirmektedir. Oysa Türk Metal’in ihanetçi kimliği TİS taslağı ile bir kez daha ortaya çıkarken, Birleşik Metal’de de bu süreci örgütleyecek iradeden yoksunluk göze çarpmaktadır.

Ortaya çıkan bu tabloda görev bir kez daha öncü-devrimci metal işçilerinin omuzlarındadır. TİS sürecinin resmi olarak başlaması ile birlikte işçilerdeki duyarlılık gittikçe yükselmektedir. Bu duyarlılık iyi bir şekilde değerlendirilip, mücadeleci bir kanala akıtılabildiği koşullarda MESS’in saldırı hazırlıklarını püskürtüp metal işçilerinin temel taleplerini toplu sözleşmeye yazdırmak hiç de zor olmayacaktır.