<

03 Eylül 2010
Sayı: SİKB 2010/36

 Kızıl Bayrak'tan
Referandum sonrası yeni dönem…
Referandum aldatmacası sona erdi, sınıf mücadelesi sürüyor!
Baskı ve tehditlere rağmen Kürdistan’da boykot kazandı
HPG gerillalarının katledilmesi protesto edildi
Anadilde eğitim için
kampanya
Şerzan Kurt cinayetinde
polisten sahte tutanak
KPSS rezaletinin
faturası emekçiye kesildi!
UPS direnişinin kazanması için
UPS direnişi dayarnışma ile büyüyor...
İşçi ve emekçi hareketinden...
Tuzla’da umutları dirilten direniş: BETESAN
Zorlu mücadele süreci ve görevler
MİB’den MESS önünde
TİS eylemi!
İş kazaları ve
cinayetleri durmuyor
Kapitalizm geleceksizlik üretiyor
Filistin-İsrail temsilcileri doğrudan görüşmelere başladı
Fransa’da işçi ve emekçiler ayakta.
Foxconn patronu konuştu:İnsan öğüten fabrikalarda “insan sevgisi”!
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri
Köln’de 12 Eylül sempozyumu ve
Yılmaz Güney anması
Kadın sözkonusu olunca sermaye devleti 3 maymunu oynuyor
Referandum sonuçları
üzerine…-M. Can Yüce
Tutsak BDSP’lilerden mektup.
Tekirdağ F Tipi’nde
hak ihlalleri sürüyor
Allianoi: Bir varmış, bir yokmuş
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Filistin-İsrail temsilcileri doğrudan görüşmelere başladı…

Ezilen halkları emperyalist planlar değil, militan-kitlesel direniş özgürleştirebilir!

Batı Şeria’daki Filistin yönetimi başkanı Mahmud Abbas ile siyonist İsrail’in başbakanı Benyamin Netanyahu, 20 aylık bir aradan sonra doğrudan görüşmelere yeniden başladılar. İlk görüşmeyi Washington’da gerçekleştiren taraflara, ABD’nin Ortadoğu özel temsilcisi George Mitchell eşlik etti. Görüşmenin ardından basına açıklama yapan George Mitchell, tarafları öven sözler sarf etse de, sorunun çözümüne dair temennilerde bulunmanın ötesine geçmedi.

Filistin sorununa bir yılda “çözüm” üretmeyi hedefleyen tarafların, iki haftada bir görüşme yapacağı açıklandı. ABD Başkanı Barack Obama’nın girişimiyle başlatılan görüşmeler, 14-15 Eylül’de Pentagon’un savaş baronlarının denetiminde sürecek.

Irak ve Afganistan bataklıklarından henüz kurtulamayan emperyalist ABD rejimi, Filistin sorununa “çözüm” üreterek, Ortadoğu’da bir “başarı”ya imza atma derdinde. Barack Obama yönetimi, bu “başarı”ya sadece ABD kamuoyu için değil, emperyalist/siyonist güçlerden nefret eden Ortadoğu halkları nezdinde imaj düzletmek için de ihtiyaç duyuyor. Ancak yeni başlayan görüşmelerin fiyaskoyla sonuçlanma olasılığı çok yüksek olduğundan, Obama yönetimi, her iki hedefe de ulaşma şansından yoksun görünüyor.

Emperyalistlerden medet ummak, Filistin halkına kaybettiriyor

Filistin-İsrail arasındaki doğrudan görüşmeler, 1991’de İspanya’nın başkenti Madrid’de başlatılmıştı. Yıllara yayılan birinci intifadanın, siyonist vahşeti dünya nezdinde teşhir ettiği o dönemde, ABD güdümünde başlatılan görüşmelerin hedeflerinden biri, İsrail’i rahatlatmaktı. Diğeri ise, Körfez savaşı ile başlatılan “Amerikan barışı”na meşruluk kazandırmaktı.

“Oslo Barışı” ilan edildiğinde, Filistin sorununun çözüldüğü, ABD emperyalizminin Ortadoğu’ya istikrar getireceği vaaz edilmeye başlandı. Oysa Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde kurulan Filistin yönetimi, ABD güdümünde, iradeden yoksun bir yapıdan ibaretti. Buna karşın kısa sürede görüldü ki, ırkçı-siyonist İsrail rejimi bu kadarına da tahammül etmeye niyetli değil. Zira dünyada sınırları belli olmayan tek devlet olan İsrail, bu “özel konum”u yitirmek istemiyordu. Sınırlarının çizilmesini kabul etmesi, Filistin topraklarını gaspetme çabasından da vazgeçmesi anlamına geleceğinden, İsrail, Oslo’da varılan anlaşmaları ilk fırsatta çöpe attı.

Emperyalistler, siyonist rejimin kural tanımaz küstahlığını izlerken, “Amerikan barışı”ndan medet uman Filistin yönetimi, İsrail’in kirli niyetleri açık olmasına rağmen, kararlı bir duruş sergileme iradesinden yoksun kaldı.

Siyonist rejim, kural tanımazlıkta ısrar ederken, Filistin yönetimi, Washington güdümündeki görüşmelere devam ederek, sürekli mevzi kaybetti. Zira İsrail’in kural tanımaz pervasızlığı, ABD emperyalizminin “özel himaye” sağlaması sayesinde mümkün oluyor. Yani Filistin yönetimi, her zaman karşısında ABD-İsrail ikilisini buluyordu.

Emperyalist/siyonist güçlerin bu uğursuz ittifakı ayan/beyan ortada iken, “barış zirveleri”ne katılmaya devam eden Filistin yönetimi, düzenli bir şekilde mevzi kaybetmeye tahammül etmek zorunda kalmıştır. ABD güdümündeki zirveler 19 yıl önce başladığında, Filistin topraklarının %22’si Filistin halkının elihdeyken, % 78’i ise siyonistler tarafından gaspedilmişti. Oysa gelinen yerde Filistin halkının elindeki topraklar %14’de kadar gerilemiştir. Bunun yanısıra Gazze vahşi bir saldırı ile tahrip edilmiş, sınırlı sayıdaki sanayi tesisi bombalanmış, 700 km’lik ırkçı-duvar inşa edilmiş, Doğu Kudüs’ün Araplardan arındırılması politikası pervasızca uygulanmıştır…

“Doğrudan görüşmeler” Filistin halkının sorunlarına çözüm üretmeyecektir

İsrail’in “güvenliği” konusunda siyonist rejime güvence üstüne güvence veren Barack Obama yönetimi, bu politikayı değiştirmediği sürece, Filistin halkının sorunlarının çözümüne zerre kadar da olsa bir katkı sunamaz. Zira siyonist rejim, doğrudan görüşmelerin devam etmesi için bile, Yahudi yerleşimi kurmaktan, yani Filistin topraklarını gaspetmekten vazgeçmiyor. Washington’a giden Benyamin Netanyahu, 26 Eylül’de Yahudi yerleşimleri inşaatına devam edeceklerini ilan etmekten geri durmadı. Küstahlığı elden bırakmayan bu siyonist şef, Filistin topraklarını gaspetmeye devam edeceklerini ilan ederken, İsrail’in “barıştan yana” olduğunu iddia edecek kadar da yüzsüz…

Hal böyleyken Barack Obama ile siyonizmin Beyaz Saray’daki diğer hamileri, doğrudan görüşmelerin başlamasıyla Filistin sorununun çözümü için önemi adımlar atıldığını iddia ediyorlar. Bir yıl içinde tarafların anlaşmaya varabileceğini de öne süren Obama ile havarileri, bu iddialı söyleme rağmen, çözüm için siyonist rejime en ufak bir baskı bile yapmıyorlar. Yahudi yerleşimleri inşaatının yeniden başlatılacak olması, Obama ile müritlerinin kaba ikiyüzlülüğünü gözler önüne sermeye yetiyor.

Filistin tarafı adına görüşmelere katılan Mahmud Abbas ekibinin de, bu konuda pek umutlu olmadığı görülüyor. Zira Filistin topraklarının gaspı devam ederken, siyonist rejimle bir anlaşma yapılabileceğine budalalar bile inanmaz.

Bu şartlarda doğrudan görüşmelerle bir yere varılamayacağını Filistin halkı ve yeni sürece karşı çıkan El Fetih dışındaki örgütler de dile getiriyor. Bu arada Filistinli örgütlerin yanısıra, Mervan Barguti gibi direnişten yana tutum alan El Fetih liderleri de, bu şartlarda doğrudan görüşmelere itiraz ediyor.

Oyalanma değil, direniş ve dayanışma

ABD güdümündeki doğrudan görüşmeler kesintiye uğramazsa, Batı Şeria’daki Filistin yönetimi bir yıl daha İsrail’e zaman kazandıran işlerle oyalanacak demektir. Siyonist rejimi kısmen de olsa rahatlatan, Washington’daki savaş baronlarına ise, “Filistin sorununu çözmek için çaba harcıyoruz” demagojisi yapma fırsatı sunan bir planda, Filistin yönetiminin yeri olmamalıdır. Mahmud Abbas yönetiminin halk nezdindeki itibarının dibe vurmasının önemli nedenlerinden biri de bu türden planların figüranı olmasıdır.

Masa başı görüşmelerle siyonist rejimden ödünler koparılmayacağı, defalarca kanıtlanmıştır. Gelinen yerde, Filistin halkının bu uğursuz planlarla kaybedecek zamanı kalmamıştır. Artık emperyalist/siyonist ablukayı delmenin tek yolu kitlesel, militan direnişten geçmektedir. Barı Şeria ve Gazze başta olmak üzere, Filistin halkının yaşadığı tüm alanların birer direniş mevzisine dönüştürülmesi, aynı zamanda enternasyonal dayanışmanın güçlenmesini de sağlayacaktır. Ancak bu kapsamda geliştirilecek birleşik bir mücadele, laik-demokratik bir Filistin devletinin kurulmasına giden yolu açabilir.