23 Temmuz 2010
Sayı: SİKB 2010/29

 Kızıl Bayrak'tan
Sermayenin saldırganlığına karşı sınıfın mücadele dinamizmini örgütleyelim!
“Özel ordu” kirli savaş ordusudur!
Kürt halkına yönelik baskı ve
terör azgınlaşarak sürüyor!.
Emekçi kadınlar sahte ‘demokratik açılım’lara aldanmamalıdır!
TÜİK rakamları sigortasız işçi çalıştırmanın yaygınlığını belgeledi
Patronlar istiyor, sermaye devleti uyguluyor..
İTO YK Üyesi Süheyla Ağkoç ile konuştu
Tersane işçileri iş cinayetlerini
protesto etti
“Sermayenin kölelik dayatmalarına karşı fiili-meşru mücadele!”
ÇEL-MER işten atma saldırısına karşı yeniden direniş.
İşçi ve emekçi hareketinden..
Referandum süreci ve devrimci müdahale
Burjuva muhalefetin
kuyruğuna takılanlar...
12 Eylül’ün hesabını
işçi ve emekçiler soracaktır!
MİB, metal işçilerini
mücadeleye çağrıyor!
Mücadele bayrağı UPS işçilerinin elinde
UPS direnişi kazanıma kilitlendi!
Mamak 7. Kültür-Sanat Festivali’nde buluşalım...
Panama’da emekçiler Amerikancı rejime geri adım attırdı!
Dünya Kupası bitti
Güney Afrika hala aç!
Çıkmaz döngüsü- M.Can Yüce.
Sermaye devletinin cezaevi politikası Abdullah Akçay’ı katletti
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Özel ordu” kirli savaş ordusudur!

Türk sömürgeci sermaye devletinin Kürt halkına yönelik imha ve inkâr politikalarını derinleştirmek için kurmayı düşündüğü profesyonel ordunun detayları basına yansımaya başladı. Sermaye devletinin bu konuda yürüttüğü çalışmalarda artık sona geliniyor. Profesyonel ordunun Genelkurmay’a bağlı olması ağırlık kazanırken, yeni oluşum için yasa hazırlıkları da başlamış bulunuyor. Tasarının Meclis’e önümüzdeki günlerde gelmesi bekleniyor.

Tayyip Erdoğan, her ne kadar yeni yapının “özel ordu” olmayacağını iddia etse de, yine kendisinin ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün ifadelerinden “özel bir askerlik türü” yani kelimenin tam anlamıyla bir “özel ordu” olacağı apaçık. Dahası Genelkurmay’ın henüz sonuçlanmayan çalışmasına göre, Kürdistan’daki askeri gücün kaynağını komanda eğitimi almış muharip güçlerin oluşturacağı kaydediliyor.

Hem “temel askerlik hizmeti”ni belli bir eğitim aldıktan sonra komando olarak sürdürecek olanlar hem de askerliğini komando olarak yapmış ve “bu hizmeti” sürdürmek isteyenler profesyonel ordunun insan kaynağını oluşturacak. Bunlar en az 5 yıl ve yüksek maaşla görev yapacak. Belirlenecek şartlara, kondisyonlarına ve taleplerine bağlı olarak 5-10 yıl arasında görev yapabilecekler. Bekâr olmaları tercih edilecek.

Ordunun profesyonelleştirilmesi, öteden beri sermaye devletinin tartıştığı bir uygulamadır. “Teröre karşı savaş” yalanıyla Kürt halkına karşı imha savaşı yürüten Türk ordusu, gerilla karşısında zorlandıkça, asker ölümleri tartışılmaya başlandıkça, “profesyonel ordu gerektiği” tartışmaları yeniden ısıtılır. Bugün de olan budur.

Profesyonel orduların, şu ana kadarki örnekleriyle, iki özellikleri öne çıkıyor: Birincisi, uyuşturucu ticaretinde her zaman anahtar bir rol oynamaları, ikincisi, devrim ve emekçi düşmanı bir kimliğe sahip olmalarıdır. Paralı, üstelik de yüksek maaşlı asker demek, para için savaşan asker demektir. Böyle askerler dünyanın her yerinde ve her zaman zalimlikleri ile ünlenmişlerdir. Çünkü, para için ölmeyi ve öldürmeyi göze alan birinin hiçbir ahlaki değeri olmaz. Çetelerin, uyuşturucu şebekelerinin, işkencecilerin, kulak koleksiyonu yapanların, ırza tecavüz edenlerin bunların içinden çıkması hiç de rastlantı değildir.

Profesyonel ordu hazırlıkları, Kürt sorunu açısından da önümüzdeki dönemin nasıl seyredeceğinin de ipuçlarını veriyor. Türk sömürgeci sermaye devletinin “profesyonel ordu” kararı, “bu iş uzun vadelidir” demenin bir başka ifadesidir. Türk sömürgeci sermaye devleti de artık büyük ölçüde gerillayı yok edemeyeceğini görüyor ve kabul ediyor. Yine Kürt hareketinin “en geri çizgide” dahi düzenle barışmasını kabul etmiyor. Kürt halkına “hak kırıntılarını” dahi vermeye yanaşmıyor. İşte o zaman geriye, onun “en iyi bildiği” imha politikaları çerçevesinde profesyonel ordu gibi politikalar kalıyor.

Tüm bu olgular, aslında emperyalizmin ve işbirlikçi sermaye düzeninin Kürt sorununa herhangi bir çözümünün de söz konusu olmadığını gösteriyor. Profesyonel ordu hazırlıkları, Türk sömürgeci sermaye devletinin Kürt sorununda iflasının da bir yansımasıdır. Oluşturulacak profesyonel ordunun sarkık bıyıklı mı, yoksa badem bıyıklı mı olacağı bir tarafa, bu oluşumun Kürt halkına dizginsiz faşist terör uygulayan birer suç aygıtı olduğu gerçeği ortadadır. Bu oluşumların ‘90’ları aratmayacak uygulamalarla gündeme geleceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yoktur. Profesyonel orduya geçiş de kendi sistemini yaratacak, yasaları, Kürdistan’ı buna göre yeniden düzenleyeceklerdir. Bu düzenlemenin Kürt halkının lehine olmayacağı açıktır.

Profesyonel ordu Kürt düşmanlığının yalın bir ifadesidir!

Türk sömürgeci sermaye devleti, kuşkusuz ki, “profesyonelleşme”yi içte ve dışta çok farklı ihtiyaçların ürünü olarak gündemine alıyor. NATO’nun, emperyalizmin ihtiyaçları bir yana bırakılırsa; profesyonel ordu; bugüne kadar Kürt halkına karşı sürdürülen kirli savaşta ordunun başarısızlığının itirafı olduğu kadar, bundan sonrası için kendini yeniden şekillendirmesinin bir sonucudur öncelikle.

Kürt sorununda imhayı öne çıkaran Türk sömürgeci sermaye devleti, ordusunu daha katliamcı unsurlarla donatma ihtiyacı hissetmektedir. Profesyonel ordu, özünde paralı kiralık katiller ordusudur. Faşist, şovenist unsurların öncelikle istihdam edileceğinden kuşku duyulmaması gereken profesyonel ordu; “ülke, sınır güvenliği” değil, bir iç savaş yapılanmasıdır. 1990’lı yıllarda kelle kesen, cesetlere işkence yapıp başında kurt işaretleri ile resim çektirenler belki askerlerin çoğunluğunu oluşturmuyordu. Profesyonel ordu, tam da böyle bir “azgın bir Kürt düşmanlığı” ile şekillendirilmiş ordu olacaktır. Öte yandan paralı katiller ordusu; faşist, ırkçı şoven yüzün, katliamcılığın daha açık hale gelmesine de hizmet edecektir.

Türk ordusu emperyalizmin ve sermayenin bekçisidir!

Profesyonel ordu bir yana, bir bütün olarak TSK, bir NATO ordusudur. O, emperyalizmin ve işbirlikçi sermaye sınıfının çıkarlarının bekçiliğini yapmaktadır. İşçi sınıfı, emekçi kitleler ve Kürt halkı ne zaman ayağa kalkmışsa, ne zaman sesini yükseltmişse karşısına ilk olarak bu ordu çıkmıştır. Hamasi “terör” demagojisi ile, “millilik” yalanıyla gerçek yüzünü gizleyebilmiştir. Ancak, kontrgerilla örgütlenmelerinden ABD emperyalizmiyle ordu arasındaki doğrudan ilişkilere, cuntaların arkasında ABD’nin yer almasından, generallerin her fırsatta Amerikan uşaklıklarını ortaya koymasına kadar ortaya çıkan bütün örnekler orta yerde durmaktadır.

Ordu, bu topraklarda gerçekleşen bütün katliamlarda ya doğrudan hayata geçiren ya da kontrgerilla örgütlenmeleri aracılığıyla planlayan konumundadır. 6-7 Eylüller’den Maraşlar’a, Sivas katliamından 19 Aralık katliamına, kayıplardan faili meçhullere ordunun içinde yer almadığı hiçbir olay yoktur. 

Kısacası profesyonel ordu hazırlığı, sömürgeci sermaye devletinin dizginsiz bir terör ve zorbalık politikasının açık ilanıdır. Bu, aynı zamanda işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin bilincini şovenizm zehriyle bulandırarak halklar arasında kardeşlik duygularının yerine düşmanlık tohumlarını ekme arayışının yansımasıdır. Bunun ise; işçi sınıfı, emekçi kitleler ve Kürt halkına daha fazla ölüm, her türlü demokratik hakkın budanması, açlık ve yoksulluktan başka bir getirmeyeceği açıktır.