16 Temmuz 2010
Sayı: SİKB 2010/28

 Kızıl Bayrak'tan
Anayasa değişikliği referandumu tartışmaları
Referandum oyununa karşı devrimci tutum!
Sendika ağalarının referanduma ilişkin tutumları ve devrimci sorumluluk!
Kürt halkına saldırganlık sermayenin ‘ortak aklı’
ABD-Türkiye ilişkilerinde son perde
Ankara'da iki BDSP'li serbest bırakıldı
DİSK’in sermaye ile
uzlaşma arayışı...
İşçiler, burjuvaziye mezar hazırlamaktadır!
Meslek örgütlerinden’iş cinayeti’ açıklamaları
Kontra sendikaların “başarı” kaynağı sınıf sendikacılığı çizgisinin silikleşmesidir!
İşçi ve emekçi hareketinden..
Taleplerimiz, mücadele ve örgütlenme hattımız…
ÇEL-MER işçileri kazandı!
MİB’ten Yunus Dönmez’le dayanışma çağrısı!
Zafer direnen UPS işçisinin olacak!
ABD emperyalizmi her koşulda ırkçı-siyonist canilerin hamisidir!...
Katil İsrail kendi soruşturup kendi aklıyor!
Dünyada işçi ve emekçi hareketi...
İran’da kadınlar üzerindeki baskılar sürüyor…
Samandağ Geleneksel Evvel Temmuz Festivali gerçekleştirildi...
Topyekûn bastırma ve teslim alma kampanyası - M.Can Yüce.
İnternette sansür ve denetim yeni düzenlemeler ile tırmandırılıyor.
Direnişçi bir Çel-Mer işçisinden mektup…
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Obama-Netanyahu görüşmesi…

ABD emperyalizmi her koşulda ırkçı-siyonist canilerin hamisidir!

Emperyalist Amerikan rejiminin Ortadoğu’daki sadık tetikçileri olan Türkiye-İsrail ikilisi arasında yaşanan sorunlar, tarafları istemedikleri bir noktaya sürüklemiş görünüyor. Washington’daki efendilerin talimatıyla gerçekleştirilen gizli görüşmenin beklenen sonucu yaratmaması, Türkiye-İsrail ikilisinin katılımlıyla ABD kontrolünde oluşturulan üçlü “şer ekseni”nde de bazı aksamalara yol açtı. İsrail savaş aygıtının, önceden planlanan askeri tatbikatlara dahil edilmemesi, aksamanın ilk somut örneği oldu.

Türkiye-İsrail yönetimleri arasındaki gerilimden rahatsız olan Barack Obama yönetimi, iki rejimin uyum içinde tetikçiliğe devam etmesini istiyor. Bundan dolayı iki tarafa da “sıcak” mesajlar gönderen Barack Obama, siyonist rejimden yana olduğunu dile getirmekten de kaçınmadı. Obama’nın tutumundan kaygılanan Ankara’daki işbirlikçi takımı ise, ırkçı-siyonist rejimle anlaşmanın yollarını arıyor.

Siyonist rejim söz konusu olduğunda “etkin taşeronluk” fayda etmiyor

ABD’nin Ortadoğu planları kapsamında “etkin taşeronluk” yapmaya hevesli olduğunu sayısız kez ifade eden AKP hükümetinin şefi Tayyip Erdoğan, Washington’daki savaş baronları nezdindeki itibarının yükseleceğini, hatta siyonist İsrail’den daha önemli olacağını var sayıyordu. Filistin sorununu iç politika malzemesi olarak kullanmasının yanı sıra, İsrail’e yüklenmesi de bu ön kabulle bağlantılıdır.

Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu’da “kahraman” olma hesapları ve siyonist rejimin Obama yönetiminin canını sıkan bazı icraatlara devam etmesi, AKP şeflerini cesaretlendirdi. Buna karşın İsrail’e yüklenme konusundaki rahatlıkta ise, esas olarak Tayyip Erdoğan’la müritlerinin, savaş baronları nezdinde saygınlıklarının arttığına dair duydukları temelden yoksun inanç belirleyici görünüyor.

Barack Obama ile görüşmesinden umduğunu bulamayan Tayyip Erdoğan, Washington’a giden TÜSİAD şeflerinin de desteğini aldı, ancak bu da sorunları çözmeye yetmedi. Zira geçen günlerde siyonist hükümetin şefi Binyamin Netanyahu ile görüşen Barack Obama’nın sergilediği tutum, Washington’da ibrenin siyonist rejimden yana olduğunu yeniden gösterdi.

Irkçı-siyonist rejimin “güvenliğini” her şeyin üstünde tuttuklarını ilan eden Obama, İsrail’in, Mavi Marmara gemisine düzenlediği kanlı baskından dolayı özür dilemesi konusuna değinmedi bile. İsrail’in, ancak ABD’nin basıncı olursa özür dilemeyi kabul edeceğini bilen Tayyip Erdoğan’la müritleri, Obama-Netanyahu görüşmesinden sonra daha da umutsuzluğa kapıldılar. Zira İran’a yeni yaptırım kararına Güvenlik Konseyi’nde ret oyu veren Ankara’daki işbirlikçi rejime kızan savaş baronları, Ankara’ya karşı Tel Aviv’in safında yer aldıklarını, açıkça ilan etmiş oldular.

Barack Obama’nın, siyonist rejimin güvenliğine “sarsılmaz bağlılığını” bir kez daha ilan etmesi, elbette Ankara’daki işbirlikçilerden vazgeçildiği anlamına gelmiyor. Türkiye’ye gönderilen “sıcak mesajlar”la, İsrail’le gerilim ve İran’la ilişkiler konusunda düşülen “hatalar”dan bir an önce geri dönülmesi gerektiği konusunda uyarılırken, pürüzsüz bir şekilde tetikçiliğe devam etmelerinin beklendiği de, Ankara’daki işbirlikçi takımına hatırlatılıyor.

Filistin yönetimiyle “doğrudan görüşme” safsatası

Irkçı-siyonistlerin küstahça saldırganlığından dolayı, Filistin sorununa iğreti bir çözüm üretmekten aciz kalan Obama yönetimi, İsrail ile Batı Şeria’daki Filistin yönetimi arasında “doğrudan görüşmeler”in başlatılmasını istiyor. Açıklandığına göre, Tel Aviv’deki ırkçı-siyonist rejim, gelinen yerde bu talebi karşılayacak.

Bu yılın başlarında, Barack Obama’nın Ortadoğu temsilcisi bölgedeyken, “Filistin halkının topraklarını gaspetmeye devam edeceğiz” açıklaması yapan siyonist şefler, Washington’daki efendileri utanç verici bir duruma düşürmüşlerdi. Zira iğreti bir barışın ilk şartı olan Yahudi yerleşimlerinin inşasının durdurulması, yani Filistin topraklarının gaspedilmesine geçici de olsa son verilmesi talebi, Netanyahu hükümeti tarafından küstahça reddedilmişti. Gelinen yerde, İsrail’in bu oyunda figüranlık yapmayı kabul etmesi, savaş baronlarının siyonizmin güvenliğine “sarsılmaz bağlılıkları”nı yeniden ilan etmelerine yetti.

İsrail’in Filistin yönetimiyle doğrudan görüşmelere başlaması, iç politikada Barack Obama yönetiminin işine yarayabilir. Ancak bu tür safsataların Filistin halkının sorunlarının çözümüyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu kadarının iğreti bir çözüme bile yetmediği, “Oslo Süreci”nin 1993’te başlatılmasından bu yana defalarca kanıtlanmıştır. Zira olası bir barıştan korkan, İsrail sınırlarının çizilmesini engellemek için defalarca toplu kıyımlara başvuran ırkçı-siyonist rejimin, Filistin yönetimiyle doğrudan görüşmelere başlamasından, kayda değer bir sonuç çıkmayacağı aşikârdır.

Batı Şeria’daki Filistin yönetimi, “doğrudan görüşmelere” katılmak için Washington’daki savaş baronları tarafından sıkıştırılmaktadır. Emperyalistlerden medet umar durumda bulunan Mahmud Abbas liderliğindeki El Fetih yönetimi, büyük olasılıkla bu baskıya boyun eğecek. Ancak direnişçi Filistin halkının bu aşağılık oyunlara kanması mümkün değil. Zira bu tür manevraların her zaman mevzi kaybettirdiğini yaşayarak öğrenen Filistin halkı, bu tür safsatalardan medet umamayacak kadar deneyimlidir.

Emperyalizme uşaklık, Ankara’daki rejimin açmazını derinleşiyor

İsrail’in kanlı gemi baskını ve ardından takındığı küstahça tutum, dinci gericiliğin şefi Tayyip Erdoğan’la müritlerini çileden çıkarınca, siyonist rejime karşı esip gürlemeye başladılar. Sadık işbirlikçisi oldukları halde, İsrail’in terörist bir devlet olduğunu dile getiren AKP şefleri, böylece terörist bir devletle çok yönlü işbirliği içinde bulunduklarını da itiraf etmiş oldular.

Koltuk krizinden sonra ikinci kez dünya nezdinde küçük düşürülen AKP hükümetinin şefleri, durumu dengelemek amacıyla, İsrail’i hedef alan sert nutuklar attılar. Ancak sergilenen hamasete rağmen siyonist rejimle işbirliğine devam etmek istediklerini de her fırsatta dile getirdiler. Yani AKP hükümeti başta olmak üzere, Ankara’daki işbirlikçi takımı, bir özür karşılığında ırkçı-siyonistlerle arayı düzletmeye hazır. Nitekim Obama’dan gelen direktif üzerine anında siyonist şeflerle gizli görüşme sürecini başlattılar.

Bu arada ordu kanadı, siyonistlerle bir sorunu olmadığını Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutumu ile ortaya koydu. İsrail ordusunun aylık dergisine makale yazan İlker Başbuğ, “aramızda sorun yok” mesajını ordunun tepesinden vermiş oldu.

Elbette Tel Aviv’deki siyonist şefler de Türkiye ile ilişkilerin kaldığı yerden devam etmesini istiyor; ancak Washington’dan aldıkları desteğin de rahatlığıyla ne özür dilemeyi ne tazminat ödemeyi kabul ediyorlar.

İsrail’le gerilimde varılan bu nokta, Ankara’daki işbirlikçileri açmaza sürükledi. Zira İsrail’e esip gürleyenlerin, bir şey olmamış gibi siyonist rejimle kaldığı yerden işbirliğine devam etmeleri, iç kamuoyunda utanç verici bir duruma düşmelerine neden olacak. Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, AKP şefleri bu tür durumlara düşmeye alışık olsalar da, bu defa durum farklı. Rezil olmak ile Washington’daki efendilerin basıncı arasında sıkışan AKP şefleri, seçimlerin de yaklaşmasıyla iyice açmaza girdiler.

Ankara’daki işbirlikçi takımının içine sürüklendiği açmaz, emperyalizme uşaklık edenlerin, bağımsız hareket etme alanlarının sınırını bir kez daha gözler önüne sermiştir.

AKP şeflerinin, halihazırda alçaltıcı bir duruma düşmeden siyonist rejimle işbirliğine kaldıkları yerden devam etmeleri olası değil. Bu açmazdan kurtulmak için, Washington’daki efendilerine her türlü hizmeti sunacak kıvama gelmiş görünüyorlar.

Hükümetten bağımsız olarak, -çünkü AKP hükümeti ilk seçimde devrilebilir- Ankara’daki Amerikancı rejimin İsrail’le ilişkileri ilk fırsatta onaracağından kuşku duymamak gerekiyor. Zira Washington’daki savaş baronları, “İsrail’in güvenliğine sarsılmaz bağlılık” gösterdikleri sürece, Ankara’daki işbirlikçi takımının başka seçeneği olmayacaktır.