19 Aralık 2008 Sayı: KB 2008/02(49)

  Kızıl Bayrak'tan
   Yunanistan’daki öfke patlaması gelmekte olan yeni mücadeleler dönemini işaretliyor
  Yunanistan’daki öfke patlaması kitlelerdeki hoşnutsuzluk birikimini ortaya koyuyor...
Üç isyan: Los Angeles, Paris, Atina;
Bir sonuç: “Sonuçsuz” Öfke ve ne yapmamalı…
Yüksel Akkaya
Krizin bir yüzünde yoksulluk ve işsizlik, diğer yüzünde ise artan zenginlik var!

İnsanca yaşamaya yeten vergiden muaf asgari ücret!

İşten çıkarmalar, fabrika kapatmalar, ücretsiz izinler...
  Tersanede 115. ölüm: Erdal İnceyol!
  BDSP’li Metal İşçileri’nin açıklaması...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  İşçi sınıfını parçalayan gerici cereyanlara karşı etkili bir mücadele
  2001’den 2008’e düzen krizinin aynasından yansıyanlar ve bir toplantının gösterdikleri…
  Gençlikten...
  Küçükçekmece faaliyetlerinden...
  Tekstil işçilerinden çağrı...
  Rüya Özkalkan ile basın işkolundaki TİS süreci ve birleşik mücadele üzerine konuştuk… 
  Erdal Eren mücadelemizde
yaşıyor!
  Bush’a atılan pabuç: Dünyanın bütün mazlum pabuçları, zalimlere karşı havalanın!..
Yüksel Akkaya
  ABD Afganistan’daki işgalci NATO güçlerini takviye ediyor!
  Dünya işçi ve emekçi hareketinden…
  Devlet, AKP ve Aleviler... - M. Can Yüce
  Liseli gençlik krizin faturasını ödemeyi reddetmeli, mücadelede yerini almalıdır!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi ve emekçi hareketinden…

IBM çalışanlarından Plaza eylemi!

Tez-Koop-İş Sendikası’nda örgütlenme mücadelesini sürdüren IBM Türk çalışanları, İstanbul Levent’teki IBM önünde Plaza eylemlerinin ikincisini 17 Aralık günü gerçekleştirdi.

IBM’de sendikal haklara saygı istiyoruz! Tez-Koop-İş Sendikası” pankartının açıldığı eylemde ilk olarak işten atılan sendika temsilcisi Nedim Akay bir konuşma yaptı. Basın açıklamasını ise Tez-Koop-İş Sendikası Genel Örgütlenme Sekreteri Osman Gürsu gerçekleştirdi. Sermayedarların yarattığı krizin faturasının çalışanların üzerine yüklenmeye çalışıldığını belirtti.

IBM Türk çalışanlarının son bir yıllık örgütlenme süreçlerine ve işkolu itirazının hukuksuzluğuna da değinen Gürsu, “Bu saldırılara, işten atmalara karşı Tez-Koop-İş Sendikası tüm emek güçleri ile birlikte gerekli yanıtı verecektir. IBM işçisinin örgütlenme mücadelesi, sendikal mücadeleden dolayı işten atılan direnişçi Yörsan, Desa, Liman, Metal, Çapa temizlik işçileri, Akbank işçileri, Belediye Sağlık Emekçileri ile merkezileştirilip mücadele hattı oluşturulacaktır” dedi.

Ardından Akbank’ta işten atılan 1400 kişiden biri olan Selçuk Candemir ve Bank Sen yöneticisi Çağlar Tekin de açıklama yaptı. Eyleme yaklaşık 120 kişinin katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Ünsa işçileri hakları için direnişte

Samandıra’da kurulu bulunan ÜNSA, kriz bahanesiyle daralmaya gittiğini söyleyerek toplu işten çıkartmalara başladı. Ünsa’ya çalışan Doğa Tekstil taşeronundaki işçiler bunun ilk mağdurları oldu.

Bayramdan önceki hafta, ay sonunda işten çıkartılacaklarını öğrenen işçiler çalışmayarak, biriken ücretlerini ve mesailerini almak için firmanın önünde bekleyişe geçtiler. Taşeron firma önündeki bekleyiş sonuç vermeyince, asıl işveren olan ÜNSA’nın önüne gidildi. Bekleyiş sırasında patronun çağırttığı jandarma işçilere saldırarak fabrika kapısından uzaklaştırmaya çalıştı. Sonuç vermeyince 4-5 işçi temsilcisiyle görüşmeyi kabul etmek zorunda kaldılar. Görüşme sonucunda işçiler ertesi gün fazla mesai ücretlerini aldılar. Kalan ücretlerinin ise ayın 15’inde verileceği sözünü almışlardı. Fakat bayram sürecinde taşeron firmanın sahibi, makineleri alarak kaçmıştı.

15 Aralık günü işçiler sabah saat 08.00’de ÜNSA’nın kapısında buluşarak alkış ve sloganlarla alacaklarını istediler. İşçiler sık sık “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!”, “Susma, sustukça sıra sana gelecek!”, “Tazminat hakkımız söke söke alırız!”, “Yılgınlık yok direniş var!” vb. sloganlar atarak ıslıklarla tepkilerini gösterdiler. Bunun üzerine müdürlerden birisi görüşme için temsilcileri kabul edeceğini söyledi. Görüşmede, taşeron firmanın sahibine ulaşamadıkları için parayı veremediklerini dile getirdi.

ÜNSA işçileri, 16 Aralık günü de fabrika kapısındaki direnişlerini sürdürdüler. Taşeron firmanın sahibi imza atmadığı için işçilerin alacaklarının yasal olarak verilemeyeceği söylendi.

Bunun üzerine işçiler taşeron firmanın sahibini bularak getirdiler. İçerde görüşmeler sürerken işçiler alkış, ıslık ve sloganlarla eylemlerini sürdürdüler. Fabrika kapısında bekleyen ÜNSA işçileri direnişlerinin sonucunda içeride kalan son maaşlarını da asgari geçim indirimlerini de 17 Aralık günü aldılar. İçeride kalan mesai ücretleri ve tazminatları için ise direnişlerini sürdüreceklerini açıkladılar.

Kızıl Bayrak / Ümraniye


Basında 20 yıl sonra “grev kararı!

Basın emekçilerinin sendikal örgütlenme mücadelesinde 20 yıldır alınamayan “grev kararı” nihayet alındı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ile Turkuvaz (ATV, Sabah ve dergi grubu) işyerlerinde 26 Haziran 2008 tarihinde başlayan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin sendikal örgütlenmeye dönük baskılarla birleşmesi, TGS’yi grev kararı asmaya zorladı. 17 Aralık günü Beşiktaş Balmumcu’daki eylemin ardından asılan grev kararıyla “grev” için 60 günlük yasal süreç başladı.

Bina önünde açıklama yapan TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi, örgütlenme mücadelesinin, basın çalışanlarının ücret zammı, ikramiye hakkı, sosyal yardım ödemeleri, kıdem ve ihbar tazminatı, haftalık 5 gün çalışma, iki gün haftalık izin yapma hakkı ve fazla mesai ücretlerinin ödenmesi gibi haklarını elde etmeleri için başlatıldığını duyurdu.

Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Krizin bedeli patronlara!”, “Grev, grev, grev!”, “Özgür basın özgür sözleşme!”, “Ya sözleşme ya grev kararını ver!”, “Çalık kaçma sözleşmeyi imzala!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!” sloganlarının atıldığı eylemde DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türkel konuşmalarda ortak mücadele çağrısı yaptılar. Eyleme çok sayıda sendika yöneticisi de destek verdi.

Basın emekçilerinin eylemi ATV-Sabah Tesisleri’ne grev kararının asılmasının ardından son buldu. Grev kararı asılana kadar ıslık ve alkışlar hiç susmadı.

 Kızıl Bayrak / İstanbul


Philips kapatılamaz!”

Merkezi Hollanda’da bulunan Philips Genel Merkezi tarafından alınan kapatma kararına karşı çeşitli eylemler ve imza kampanyası yürüten Türk Philips işçileri, 16 Aralık günü, İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Hollanda Konsolosluğu’na Taksim Tramvay Durağı’ndan sloganlarla yürüdüler. “Philips kapatılamaz!” pankartı ve dövizleriyle İstiklal Caddesi’nde coşkulu bir yürüyüş yapan işçiler konsolosluk önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Eylemde açıklamayı Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Sekreteri Selçuk Göktaş yaptı. Türk Philips işyerinin kapatılmasından ilk olarak kapı önüne konan 150 Philips işçisinin etkileneceğini belirten Göktaş, Philips’in 31 Aralık’ta aldığı kapatma kararına rağmen başka şirketlerle yaptığı satın alma görüşmeleri ve üretimi kaydırma hedefinin engellenmesi gerektiğini belirtti.

Göktaş “siyasal iktidarı ve yetkilileri” Philips’in ticari ilişkilerini incelemeye, Hollanda hükümetini de ucuz işçilik, düşük sosyal haklar ve sendikasızlığı denetlemeye çağırdı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


DİSK’ten “tencereli” eylem

DİSK, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun (ETUC) Strasburg’ta gerçekleştirdiği “Öncelik işçi haklarına: Daha çok hak daha az çalışma“ Avrupa mitingiyle dayanışma amacıyla 11 ilde “Tencerem boş” eylemleri gerçekleştirdi.

Son kez kurulan Kadıköy Salı Pazarı’nda 16 Aralık günü gerçekleştirilen eyleme ağırlıklı olarak DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası Anadolu Yakası Bölge Başkanlığı katılım sağladı.

Uluslararası boyutta yaşanan ekonomik krizin faturasının emekçilere ödetilmeye çalışılmasını eleştiren Süleyman Çelebi, Başbakan’ın “kriz bizi teğet geçti” açıklamasına atıfta bulundu: “Bu kriz bizim mutfaklarımızı, işyerlerimizi, maaşlarımızı, hayatımızı, alım gücümüzü teğet geçmedi. Kalbimizden vurdu. Her geçen gün yeni bir işyerinden kötü haberler geliyor. Krize karşı Emek Cephesi’ni Türkiye ve dünya genelinde güçlendireceğiz. Bütün pazar yerlerinde ‘tencerem boş’ eylemleri örgütleyerek hükümetin ekonomik politikaları teşhir edeceğiz. İşyerlerinde, mahallelerde ve kent merkezlerinde ‘kriz tartışma kürsüleri’ oluşturacağız” diye konuştu.

Ardından DİSK üyeleri boş tencerelere vurarak sloganlar eşliğinde pazarı dolaştılar. Limter-İş, Tüm Bel-Sen Kadıköy Şubesi, Nakliyat-İş, Emekli-Sen üyeleri de eylemde yer aldılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul


SES’ten “seçim” açıklaması

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Aksaray Şubesi, 16 Aralık günü Çapa Tıp Fakültesi’nde gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla İÜ Rektörlük Seçimlerini değerlendirdi.

Hastane önünde gerçekleştirilen eylemde, “Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçiler Sendikası” pankartı ve taleplerin yeraldığı dövizler taşındı.

Basın açıklamasını SES Aksaray Şube Başkanı Songül Beydilli yaptı. Beydilli, bilim üretilebilmesi için her türlü müdahaleden uzak, idari, mali ve akademik olarak özerk ve demokratik işleyişe sahip olması gereken üniversitelerin, anti-demokratik uygulamaların hüküm sürdüğü, başta çalışanlar olmak üzere, üniversite bileşenlerinin söz hakkının tanınmadığı, bilim üretmek yerine, egemen güçlerin borozanlığını yapan kurumlara dönüştüğünü ifade etti.

Beydilli açıklamasının sonunda öğretim üyelerine seslenerek, özerk-demokratik üniversite için, YÖK Yasası’nın iptal edilmesi, rektör seçimlerinde tüm çalışanlara ve üniversite bileşenlerine oy hakkı tanınması ve aldatmacaya son verilerek, en çok oy alan adayın kayıtsız olarak rektör atanması için birlikte mücadele çağrısı yaptı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Kadıköy Belediyesi’nde işçi kıyımı

Son dönemde Kızılay’a bağlı Kan Merkezlerinde sendikal örgütlenme mücadelesine karşı çeşitli baskılarla karşılaşan Dev Sağlık-İş Sendikası’na bir engel de Kadıköy Belediyesi’nden geldi. Dev Sağlık-İş Sendikası, 15 Aralık günü Kadıköy Belediyesi Sağlık Polikliniği önünde gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla işten çıkarmaları protesto etti.

Dev Sağlık-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için işten çıkartılan Kadıköy Belediyesi Sağlık Polikliniği çalışanları, işyerleri önünde yaptıkları basın açıklamasında sendikalaşmanın anayasal bir hak olduğunu belirttiler. Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da yaptığı açıklamada atılan işçilerin geri alınmasını istedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Pazartesi eylemleri sürüyor!

Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Burulaş’ın taşeron firma ile çalıştırdığı sarı otobüslerin şoförleri, TÜMTİS sendikasında örgütlendikleri için işten atılmalarının üzerinden 198 gün geçmesine rağmen eylemlerine kararlılıkla devam ediyorlar. 15 Aralık günü gerçekleşen eylemde açıklamayı TÜMTİS Genel Sekreteri Gürel Yılmaz okudu. Yılmaz, iki bayram geçirmelerine ve engellemelere rağmen mücadelelerine devam ettiklerini belirtti, emekçileri mücadelelerine sahip çıkmaya ve AKP’den hesap sormaya çağırdı. İşçiler eylemde sıklıkla “Sendika hakkımız engellemez!”, “İş, ekmek yoksa barış da yok!” sloganlarını attılar.

Kızıl Bayrak / Bursa


Ankara’da TİS yürüyüşü

Birleşik Metal-İş Sendikası’nın iki ayı aşkın süredir MESS kapsamında olan işyerlerinde gerçekleştirdiği sabah yürüyüşlerinin 9. haftasında birçok fabrikada tatil nedeniyle eylemler olmazken, Ankara’da Başöz Enerji işçileri 12 Aralık günü yürüdü.

Sabah vardiyasından önce saat 08.15’te fabrikaya yakın bir mesafede servislerinden inen Başöz Enerji işçileri fabrikaya kadar yürüdüler. MESS üyesi olan Başöz Enerji ile ara dönemde sözleşme imzaladığı için fabrika 2008-2010 grup TİS’leri kapsamında yer almıyor, fakat TİS süreci üzerinden sürdürülen Cuma eylemleri burada kesintisiz devam ediyor.

Kızıl Bayrak / Ankara


BMİS’ten DESA ziyareti

BMİS Genel Merkez yöneticileri, 2 No’lu Şube Başkanı, temsilcileri ve işçiler 4 Aralık günü Sefaköy’deki DESA direniş yerini ziyaret etti.

İlk konuşmayı Deri-İş Sendikası Genel Başkanı Musa Servi yaptı. Patronun tüm baskılarına rağmen direnişin kararlılıkla sürdüğünü, direnişe desteğin her geçen gün arttığını, uluslararası desteğin de büyüdüğünü söyledi.

Ardından Emine Arslan söz aldı. Sonuna kadar mücadeleye devam edeceğini, yazın toz-dumanında direniş yerinde beklediğini, kışın soğuğunda da direnişini sürdüreceğini, kazanana dek direniş yerinde bekleyeceğini, ancak bunu herkesin desteğiyle başaracağını ifade etti.

Ardından Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu konuştu. Konuşmaların ardından ziyaret sona erdi.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece


Postacılar bayramda sokaklarda!

Resmi bayramlarda yasalara aykırı bir şekilde zorla çalıştırılan PTT çalışanları bu bayramda da işlerinin başındaydılar. “Artık canımıza tak etti” diyen Haber-Sen, tüm Türkiye’de tatil iken, PTT yönetiminin “tatilde işe gelinecek” diye yazılı emir çıkarttığını söyledi. Tatillerde işe gelmeyenler disiplin cezasına çarptırılıyor. Zorla çalıştırıldıkları yetmezmiş gibi, dalga geçercesine saat başına 90 kuruş fazla mesai ücreti ödeniyor. Servislerin kaldırılması sonucu emekçiler yol paralarını kendileri karşılıyor, 3 kişinin işini bir kişi yapıyor ,vb...

Haber Sen’in konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu talepler yer alıyor:

- PTT’ye derhal onbin kadrolu çalışan alınmalıdır.

- Cumartesi günü çalıştırmasına son verilmelidir.

- PTT emekçilerinin bayram ve tatil günlerinde çalıştırılmasına son verilmelidir.

- Fazla çalışma karşılığında ödenen 90 kuruş ayıbına son verilmelidir.

- Yılılk izinlerimiz kullandırılmalıdır.

- Kefalet Sandığında biriken ve AKP hükümeti ile PTT yönetimi tarafından gaspedilen paralarımız faiziyle geri ödenmelidir.”


Eskişehir: “İş cinayetlerine son!”

Eskişehir’de ilerici ve devrimci kurumlar Tuzla Organize Sanayi Bölgesi’nde Tepe Kimya isimli fabrikada yaşanan patlamayla ilgili 4 Aralık günü EHP parti il binasında basın toplantısı gerçekleştirdi.

BDSP, DHF, DİSK, EHP, EMEP, ESP, Genç-Sen, Halkevi, İHD, ÖDP ve SDP’nin imzacısı olduğu açıklamada, patlama sonucu çıkana yangında Nurdan Keleş isimli işçinin hayatını kaybetmesi ve 7 işçinin yaralanmasının kapitalizmin kar hırsının bir sonucu olduğu vurgulandı. Kapitalizmin kar hırsı ve maliyetleri düşürme çabalarıyla, iş ve işçi güvenliği için gerekli önlemlerin alınmadığı, patronların işçilerin hayatlarıyla kumar oynadıkları belirtildi.

Kızıl Bayrak / Eskişehir


ÇEMAŞ’ta işçi kıyımı...

Kırşehir’de bulunan Işıklar Holding’e ait olan ÇEMAŞ fabrikasında çalışan 60 işçi işten atıldı. Şu ana kadar, fabrikada örgütlü Birleşik Metal-İş Sendikası Anadolu Şubesi’nden veya BMİS Genel Merkezi’nden işçi kıyımı ile ilgili bir açıklama yapılmadı. Taşeron işçiler, kıyıma uğramalarına rağmen sendikanın kendileriyle temasa geçmediğini, yaşanan işten çıkarmalar konusunda hiçbir tepki ortaya koymadığını belirttiler.

ÇEMAŞ, 1995 yılında özelleştirildi. Işıklar Holding arsa fiyatı karşılığında ÇEMAŞ’ı haraç mezat satın aldı. Her özelleştirme sonunda olduğu gibi, ÇEMAŞ’da da işçi kıyımı yaşandı. İşini kaybetmeyen işçilere sendikasızlaştırma dayatıldı. Sendikasızlaştırmaya karşı mücadele eden işçilere yönelik tehditler kesintisiz olarak devam etti. Dönemin sendikacıları Işıklar Holding’le uzlaştı. Uzlaşmaya karşı tavır alan ÇEMAŞ işyeri temsilcisi ise işten atıldı.

ÇEMAŞ işçisinin tek çıkış yolu taşeron, kadrolu işçi ayrımına karşı, “eşit işe eşit ücret” talebini yükseltmek, tensikatlara karşı ortak direniş hattını örmektir.


Dostel’de kıyım sürüyor!

Birleşik Metal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Dostel Makine’de 25 Kasım günü sendika üyesi 20 işçinin iş akitlerinin feshedilmesinin ardından 4 Aralık günü sabah saatlerinde bir grup işçi daha işten atıldı.

Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu bulunan Dostel Makine’de 08.00-16.00 vardiyası için fabrikaya gelen işçiler, 4 Aralık sabahı içeriye alınmadılar. İş Yasası’nın 25/2’nci maddesi dayanak gösterilerek işten çıkarıldıklarını öğrenen 50’ye yakın sendika üyesi Dostel Makine önüne gelen BMİS Gebze Şube yöneticileriyle beklemeye başladılar. İşçilerin tazminatsız olarak işten atıldıkları bildiriliyor.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Unilever’de direniş ruhu kazandırdı!

Son dönemlerde farklı sanayi bölgelerinde artma eğilimi gösteren grev ve direnişlerin bir süredir yaşadığı suskunluk ve durgunluk havası Gebze’den gelen haberle değişti. Yaklaşık 7 aydır, Gebze Muallimköy’de kurulu bulunan uluslararası gıda ve kozmetik tekeli Unilever önünde devam eden direniş kazanımla sonuçlandı.

Çipa ve Şimşek adlı yükleme ve taşıma işini yapan taşeron firmalarda Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası (TÜMTİS) İstanbul Şubesi’nin başlattığı direniş Unilever patronuna “pes ettirdi.” 26 Mayıs 2008 tarihinde sendikasızlaştırma saldırısı sonucu işten atılarak direnişe geçen Unilever işçileri kararlı bekleyişlerini “sendika hakkını” kazanarak taçlandırdılar.

TÜMTİS İstanbul Şubesi yöneticileriyle beraber yaz sıcağından kış soğuğuna kadar direniş çadırında sabırla direnen işçiler işlerine zaferle döndüler.

Geçtiğimiz günlerde TÜMTİS Sendikası’yla anlaşma masasına oturmayı kabul eden Unilever, Çipa ve Şimşek taşeronlarının da bulunduğu görüşmede sendika üyesi işçilere baskı uygulamayacağına dair hazırlanan protokole imza attı.

Yaklaşık 7 ay boyunca direnişe devam eden işçilerin büyük çoğunluğu işbaşı yaparken işbaşı yapmayan işçilerin 12 ay artı 4 aylık kıdem, ihbar ve sendikal tazminatları hesaplarına yatırılacak.

Unilever’de 250’ye yakın üyesi bulunan TÜMTİS Sendikası, Unilever’in direniş sürecinde yaptığı işkolu itirazı davası sonuçlanır sonuçlanmaz toplusözleşme masasına oturacak.

Yaklaşık 7 ay süren direnişleri boyunca kararlı ve militan duruşlarıyla mücadele azimlerini koruyan Unilever işçilerinin kazanımı, son dönemde artış gösteren ancak kazanımla sonuçlanmayan direnişler içinde anlamlı bir örnek olarak işçi sınıfı mücadelesi hanesine adını yazdırdı.

Unilever işçileri 7 aylık süreç boyunca sadece kendi fabrikaları önünü değil, sınıf dayanışması için gittikleri başka fabrikaların önüne de mücadele coşkularını taşıdılar.

Basın-İş Sendikası İstanbul Şubesi’nin 16 Haziran 2008 tarihinde E-Kart’ta başlattığı ve halen sürdürdüğü grevin ilk gününde E-Kart işçileriyle beraber olan Unilever işçileri, Düzce’deki direnişlerini sürdüren Deri-İş Sendikası üyesi DESA işçilerine de sınıf dayanışmasının anlamlı örneklerinden birini taşımışlardı.

Unilever işçileri Çaykur işletmelerinde örgütlü Tek Gıda-İş Sendikası’na yapılan tasfiye girişimlerine karşı yapılan eylemden Unilever fabrikasının Kadıköy’deki Türkiye Genel Müdürlüğü önünde yaptıkları eyleme kadar birçok alana sendika hakkı mücadelelerini gündeme taşıdılar.

Kapitalist krize karşı Edirnekapı ve Gebze’de gerçekleştirilen eylemlerde pankartları ve direniş sloganlarıyla yer alan Unilever direnişleri “Krizin faturasını ödemeyeceğiz!” demişlerdi.

132 ülkede 472 sendikaya bağlı 20 milyon üyesi bulunan Uluslararası Kimya, Enerji, Maden ve Genel İşçi Sendikaları Federasyonu (ICEM), 120 ülkeden 336 sendikaya bağlı 12 milyon üyesi bulunan Uluslararası Gıda, Tarım, Otel, Lokanta, Yiyecek, Tütün ve İlgili İşkolları Federasyonu (IUF) ve 148 ülkeden 654 sendikaya bağlı 4.5 milyon üyesi bulunan Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu’nu (ITF) da Unilever işçilerinin direniş sürecinde gerçekleştirdikleri ziyaret ve uluslararası plandaki destek kampanyalarıyla direnişin kazanılmasına etkide bulundular.

Kazanımla sonuçlanan direniş zaferinin anlamlı yanlarından biri ise, aylar boyunca türlü baskılar altında devam eden direnişlere sırtını dönen Türk-İş bürokrasisine verdiği cevap oldu.

Deri-İş ve Basın-İş sendikalarıyla beraber Türk-İş Genel Merkezi’nden maddi yardım talebinde bulunan TÜMTİS’e verilen cevap ise “aidat borcu nedeniyle” destek yapmayacaklarıydı.

İstanbul’da Türk-İş’e bağlı ilerici sendika şubeleri tarafından oluşturulan Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu ise, Unilever direnişiyle etkin dayanışma içinde olmaya çalıştı. Örgütlenen destek kampanyaları ve dayanışma ziyaretleriyle Unilever işçilerinin sesi farklı işkollarında örgütlü bulunan sendika şubeleri tarafından duyuruldu.

Direnişin kazanımla sonuçlanmasını gazetemize değerlendiren TÜMTİS İstanbul Şube Başkanı Çayan Dursun direnişin kazanımla sonuçlanmasının işçi sınıfının kazanımı olduğunu şu sözlerle dile getirdi:

“Bu kazanımı sadece TÜMTİS’in kazanımı değil sınıfın kazanımı olarak görüyoruz. Son dönemde işçilerde örgütlenmeye dönük bir eğilim var ve bu eğilimin direnişle taçlandırılıp başarıya ulaşması bizim için çok önemliydi. Bu kazanımın sınıf mücadelesinin önünü açacağını düşünüyoruz. Bir de Unilever basit bir firma değil, koskoca bir dünya devi. Bu anlamda onların dize getirilmesi daha bir anlamlı. Türkiye’de sendikal örgütlenmenin önüne açabilecek bir gelişme Unilever’deki kazanım. Tabii ki DESA’da, E-Kart’ta da yaşanacak kazanımlar sınıf bölüklerine iyi bir moral olabilir diye düşünüyorum. Unilever işçisi 7 aya yakın süredir kapı önünde inat ve sabırla direndi. İşçi arkadaşlarımızın ve sendikamızın buradaki tutumu direnişin kazanılmasını sağladı. Unilever’deki direnişin kazanılması hakların mücadele ederek elde edilebileceğini gösteren bir örnek oldu.”

Kızıl Bayrak / İstanbul


Kot İşçileri Birliği’nden açıklama…

Sıradaki mi gelsin(?)!

Göstermelik teftişlerle, iş güvenliğine ilişkin verilen vaatlerle, ömrümüzden uzun sürecek mahkemelerle geçerken, tek tek kaybediyoruz işçi arkadaşlarımızı.

Bir kot işçisi arkadaşımız daha silikozis hastalığı nedeni ile hayatını kaybetti. Arkadaşımız Adem İncili aramızdan ayrıldı. 1979 Çorum/Sungurlu doğumluydu Adem. Adnan Öztürk’ün sahibi olduğu Öztürk Rodeo’da (kumlama) çalıştı ve silikozis hastalığına yakalandı. Abisi de geçen sene aynı hastalıktan hayatını kaybetmişti. Adem de Ankara Sanatoryum Hastanesi’nde yoğun bakıma 15 gün dayanabildi ve hayatını kaybetti. Bir işçi daha patronların kâr hırsının kurbanı oldu.

Birçok şey için zamanımız yok demiştik. Gencecik arkadaşlarımızın bir aile kuracak, olanların bir çocuğun yüzüne bakacak, sevdiğimizle, eşimizle, çocuğumuzla planlayacak vaktimiz yok. “Bugün uyuyup yarın sağ uyanmayı umut etmekten başka tanınmış bir hak da yok bize bu hayatta” demiştik. Ama sonuna “öfkemiz üzüntümüzü aştı” diye de eklemiştik.

Bizler arkadaşımızın öldüğü haberini aldığımız sıralarda tersanelerde bir işçinin, Yunanistan’da da bir gencin daha hayatının elinden çalındığı haberini okuduk. Kalbimiz onların kalbi ile attı. Öfkemiz onların öfkesi ile daha fazla arttı. Ve işçilerin tersanelerde ve Yunanistan sokaklarında bir insan hayatı için gösterdikleri cesaret ve inat bizlere umutta aşıladı.

Evet bir arkadaşımız daha öldü!

Ama ölenlerimiz için, ölüme sürüklenenlerimiz için, eşlerimiz ve çocuklarımız için, tüm işçi kardeşlerimiz için bizler de üzerimize düşeni yapacağız.

Söz veriyoruz:

Bir nefes daha fazla almak için inat!

Hayatımızı çalanlardan hesap sormak için cüret göstereceğiz !

Kot İşçileri Birliği

14 Aralık ‘08

Yemekhane işgaline polis operasyonu!

Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde süren yemekhane işgaline polis 5 Aralık gecesi geceyarısı operasyon düzenledi. Yemekhaneye gaz bombalarıyla giren polis işçi ve öğrencilerden oluşan 45 kişiyi gözaltına aldı.

Saldırıdan sonra sabah erken saatlerden itibaren polis kampüs çevresinde de terör estirmeye devam ederek direnen işçilere ve öğrencilere GBT kontrolleri yaptı. Kampüse girmek isteyen işçiler içeri alınmadı. Bu tacizkar tutum bazı öğrencileri gözaltına almaya kadar vardı.

Estirilen bu polis terörünü protesto etmek için yüzü aşkın işçi, öğrenci, öğretim üyesi ve sendika temsilcisi tarafından Yüksel Caddesi’nde basın açıklaması gerçekleştirildi. “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Yemekhane işçisi yalnız değildir!” sloganları güçlü bir şekilde atıldı.

Bir yemekhane işçisi tarafından okunan basın metninde, işçilerin Ekim ayından beri iş güvenceleri için sergiledikleri direniş anlatıldı. Gece yaşanan saldırı hakkında bilgilendirme yapıldı. Açıklamanın ardından yemekhane işçileri gözaltına alınanlara destek olmak için Adliye önüne giderken akademisyenler ve bazı öğrenciler de basın açıklamasına gitti.

Eğitim-Sen’in kampüs önünde gerçekleştirmek istediği basın açıklaması da polis teröründen nasibini aldı. Kampüse gelen öğrencilerin önünü keserek GBT kontrolleri yapan polis, basın açıklaması bitimindeyse kampüse girmek isteyen akademisyen ve öğrencilerin önüne barikat kurdu. Eğitim-Sen’li emekçilerin ve öğrencilerin kampüse girmek için gösterdikleri kararlılık sonucu kapıda küçük çaplı bir arbede yaşandı. Kampüse girildikten sonra yemekhane önünde oturma eylemi gerçekleştirildi. Oturma eyleminin sonlanmasıyla adliyeye gidildi.

Savcılığa getirilen işçi ve öğrenciler dışarıda bekleyenler tarafından alkışlar ve sloganlarla karşılandılar. “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları atan kitleye gözaltına alınan bazı işçiler de sloganlarla karşılık verdi.

Gözaltılar, ifadelerin alınmasının ardından serbest bırakıldılar.

Saldırı Eskişehir’de yapılan bir basın açıklamasıyla kınandı. BDSP, DHF, DPG, Halkevleri, SDP, TKP, ÖDP, ÖGD, EHP, EMEP ve Genç-Sen’in örgütlediği basın açıklaması 5 Aralık günü Adalar Migros önünde yapıldı. “Yine devlet terörü! Cebeci gözaltında, işgal devam ediyor! Baskılar bizi yıldıramaz!” pankartı açıldı. Alkışlar ve sloganların ardından basın açıklamasına geçildi. Yaklaşık ikibuçuk aydır direnişte olan işçilerin direniş süreci anlatıldı. Birçok sendika, siyasi parti, kitle örgütü, devrimci kurum ve meslek örgütü, akademisyen ve öğrencinin direnişe destek verdiği vurgulandı.

Açıklamada sık sık “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!”, “Direne, direne kazanacağız!”, “İşçi-gençlik elele mücadeleye!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları atıldı. Açıklamaya yaklaşık 80 kişi katıldı.


Nobay Tekstil’de krizin yükü işçilere ödetiliyor!

Ben Nobay Tekstil’de çalışan bir dokuma işçisiyim. Fabrikada Brillant perdelerini dokuyoruz. Yaklaşık olarak 1.500 işçi çalışıyor Nobay Tekstil’de.

Birçok yerde olduğu gibi kriz gerekçesiyle Ekim ayında metre başı iş, ücretsiz izin gibi saldırılar uygulamaya geçirildi. 3 vardiya çalışılırken bir aydır 2 vardiya çalışıyoruz. Yani günde 12 saat. Personel müdürü tarafından vardiyalar değiştirilirken, bu uygulamanın yalnızca bayrama kadar olduğu daha sonra tekrar 8 saate dönebileceğimiz söylenmişti.

Ancak bayramdan hemen önce yılbaşına kadar 12 saat çalışacağımızı duyurdular. Bundan önce başlattıkları 12 saat sistemi de 6 ay sürmüştü.

Dokuma makinelerinde iş kazaları oldukça fazla oluyor. İki katlı toplam 20 m’lik makinelerde çalışıyoruz. Makineleri bilgisayarlar yönetiyor. Normalde arıza veren makineye ilk şikâyette bakılması gerekiyor. Kapattığımız makineler kendiliğinden açılıyor, elimizi-kolumuzu sıkıştırabiliyoruz. Söylediğimizde cevap ‘idare et’ oluyor. İş kazasından sonra göstermelik olarak revire göründükten sonra vardiya sonuna kadar çalışmaya devam ediyoruz.

Bir arkadaş bir ay önce bize hamile olduğunu söyledi. Biz de dokuma bölümü ağır olduğu için daha rahat bir bölüme geçmesi için çalıştık. Kendisi de fabrika yönetimiyle konuştu ancak kabul edilmedi. Arkadaş dokuma bölümünde çalışmaya devam etti. Birkaç ay sonra fenalaştı ve bebeğini kaybetti ve birkaç gün hastanede yattı. Bir hafta sonra işyerine döndü. Ancak işe gelmediği gerekçesiyle işine son verildi.

Daha çok kâr hırsı gözlerini bürüyen patronlar sınıfı, kanımızı emecek kölece çalışma koşullarıyla bizlerin artık canına kast etmektedirler.

Daha doğmamış bebeğin hayatını çalacak kadar kana susayanları işçi sınıfı döktüğü kanda boğacak bir gün. “İdare et’ diyenlere cevabımız: Bu sömürü düzenini idare etmeyeceğiz!

Nobay Tekstil’de çalışan bir işçi