İçindekiler:

17 Nisan 2022
Sayı: KB 2022/15

Emperyalist savaşa karşı mücadele!
1 Mayıs ve sendikal bürokrasi
Haydi 1 Mayıs'a
Baskıya karşı 1 Mayıs'ta alanlara
Kirli "seçim oyunu"
Hapishaneler ölüm kampı
1 Mayıs hazırlık etkinlikleri
1 Mayıs ve gençlik mücadelesi
Burs ve krediler
Kadın cinayetlerine teşvik
NATO: Bir saldırı, savaş ve iç savaş örgütü / 3
Hüseyin Sancar'ı saygıyla anıyoruz...
Ernst Thälmann
NATO ABD'nin savaş politikasını onayladı
Emperyalist savaş suçları
Avrupa'nın Afganistan'ı Ukrayna
"Liepzig ihanet davası"!..
"Leopard 1" Tankları Ukrayna yolunda
Dünya işçi-emekçi eylemlerinden...
Fransa'da Grev filmi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Burs ve krediler de tehdit aracı!

 

Dinci-faşist rejim her türlü toplumsal tepki karşısında saldırı, baskı ve tehdide başvuruyor. Saraya biat etmeyenlerle sadece şiddet diliyle iletişim kuruyor.

Öte yandan, AKP-MHP koalisyonunun politikalarıyla daha da derinleşen ekonomik, sosyal ve siyasal krizler toplumun geniş kesimlerinin yaşamını çekilemez hale getirmiş bulunuyor.

Toplumun ileri kesimleri krizin faturasını ödememek adına bir dizi eylemli direnişler örgütlediler. Bu eylemlerin en dinamik kesimini ise gençlik oluşturuyor. Toplumsal sorunlarda, haklarına, özgürlüğüne ve geleceğine yönelik bir dizi saldırıda sokakları dolduran gençlik gözaltılar, tutuklamalar ve baskılarla sindirilmeye çalışılıyor.

Gençlik eğitim, barınma, beslenme ve ulaşım gibi en temel insani haklarını bir meta olarak satın almak zorunda bırakılıyor. Temel sosyal hizmetleri özelleştirenler, öğrencileri burs alarak veya çalışarak okumak zorunda bırakıyor.

Gençliğin birçok hakkını gasp eden AKP-MHP rejimi, burs ve kredileri de bir tehdit aracı olarak kullanıyor. Rejime biat etmeyen gençlerin burs veya kredileri keyfi bir şekilde kesilebiliyor. Son dönemde, Boğaziçi direnişinde eyleme katıldıkları için 100’ü aşkın öğrencinin, barınma haklarına ulaşamadıkları için Ankara’ya gitmek isterken gözaltına alınan öğrencilerin, Ankara Üniversitesi›nde ekonomik kriz gündemli forum yapmaları engellenen öğrencilerin, 8 Martlar’a katılan öğrencilerin bursları dinci-faşist rejimin şefi Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla kesildi.

Bursların kesilmesine, 2008 yılında yönetmelikten çıkarılmış KYK yönetmeliğinin 11/h maddesi gerekçe gösteriliyor ve gerekçeler şöyle sıralanıyor: “öğrenim görmekte olduğu öğretim kurumlarında, eklentilerinde, kalmakta olduğu yurtta, öğretim kurumu veya barındığı yurdun dışında, münferiden veya topluca her ne şekilde olur ise olsun anarşi ve terör olaylarına karışan, öğrenim özgürlüğünü ihlal edici (direniş, boykot, işgal, yazı yazma, resim yapma, slogan atma vs.) davranışlarda bulunan bu fiillere eksik veya tam teşebbüste bulunanlar...” Güya bu maddeyi yürürlükten kaldıran saray rejimi, aynı maddeye dayanarak öğrencilerin burs/kredi haklarını gasp ediyor.

11/h maddesi iptal edilmiş olmasına rağmen farklı bir yönetmeliğin içine yerleştirilip pervasızca kullanılıyor. Bu uygulamanın bizzat AKP şefi eliyle uygulamaya konulması ise, saray rejiminin gençliğe düşman yüzünü gözler önüne seriyor.

Hakları, özgürlükleri ve gelecekleri için mücadele eden öğrencilerin burs ve kredilerinin kesilmesi saldırısı, rejimin zıvanadan çıkışının somut göstergelerinden biridir. Saray rejimi gözaltı, tutuklama, hapsetme saldırılarına ek olarak burs/kredi kesme saldırısını eklemiştir.

Dinci-faşist rejimin hedefi toplumun dinamik kesimi olan gençliği gözaltılar, tutuklamalar ve baskılarla kuşatma altına alıp soluk alamaz duruma düşürmektir. Baskıyı yoğunlaştırıp, Boğaziçi’nde olduğu gibi buna karşı direnenleri terörist ilan edenler, gençliğin haklı ve meşru mücadelelerini lekelemeye çalışıyorlar.

Dinci-faşist rejimin baskıcı kuşatmasına boyun eğmeyen gençliğin yükselttiği mücadelenin önünün kesilememesi, gerici saldırganlığın nafile olduğuna işaret ediyor. Gençlik hakları, özgürlüğü ve geleceği için mücadele etmeye kararlı olduğunu gösteriyor.

 

 

Boğaziçi Üniversitesi’nde sefalet ücreti!

 

Geçetiğimiz yıl gençliğin direnişine sahne olan Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum yönetimi, kısmi zamanlı çalışan öğrencilere sefalet ücretini reva görüyor. Sarayın aparatı TÜİK bile enflasyon oranını yüzde 61.14 olarak açıklarken, bağımsız kuruluşlar ise gerçek oranın en az iki katı olduğunu hesapladılar. Buna rağmen Boğaziçi Üniversitesi’nde kısmi zamanlı çalışan öğrencilerin saat ücretleri 13 TL’den 17 TL’ye çıkarıldı. Yani açlık sınırının altına düşen asgari ücretten de düşük bir saat ücret reva görülüyor öğrencilere.

Parasız eğitim hakkının rafa kaldırıldığı bir ortamda, yüzde 35 oranında arttırılan yaz okulu ücretleri de öğrencilerin sırtına yıkılmaya başlandı. Çalışan öğrencileri sömüren kayyum rektörlük, “yaz okulu ücreti” adı altında da öğrencilerden para sızdırıyor.

Öğrencilere dayatılan sefalet koşullarının bir de yasal boyutu var. Zira ilgili yönetmeliğe göre çalışan öğrencilere verilebilecek en yüksek saat ücreti 22 liradır. Yani açlık sınırı altında kalan asgari ücretten daha yüksek bir kısmi zamanlı çalışma ücreti kanunen dahi mümkün değil. Bu meselenin kayyum bürokrasisiyle sınırlı kalmadığı, sermaye devletinin ve ilgili bakanlığın da bu suçun ortağı olduğunu vurgulamak gerekiyor. Bu prangayı ancak sınıf mücadelesi ile gençlik hareketinin buluştuğu zeminde yaratılacak mevzi direnişler kırabilecektir.

Bunun dışında AKP-MHP iktidarının kayyumlar aracılığıyla kampüslerdeki dinci-gerici uygulamaları boyutlandırdığını da vurgulamak gerekiyor. Karma yurtların kaldırılması ile başlayan bu saldırı dalgası zamanla kampüslerde akşam saatlerinden itibaren açık olan tüm ortak alanlara taşındı.

Daha öncesinde Boğaziçi Üniversitesi’nde Yabancı Diller Yüksekokulu binasında kazanımla sonuçlanan bir işgal eylemi gerçekleştirilmişti. Geçtiğimiz günlerde de kütüphanelerin 22:00’de kapanmasını öngören düzenlemeye karşı Boğaziçi öğrencileri bir masa açarak imza kampanyası düzenledi ve “Kütüphaneden çıkmıyoruz” şiarıyla eylem çağrısında bulundu.

Boğaziçi kayyumluğu öğrencilerin haklı tepkisinden çekinmiş olacak ki bahsi geçen eylemden saatler öncesinde kütüphanenin 7/24 açık olacağını açıkladı. Böylelikle öğrenciler, hakları ve özgürlükleri için mücadele ederek üniversite yönetimine geri adım attırmış oldular. Bu sorunlar üzerine üniversitemizde kısmi zamanlı çalışan iki arkadaşımızın kısaca görüşlerini aldık.

Kısmi zamanlı çalışan öğrenciler anlatıyor:

* “SineBU’da kısmi zamanlı çalışmaktayım. Ortak alanımız olan Lounge alanı pandemi bahanesiyle kapatıldı. Hem kulüp etkinliklerinin yapıldığı hem de film aralarında öğrencilerin buluşabildiği, dergi okuyup sohbet edebildiği alanlardan birisi daha gasp edildi. Hem ülke çapında hem de kampüslerimizde pandemi gerekçe gösterilerek yasaklanan, kısıtlanan pek çok alan var.

Daha beş yıl öncesinde karma yurtlara dönük saldırılar, bugün öğrencilerin karma biçimde barınabileceği hiçbir alan bırakılmaması noktasına vardırıldı. Bunun bir örneğini müzikli mekânların belirli bir saatten sonra kısıtlanmasında görüyorsak, bir örneğini de kampüslerimizde görmekteyiz.”

***

* “Çok daha ağır koşullarda ve yorucu işlerde çalışan, emeğinin karşılığını alamayan öğrenci arkadaşlarımız var. Harcanan emeğe göre departmanlarda ücret ayrımlarına gidilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Kısmi zamanlı öğrenciler olarak bir irade örgütlememiz gerektiğini düşünüyorum. Tek başıma bunu başlatacak bir gücü kendimde görmüyorum ancak böyle bir hareket her koşulda eylemsizlikten iyi olacaktır. Böylesi bir hareket başlatılırsa kendi adıma gerekli desteği de verebileceğimi düşünüyorum.”

Boğaziçi Üniversitesi’nden bir DGB’li