İçindekiler:

18 Haziran 2021
Sayı: KB 2021/Özel-23

Faşizme karşı omuz omuza!
HDP binasına saldırı: Deniz Poyraz katledildi!
“Denizler ölmez!”
Katil devlet hesap verecek!
Biden-Erdoğan görüşmesi
AKP iktidarı kandan ve ölümden besleniyor
AKP-MHP rejimi kadına yönelik şiddeti teşvik ediyor
Sinbo’da direniş okulu: “İstanbul Sözleşmesi”
MİB MYK: Harekete geçelim, örgütlenelim!
Burjuva devrimleri, cumhuriyet ve “piyasa” H. Fırat
Küba ambargosu pandemiyle mücadeleyi sekteye uğratıyor
G7: Çin karşıtı ekseni güçlendirme çabası
NATO zirvesi: Rus-Çin düşmanlığı
Savaş ve suç örgütünün zirvesinden yansıyanlar
Putin ve Biden’ın Cenevre zirvesi
Gençliğin tek seçeneği mücadele!...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sinbo’da “İstanbul Sözleşmesi” gündemli direniş okulu

“Saldırılara karşı topyekûn mücadele!”

 

Kod 29’un kaldırılması talebi ile 144 gündür direnen TOMİS üyesi Dilbent Türker, direniş okullarını da sürdürüyor. Direniş okullarının 23’üncüsü İşçi Emekçi Kadın Komisyonları’nın (İEKK) sunumu ile “İstanbul Sözleşmesi” gündemli yapıldı.

İEKK temsilcisi konuşmasına İzmir’de HDP’ye yönelik gerçekleşen saldırıda katledilen Deniz Poyraz’a değinerek başladı. Saldırıya ilişkin “Bu saldırı İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararından bağımsız değil. Bu düzenin her yanından çürümüşlük akıyor. Bu saldırının bizzat İçişleri Bakanı tarafından kışkırtıldığını biliyoruz” dedi.

“Sözleşmeden çekilme kararı sadece kadınları ilgilendirmiyor”

Konuşmasının devamında sermaye düzeninin her yanından çürüdüğünün altını çizen İEKK temsilcisi “Bu çürüyen düzende işçi ve emekçi kadınlar olarak pek çok saldırı ile karşı karşıyayız. Bu düzen içinde bize yaşam hakkı dahi tanınmak istenmiyor. İktidar bir yandan daha çok sömürecek yasaları çıkarırken diğer yandan şiddeti körüklüyor. Kadınlara yönelik saldırıları yasal düzenlemelerle tamamlıyor. İstanbul Sözleşmesi de bu saldırıları tamamlayan yasal adımlardan sadece biri” dedi. 

Sözleşmenin kadın mücadelesinin basıncıyla burjuva devletler tarafından imzalandığına dikkat çekerek şunları ifade etti:

“Sözleşmeden çekilme kararı sadece kadınları ilgilendirmiyor. İktidarın politikalarını bütünlüğü içinde değerlendirmemiz gerekiyor. Bu saldırıyı püskürtebilmek için mücadeleyi bu bakışla ele almalıyız. AKP-MHP iktidarı kadınlardan duydukları korku ile uzun zamandır bu adımı atamıyordu. Kendi tabanının desteğini alabilmek adına da 21 Mart’ta İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini duyurdu. Bunun üzerine kitlesel eylemler yapıldı. Bu süreçte iktidar pandemiyi bir kez daha fırsata çevirerek sokağa çıkma yasaklarını getirdi.”

“Saldırıyı püskürtmenin tek yolu sokakta verilecek mücadele”

19 Haziran’da yapılacak çağrıya kulak vermek gerektiğinin altını çizen İEKK temsilcisi şunları ifade etti:

“Saldırıyı püskürtmenin tek yolu iktidarın keyfi uygulamalarına karşı sokakta verilecek mücadeledir. Bu saldırının püskürtülmesi de topluma işçi ve emekçilere umut verecektir. Kadınların öncülük yaptığı bu mücadeleye tüm işçi ve emekçiler, ezilenler destek vermeli, hayatı durdurmalı ve ses çıkarmalı. Böylelikle kadına yönelik şiddeti nasıl sonlandırabileceğimizi de bu mücadele ile görebiliriz. Hem yasaları koruyabilmek hem de uygulayabilmek için sokağa çıkmamız, mücadele etmemiz gerekiyor.”

İEKK temsilcisi şu şekilde devam etti:

“Sınıf hareketinin güçlenmesi, kadına yönelik bir dizi saldırının püskürtülmesi açısından önemli bir yerde durduruyor. Biz işçi emekçi kadınlar bir yandan sokaklarda, eylemlerde olurken diğer yandan fabrikalarda birliklerimizi oluşturmalı ve örgütlenmeliyiz. Aynı Sinbo’da Dilbent’in, SML’de Seçil ve Derya’nın yaptığı gibi. Biz İEKK olarak hem 19 Haziran’a hem de 1 Temmuz’a çağrımızı yineleyelim. Taciz, mobbing ve şiddete karşı sokaklarda olacağız.”

“Saldırganlar patronlardan ve iktidardan güç alıyorlar”

Ardından söz alan TOMİS direnişçisi Dilbent Türker şunları ifade etti:

“Toplumdaki saldırılar birbiriyle bağlantılı. İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, kadına yönelik şiddetin artması, fabrika önünde saldırıya uğramamız bağlantılı. Onlar patronlardan güç alıyor, sözleşmeyi iptal etmek isteyenlerden güç alıyor. Biz kadınların rüzgarı tersine çevirmek için mücadele etmekten başka bir şeyi yok. Sermaye ve onun iktidarına karşı topyekûn mücadele etmeliyiz.”

“Kadınların verdikleri mücadeleden kaynaklı 6284 var”

Bir kadın işçi söz alarak iktidarın ikiyüzlü tutumuna değindi ve şunları ifade etti:

“6284 nolu kanunun uygulanabileceğini düşünmek aslında kadın mücadelesini pasifize ediyor. Kadınların verdikleri mücadeleden kaynaklı bu yasa var. Zaten işe yaramayan yasanın kaldırılması neyi değiştirecek? Aslında hiçbir şey değişmeyecek. Kadınların yaşadığı sorunu temelde çözemeyecek. Ama bu sözleşme için mücadele etmek bizim için bir kazanımdır.”

“Düzeni yıkana dek mücadele”

Yasaların sınırları ve mücadelenin anlamı üzerine sohbet edilerek şunlar ifade edildi:

“Gerçek anlamıyla sömürünün, şiddetin, kadın katliamlarının son bulduğu bir düzeni yaratma mücadelesi vermeliyiz. İşçi ve emekçi kadınların da bu mücadelede ön saflarda yer alması. Haklarımız ve geleceğimiz için mücadele etmeli ama bu mücadeleyi de bu düzeni yıkana dek sürdürmeliyiz.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

 

SML direnişçileri: “Faşizme geçit yok!”

 

SML Etiket’te işlerin azaldığı gerekçesi ile işten çıkarılan ve direnişe geçen DEV TEKSTİL üyesi işçiler 5 aya yakındır direniyor.

HDP İzmir İl Örgütü’nde gerçekleşen silahlı saldırı ve Deniz Poyraz’ın katledilmesine ilişkin İkitelli’de yapılan eyleme katılan direnişçiler şunları ifade etti:

“Bizler SML Etiket önünde direnen kadın işçiler olarak 136 gündür fabrika önünde direniyor ve mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu süreç boyunca baskı, mobing, şiddet ve gözaltılarla karşılaştık. Ama bu saldırıların hiç birisine boyun eğmedik. Kararlılığımızdan, irademizden aldığımız güçle hareket ediyoruz. Biz işçi ve emekçi kadınlar işyerlerinde, sokaklarda, yaşamın her alanında AKP ve MHP iktidarının uygulamış olduğu politikalar sonucunda tacize, tecavüze ve katledilmeyle karşı karşıya kalıyoruz.

Dün İzmir’de HDP üyesi bir kadın arkadaşımız haince katledildi. Bu katledilmenin sorumlusu AKP ve MHP iktidarıdır. Faşist çeteler gücünü iktidardan alarak hareket ediyorlar ve bunun sonucunda katliamlar gerçekleştiriyorlar. Kürt halkına ve emekçilerine dönük katliamlar son bulmalıdır. Bizler ‘yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği’ demeye devam edeceğiz. Bu saldırıların karşısında da birlik ve dayanışma içerisinde örgütlü bir şekilde duracağız. Meydanlarda, alanlarda ‘faşizme karşı omuz omuza demeye’ devam edeceğiz.

Direnişimiz boyunca bizlerin yanında dayanışma içerisinde olan Halkların Demokratik Partisi yalnız değildir.

Hayatını kaybeden arkadaşımızın ailesine ve Halkların Demokratik Partisi’ne baş sağlığı diliyoruz.

Faşizme geçit yok!

Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği!