İçindekiler:

4 Haziran 2021
Sayı: KB 2021/Özel-21

Kirli savaşların hesabını emekçiler soracak!
Kudurgan tehditlerin örtemediği acizlik
Suriye’de işlenen savaş suçları
AKP’den askerlere yargı zırhı
Yoksullaştıran büyüme
Rant ve talana geçit vermeyelim!
“Karanlık gider, Gezi kalır”
Sinbo’da “15-16 Haziran” direniş okulu
İşçiler grev ve eylemlerle haklarını arıyor
Tarihsel TKP’nin Kadrocu inkârı / 3 - H. Fırat
İEKK: İstanbul Sözleşmesi’nin iptali...
Emekçi kadının en güçlü silahı...
Filistin Direnişi ve kadınlar
Suriye’de seçimler ve yankıları
Belarus ve devletlerin hava korsanlığı
Emperyalistlerin soykırım riyakarlığı
Eğitim yapboz, öğrenciler kobay!
Boğaziçi’nde direniş 150 günü geride bıraktı…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Belarus’a indirilen uçak ve
devletlerin hava korsanlığı

 

20 Mayıs Pazar günü Yunanistan’dan Litvanya’ya giden Ryanair havayoluna ait bir yolcu uçağının, Belarus (Beyaz Rusya) hava sahasına girdikten sonra, “bomba ihbarı” gerekçesi ile başkent Minsk’e inmeye zorlandığı iddia edildi. İddiaları yalanlayan Belarus, “Ryanair pilotları, bomba ihbarı olduğu için iniş izni istediler ve verildi” diyerek, Ryanair pilotları ile iniş kulesi arasında geçen telsiz konuşmalarını yayınladı.

Minsk’e inen uçakta bulunan Belarus vatandaşı Roman Protasevich, “Hakkında yakalama kararı var” denilerek, gözaltına alındı. ABD ve Avrupa’nın ısrarla “muhalif gazeteci” olduğunu iddia ettiği, oysa faşist bir paramiliter grubun mensubu olduğu, savaşlarda üniformalı-silahlı milis olarak yer aldığı kendi paylaşımlarında da açıkça görülen Roman Protasevich’in tutuklanması uçağın zorla indirildiği iddiasına delil olarak gösterildi.

ABD ve Batı, sanki öncesinde böyle hiçbir şey yaşanmamış gibi, “Bu hava korsanlığıdır, hukuksuzluktur, orman kanunudur” minvalinde açıklamalarla mangalda kül bırakmadılar. Oysa yakın tarihte pek çok defa farklı gerekçelerle farklı kişiler, hatta devlet başkanları hedef alınarak, uçaklar yere indirilmiş, söz konusu kişiler ya tutuklanmış veya adli işleme tabi tutulmuşlardır.

1944 yılında kabul edilen ve literatüre “Şikago Sözleşmesi” olarak geçen uluslararası anlaşmada, “Resmi devlet uçakları zorla indirilemez” deniyor. Buna rağmen, 3 Temmuz 2013’te Moskova’dan dönmekte olan Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales’in uçağı, ABD’li eski CIA ajanı ve itirafçı Edward Snowden’ın uçakta olduğu iddiası ile zorla Viyana’ya indirildi. Ancak Snowden uçakta değildi.

Ekim 1985’te, “bir İtalyan gemisini kaçırma olayına karıştıkları” iddia edilen 4 Filistinli Mısır’a ait bir ticari havayolu ile yolculuk ederlerken, uçak ABD’nin hava korsanlığı sonucu İtalya’daki ABD üssüne zorla indirildi. Akabinde dört Filistinli İtalya’da uzun süreli hapis cezalarına çarptırıldılar.

Ekim 1956’da Fransa işgaline karşı bağımsızlık mücadelesi yürüten Cezayirli Ulusal Kurtuluş Cephesi üyelerinin Fas’tan Tunus’a gitmek için bindikleri uçak Fransa’nın hava korsanlığı ile yere indirildi. Söz konusu kişiler tutuklandılar ve Paris’te bir hapishaneye konuldular. Tutuklulardan Ahmed Ben Bella, Cezayir bağımsızlığını elde ettikten sonra ülkesine döndü ve bağımsız Cezayir’in ilk cumhurbaşkanı oldu.

Bugün Roman Protasevich’in Belarus’ta tutuklanması nedeniyle mangalda kül bırakmayanların, bütün bu devlet korsanlıklarıyla ilgili bir sözleri yok. Zira hava korsanlıklarının hasını bizzat kendileri icra etmişlerdir.

Roman Protasevich kimdir?

Belarus’ta tutuklanan “muhalif gazeteci”nin Ukrayna’da faşist “Azov Taburu”nda Rusya’ya karşı savaştığı ve Ukrayna Dışişleri Bakanlığı tarafından devlet protokolü ile karşılandığı ve ağırlandığı artık inkar edilemez bir gerçek.

Roman Protasevich, Batı medyasının çizmeye çalıştığı “muhalif gazeteci, özgürlük savaşçısı” vs. profilinden çok uzak, karanlık bir zat. Belaruslu yetkililer Protasevich’in “2014-15’te Donbass’ta terörist ve paralı asker Neonazi grubu ‘Azov Taburu’ içinde yer aldığını ve savaş suçu işlediğini” iddia ediyorlar. Ukrayna da Roman Protasevich’in “Azov Taburu” ile bağlantısına ve içinde çalışmış olduğuna itiraz etmiyor zaten.

Azov’un eski başkanı Andrei Bilezkij, “Roman Protasevich bizim saflarımızda Ukrayna’nın işgaline karşı savaştı” diyerek, tüm spekülatif açıklama ve yorumları boşa çıkardı.

ABD ve Avrupa’nın emrine amade bir piyon

Avrupa ve ABD Roman Protasevich’i “muhalif gazeteci” diye lanse edip, Belarus ve Rusya’yı hedef tahtasında tutuyor. Belarus’a ambargo uygulama da dahil çeşitli baskı senaryoları manşetlerden inmiyor. ABD ve Avrupalı emperyalist güçlerin emrine amade Roman Protasevich’in çakma gazeteci kimliği de burada kendini ele veriyor.

Protasevich’in Prag’da yayın yapan ABD yanlısı Liberty Radyosu için Donbass’ta gazetecilik yaptığı iddia ediliyor. Rusya ve muhalif Ukrayna medyası ise, Protasevich’in Azov Taburu’nun hizmetinde aktif olduğunu belgeleyen görüntüler yayınladı. Bu görüntülerden birinde “muhalif gazeteci” tam teçhizatlı askeri üniforma ile poz veriyor. Bu görüntü Azov Taburu’nun propaganda yayın organı olan Siyah Güneş’in 2015 tarihli kapak sayısında yer alıyor. Bu gazete, Neonazizm’i öven makaleler ve cinsiyetçi propagandalarla dolu.

ABD Kongresi, 2015 yılında faşist yönelimi nedeniyle Azov Taburu’na ABD desteğini yasaklamış olsa da Roman Protasevich’in “yeteneği” keşfediliyor ve bu “yeteneği” teşvik etmek için, Protasevich burslarla ödüllendiriyor. Ve bu “yetenek” 2018’de ABD Dışişleri Bakanlığı’nda ağırlanıyor.

Belarus, Rusya ve Ukrayna sosyal medyasında Protasevich’in ağır makineli silahlarla donanmış şekilde, Azov Taburu’ndan benzerleri ile boy boy çıkan görüntüleri, “muhalif gazeteci” kimliğini yeteri açıklıkla belgeliyor. “Muhalif gazeteci” Protasevich’in Belarus’ta aşırı milliyetçi faşist örgütlerle bağlantılı olduğu da inkar edilemez açıklıkla ortada duruyor. Tüm bu belgeler ve bulgular Protasevich’in masum bir “muhalif gazeteci” olmadığını, ABD ve Avrupa’nın emrine amade bir Neonazi olduğunu tartışmasız şekilde doğruluyor.

ABD ve Avrupa’nın tekelci medyası bu gerçekler karşısında ancak, “Bunun yaşananlarla (uçak indirme) bir ilgisi yok” diyerek görüntüyü kurtarmaya çalışıyor.

Şüphesiz ki devletlerin hava korsanlığı ne hoş karşılanabilir ne de kabul edilebilir. Fakat her şey bir yana, emperyalistlerin kendi imzalarını taşıyan Şikago Sözleşmesi’ni sık sık çiğneyip, bugün mangalda kül bırakmamaları ikiyüzlülük ve sahtekarlıktan başka bir şey değildir.