İçindekiler:

9 Nisan 2021
Sayı: KB 2021/Özel-14

Karadeniz’de gerilim ve Montrö tartışmaları
Düzen muhalefetinin “zevzekliği”!
Montrö tartışmalarının gerisinde ne var?
ABD emperyalizmine yaranmaya çalışıyorlar!
Yitirilen, Meclis’in kandırma işlevidir
BDSP: 1 Mayıs’ı yasağına geçit vermeyelim!
Keyfi yasaklara geçit vermeyelim!
Krizin faturasına karşı
1 Mayıs’a, mücadeleye!
1 Mayıs’ta alanlara!
Kapitalist barbarlığa karşı 1 Mayıs’a!
Kemalist diktatörlük ve TKP - Şefik Hüsnü
Davaya adanmış bütün bir yaşam...
Kadınlar sokakları terk etmiyor…
DLB: Örgütlü mücadele!
Uzaktan eğitime ODTÜ öğrencileri de uzak!
Emperyalist blokun Ukrayna provokasyonu
Biden yönetimi Filistin sorununu mu çözecek?
Kapitalizmin aşısı, aşının kapitalizmi
Ekim Devrimi’ne sonsuz inançla bağlı bir şair
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Ekim Devrimi’ne sonsuz inançla bağlı bir şair:

Vladimir Mayakovski

 

“Birey!

ne saçma şey!

bireyin sesi hafiftir, cıvıltıdan bile.

kim işitir onu?

karısı mı?

belki.

tabii o da,

çarşıda değilse.

Parti!

milyonlarca sesin oluşturduğu

bir kasırgadır bu!”

Bu yıl 20. yüzyılın en büyük şairlerin biri olarak anılan Vladimir Mayakovski’nin 91. ölüm yıldönümü. 36 yıllık kısa yaşamından geriye yüzyıllar boyu yaşayacak nice şiirler bıraktı Mayakovski.

1893 yılında Gürcistan’ın Bağdadi kentinde doğdu Mayakovski. Orman işçisi bir babası ve iki de kız kardeşi vardı. Ailesi ile 1900 yılında Kutais kentine taşınması ile burada liseye başladı. Aynı dönem Mayakovski’nin politikayla da tanışma dönemidir. Moskova’ya gizlice giden kız kardeşi onu devrim düşüncesi ile tanıştıracak olan bazı belgeleri okumasını sağlayacaktır. Artık yaşadığı küçük kentte, Bolşevik Parti’nin eylem merkezlerinden biri haline gelmiştir.

Mayakovski henüz 12 yaşında iken, 1905 Devrimi döneminde Çarlığa karşı kitlesel eylemlere katılır. 15 yaşındayken Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ne üye olur. 1906 yılında babasının ölümünün ardından ailece Moskova’ya göç ederler ve orada yoksul bir yaşam karşılar onları. Şair Moskova’da siyaset ile daha yoğun olarak ilgilenmeye başlar. Okul yıllarındaki başarıları burada gittikçe düşer, çünkü fikirsel anlamda Marksizm ile ilgilenmek onun daha çok ilgisini çekmeye başlamıştır. Okuldan atılmasının hemen ardından 1908-1909 yılları arasında iki kere tutuklanır. Tutuklanmadan hemen önce ilk şiir denemelerini yazmaya başlamıştır Mayakovski. Tutsaklık dönemlerini de yazarak üretmeye adayacaktır. Tutukluluk yıllarından sonra Moskova Resim ve Heykel Okulu’na kaydolur. Burada ortaya koyduğu halktan yana çalışmaları ile diğerlerinin arasından sıyrılır. 1911 yılında modern sanatın ve toplumsal hareketin bir savunuculuğu olan Futurist (Gelecekçilik) harekete dahil olur. Sanatı ile gelecekteki özgür ve sınıfsız toplumu muştular. Bu yıllarda tiyatro alanında da üretimler gerçekleştirir. St. Petersburg sokaklarında oyunlar sahnelemeye başlar. Polislerin gözü tekrardan Mayakovski’ye çevrilir.

“Sokaklar fırçamız, alanlar paletimizdir”

1917 Ekim Devrimi, tam da Mayakovski’nin savunduğu “geleceğin” önünü açan, özgür sanatın icra edilebileceği bir toplumun yaratılmasında atılmış en büyük adımdır. Devrimi büyük bir coşku ve bağlılık ile karşılar ve hemen kollarını sıvar. Devrimin politik tarafının yanı sıra eski sanat anlayışının da kökten yıkılması gerektiğini savunur ve LEF’i (Sol Sanat Cephesi) kurar. Devrimin ardından başlayan iç savaş döneminde SSCB’nin her yerinde duvarlara, direklere ve binalara asılan propaganda afişleri onun fırçasından çıkmaya başlar.

“Şu yaşamda

en kolay iştir ölmek

Asıl güç olan

yepyeni bir yaşama

başlamak.”

Mayakovski, 1925 yılında yakın arkadaşı Sergey Yasenin’in, Leningrad’da bir otelde intihar ettiğini öğrenir. Yasenin’in cesedinin yanında, intiharından bir gün önce bileklerini kesip kendi kanıyla Mayakovski’ye yazdığı veda şiiri de bulunur. Bu durum Mayakovski’yi çok etkiler ve ardından “Sergey Yasenin’e” ithafen bir şiiri kaleme alır. Ancak bundan 5 yıl sonra 1930 yılında Vladimir Mayakovski de intihar ederek yaşamını sonlandırır.

“Şahin gözler hiç şaşar mı?

Eski dünya bizi yıkar mı?

Çökün dünyanın gırtlağına

Güçlü proleter kollarınızla!

Nasıl da cesur atılırlar kavgaya!

Bayraklarını dalgalandıra dalgalandıra!

Hey kim kaçmaya yelteniyor sağa?

Sola, sola, sola, ileri!”

Vladimir Mayakovski, sosyalist devrimi daha da ileriye taşımak için sanatı ile yoğun bir emek sarf etti. Yeni bir toplumsal kültür yaratmak ve sanatı kitlelere mal edebilmek için “sokakları fırça, alanları palet” olarak kullandı. Ayrıca Halk Eğitim Komiserliği’nde de görev aldı. 1925’te Komsomol Merkez Komitesi’nin çocuk teşkilatı olan Pioner’in yayın organı olarak çıkarılan Pionerskaya Pravda adlı çocuk gazetesinin kurucuları arasında da yer aldı.

Vladimir Mayakovski, hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak kadar Ekim Devrimi’ne sonsuz bir inançla bağlıydı. Bu inancını şimdilerde “Ekim Destanı” ve “Lenin Destanı” isimleri ile kitaplaştırılmış onlarca sayfalık devrime övgü dolu dizelerinden oluşan şiir kitaplarından açıklıkla görebiliriz. Vladimir Mayakovski’yi 91. ölüm yıldönümünde saygı ile anıyoruz...

M. Nevra

 

 

 

 

 

Türkiye’nin binde 4’ü hapiste

 

Avrupa Konseyi, 2020 yılı ceza istatistikleri raporunu yayınladı. Rapora göre Avrupa Konseyi üyesi 47 ülke arasında Türkiye en yüksek mahpus oranına sahip ülke oldu. Türkiye’de ülke nüfusunun yaklaşık binde 4’ü hapiste.

2020 yılının ocak ayında 51 hapishaneden toplanan verilerle hazırlanan rapora göre Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde toplam 1 milyon 528 bin 343 kişi hapiste tutuluyor.

Raporda verilen istatistiklere göre tutuklu ve hükümlülerin 87 bin 367’i kadın (yaklaşık yüzde 5). Hapistekilerin ortalama yaşı ise 36.

Türkiye başlarda

Raporda, ülkelere göre mahpus sayıları şöyle: Konsey üyesi ülkelerin hapishanelerinde en fazla tutuklu ve hükümlü bulunan ülke 519 bin 618 kişi ile Rusya. İkinci sırada 297 bin 19 kişi ile Türkiye bulunurken Birleşik Krallık’ta 91 bin 870, Polonya’da 74 bin 130, Fransa’da 70 bin 651, Almanya’da 63 bin 399, İtalya’da 60 bin 971, İspanya’da 58 bin 372, Ukrayna’da 52 bin 609 kişi hapiste tutuluyor.

Tutuklu sayısında Rusya’nın ardından gelen Türkiye, tutuklu gazeteci sayısında ise ilk sırada yer alıyor. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) tarafından yayımlanan rapora göre en az 67 medya çalışanı ülkede cezaevinde. Ayrıca Türkiye, annesiyle cezaevine giren çocuk sayısında da 803 ile ilk sırada yer alıyor.