İçindekiler:

9 Nisan 2021
Sayı: KB 2021/Özel-14

Karadeniz’de gerilim ve Montrö tartışmaları
Düzen muhalefetinin “zevzekliği”!
Montrö tartışmalarının gerisinde ne var?
ABD emperyalizmine yaranmaya çalışıyorlar!
Yitirilen, Meclis’in kandırma işlevidir
BDSP: 1 Mayıs’ı yasağına geçit vermeyelim!
Keyfi yasaklara geçit vermeyelim!
Krizin faturasına karşı
1 Mayıs’a, mücadeleye!
1 Mayıs’ta alanlara!
Kapitalist barbarlığa karşı 1 Mayıs’a!
Kemalist diktatörlük ve TKP - Şefik Hüsnü
Davaya adanmış bütün bir yaşam...
Kadınlar sokakları terk etmiyor…
DLB: Örgütlü mücadele!
Uzaktan eğitime ODTÜ öğrencileri de uzak!
Emperyalist blokun Ukrayna provokasyonu
Biden yönetimi Filistin sorununu mu çözecek?
Kapitalizmin aşısı, aşının kapitalizmi
Ekim Devrimi’ne sonsuz inançla bağlı bir şair
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

ABD, AB ve NATO emperyalist blokunun
Ukrayna provokasyonu

D. Meriç

 

Emperyalist güçler arasındaki gerilim, ABD emperyalizminin izlediği Çin ve Rusya’yı kuşatma politikasından dolayı yükseliyor. Hint-Pasifik bölgesi ve Karadeniz’de yeni provokasyonları kışkırtan Biden yönetimi hem Çin’e karşı Güney Kore, Japonya, Hindistan üzerinden Asya NATO’su adı altında bir saldırı bloku oluşturmaya çalışıyor hem Karadeniz’de askeri yığınak yaparak Rusya’ya karşı saldırganlığı arttırıyor. ABD ile Türkiye’nin Karadeniz’deki ortak tatbikatları, NATO’nun Gürcistan ve Ukrayna ile birlikte yaptıkları ortak tatbikatlar, Dedeağaç Yunanistan ve Romanya’da yapılan askeri yığınaklar bu kuşatmanın örnekleridir. Ukrayna’da yaşanan son gelişmelerle birlikte bütün bunlar, Karadeniz merkezli yeni bir savaş hattı oluşturma çabasının göstergeleridir.

Almanya ve Fransa’nın garantörlüğünü üstlendiği Minsk Anlaşmalarını uygulamayan Vladimir Zelenskiy’nin başında bulunduğu Ukrayna yönetimi, ABD’nin verdiği askeri desteğe yaslanarak Donbass’a saldırı hazırlığı yürütüyor. Bu hazırlıkların bir sonucu olarak geçtiğimiz günlerde Ukrayna ordusu ile Rusya’nın desteklediği Donbass özerk bölgesi güçleri arasındaki gerginlikler belirgin bir şekilde arttı. Batı medyası yaşananları “Rus saldırganlığı” olarak yansıtıyor. Oysa askeri çatışmalar, Rusya ile olası bir savaşta NATO’nun desteğini almayı hesaplayan Ukrayna hükümetinin bir dizi büyük provokasyonu sonucunda ortaya çıktı.

ABD emperyalizminden destek ve direktif alan Kiev yönetimi, Mart başında, Kırım’ı geri almayı hedefleyen bir stratejiyi kabul etti. Büyük bir jeopolitik öneme sahip ve Rusya’nın Karadeniz filosunun deniz üssünün bulunduğu Kırım’ı almaktan söz etmek, ateşe körükle gitmektir. Zira batı kuklası Zelenskiy yönetiminin burayı ele geçirme yönünde atacağı herhangi bir adım, savaş ilanı anlamına gelecektir. Hal böyleyken Vladimir Zelenskiy 25 Mart’ta, Rusya’ya karşı Ukrayna topraklarında yapılacak bir savaşta tüm nüfusu seferber etmeyi planlayan bir genelge yayınladı. Bu tür bir savaşın NATO desteği olmaksızın kazanılamayacağı vurgulanan genelgede, Ukrayna’nın bir an önce NATO’ya dahil edilmesi isteniyor. Bu arada Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı General Ruslan Komçak da Doğu Ukrayna’da Donbass’ı geri almak için olası bir saldırıdan söz etmektedir. Böyle bir saldırının çok sayıda sivil zayiata yol açacağını kabul eden Komc¸ak, “Zelenskiy emir vermek ya da karar almak konusunda her yetkiye sahiptir” diye konuştu.

Bu gelişmeler üzerine ise Rusya, Kırım ve Doğu Ukrayna’da tanksavar füzelerini de içeren askeri yığınaklar yapmaya başladı. Son gelişmelerle ilgili açıklama yapan Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, “Ukrayna, savaşa yol açabilecek provokatif adımlar atıyor” uyarısında bulundu. ABD’yi, savaş koşulları yaratmak için Ukrayna’yı kullanmakla suçlayan Peskov, “batı bizimle savaşa hazırlanıyor” diyerek gelişmelerden duydukları kaygıları dile getirdi. Aynı gün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Ukrayna’daki durumla ilgili görüşmeler gerçekleştirdi.

Gerici Ukrayna rejimine emperyalist bloktan tam destek

ABD hükümetine tavsiyelerde bulunan önemli düşünce kuruluşlarından RAND Corporation 2019 tarihli bir belgesinde, Rusya’yı kendi sınırlarında askeri olarak “aşırı yorulmaya” zorlayan bir strateji önermişti. Bu stratejinin amacı, Putin yönetimini ekonomik ve siyasi olarak zayıflatıp, ABD’nin ana stratejik rakibi Çin’e daha doğrudan odaklanmasına imkan sağlamaktır. Doğu Ukrayna’daki askeri çatışmalar, bu strateji kapsamında kışkırtılmaktadır. Söz konusu belgede şunlar da belirtiliyor: “Ukrayna ordusu zaten Donbass bölgesinde Rusya’ya kan kaybettiriyor. Bölge ülkelerine yönelik olarak daha fazla ABD askeri teçhizatı ve desteği sağlamak, Rusya’nın çatışmaya doğrudan katılımını ve ödediği bedeli artırmasına yol açabilir.” RAND Corporation, Ukrayna’ya nükleer silahların konuşlandırılmasını da öneriyor.

ABD Başkanı Joe Biden’ın, Zelenskiy ile konuşarak Rusya’ya karşı provokatif bir tutum alan Ukrayna’ya “tam destek” sözü vermesi, söz konusu stratejinin uygulamaya konduğuna işaret ediyor. Hafta boyunca Amerikan ve Ukrayna hükümetleri arasında, Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Genelkurmay Başkanı Mark Milley ve Savunma Bakanı Lloyd Austin’in yaptığı en az üç telefon görüşmesi oldu. Tekellerin sağcı gazetesi Wall Street Journal, bu krizi, “Biden yönetimi için bir sınav” olarak tanımladı. Oysa ABD, bugün söz verdiği desteği zaten uzun bir zamandır sürdürmektedir. Son 7 yılda, ABD tarafından Ukrayna ordusuna yüz milyonlarca dolar harcandı ve ABD’li askeri danışmanlar Ukrayna ordusunun eğitiminde büyük bir rol oynuyorlar.

Ek olarak, emperyalist blokun Avrupa cephesi de hızla harekete geçerek Ukrayna yönetimine desteğini ilan etti. AB Dış I·lişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından Twitter hesabından yayınladığı mesajda, “Ukrayna etrafındaki Rus askeri hareketliliğini ciddi endişe ile izliyoruz” ifadesini kullandı ve “AB’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne tereddütsüz desteğini sürdüreceğini” açıkladı. Kervana katılan İngiltere hükümeti de Ukrayna’ya “tam destek” sunacağını açıkladı. İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini desteklediklerini, Ukrayna ordusunun gelişimine verdikleri desteğin de süreceğini belirtti.

ABD ile AB’nin desteğine yaslanan Vladimir Zelenskiy, emperyalist savaş aygıtı NATO’nun şefi Jens Stoltenberg ile telefon görüşmesi yaparak, NATO’dan bir an önce kendilerine kapılarını açmasını talep etti. Zelenskiy, NATO ülkelerinden, Rusya’ya karşı caydırıcılık unsuru olarak Karadeniz’deki askeri varlıklarını güçlendirmesini de istedi. Görüşme ile ilgili açıklama yapan Jens Stoltenberg ise, Ukrayna’ya dayanışma taahhüdünde bulunulduğu ancak askeri destek ihtimalinin gündeme gelmediğini belirtti.

***

Batılı emperyalistlerin kışkırtıcı hamlelerinin ne anlama geldiği doğu Avrupa ülkelerinin yakın tarihine bakıldığında görülecektir. Eski Sovyetler Birliği’nin geniş kaynakları üzerinde tam kontrol sağlamayı hedefleyen ABD ile NATO, 1991’den beri Rusya’yı kuşatabilmek için sınırlarında çok sayıda darbeler düzenledi. “Yeniden yapılanma” adı altında eski Sovyet Cumhuriyetlerinde, özellikle de Ukrayna’daki milliyetçi-gericilik Rusya’ya karşı kışkırtıldı. 2004 ve 2014 yılları arasında Ukrayna’da ırkçı faşist darbeler örgütlenerek faşist çeteler sokaklara salındı. Aynı dönemde Ukrayna Komünist Partisi yasaklandı, üyelerine karşı sürek avı başlatıldı, parti binaları ve sendikalar kundaklanarak ateşe verildi. Yine aynı bildik senaryolarla 2008’de Gürcistan’da düzenlenen darbeyle iktidar dizayn edilmek istendi.

Saldırıların daha da genişletilmesini isteyen ABD’nin eski Avrupa Kuvvetleri Komutanı Emekli Korgeneral Ben Hodges, Karadeniz’de “Rusya’nın sinirleriyle oynama” çağrısında bulunuyor. ABD’li general, Rusya’ya karşı Ukrayna, Gürcistan, Romanya, Bulgaristan, Türkiye ve Moldova’nın birleşerek ortak bir cephe oluşturması için çağrı yapıyor. Yıllardır devam eden bu çok yönlü kuşatmalara karşı direnç gösteren Rusya ise, bölgeye ağır silahlarla donatılmış askeri yığınaklar yaparak boyun eğmeyeceğini ortaya koyuyor.

Ukrayna’nın güneydoğusundaki Donbass’ta yaşanan son gelişmeleri değerlendiren Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, bu bölgede yeni savaş başlatma girişimlerinin Ukrayna’nın yerle bir olmasına yol açabileceğini söyledi. Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski de dahil birc¸ok analist ve siyasetçi tarafından dile getirilen, Batı’nın Ukrayna’ya jeopolitik açıdan baktığına dair hakikatin bir kez daha doğrulandığının altını çizen Lavrov, “Onlara göre Rusya’ya yakın Ukrayna, Rusya’yı büyük yapıyor, Ukrayna’dan uzaklaştırılan Rusya ise küresel bir önem arz etmiyor. Bunu, bu düşünceleri taşıyan kişilerin vicdanına, onların adaletine ve modern Rusya’yı değerlendirme becerilerine havale ediyorum” ifadelerini kullandı.

Kremlin Sözcüsü¨ Peskov ise, “ABD askerlerinin Ukrayna’ya gönderilmesi, Rusya sınırları yakınındaki gerilimin tırmanmasına yol açar. Elbette bu durum, Rus tarafını güvenliğini sağlamaya dönük ek önlemler almak zorunda bırakır” dedi. Bu önlemlerin neler olabileceği sorusu karşısında “Gerekli görülen her önlem” yanıtını veren Peskov, ABD saldırganlığına karşı gerekenlerin yapılacağı mesajını vermiş oluyor.

Emperyalist güçler arasındaki hegemonya çatışması kapsamında yaşanan son gelişmeler, ABD emperyalizminin başını çektiği batı blokunun sefil çıkarları için insanlığı karşı karşıya bıraktığı büyük risklerin ciddiyetini gösteriyor. Ortadoğu’da, Karadeniz’de, Hint-Pasifik’te çatışmaları kışkırtan ABD’nin izlediği politika, emperyalist savaş tehlikesini arttırıyor. Yaşanan gerilimlerin de etkisiyle silahlanma korkunç boyutlara ulaşmıştır. Bu ise, emperyalist savaş riskini büyütüyor. Büyüyen tehlikeleri bertaraf edebilmek ise, ancak işçi sınıfı ile ezilen dünya halklarının omuzlarında yükselecek olan devrimlerle mümkün olacaktır.

 

 

 

 

 

Karadeniz’de gerilim tırmanıyor

 

Amerikan emperyalizminin desteğiyle Donbass bölgesine yönelik operasyon hazırlığı yapan Ukrayna devletine ABD yeni bir hamleyle desteğini göstermeye hazırlanıyor.

CNN International’da yer alan habere göre, Amerika savaş gemilerini önümüzdeki haftalarda Karadeniz’e göndermeyi amaçlıyor.

ABD deniz kuvvetlerinin olağan şartlarda Karadeniz’de bulunduğuna değinilen haberde, Amerikan askeri yetkililerinin “Savaş gemilerinin Karadeniz’e sevk edilmesinin Rusya’ya özel bir mesaj” niteliği taşıyacağı yorumu yer alıyor. Bunun yanı sıra Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne de atıf yapılan haberde, ABD’nin böyle bir hamlesini, boğazları kontrol eden Türkiye’ye 14 gün önceden bildirmesi gerektiği hatırlatılıyor. Haberde, böyle bir bildirim yapılıp yapılmadığının bilinmediği öne sürülüyor. CNN’in haberi, Montrö Sözleşmesi’yle ilgili tartışmaların aciliyetini ve ABD’nin sözleşmeden rahatsızlığını da ayrıca kanıtlıyor.

Rusya’dan “Ukrayna için sonun başlangıcı olur” açıklaması

Ukrayna ve ABD cephesinden atılan adımlardan Rus emperyalizmi de geri kalmıyor. Rusya Savunma Bakanlığı’na bağlı Güney Askeri Bölgesi, çıkarma botları ve topçu savaş gemileri de dahil 10’dan fazla donanma gemisinin “tatbikatlara katılmak üzere” Hazar Denizi’nden Karadeniz’e gönderildiğini açıkladı. Güney Askeri Bölgesi, “Kış tatbikat dönemi kapsamındaki denetimler kapsamında Hazar Filosu’na ait 10’dan fazla çıkarma ve topçu botu ile gemisi, Hazar Denizi’nden Karadeniz’e geçiyor. Gemilerin mürettebatı, Mahaçkale’deki üs noktasından ayrılmadan önce tam kapsamlı eğitimden geçerek denizde çeşitli görevleri yerine getirdi” ifadelerini kullandı. Açıklamada, Hazar Filosu gemilerindeki mürettebatın, Kırım’da bulunan Rusya Karadeniz Filosu’ndaki güçlerle birlikte deniz tatbikatlarına katılacağının altı çizildi.

6 Nisan’da Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu askeri güçlerinin durumuna, tatbikatlara ve savaş hazırlıklarına dair bir açıklama yaptı. Sputnik’te “savaşa hazırlık durumu denetimi” başlığıyla yer alan habere göre, Rusya Ulusal Savunma İdare Merkezi toplantısında konuşan Şoygu, “Rusya Silahlı Kuvvetleri’nin hazırlık planına uygun olarak askeri idare organlarında, bölgelerde ve birliklerde denetimlere başlandı. Askerler, taktik, özel ve iki taraflı tatbikatlar yapmak üzere poligonlarda çalışmalara başladı” ifadelerini kullandı.

Rusya Savunma Bakanlığı, sözde “savaşa hazırlık durumu denetimleri” kapsamında Nisan ayı boyunca 812’si iki taraflı, 101’i poligonda ve 520’si askeri eğitim tesislerinde olmak üzere toplam 4 bin 48 tatbikat yapılacağını duyurdu.

Bakanlık, tatbikatların tüm askeri bölgelerin ve Kuzey Filosu’nun yanı sıra Uzak Kuzey bölgelerinde, Kuril Adaları’nda ve Kamçatka’da yapılacağını ve her türden askeri birliğin tatbikatlara katılacağını vurguladı.

Bakanlık ek olarak, Doğu Askeri Bölgesi’ndeki denetimlerin Genelkurmay Başkanlığı komisyonu tarafından, diğer bölgelerdeki denetimlerin ise bölge komutanlıkları tarafından yapılacağı bilgisini paylaştı.

Taraflar arasında “savaş hazırlığı” yönünde atılan adımlarla gerilim tırmanırken, tehditkar açıklamalara bir yenisi daha eklendi. Rusya Devlet Başkanlığı İdaresi Başkan Yardımcısı Dmitriy Kozak, Donbass’ta büyük askeri faaliyetlerin başlamasının Ukrayna için ‘sonun başlangıcı’ olacağını vurguladı.

NATO’nun tatbikat hazırlığı

Öte yandan, NATO ülkeleri önümüzdeki haftalarda bölgede kapsamlı bir askeri tatbikat gerçekleştirecek. Geçtiğimiz yıl pandemi koşullarında onbinlerce asker ve savaş aygıtıyla ilki yapılan “Defender Europe” tatbikatı bu yıl da 1 Mayıs’ta başlayacak ve Haziran’ın ortasına kadar sürecek.

NATO’nun son yıllardaki en geniş kapsamlı tatbikatlarından biri olacağı söylenen “Defender Europe 21” tatbikatını emperyalist savaş aygıtının şefleri “stratejik önemde” görüyor. NATO ülkelerinin ve Ukrayna’nın yanı sıra Bosna-Hersek, Kosova, Moldavya ve Gürcistan’ın da katılacağı tatbikat, esas olarak Balkanlar ve Karadeniz’i kapsayacak.

Batılı emperyalistlerin Rusya’yı kuşatma/çevreleme politikasının bir parçası olan tatbikat, ABD’nin J. Biden yönetiminin saldırganlığı tırmandıran adımları ve Ukrayna’dan atılan adımlarla birlikte bölgenin yeni bir savaş tehdidiyle karşı karşıya olduğuna işaret ediyor.

AKP-MHP iktidarı da bekasını bu savaşta görüyor

NATO’nun Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti’nin (VJTF) bu dönemki komutasını üstlenen Türk sermaye devleti de ABD ve NATO’nun saldırganlığında “başrol” kapmaya çalışıyor. Batılı emperyalistlere bu kez Karadeniz’de tam hizmet sunmaya aday olan dinci-faşist AKP-MHP iktidarı, bu politikayla aynı zamanda kendi “bekasını” da kurtarmaya çabalıyor.

Dolayısıyla bu savaş ve saldırganlık, Türkiye işçi sınıfını ve emekçi halklarını doğrudan ilgilendiriyor. AKP-MHP iktidarının emekçilere çıkardığı pandemi ve kriz faturası, bu savaş hamleleriyle birlikte daha da ağırlaşacaktır. Yaşamı emekçiler için çekilmez hale getiren iktidarın çıkaracağı yeni faturalara ancak Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri engel olabilir. Bu gelişmelere seyirci kalmak ya da sermayenin ve AKP-MHP rejimin yaydığı yayılmacı/ilhakçı hayallere kapılmak emekçiler için daha büyük bir felaket demektir. Bu savaş hamlesinin önüne geçmenin tek yolu, AKP-MHP iktidarına ve sermaye sınıfına karşı sınıf olarak harekete geçip, işçilerin birliği ve halkların kardeşliği mücadelesini yükseltmektir.