İçindekiler:

19 Mart 2021
Sayı: KB 2021/Özel-11

Newroz’dan 1 Mayıs’a...
Kadınların öfkesi sokaklarda!
“Reform yılı” üzerine…
Beka için kapıları aşındırmaya devam
Bir aşı masalı
Hendek’teki işçi katillerinden riyakarlık
Milyonların kabusu işsizlik!
Geleceksizliğe karşı tek çözüm!
Üniversitede “tek kişilik dev kadro”
Paris Komünü üzerine - V. İ. Lenin
Komün dersleri - V. İ. Lenin
“Toplumsal devrimin şafağı”
50. yılında ‘71 devrimci hareketi
Newroz’un isyan ve özgürlük çağrısı…
NATO 2030 stratejisi
Moskova’da Afganistan ‘Zirvesi’
Fukuşima nükleer felaketi 10. yılında…
“Ateş karanlıktan korkmaz!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Ateş karanlıktan korkmaz!”

 

Diyarbakır zindanlarında karanlığa ışık olmak için bedenini tutuşturan Mazlum Doğan ölümsüzlüğünün 39. yılında mücadelemizde yaşıyor…

“Yemin ediyorum ki; bu karanlığın ortasında o ateş ben olacağım. Zulüm altındaki tüm halklar için kendimi meşale yapacağım. Belki de gün gelecek, bir meşale olarak elden ele dolaşacağım! Ateş karanlıktan korkmaz. Ben de korkmayacağım. Nerede zalim, nerede zulüm, nerede karanlık varsa ben orada yanıyor olacağım.”
Mazlum Doğan

PKK Merkez Komite üyelerinden Mazlum Doğan, Diyarbakır Zindanları’ndaki teslim alma politikasına karşı 1982 Newroz’unda üç kibrit çöpü ile bedenini tutuşturarak ölümsüzleşti.

1958 yılında Dersim’in Mazgirt ilçesinde doğan Mazlum Doğan, Balıkesir’de Yüksek Öğretmenlik Okulu’nu bitirdikten sonra, 1974 yılında Ankara Hacettepe Üniversitesi’ne kaydoldu. Kendi anlatımıyla daha önce de sol eğilimliydi, Marksizm-Leninizm’e sempati duyuyordu. Okulda Hacettepe Derneği vb. derneklere gidip gelmeye başladı. Mazlum Doğan, öğrenim gördüğü Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü’nü yarıda bırakarak 1976 yılında Kürdistan Devrimcileri grubunun temellerini atmak için Batman’a gitti. Yakalandığı 1979 yılına dek, dışarıda PKK’ye yoğun emek harcamıştır.

1979 yılında yakalanan Mazlum Doğan, gözaltında, işkencede, hapishanede inandığı değerlere ve davasına bağlı kalmış, onu son nefesine kadar savunmuştur. Mahkemede tarih karşısında kendisini sorumlu hissederek ifade vereceğini belirten Mazlum Doğan, kurucusu olduğu partisini şu şekilde savunmuştur:

“Türkiye kamuoyunda, resmi basın tarafından, yayın organları tarafından Apocular diye tanıtılmaktadır. Halk arasında, bizim dışımızdaki çeşitli Türkiye’deki sol gruplar ve Kürdistan’daki burjuva milliyetçi hareketler tarafından böyle adlandırılmaktadır. Oysa bir siyasal organizasyonun bir kişinin adıyla lanse edilmesi doğru bir şey değildir. Aslında gerçekte de böyle değil. Adı üzerinde bir partidir ve adı da Partiya Karkerên Kurdistan’dır. Daha çok Apocular diye lanse edilmesi Kürt burjuva milliyetçileri tarafından yapılmıştır. Bu, kastın yanı sıra bir de Kürdistan halkının köylü anlayışından kaynaklanıyor. Halk, örneğin CHP’yi Ecevit’le özdeşleştirir, AP’yi Demirel’le özdeşleştirir vs. gibi. Bizde de böyle olmuştur. Hareketin önderlerinden, yol göstericilerinden Abdullah arkadaşın adı dolayısıyla burjuva milliyetçilerinin ve devletin resmi yayın organı da dahil, çeşitli yayın organlarının da teşvikiyle veya katkısıyla hareket, halk arasında Apocular olarak yaygınlaştırılmış ve tanıtılmıştır. Gerçekte Apocular değil, adı üzerinde, bir siyasal partidir.”

12 Eylül askeri faşist darbesi ile pek çok saldırı hayata geçirildi. Devrimciler şahsında işçiler, emekçiler ve Kürt halkı teslim alınmaya çalışıldı. Faşist saldırganlığın hedefinde olan zindanlarda 12 Eylül teslimiyetine karşı ilk direniş ateşini tutuşturan Mazlum Doğan, “Dörtler”in direnişinin de önünü açarak karanlığı aydınlatmıştır. Kürt ulusal mücadelesinde önemli bir yer tutarak, Newroz ateşini harlayan Mazlum Doğan teslim olmadı ve “ateşin kendisi” olarak devrim mücadelesinde ölümsüzleşti.

Ölümsüzlüğünün 39. yılında Mazlum Doğan’ı saygı ile anıyoruz…

K. Düşgör

 

 

 

 

 

Mustang filmi: Kapitalizmde kadının yeri

 

Mustang küçük yabani at demek. Deniz Gamze Ergüven’in ilk uzun metrajlı filmine Mustang adını vermesi, evden kaçan 10-12 yaşındaki kız çocuğunu gem vurulmayan yabani bir ata benzetmesinden kaynaklıdır.

Annesi babası ölmüş, amcası ve babaannesinin yanında kalan 5 kız kardeşi anlatıyor Mustang filmi. En büyükleri genç kızlığa adım atmış 5 çocuk anlatılıyor. Sınıflı toplumla birlikte ortaya çıkan ve kapitalizmde son halini alan erkek egemen kültürde 5 kız çocuğu şahsında kadının yeri gözler önüne seriliyor.

Beş kız kardeş henüz daha çocuk olduklarından, erkek egemen geleneklerin prangasına girmeden oyun oynuyorlar. Erkek egemen prangalar tüm benliğine işlemiş bir kadın, 5 kız çocuğunu babaannelerine şikayet ediyor. Babaanneleri “namus” için çocukları en büyüklerinden başlayarak sırayla dövüyor. Çocukların yaşadığı yerde herkes “namuslu” bir şekilde kız çocukların oynamasının dedikodusunu yapıyor. Dedikoduları duyan amca eve geldiğinde çocukları öldüresiye dövecek gibidir. Babaanneleri korur çocukları. Amcaları da “Kızlar bozulmuşsa sorumlusu sensin” gibi sözlerle annesine bağırır.

Ertesi günü amca, kızları bekaret kontrolüne götürür. Kız çocukları bu travmayı yaşamakla kurtulmazlar. Fiili olarak ev hapsine alınırlar. Evde klasik köle kadın kursları alırlar. Ev işleri özel kurslarla öğretilir. Tam bu sırada bir maça kadın ve çocukların alınması sansasyonel biçimde duyurulur. Maça gitmeyi bile erkeğin bir lütfu olarak gören kadının “Erkeklerden Allah razı olsun” demesi, ruhen erkek egemen prangalarla köleleştirilen kadını rahatsız edici bir açıklıkla anlatıyor.

Oyun oynadı diye bekaret kontrolüne götürülen kızlar geleneklere uygun bir şekilde pazarlanıyor. İki büyük kardeş evlendiriliyor, istemeye geldiklerinde gördükleri erkeklerle. Biri yine de daha önceden gördüğü kişiyle evleniyor. Sonra “talibi çıkan” diğer bir kardeş düğünden kısa bir süre önce sofrada kardeşleriyle oyun oynuyor. Amca kıza kalk sofradan diyor. Kız sofradan kalkıyor, odaya geçiyor ve silah sesi geliyor. Kız intihara ediyor.

Kısa bir süre sonra henüz genç kızlığa bile adım atmamış kız çocuğu “kız isteme-verme” geleneğiyle pazarlanıyor. Tam düğün günü en küçük kız kardeşin öncülüğünde iki kız kardeş baş kaldırıyor ve evden kaçıyorlar. İstanbul’a geliyorlar. Filmde sadece buradan sonra en azında kızlar şanslılar dedirtecek bir durum gerçekleşiyor. İki kız çocuğu yaşadıkları yerdeki kadın öğretmenin yanına gidiyor ve öğretmenlerinin kızları kucaklamasıyla film bitiyor.

Filmde çözüm sunulmuyor. Sadece kapitalist sistemde kadının yeri ortaya seriliyor. Kapitalizmde kadının yerinin anlatıldığı bir film Mustang.

H. Ortakçı