İçindekiler:

12 Şubat 2021
Sayı: KB 2021/Özel-07

Toplumsal mücadele ve işçi hareketi
“Sivil anayasa” aldatmacası
Boğaziçi direnişi devam ediyor
Direniş ve dayanışma büyüyor
Din istismarcısı rejime karşı mücadeleye!
Sendikalaşma ve çalışma koşulları
Sinbo direnişçisiyle röportaj
İEKK: Haklarımızdan vazgeçmiyoruz!
Birleşik Metal ile MESS TİS imzaladı...
Bir kızıl askerin hatırası… Onbeşler’in yolundan inanç ve cesaretle!..
İlk kurbanlarımız - Şefik Hüsnü
Materyalist tarih anlayışı üzerine - F. Engels
Yemen halkının acıları üzerinden şov!
Myanmar’da darbe...
Greif Direnişi 7. yılında yol gösteriyor!
“Güçlenerek yolumuza devam edeceğiz!”
“Bu Pazar kanlı Pazar, kalkın ayağa kalkın!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“İşçi ve kadın düşmanlarına cevabımızı mücadele ederek verelim!”

 

Sinbo fabrikasında ücretsiz izin saldırısını direnişleriyle püskürten işçilerden Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS) üyesi Dilbent Türker, işine geri döndükten sonra yeni saldırılarla karşılaştı. Sinbo kapitalistleri, baskı ve mobbing uyguladıkları Türker’i bu kez Madde 25/2 (Kod 29) gerekçesini öne sürerek işten çıkardı. Buna karşı yeniden fabrika önünde direnişe başlayan ve 3 haftaya yakındır direnen Türker, Sinbo’daki sorunları, kadın işçilerin maruz kaldığı çifte sömürüyü ve sendikal örgütlenme süreçlerini Kızıl Bayrak’a anlattı.

 

- Öncelikle Sinbo’da yaşanan sorunları anlatabilir misiniz?

Sinbo fabrikasında çalışma koşulları çok ağır, buna rağmen yapılacak işler konusunda işçilere gereken eğitimi vermiyorlar. Böylece meslek hastalıkları ve iş kazalarına davetiye çıkartıyorlar. Sinbo’da kölece çalışma koşulları mevcut ve bu ‘olağan’ hale getirilmiş. Eğer işçi çıkarma kararı almışlarsa baskı, taciz, mobbing uygulayarak işçileri istifaya zorluyorlar. Bu yıllardan beri uygulanan iğrenç bir yöntem ve çoğu işçi dayanamayıp istifa ediyor. Dayanmak zorunda kalanlar ise mecburen boyun eğiyor. Performans dayatması, iki kişilik işi tek kişinin yapmasını dayatıyor ve kimi zaman işçileri birbirine düşürüyorlar.

 

- Birçok fabrikada olduğu gibi Sinbo’da da kadın işçiler önemli bir çoğunluk oluşturuyor. Fabrikada kadın işçilerin karşılaştığı sorunları anlatabilir misiniz?

Kadın işçiler hem şefler hem bölüm sorumluları tarafından daha fazla mobbinge ve baskıya maruz bırakılıyor. Kadın işçiler izin istemeye çekiniyor, istediklerinde ise bölüm sorumlusu tarafından önce sorguya çekiliyor sonra azarlanıp tezgah başına gönderiliyorlar. Hastaneye gitme nedeni özel bir durum olsa bile, kadın işçiler bunu açıklamaya zorlanıyor. Maaşlar geç yatırılıp kadın işçiler bunu sorduğunda, “kocalarınızın maaşı yok mu” diye karşılık veren şefler, kadınları hem ucuz emek-gücü hem “kocaya destekçi” gören gerici-cinsiyetçi zihniyetlerini gözler önüne seriyorlar. Kadın işçiler ağır iş yapıyor. Kimi zaman erkeklerden daha fazla çalışmalarına rağmen daha az ücret alıyorlar.

Sinbo fabrikasında en çok kadınlar meslek hastalığına yakalanıyor. En yaygın olan rahatsızlıklar bilekte sinir sıkışması, boyun fıtığı, bel fıtığı, varis ve iç hastalıklarıdır. Kadın işçiler aldıkları üç kuruşun bir kısmını hastanelerde harcamak zorunda kalıyor. Hastaneye gitmesi gereken kadın işçilere “yıllık izin kullanıldığında hastaneye gidin ve sağlık sorunlarınızı çözün” deniliyor. Ayrıca yıllık izne çıkarılacağımızı iki gün kala öğrendiğimiz için ya özel hastaneye gitmek zorunda kalıyor ya da sağlığımızı ihmal ediyoruz.

 

- Fabrikada sendikal faaliyet nasıl başladı? İşçiler sendikal örgütlenmeye nasıl yaklaştı?

Sinbo fabrikasında sendika acil bir ihtiyaçtı. Maaşlarımızın geç yatırılmaya başlandığı süreçte bir işçi iş cinayetine kurban gitti. Sendikalı çalışma gereği fabrika içinde yankılanmaya başladı. Patron cinayeti örtbas etmeye çalıştığında Kızıl Bayrak ve birkaç haber kaynağına bilgi vererek iş cinayetinin gizlenmesini engelledik. Sıkışan Sinbo yönetimi sendikalaşmayı engellemek ve kendini “masum” göstermek için iş cinayetinden birkaç gün sonra 600 liralık alışveriş çeki verdi. İşçileri satın almaya çalışan Sinbo yönetimi, hediyeler vadederek işçilerin kafasını karıştırmak istedi, ancak bunlara aldanmayan işçiler hızla sendikalaşınca işten atma saldırısı başlatıldı.

Sendikal faaliyet konusunda sekteye uğrasak da asla TOMİS’in varlığını fabrikadan silemediler. Öncü işçileri işten atanlar yeni öncü işçiler yarattıklarının farkında değildi.

 

- TOMİS’in Sinbo’da gerçekleştirdiği örgütlenme faaliyetini anlatabilir misiniz? Örgütlenme sürecinde ne gibi zorluklarla, baskılarla karşılaştınız?

İlkin birçok işçi arkadaşımız büyük sendika istedi. Oysa önümüzde işçi için dava açmanın ötesine geçebilecek, işçinin hakkını gerçekten savunabilen mücadeleci bir sendika yoktu. Metal sektöründe güvendiğimiz TOMİS’le yol yürümeye karar verdik. Sinbo’da 2 senedir sendikal faaliyet yürüten TOMİS’le birlikte bölüm komiteleri oluşturduk. İşçilerin sorunları üzerinden gündem yaratan TOMİS ve üyeleri işçiler olarak birçok şeyi Sinbo’da değiştirdik. Örneğin 3 sene boyunca maaşlarımızı iki taksit, üç taksit, beş taksit şeklinde alabiliyorduk. Özellikle kadınların yoğun olduğu bölümlerde her ay iş durdurma eylemleri yaparak maaşların yatırılmasını sağladık.

TOMİS üyesi işçiler işten atıldığında, TOMİS fabrika önüne sürekli gelerek toplu işçi kıyımının önüne geçti. Sadece sendika üyesi işçiler ücretsiz izne çıkarıldığında sendikamızla birlikte direnerek işe iademizi sağladık. Sendikamızın müdahaleleri sonucu Çalışma Bakanlığı tarafından 10 yıl içerisinde ilk kez fabrika denetlendi.

Sendikamız TOMİS sayesinde yıllardır Sinbo işçilerinin gasp edilen gece mesai farkları geçmişe dönük yatırıldı ve bu farkları artık alma hakkı kazandık. Sendikamız TOMİS’in şikayetleri ve müdahaleleri sayesinde taşeron işçiler kadroya alındı ve taşeron işçi çalıştırmak yasaklandı. Tabii bütün bunların yanı sıra Sinbo yönetimi insanlık dışı çalışma koşullarını daha da ağırlaştırdı, sendika üyesi olan olmayan işçilere baskıyı daha da arttırdı. Sendikamıza leke sürmeye kalktı. Dün izin vermedik bu gün de vermeyeceğiz.

 

- Pandemiyi fırsat bilen Sinbo yönetimi örgütlenmeyi engellemek için ücretsiz izin ve işten atma saldırısını devreye soktu. Buna karşı direnerek ücretsiz izin saldırısını püskürttünüz ve işe geri döndünüz. O süreci anlatır mısınız?

TOMİS üyelerini hedef alan Sinbo yönetimi bir kez daha sendika ve işçi düşmanlığını ortaya koydu. Sendikalı olduğumuz için bizleri ücretsiz izne çıkaran Sinbo yönetimi, sendikalaşmanın önüne geçme telaşıyla işçileri ücretsiz izinle tehdit etti. Ücretsiz izni işsizlik ve açlık sopası olarak kullanmaya çalıştı. Bizler direnişimizle ücretsiz izin saldırısını kabul etmeyip mücadele ettik ve kamuoyu da yaratarak dayanışmanın gücü ile püskürtüp onlara gereken cevabı verdik.

 

- Kod 29 saldırısının ardından fabrika önünde yeniden direniş çadırı kurdunuz. Direnişiniz nasıl bir etki yarattı. Sinbo yönetiminin ve içeride çalışan işlerin direniş karşısındaki tutumları nasıl oldu?

Ücretsiz izin Sinbo fabrikasında yasaklandı. Sendikalaşmayı ücretsiz izinle engellemeyi başaramayan Sinbo yönetimi bu kez de iftira ve yalanla 25/2 maddesini (Kod 29) kullanarak Sinbo işçilerini bir kez daha tehdit ediyor. Bizler, Kod 29’un patronlar tarafından özellikle pandemi süresinde fazlasıyla ve gerekçe sunmaksızın sendikal faaliyeti engellemek için kullandığını biliyorduk. Sinbo yönetimi, sendikal faaliyeti tekrar engellemek adına Kod 29’la beni işten çıkardı. Sinbo işçileri bana atılan iftiraların yalan olduğunu biliyorlar. Nitekim yalancı şahitlik yapanlara, yalan beyanda bulunanlara tavır aldılar. 25/2 maddesi işçilere tehdit olarak gösterilse de işçiler, Sinbo yönetiminin sendikal örgütlenmeyi engelleyebilmek için her türlü ahlaksızlığı yapabildiğini görmüş oldu.

Yeniden direnişe geçerek işçileri damgalayan Kod 29’un kaldırılması için direnmemiz, taleplerimizin Türkiye işçi sınıfı adına bir talep ve ihtiyaç olduğunu herkes görmüş oldu. Bu süreçte işçilerin bizlere olan inanç ve güvenleri daha da arttı.

 

- Son olarak Sinbo işçileri ile kadın işçilerin geneline iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Eğer haksızlık karşısında susarsak, yarın daha çok haksızlığa uğrayacağız. Ücretsiz izine, Kod 29’a, sendika ve kadın düşmanlığına karşı birleşmeliyiz mücadele etmeliyiz. Aksi takdirde ‘geçici yasalar’ kalıcı hale gelecek, Kod 29’la işçiler koşulsuz şartsız damgalanacaktır!

Kadın işçiler olarak çifte sömürüyü mobbingi tacizi kabul etmeyelim. Haklarımız için fabrika komitelerinde birleşelim, mücadele edelim. İşçi ve kadın düşmanlarına cevabımızı mücadele ederek verelim!

Kızıl Bayrak / İstanbul