İçindekiler:

01 Ocak 2021
Sayı: KB 2021/Özel-02

2021’i mücadele yılına çevirelim!
Yaşam hakkımız hâlâ tehdit altında!
AKP iktidarı ve basın özgürlüğü
TÜİK’in işsizlik verileri bize ne söylüyor?
Yeni Sinbolar yaratalım!
Sinbo etkinliğine gelen mesajlar
Direnişler işçi sınıfına yol gösteriyor!
Sefalet ücretini reddedelim
Artan açlık kapitalizmin eseridir
100. Yılında Tarihsel TKP... Doğu sorunu hakkında genel tezler
Filippo Turati’ye mektup - Friedrich Engels
Veysel Akgül yoldaş kavgamızda yaşayacak!
Veysel yoldaş devrimci bir törenle uğurlandı
Emperyalist çelişki ve çatışmalar derinleşiyor
2020 yılında ABD-Çin kapışması
Küba Devrimi 62 yaşında!
Pandemiye rağmen kadınların mücadele yılı!
Devrimci-ilerici basın susmayacak
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

2020 yılında ABD-Çin kapışması

 

Dünyanın en büyük ekonomisi, 2019 yılında 21,4 trilyon dolarlık Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) ile ABD’dir. Onu 14,4 trilyon dolarlık GSYİH ile Çin izliyor. Çin’in 2028 yılında ABD’yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olacağı tahmin ediliyor. Ekonomik büyümesini sürdüren Çin, askeri harcamalarını da düzenli olarak artırıyor. Teknolojik ve askeri harcamalar bakımından şimdilik ABD’nin gerisinde kalan Çin’in coğrafi büyüklük ve nüfus yoğunluğunun yanı sıra ekonomik alanda kaydettiği büyüme ABD’nin dünya hükümranlığının altını oyuyor. Büyüyen Çin tehlikesini bertaraf etmek ABD için yaşamsal öneme sahiptir. Çin’i başlıca hedef olarak ilan eden ABD, Çin’in dünya pazarları ve hammadde kaynaklarına ulaşmasının yollarını tıkamak için savaş da dahil her yolu mubah sayıyor.

ABD emperyalizmi, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya her yerde Çin ile yakın işbirliğine giren hükümetleri caydırmak için her türlü yol ve yöntemi kullanıyor. Bolivya’da askeri darbe, Venezuela’da askeri darbe ve işgal girişimleri, Brezilya’da Bolsonaro’nun hükümete getirilmesi, İran’a karşı sonsuz provokasyonlar düzenlemek gibi icraatlar, son yıllarda ilk akla gelen karanlık hamlelerden bazıları sadece.

Çin’in yayılmasını önlemek için savaş seçeneğinden başka bir yolunun kalmadığını gören ABD emperyalizmi, uluslararası norm ve yasaları ayakları altına alarak, haydut devlet uygulamalarını sergilemekten geri kalmıyor. Trump yönetimi İran ile emperyalist dünyanın büyük güçlerinin de taraf olduğu Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) olarak bilinen nükleer anlaşmayı 2018 yılında feshetmişti. Son dönemde Ortadoğu’daki müttefiklerini İsrail odaklı saldırganlık ekseninde bir araya getirmek için baskı ve provokasyonlarını da arttırdı. 3 Ocak 2020’de, BM normlarına göre egemen olan bir ülkenin egemenliğini hiçe sayarak, Irak toprakları üzerinde gerçekleştirdiği saldırıyla İranlı General Kasım Süleymani’yi öldürdü. BM’nin yargısız infaz ve keyfi cinayet özel raportörü Agnes Callamard, silahlı insansız hava araçlarının meşruiyetinin ve Süleymani cinayetinin incelendiği özel raporda, ABD’nin Süleymani’yi öldürdüğü saldırının “yasadışı” olduğunu belirtti. Ancak uluslararası normları ve kurumları hiçe sayan ABD emperyalizmi Süleymani cinayetinden sonra da korsanlığını sürdürdü.

Tahran’daki İmam Hüseyin Üniversitesi’nde fizik profesörü ve İran Fizik Araştırma Merkezi’nin (PHRC) eski başkanı ve nükleer teknoloji ve füze üretimi konusunda uzman olarak bilinen Fahrizade de Tahran yakınlarında ABD-İsrail ortaklığıyla gerçekleştirilen bir saldırıda öldürüldü. İsrail Suriye’de İran bağlantılı hedeflere karşı açıkça üstlendiği hava saldırıları düzenledi. Bu saldırılarda Suriye’nin doğusundaki Deyrizor bölgesinde en az 19 kişi öldürdü. Yanı sıra Basra Körfezi’ne saldırı kuvvetleri konuşlandıran, bölgeye B-52’ler ve bir F-16 filosu gönderen Pentagon, USS Nimitz Uçak Gemisi Saldırı Grubu’nu da Körfez’e sevk etti.

Her şey İsrail merkezli şer odağı için

Ortadoğu’da İsrail merkezli yeni bir askeri-politik mihrak yaratmaya çalışan ABD 2020 yılında Sünni şeriatçı devletleri İsrail’le barıştırarak, aralarında yakınlaşma sağladı. ABD’nin arabuluculuğunda sürdürülen İsrail-Fas görüşmeleri sonunda, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Sudan’dan sonra Fas da İsrail’le ilişkileri normalleştirme kararı aldı. İsrail Başbakanı Natenyahu, İsrail’de irtibat bürosu açma hazırlıklarını ilerleten Fas Kralı 6. Muhammed’i İsrail’e davet etti. Son zamanlarda, Suudi Krallığının da ‘ikna’ edilerek bu mihraka dahil edileceğine dair haber ve yorumlar medyada daha çok yer alıyor.

Perde arkasında İsrail’le ilişkilerini kesintiye uğratmadan sürdüren AKP-Erdoğan rejimi, geçtiğimiz günlerde İsrail ile ilişkilerin iyileştirilmesini istediklerini, bunun önünde engel olarak Natenyahu’yu gördüklerini dile getirdi. AKP şefi, Azerbaycan’da konumlandırılan Türk askerlerinin de yer aldığı ve Bakü’de düzenlenen “Karabağ zaferi” geçit törenindeki konuşmasıyla İsrail’e dair eğilimlerini yansıttı. 1915 Ermeni katliamının sorumlularından Enver Paşa’nın ruhunu şad eden Erdoğan, okuduğu şiir ile İran’a karşı ABD’ye el uzattı. “Milli” bir dava olarak lanse edilen, aktive edilmeyerek hangarlarda bekletilen S-400’ler sorununa çözüm bulmak için ABD ile ortak bir çalışma grubu kuracaklarını açıkladı. “Anti-emperyalizm”, “milli dava” gibi sahte söylemlerle 3 milyar dolar verilerek alınan, daha ilk adımda AKP-MHP faşist koalisyonunun sırtında kambura dönüşen S-400’ler sorunu konusunda, ABD emperyalizmiyle birlikte kurdukları çalışma grubunda “milli” çözüm bulacaklarını açıklamaları tam bir riyakarlıktır.

ABD emperyalizmi İran ve Venezuela özel temsilciliğini tek elde birleştirdi

Basra Körfezi’nden Güney Çin Denizi’ne ve Karayipler’e kadar tehditkâr askeri operasyonlar düzenleyen ABD, İran’ın yanı sıra Çin’e ve Venezuela’ya karşı da bir dizi yaptırım uyguluyor. İran ve Venezuela’nın ekonomileri ABD’nin uyguladığı yaptırmalara bağlı olarak iflasa sürüklendiler. İran’ın günlük petrol üretimi Haziran 2020’de 2018 yılının yaklaşık yarısına denk gelen 1,9 milyon varile kadar düştü. Bu, 1980-1988 İran-Irak savaşının başlamasından sonra, 1981’den beri görülen en düşük seviye. İran para biriminin dolar karşısında değer kaybı sürerken enflasyon yükseliyor. İran’ın Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) 5 milyar dolarlık kredi alma girişimi, Trump yönetimi tarafından veto edildi.

ABD’nin ‘azami baskı’ saldırganlığı mollalar rejimini Çin’e daha çok yaklaştırıyor. ABD’nin yaptırımlarının etkisini hafifletmeyi amaçlayan Çin-İran Kapsamlı Stratejik Ortaklığı anlaşması, haziran ayında Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani tarafından kabul edildi.

Anlaşmaya göre Çin, İran’ın petrol, doğalgaz ve ulaşım sektörlerine 400 milyar dolar yatırım yapacak. Pekin, ham petrol alımlarında yüzde 32 indirim elde edecek ve ödemeleri iki yıllık aralıklarla yapacak. Anlaşma ayrıca Çin’e güvenlik ve telekom altyapısından sağlık ve turizme kadar uzanan diğer projelerde de önemli paylar verecek. En önemlisi, Çin’in İran’daki çıkarlarını korumak ve ülkenin güneyindeki iş merkezi konumundaki adalar üzerinde önemli bir kontrol sağlamak üzere 5.000 kadar asker göndermesine izin verecek.

ABD emperyalizmi eylül ayında İran ve Venezuela özel temsilciliğine, kariyerine Reagan yönetiminin sözcüsü olarak başlayan ve 1980’lerde Orta Amerika’daki ABD destekli askeri diktatörlüklerin ve soykırım savaşlarının savunucusu kıdemli bir savaş suçlusu olan Elliott Abrams’ın getirilmesi de oldukça anlamlıdır. Nikaragua’ya karşı CIA tarafından desteklenen kontraların finanse edilmesini sağlayan Abrams, İran-Kontra olayıyla bağlantılı suçlamalardan dolayı hüküm giymiş biri.

Batılı emperyalist blok, bir kurtarıcı olarak Biden’ın göreve gelmesini dört gözle bekleye dursun, Washington’da, ABD emperyalizminin baş rakibi Çin’i stratejik enerji kaynaklarından yoksun bırakmanın tek yolunun önleyici bir savaş olduğunu düşünen güçlerin hiç de az olmadığını, Çin karşıtı saldırgan politikaların Obama döneminden Trump’a ve ondan da halefi Biden’a devredileceğini akılda tutmak gerek.

Pandeminin yıkıcı etkisi altında geçen 2020 yılında bölgesel gerilim, çatışma ve savaş alanlarına yenileri eklenirken, silahlanma yarışı da hız kesmeden devam etti. Emperyalist büyük güçler, süren rekabet ve çıkar çatışmalarına bölgesel güçleri daha çok ortak ederek, bölgesel çatışma ve savaşları kışkırtmaktan vazgeçmeyecekler. Bölgesel çatışma ve savaş ortamlarını ise daha çok devleti yanlarına çekmek ve kendi konumlarını güçlendirmek için kullanacaklar. Devrimci partiler ve emekçiler büyük emperyalist güçlerin taktik savaşlarına bağlı olarak ortaya çıkacak olan sahte görünümlere aldanmamalıdırlar. Emperyalist savaşlara karşı barış mücadelesi, savaşların kaynağı olan kapitalizme karşı mücadeleyle birleştirilmelidir. Barbarlığa gidişin önüne ancak bu çerçeve oturan bir devrim perspektifiyle geçilebilir.