13 Haziran 2020
Sayı: KB 2020/Özel-4

Kapsamlı saldırılar dönemi ve mücadele sorumluluğu
Meclis yeni saldırı paketlerini “onaylamak” için açıldı
Yaz turizmi sezonu ve kirli pazarlıklar
AKP-İsrail kirli ittifakı
AKP-MHP rejiminin baskı ve zorbalığına karşı biriken öfke
Salgın günlerinde rant için doğa katliamı hız kesmiyor!
Kıdem tazminatı hakkının gaspı için yeni formüller...
İşçi sınıfı borçlu değil, alacaklıdır!
Sınıf örgütlerinden 15-16 Haziran açıklamaları
Sınıf devrimcilerinden yaygın 15-16 Haziran çalışması
15-16 Haziran 50. Yılında!..
“Yeni bir dünya” mı doğuyor?
ABD’de büyük sosyal patlama
ABD’de polis terörü bitmek bilmiyor
Kukla hükümet Libya’da ateşkesi reddediyor
Pandemi ve endüstriyel hayvancılık
Eğitime paydos, üretime devam!
Türkiye’de kadın emeği ve mücadelesi
İEKK: Çürümüş sömürü düzenine başkaldıralım!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Salgında sermayenin mesleki eğitim parolası:

Eğitime paydos, üretime devam!

 

Eğitim sisteminin üvey evladı sayılıp öğrencilerin alacağı temel eğitimin önemsenmediği, niteliksiz eğitimin en üst düzeyde olduğu okul tipi hangisidir? Staj adı altında sömürünün başladığı, ücretsiz ya da bedavadan biraz yüksek ücrete çalıştırılan, çalışma hayatının ilk halkalarından biri ve patronlar için karlı bir memba olarak görülen sürecin başladığı yer neresidir?

İki sorunun yanıtı da bizi aynı yere götürüyor, meslek liselerine.

Salgın döneminde de meslek lisesi öğrencilerine aynı sömürü anlayışı ile yaklaşıldı. Meslek liseleri salgın döneminin acil ihtiyaçları için birer üretim noktasına döndürüldü. İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ gibi sanayinin yoğun olduğu bölgeler başta olmak üzere birçok ildeki meslek liselerinde maske, kolonya, hijyen ürünleri üretimi salgının ilk günlerinden itibaren uzun saatler ve yoğun çalışma şeklinde devam ettirildi. Acil ihtiyaçlar için insani sorumluluk psikolojisi ile çalıştırılan meslek liseliler için önlemler, işçi sağlığı her yönü ile göz ardı edildi.

Salgın döneminin ilk önlemlerinden biri eğitime ara verilmesiydi. Okullar kapandı ama stajlar devam ettirildi veya salgın döneminin acil ihtiyaçlarının üretilme alanlarına çevrilen meslek liselerinde öğrenciler ve öğretmenler çalıştırıldı. Önlemlerden bir diğeri olan 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı dönemi başladığında da meslek liselerinde üretim yapan öğrenciler için hemen çalışma izinleri çıkartıldı. 

Birçok okulun atölyelerinin şirketlerle iç içe olduğunu ve okulun döner sermayesinin ve okul müdürlerinin cebinin bu işbirliği çerçevesinde okullarda yapılan üretimlerle dolduğu biliniyor. Bu dönemde de meslek liseleri salgını kazanç kapısı olarak görerek davranıyor. Kocaeli Milli Eğitim Müdürlüğü’nün dört bir yana astığı afişler tüm meslek lise yönetimlerinin ve Milli Eğitim’in anlayışlarını ortaya koyuyor.

“Meslek liseler üretiyor, öğrenciler kazanıyor” diyerek öğrencilere verdikleri harçlıkları öne çıkartıp sömürüyü gölgede bırakmaya çalışıyorlar. Salgın döneminde tüm çıplaklığı ile ortaya çıkan eğitim sisteminin sınıfta kalması ve sömürü çarklarının her koşulda kar için dönmesi maskelenmeyecek durumda.

Geleceksizliğe, işsizliğe ve sömürüye karşı meslek liseliler bugünden birliği ile örgütlü olmaya başlamalı, sömürü çarklarını kırmanın gücüne kavuşmalıdır.

 

 

 

 

 

 

ODTÜ’de uzaktan eğitim ve sınavlar...

“Ya sağlığın ya da eğitimin”

 

Koronavirüs salgını ile birlikte eğitim sisteminde yaşanan kriz derinleşti ve çöküşün eşiğine geldi. Üniversitelerin uzaktan eğitim sistemleri çöktü, birçok öğrenci bilgisayar ve internete erişim sağlayamadı. Sınavlarda kamera açma, “şeref sözü verdirme”, kopya çekmeyen öğrencilere “kopya çekti” suçlaması yapılması gibi birçok şey yaşandı. Sorunlara karşı YÖK, öğrencilere “isterseniz kayıtlarınızı dondurabilirsiniz” gibi çözümler önermekle yetindi.

Milyonlarca öğrencinin etkilendiği bu süreçte, eğitim konusunda alınan kararların hiçbiri öğrencilere sorulmadan alındı ve dayatıldı. Dersler ve sınavlar konusunda yaşanan mağduriyetler ciddi boyutlara ulaştı. Öğrencilerin teknik olanakları ve psikolojileri gibi durumlar göz ardı edildi, sanki her şey “çok normalmiş” gibi davranıldı. Sınavlarda yaşanan kaos konusunda, ODTÜ’de yaşananlar ise önemli bir örnek.

ODTÜ’de sınavların nasıl yapılacağı üniversitenin hiçbir öznesine sorulmadan, rektörlükçe belirlendi. İstanbul ODTÜ Mezunları Derneği’nin bursiyerleri ile yaptığı ODTÜ Uzaktan Eğitim Süreci  Araştırması’ndan yansıyan veriler, uzaktan eğitim ve sınavlar konusunda durumun ne kadar vahim olduğunu göstermektedir. Araştırmaya katılan öğrencilerin %75’i uzaktan eğitimi yetersiz bulmuş, %59’u verimli olmadığı ve %35’i ise kısmen verimli olduğunu belirtmiştir.

Hazırlık öğrencilerinden bir dönem boyunca hiçbir ders görmeden hazırlık geçme sınavına girmeleri istenmiştir. Diğer bölümlerde okuyan öğrencilere ise “alternatif” olarak Pass / Fail sistemi gösterilmiştir. Ama Pass / Fail sistemi ders bırakma değil, dönem bırakma olarak tanımlanmıştır. Bir dönemi bırakmak istemeyen öğrencilerin ise ödev, sunum ve sınavlara girmeleri gerekmektedir. Aynı zamanda Geçti / Kaldı yapan öğrencilerin bahar dönemi not ortalaması ve genel not ortalaması hesaplanmayacağı açıklanmıştır. Geçti yapan öğrenciler harflendirme notları olmadığı gerekçesi ile Bölüm / Fakülte ve üniversiteyi bitirme derecelerine dahil edilmeyeceklerdir.

Mezun olacak lisans öğrencilerinden Geçti / Kaldı yapabilmeleri için genel not ortalamaları 2.0 olması istenmektedir. Geçti yapıldığı durumda derslerin AKTS’leri mezun olmak için gereken toplam AKTS’den düşülecek ama aynı zamanda Geçti /  Kaldı yapmaları durumunda dönem not ortalaması ve genel not ortalaması hesaplanmayacağı için, mezun olmak için gerekli not ortalamasını sahip olmayan öğrenciler, mezun olamayacaklardır.

ODTÜ bu uygulama ile öğrencileri mevcut rekabet sisteminde yarıştırma koşullarını ağırlaştırmıştır. Öğrenciler eğer bölümü geçmek ve derece yapmak istiyorlarsa, sağlıkları ile ilgili bir tercihe zorlanmaktadır. ODTÜ bu uygulama ile salgın konusunda “sorumluluğu” üzerinden atarak, öğrencilerin “tercihlerine” bıraktığı görüntüsünü vermektedir.

ODTÜ öğrencileri başta olmak üzere üniversiteliler salgının faturasını yaşamları ile ödemeye karşı çıkmalıdır. Bizleri eğitim ile sağlık arasında tercihe zorlayanlara yanıtımız, birliğimizi güçlendirerek yaşam hakkımızı gasp edenlere karşı mücadele etmek olmalıdır. 

Ankara’dan bir GS okuru

 

 

 

 

 

Bir şey yapmalı...

 

Annem hastanede çalışıyor. Astım rahatsızlığı olduğu halde bir iki hafta izinli olmak dışında hep çalıştı. Ben ve iki kardeşim 18 yaş altı olduğumuz için sokağa çıkamadık. Ama annem her gün hastaneye gitti. Bunun neresi karantina oldu şimdi? Annemin uzakta bir yerde, karantinada kalma şansı yok. Her gün otobüse bindi, işe gitti. Ne test yapıldı ne de önlem alındı.

Ben meslek lisesinde okuyorum. Alan derslerimizi hiç işlemedik. Öğretmenimiz bir program gönderecekti. Bilgisayarım olmadığı için programın ne olduğunu ne işe yaradığını bilmiyorum. Seneye ne yapacağım onu da bilmiyorum.

Bildiğim şey parası olanın hayatını evinde rahatlıkla geçirebildiği, parası olmayanların işe gidip gelmek zorunda olduğu. Parası olanın eğitim aldığı, olmayanın alamadığı.

Eğer bir şeyler yapmazsak böyle devam edecek.

Sarıgazi’den bir meslek liseli