11 Aralık 2020
Sayı: KB 2020/Özel-26

Ya barbarlık içinde yok oluş ya sosyalizm!
Yaşam hakkımız için mücadeleye!
2021 bütçesi faize ve militarizme…
Emek penceresinden üçüncü çeyrek büyümesi…
AB-Türkiye ilişkileri üzerine
“Zirveler ülkesi” Türkiye!
Bir kez daha siyonist İsrail’in kapılarında...
Çürümüş rejimin pis kokuları yayılıyor
Yeni Sinbolar yaratalım!
Tüpraş’ta kölelik dayatması ve eylemler
100. Yılında Tarihsel TKP... Komünist Partilerinin Yakındoğu Çalışmaları
Yakındoğu’da Devrimci Hareket
Engels’ten anılar - Wilhelm Liebknecht
Alman polis teşkilatında ırkçılık
Fransa Bir-Kar: Sinbo işçileriyle dayanışmaya!
Tayland’da diktatörlük karşıtı kitle hareketi
Siyonist İsrail yine savaşı kışkırtıyor
Menzil, sırtını “sağlık sektörüne” dayamış
Uzaktan eğitim yine “error veriyor”
Çözüm işçilerin birliği ve mücadelesinde!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Tüpraş’ta kölelik dayatması
ve işçi eylemleri

 

Pandemiyle birlikte sermaye sınıfı işçilerin haklarına saldırmayı bir üst aşamaya taşımış bulunuyor. Salgında işçiyi korumak iddiasıyla hayata geçirilen “önlemler”, sermaye için esnek çalışma uygulamalarını yaygınlaştırma ve olağanlaştırma imkanını doğurdu. İşçi üzerinde baskı ve mobbing artırılarak, çalışma saatleri ve mesailer fazlalaştırılarak, ücretsiz izin gibi hükümetin sermayedarlara yaptığı lütuflar da silah gibi kullanılarak sömürü derinleştiriliyor. Sendikalı işyerlerinde ise sözleşmelerle hayata geçirilemeyen saldırılar pandemi bahanesiyle uygulanıyor, işçinin örgütlü gücü kırılmaya çalışılıyor.

Diğer sermaye çevrelerinin yaptığı gibi Koç kapitalisti de Tüpraş’ta sömürüyü arttırmak için işçilerin vardiya düzenini ve çalışma biçimini değiştirmeye çalışıyor. Tüpraş’ta işçilerin dinlenme saatlerinin kısalılması ve mesailerin işe bir saat önce gelecek şekilde düzenlenmesi işçiler tarafından tepkiyle karşılandı ve eylemlere konu oldu. Tüpraş yönetimi işçiden gece saatlerinde kalkıp işe gelmesini, sağlıklı biçimde mola kullanmadan 12 saat çalışmasını istiyor, bu durumu da “şirkete aidiyet duyması” hayalleriyle kabul etmesini bekliyor. Ancak işçiler bu saldırıya karşı sendikaları Petrol-İş’le birlikte yaptıkları uyarı eylemlerinin ardından, yeni düzenlemeye göre erken gelen servislere binmeyerek protestolarını sürdürüyor. Tüm işçiler kendi imkanlarıyla fabrikaya geliyor, her vardiya girişinde alkışlarla, sloganlarla yönetimin dayatmalarını kabul etmediğini gösteriyor. Koç sermayesi ise her gün işçilerden savunma isteyerek baskı kuruyor ve işten atma tehditleri savuruyor. 

Sermayenin saldırılarına karşı topyekûn mücadele!

Koç sermayesi pandemiyi ve ekonomik krizi tüm patronların yaptığı gibi fırsata çevrimek istiyor. Hem sömürüyü artırmak hem de örgütlü gücü iyice zayıflatmak arzusuyla pervasızca saldırıyor. Tıpkı sözleşme döneminde devletin sunduğu Yüksek Hakem Kurulu nimetiyle işçinin temel önemdeki haklarını gasp ettiği gibi, bugün de çalışma düzenini daha fazla kar odaklı değiştirme çabasında yine sermaye devletini arkasına aldığını görüyoruz. Eylemlerin ilk gününde polis tarafından işçilerin tehdit edilmesi bunun en açık örneği oldu. Tüpraş sermayesi işçilerin eylemlerine karşı geri adım atmamamsı, AKP-MHP rejimine duyulan güvenin bir göstergesi sayılmalıdır. Grev yasağından Yüksek Hakem Kuruluna, işsizlik sopasından sermaye lehine yasal düzenlemeler yapılmasına, polis şiddetinden gözaltı ve tutuklama terörüne kadar Tüpraş’ta ve diğer birçok yerde patronlar gücünü bu gerici-faşist iktidardan alıyor.

O halde Koç’un dayatmalarına, hak gasplarına, keyfi düzenlemelerine karşı daha örgütlü olmak, yasaklarına fiili meşru mücadele yöntemleriyle cevap vermek ve işçi düşmanı bu iktidardan hesap sormak günün görevidir. İşyeri komitelerini kurmak bunları yapabilmek için yaşamsal önemdedir. Daha etkili eylemler gerçekleştirerek, sınıfın diğer bölüklerini de harekete geçirecek talep ve yöntemler belirleyerek, dayanışmayı daha kuvvetli örerek sermaye sınıfının saldırılarına karşı mücadeleyi yükseltelim!

 

 

 

 

 

İnsanca yaşanacak ücret için kadın erkek mücadeleye!

 

Patron, devlet ve sendika bürokratları tarafından oluşturulan komisyonun asgari ücret görüşmeleri başladı.

Sokağa çıkma kısıtlamalarında dahi işçiler uzun saatler boyunca çalıştırılırken, komisyon yetkilileri görüşmeyi ‘sosyal mesafeyi koruyarak’ internet üzerinden yaptı. Daha sonra yapılacak olan görüşmelerden çıkacak sonucun da sinyalleri her yıl olduğu gibi verilmiş oldu: Emekçilere sefalet!

Açlık sınırının 2.517, yoksulluk sınırının ise 8.198 TL olduğu günümüz Türkiye’sinde, Çalışma Bakanlığı yaklaşık iki ay önce patronlara aktardıkları bütçeden söz edip, ‘asgari ücretin uzlaşma içinde belirlenmesi gerektiğini’ söyleyerek, asgari ücret görüşmelerinin neyle sonuçlanacağını zaten önceden belirtmiş oldu.

Asgari ücretle çalışan kadın işçi sayısının erkek işçilere göre artış göstermesi, asgari ücretin kadın işçilerin daha yoğun çalıştığı sektörlerde belirgin bir yer tutması, asgari ücret sorununu işçi ve emekçi kadınlar açısından da önemli gündem olarak öne çıkarıyor. DİSK-AR’ın 2019 Asgari Ücret Raporunda kadın işçilerin erkek işçilerden %10 daha az ücret aldığı belirtilmektedir. Kadınların %22’si ise asgari ücretin altında ücretlerle çalıştırılıyor.

Sermayedarlar bu süreçte de kârlarına kâr eklerken emekçilerin payına açlık ve yoksulluk düştü. AKP iktidarı ‘işten atmalar yasaklandı’ yalanıyla ekranlarda boy gösterirken, milyonlarca emekçi açlık sınırının yarısı bile olmayan ücretlerle kısa çalışma ödeneğine mecbur bırakıldı. Pandemi bahanesi ile en önce işten atılanlar ise kadın işçiler oldu, kadın işsizliği ve yoksulluğu arttı. Güvencesiz ve asgari ücretin bile altında kalan ücretlerle çalıştırılmak en çok kadın işçileri etkiledi.

İşçi ve emekçi kadınların, pandeminin ve ekonomik krizin etkilerini her açıdan daha ağır yaşadığı koşullarda, asgari ücret meselesinin daha da önem kazandığı bir dönemin içindeyiz. İşçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesinin zayıf olduğu günümüz koşullarında, sermaye ve temsilcileri bir kez daha sefalet ücretlerini dayatacaktır. Tam da bu nedenle işçi sınıfının, işçi ve emekçi kadınların insanca yaşanacak ücret talebini yükseltmesi, örgütlü birliğini sağlaması gerekiyor.

Kadın ve erkek işçi-emekçiler olarak kaderimizi patronların iki dudağı arasına bırakmamalı, emeğimize sahip çıkmalıyız.

Devlet, sermaye ve ihaneti tescillenmiş Türk-İş ağalarının belirleyeceği sefalet ücretine karşı insanca yaşayabileceğimiz, vergiden muaf asgari ücret için birlikte hareket edelim!

İşçi Emekçi Kadın Komisyonları