11 Aralık 2020
Sayı: KB 2020/Özel-26

Ya barbarlık içinde yok oluş ya sosyalizm!
Yaşam hakkımız için mücadeleye!
2021 bütçesi faize ve militarizme…
Emek penceresinden üçüncü çeyrek büyümesi…
AB-Türkiye ilişkileri üzerine
“Zirveler ülkesi” Türkiye!
Bir kez daha siyonist İsrail’in kapılarında...
Çürümüş rejimin pis kokuları yayılıyor
Yeni Sinbolar yaratalım!
Tüpraş’ta kölelik dayatması ve eylemler
100. Yılında Tarihsel TKP... Komünist Partilerinin Yakındoğu Çalışmaları
Yakındoğu’da Devrimci Hareket
Engels’ten anılar - Wilhelm Liebknecht
Alman polis teşkilatında ırkçılık
Fransa Bir-Kar: Sinbo işçileriyle dayanışmaya!
Tayland’da diktatörlük karşıtı kitle hareketi
Siyonist İsrail yine savaşı kışkırtıyor
Menzil, sırtını “sağlık sektörüne” dayamış
Uzaktan eğitim yine “error veriyor”
Çözüm işçilerin birliği ve mücadelesinde!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Emek penceresinden üçüncü çeyrek büyümesi…

Vahşi büyüme!

Fikri Tomurcuk

 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) temmuz, ağustos ve eylül aylarını kapsayan yılın üçüncü çeyreğinde ekonominin bir yıl öncesine göre yüzde 6.7 büyüdüğünü açıkladı.

Türkiye’nin ortalama potansiyel büyüme hızının yüzde 4-5 arasında olduğu göz önüne alındığında, bu oldukça yüksek bir büyüme hızı. Bunun tüm dünyayı sarsan Covid-19 salgını koşullarında gerçekleşmiş olması ayrıca önemli.

Dış görünüşüne göre oldukça iyi bir büyüme performansı varmış gibi gözüküyor. Ama bu ülkede yaşayanların büyük bir çoğunluğu böyle bir büyümenin refahını, rahatlığını hissetmiyor. Zaten TÜİK verilerinin biraz ayrıntısına bakıldığında bile, büyümenin sırmaları hemen dökülüveriyor. Büyümenin kredi pompalayarak, yani borçları artırarak gerçekleşmiş hormonlu bir büyüme olduğu, ekonominin dengesizliklerini, zaafiyetlerini daha da artırdığı, sürdürülemez olduğu, üstelik sorunları geleceğe yığarak önümüzdeki dönemi çok daha zor ve daha sorunlu hale getirdiği görülüyor.

Emeğin pastadan aldığı pay küçüldü

Asıl önemlisi, büyüme verileri, bir yanda ekonomi hızla büyürken, diğer tarafta sömürünün daha da arttığını, emekçilerin daha da yoksullaştığını ortaya koyuyor.

Bunun ilk göstergesi, emekçilerin milli gelirden (Gayrisafi Yurtiçi Hasıla-GSYH) aldığı payın azalması. Geçen yılın üçüncü çeyreğinde maaş, ücret ve yevmiye ile çalışan emekçilerin milli gelirden aldığı pay yüzde 29.7 idi. Bu yılın üçüncü çeyreğinde bu pay yüzde 26.6’ya düştü. Emeğin payındaki bu 3.1 puanlık düşüş, yüksek bir kayıp yaşandığını gösteriyor.

Emeğin pastadan aldığı paydaki bu düşüş hemen hemen tüm sektörlerde yaşandı. Ekonominin bel kemiğini oluşturan imalat sanayiinde yaratılan katma değerden emeğin aldığı pay 4.9 puanlık bir kayıpla yüzde 37.5’ten yüzde 32.6’ya indi. İnşaatta bu pay 4.2 puanlık kayıpla yüzde 35.9’dan yüzde 31.7’ye düştü. Ticaret, ulaştırma, depolama, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde milli gelirden alınan pay ise yüzde 29.6’dan yüzde 26.6’ya indi.

Yüzde 41.1 gibi olağanüstü bir büyüme hızına ulaşan finans sektörünün, emeğin payındaki düşüşte de lider olması, büyümenin karakterini en uç noktada sergiliyor. Finans sektöründe emeğin aldığı pay, 11.4 puan birden düşerek, yüzde 36.9’dan yüzde 25.5’e indi.

Emekçinin lokması da küçüldü

Sorun bununla da bitmiyor. Emekçinin milli gelir pastasından aldığı pay küçülürken, emekçilerin eline geçen miktar da enflasyonun gerisinde kaldı. Yani emekçilerin milli gelirden elinde kalan miktar, reel olarak da küçüldü. Milli gelir pastası büyürken emekçilerin dilimi eskisinden bile küçük hale geldi.

Yılın üçüncü çeyreğinde milli gelir cari fiyatlarla yüzde 22.6, emekçilere yapılan ödemeler ise ancak yüzde 9.7 arttı. Milli gelir hesaplarında kullanılan ortalama enflasyon oranı (deflatör) ise yüzde 14.9 oldu. Buna göre, milli gelir reel olarak yüzde 6.7 gibi yüksek bir artış gösterirken, emekçilere yapılan ödemeler enflasyon oranının altında arttığı için, reel olarak yüzde 4.52 azaldı. Ekonomi hızlı büyürken emeğin eline geçen miktar büyümek bir yana reel olarak daha da küçüldü.

Bu durum tüm ana sektörler için geçerli. Sanayi sektörü reel olarak yüzde 8 büyürken, bu sektörde emekçilere yapılan ödemeler reel olarak yüzde 5.5 küçüldü. İmalat sanayii yüzde 9.3 büyürken, sektördeki emekçilere yapılan ödemeler reel olarak yüzde 5 küçüldü.

İnşaat sektörü yüzde 6.4 büyürken emekçilere yapılan ödemeler reel olarak yüzde 6 daraldı. Yüzde 0.75 ile düşük bir hızla büyüyen ticaret, ulaştırma, depolama, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde çalışan emekçilerin reel kaybı yüzde 10.6’yı buldu. Büyüme hızı yüzde 41.1’i bulan finans sektöründe bile emekçilerin payına düşen gelir yüzde 2.4 azaldı. Emekçiler için yapılan ödemelerin reel olarak en fazla küçüldüğü sektör diğer hizmetler oldu. Yüzde 6’lık bir büyümeye ulaşan bu sektörde emekçilerin reel kaybı yüzde 12.8’e ulaştı.

Öldüresiye sömürü

Bu yüksek büyüme, geçen yıla göre istihdamın ciddi ölçüde azaldığı, işsizliğin arttığı koşullarda ortaya çıktı. Maaş, ücret ve yevmiye ile çalışan emekçi sayısı geçen yılın üçüncü çeyreğine göre 302 bin kişi azaldı. TÜİK verilerine göre istihdamda gözüken ama Covid-19 nedeniyle ücretsiz izne gönderildikleri için fiilen işbaşında olmayanlar da hesaba katıldığında, bu yılın üçüncü çeyreğinde fiilen çalışan emekçi sayısı geçen yıla göre 647 bin kişi (yüzde 3.6) azaldı.

Fiilen çalışan emekçi sayısının 647 bin kişi azalmasına rağmen gerçekleşen yüzde 6.7 oranındaki yüksek büyüme hızı, emek sömürüsünün arttığını göstermektedir.

Üstelik bu, Covid-19 salgını fabrikalarda kol gezerken yapıldı. Daha az sayıda emekçi ile daha fazla üretim yapmak için işçiler, virüs bulaşan işçiler ve onlarla teması olan arkadaşları karantinaya alınmaları gerektiği halde çalışmaya zorlandılar. Salgın yüzünden ölümlerin ezici çoğunluğunun emekçi kentleri ve emekçi semtlerinde olması, bunun sonucuydu.

Daha fazla kâr uğruna emekçiler salgın koşullarında daha az sayıyla daha yoğun çalışmaya zorlandılar. Bir yanda işsizlik ve açlık, diğer yanda hastalık ve ölüm tehdidi zalimliğiyle karşı karşıya kaldılar.