7 Şubat 2020
Sayı: KB 2020/06

Metal TİS’leri yine satıldı…
Birleşik Metal bürokratları Gebze Şube’yi böldü…
Şimdi söz sırası metal işçilerinde!
Reformist sol yayınlar Birleşik Metal ağalarının “satış sözleşmesi”ni göremedi
Metalde satış sözleşmesi ve çıkış yolu
Greif Direnişi öncülerinden... Greif Direnişi 6. yılında!
Tekstil işçisi köle değildir
AKP-saray rejimi: Kriz, çürüme, şiddet, savaş sarmalı
İdlib: Türk devletinin gömüldüğü bataklık!
‘Yerel Yönetimler Yasa Taslağı’ ve belediyeler üzerine…
Finlandiya’da Ocak 1918 Devrimi... - A. Eren
Finlandiya Devrimi - Eric Blanc
Trump’ın “barış planı”: Yüzyılın sahtekarlığı!
Filistin’de “asrın anlaşması”na ret!
Fransa’da genel grev gözlemleri
8 Mart’a giderken…
ABD’de gerçekleşen iki kitlesel mitingin düşündürdükleri
Eğitim haktır, geleceğine sahip çık!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Filistin’de “asrın anlaşması”na ret!

 

İsrail’i himaye etmek tüm ABD başkanlarının vazifesidir. Trump ise bunu her türlü sınırı aşarak yapıyor. Daha önce Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul edip ABD büyükelçiliğini bu kente taşımış ve Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı ilan etmişti. Bu defa gündeme getirdiği “asrın saldırısı” ile Filistin davasını tamamen yok etmeyi hedefliyor.

Tüm taraflar anlaşmayı reddediyor

Trump ve hempaları tam bir arsızlıkla Filistin halkının iyiliği için çalıştıklarını iddia ediyorlar. Oysa amaçlanan, Filistin halkını köleleştirerek İsrail’in hedeflerine ulaşmasını sağlamaktır. Yanı sıra, Arap devletlerini bu suça ortak etmek, bölge ülkelerini İsrail sermayesinin açık pazarı haline getirmektir.

Ancak Filistin’de Trump’un planlarına itibar eden olmadı. Filistin halkı başta olmak üzere tüm örgütlü güçler Trump-Netanyahu anlaşmasını reddettiler. Filistin yönetimi, El Fetih, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), FHCK-Genel Komutanlığı, İslami Cihad, Hamas, Filistin Halk Partisi, kısacası Filistin’de örgütlü tüm yapılar, “asrın anlaşması” adı altında gündeme getirilen saldırıya karşı net bir tutum aldılar.

Birlik sağlandı

Uzun bir dönemdir hemen her olayda farklı tutum alan Filistinli örgütler bu kez ortak bir tutum aldılar. Saldırıya karşı izlenecek mücadele çizgisi konusunda ise ne yazık ki aynı birliği sağlayamıyorlar. Filistinli grup ve örgütlerin ideolojik-politik çizgilerindeki farklılık doğal olarak mücadele yöntem ve araçları konusunda da farklılıklar yaratıyor.

Buna rağmen, bu tehlikeli gelişme karşısında ortak politik tutum alma arayışı devam ediyor. Gazze’de etkili olan Hamas ile Batı Şeria’daki Filistin yönetimi arasında görüşmelerin başlayacağı açıklandı. Henüz bu konuda somut adım atılmasa da, bu kez taraflar üzerindeki basıncın daha kuvvetli olduğu açık. Diğer direnişçi hareketler de Batı Şeria ile Gazze arasındaki ayrışmanın son bulması için çağrı yapıyorlar. İsrail’le yapılan anlaşmaların ilga edilmesini talep ediyorlar ve birleşik mücadele konusunda somut adımların atılmaması durumunda Abbas’ın samimiyetinin tartışmalı hale geleceğini belirtiyorlar.

Saldırıyı reddetmede sağlanan mutabakatın mücadele alanına taşınması, Mahmud Abbas’ın silahlı direnişin önünü tıkama tutumunu terk etmesine bağlı. Abbas, Arap Birliği Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, İsrail işgaline karşı barışçıl yöntemlerle mücadeleye devam edeceklerini, dolayısıyla silaha ihtiyaçları olmadığını söylemişti.

Mahmud Abbas’ın tutumu, “Oslo Barışı”na sadakatin göstergesi sayılıyor. Trump’ın güdümünde hareket eden Körfez şeyhleri, “Oslo Barışı” yıllar önce çöpe atıldığı halde, bunu Abbas’a özellikle telkin ediyorlar. Zira onlar, Filistin halkının direnişinden en az siyonistler kadar korkuyorlar. Abbas pasif tutumunu sürdürse bile, El Fetih’in bir kesimi direnişi destekleyecektir. Zira siyonist işgale karşı etkili bir direniş örgütlenmeden, Trump-Netanyahu pervasızlığına dur demek mümkün değil.

“Asrın saldırısı”na karşı birleşik direniş

Genelde direnişçi Filistin örgütleri, özelde FHKC, her yöntem ve aracın kullanılacağı birleşik bir direnişi savunuyorlar. Filistin halkının yaşadığı her alanda direnişin koşullara uygun araçlarla sürdürülmesi gerektiğinin altını çizen FHKC liderlerinden Mahir Tahir, Lübnan El Mayadeen kanalına yaptığı açıklamada, birleşik direnişin örgütlenmesi için bir an önce somut adımlar atılması gerektiğini belirtti. Bu saldırının başka türlü püskürtülemeyeceğini vurgulayan Tahir, Oslo Barışı’nı reddedip, zaman yitirmeden direnişe geçme çağrısında bulundu.

Filistin halkı ne pahasına olursa olsun teslimiyeti kabul etmeyeceğini ortaya koymuş bulunuyor. Bu kararlı duruşun etkili sonuçlar yaratabilmesi ise birleşik direnişin örgütlenebilmesiyle mümkün.

Birleşik direniş Filistin halkının özlemidir. Ancak Filistinli hareketlerin
parçalı yapısı bunu zorlaştırmaktadır. Son saldırının pervasızlığı ise birleşik direnişin örgütlenebileceği beklentisini güçlendirmektedir. Buna rağmen birliğin sağlanması kolay görünmese de, gelinen yerde başka bir çıkış yolu bulunmamaktadır.

 

 

 

 

Alman tekelleri daha fazla büyüme peşinde

 

Almanya’da “Nitelikli İş Gücü Göç Yasası” 1 Mart 2020 tarihinde yürürlüğe girecek. Alman kapitalizminin ihtiyaçları çerçevesinde düzenlenen yasa ‘ucuz ve nitelikli iş gücü’ ihtiyacını karşılamayı hedefliyor. Alman basını ise yürürlüğe girecek olan yasa üzerine güzellemeler yapıyor.

“Nitelikli iş gücü” açığını kapatma iddiasıyla Alman sermayesi belli değişikliklere gidiyor. İş arama vizesi adı altında haftada 10 saat deneme amaçlı çalışmayla ucuz emek sömürüsü yaygınlaştırılacak. Yasa tasarısı göç yasası bünyesinde çıkartılıyor. Bu yanıyla süresiz oturum hakkı verileceği söyleniyor.

Almanya’da 80 milyon kişi yaşıyor. Nüfusun yaklaşık dörtte biri yoksulluk sırında yaşam koşullarına mahkûm edilmiş durumda.

Hal böyleyken sosyal yıkım saldırıları ile işçi ve emekçileri yoksullaştıran kapitalistler, zenginliklerini büyütmek için yeni politikalar gündeme getiriyor. Keza, yeni yasa ile birlikte Alman sermayesi ucuz ve nitelikli iş gücü ihtiyacını karşılamayı amaçlıyor.

Yeni düzenlemenin kapitalistlerin servetini, işçi ve emekçilerin ise yoksulluğunu arttıracağı açık.