2 Ağustos 2019
Sayı: KB 2019/29

Krizin birinci yılında TİS süreçleri…
Düzen siyasetinin “demokrasi” hamleleri
Faiz indirimi kimin içindi, sonrası ne olacak?
Ekonomik kriz de olsa Diyanet’e bütçe ayrılır
Günah keçisi ilan edilen Suriyeliler
Haklarımızı korumak ve taleplerimizi kazanmak için birleşelim!
MESS’in anketi, metal işçilerini yönlendirmeye çalışıyor
TİS süreçlerinde 3 yıllık sözleşme dayatması
Kıdem tazminatının gaspına hayır!
Petlas’ta görevden alma operasyonu ve ayrıntıları
Parti, merkeziyetçilik, ademi merkeziyetçilik ve önderlik - A. Murat
ABD Ortadoğu’da yeni felaketler peşinde koşuyor
Filistin yönetimi “Oslo Anlaşması”nı askıya aldı
Bu ülkeden Missouri geçti, F-35 gelmese ne olur!
Nafaka Kanunu’nda son perde ekimde
Sınıfının davası için dövüşen kadın metal işçisi Zeliha yoldaşı yitirdik!
Eğitim üzerine...
Yeni bir “tercih” dönemi
Sadece yaşanabilecek bir dünya istiyoruz!
Küçük bir çocuk ile şişman bir adamın katliamı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

TİS süreçlerinde 3 yıllık sözleşme dayatması...

Dayatmaları boşa çıkartmak için birleşik mücadele!

 

Farklı işkolu ve fabrikalarda Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreçleri yaşanıyor. Tekil sözleşmelerin yanı sıra grup toplu sözleşme görüşmeleri de sürüyor. Şu ana kadar imzalanan sözleşmeler ve sermayenin eğilimlerine bakıldığında toplu sözleşmelerin toplamı için bir şablon dayatıldığı görülüyor. Bu şablonun ana hatları sefalet ücretleri, çalışma koşullarının ağırlaşması, hak gaspları, 3 yıllık sözleşme vb.den oluşuyor. Sermaye örgütleri farklı işkollarında farklı sendikalarla süren görüşmelerdeki dayatmalarla, benzer sözleşmeler bağıtlamayı hedefliyorlar.

TÜPRAŞ sözleşmesi bu açıdan oldukça uyarıcı bir örnek olarak geride kaldı. Koç sermayesinin düşük ücret, vardiya sisteminde değişiklik ve 3 yıllık sözleşme dayatmalarını kabul etmeyen TÜPRAŞ işçisi eylemli bir süreç başlatmıştı. Grev yasağı bulunan fabrikada, Yüksek Hakem Kurulu darbesiyle, Koç’un teklifinin dahi altında, tüm dayatmaları onaylayan 3 yıllık bir sözleşme kabul ettirildi. TÜPRAŞ örneği, yaklaşan MESS Grup TİS sürecinde Koç’un masaya nasıl oturacağını açıkça göstermiş oldu.

Aynı günlerde 200 bin kamu işçisini ilgilendiren TİS sürecinde önce %5, ardından revize edilerek %7 zam önerisi yapıldı. Sözleşmenin süresine dair veri henüz taraflarca açıklanmış değil. Öte yandan MATA, Yıldız Entegre vb. farklı işkollarında da sözleşmeler üç yıllık imzalandı.

Üç yıllık sözleşme dayatması, salt bugünün tartışması değil elbette. Sermaye örgütleri, TİS sürelerinin 2 yıl yerine 3 yıla çıkartılması dayatmasını, uzun bir süredir gündeme getiriyorlar. Uygun buldukları ortamda ise hayata geçiriyorlar. Star Rafineri, PETKİM, Şişecam, THY, kimi belediyeler ve tekil birçok sözleşme, zaman içerisinde 3 yıllık olarak imzalandı. Keza 2014 yılında MESS Grup TİS sürecinde masada önemli bir dayatma olarak 3 yıllık sözleşme vardı ve Türk Metal imzaladığı sözleşme ile metal işçisini 3 yıllık sözleşmeye mecbur bırakmıştı. Ardından yaşanan hareketli süreçler, Metal Fırtına ve metal işçisinin tabandan basıncı 2017 yılında tekrar 2 yıllık sözleşmeye dönülmesini sağladı. Bugün görüldüğü kadarıyla bir bütün olarak sendikalı işçilere üç yıllık sözleşme dayatması, genel bir kural haline getirilmek isteniyor.

Üç yıllık sözleşme dayatması basit bir sözleşme prosedürü olarak algılanamaz. Türkiye'nin mevcut koşullarında, sınıf hareketinin zayıflığı ve sendikal bürokrasinin uğursuz rolü TİS süreçlerini bir orta oyununa çevirmiş durumda. Emeğin korunması mücadelesinin önemli bir yanını oluşturan TİS süreçleri bir mücadele alanından çok, masabaşı ücret pazarlığına daraltılmış bir prosedür haline gelmiş bulunuyor. Çoğu durumda da güya işçileri temsil eden sendikaların sermaye dayatmalarında bir noter görevi gördükleri ve işçilere bu dayatmaları kabul ettirmek için türlü yollara başvurdukları bir süreç olarak yaşanıyor.

Ekonomik, sosyal, kültürel bir dizi alanı kesen emeğin korunması mücadelesi, sınıfın gündelik mücadelesinin temel önemde bir alanıdır. TİS süreçleri bu mücadelenin toplu pazarlık yöntemi ile gerçekleştiği dönemlerdir. Sermayenin sendikal bürokrasiyle el ele vererek TİS süreçlerinin içini boşaltması gerçeği her defasında yeniden açığa çıkıyor. TİS görüşmelerinin sınıf mücadelesi açısından taşıdığı işlevin içi boşaltılırken tekrar gündeme getirilen 3 yıllık sözleşme, elbette ki ciddi bir saldırı hamlesi anlamına geliyor.

Halihazırda ağır bir kriz sürecinin içinden geçiliyor ve fatura her yolla işçi sınıfına çıkartılıyor. Sınıf mücadelesinin zayıflığı, bilinç ve örgütlülük planındaki geri tablo, bugün TİS süreçlerine çok daha büyük bir önem kazandırıyor. Zira TİS süreçleri sınıfın kendi kayıplarını telafi edebileceği, kendi sorun ve isteklerine dair ilgisinin arttığı, yaratılan algı ile çoğu durumda sadece TİS üzerinden mücadele eğiliminin güçlendiği dönemler olarak öne çıkıyor. Son dönemde yaşanan TİS süreçleri, bunun pratik örnekleri olarak orta yerde duruyor. Özellikle Grup TİS süreçleri, farklı fabrikalardan işçilerin ortak hareket etmesinin zeminini kuvvetlendiriyor. Sınıfın birleşik mücadelesini örgütlemede önemli imkanlar yaratıyor.

Üç yıllık sözleşme dayatması, sefalet ücretlerini, hak kayıplarını daha uzun bir zaman dilimi içinde uygulama planının ürünüdür. Bugün yapılan ücret zamlarının ertesi haftalarda hızla eridiği düşünülürse, 2 yıllık sözleşme yerine 3 yılda bir yapılacak sözleşme, işçi sınıfının ekonomik kriz, enflasyon, artan hayat pahalılığı vb. karşısında karın tokluğuna dahi çalışamaması demektir. Zam oranını altı aylık dilimlere bölen TİS’lerde ilk altı ay dışındaki dilimler genelde manipüle edilmiş enflasyon rakamlarına göre belirlenmektedir. İlk altı ayda dahi kuşa dönen ücretler, 2 yıllık sözleşmenin 4. altı ayında buhara dönüşmektedir. 3 yıllık sözleşme ile 6. altı ay, bu koşullarda zinciri olmayan kölelere, salt kuru ekmek vermekle eş anlama gelecektir.

Dayatmanın diğer bir boyutunu da mücadeleyi engelleme hedefi oluşturuyor. Sınıfın çok yönlü saldırı dalgasına karşı güçlenen mücadele eğilimi, bin bir yolla engellenmeye çalışılıyor. TİS süreçleri mücadele eğiliminin güçlendiği önemli dönemlerdir. Sermayenin 3 yıllık sözleşme dayatması, sınıf hareketinin/mücadelesinin görece daha güçlü olabildiği/olabileceği dönemlerin periyodunu uzatma ve basınçtan kurtulma hesabını içeriyor. Sermayedarların, 3 yıllık sözleşme dayatmasını gerekçelendirirlerken, “önümüzü daha rahat görebilme” tanımlaması tam da bu ihtiyacı vurgulayan bir söylemdir.

Sermaye örgütleri ve AKP, muhtemeldir ki sendikal bürokrasi ile de mutabakat halinde saldırıyı işkollarının bütününde hayata geçirmeye çalışacaklar. Sendikaların şu son yaşanan gelişmelerle daha açık hale gelen bu saldırı karşısında dilsiz kesilmeleri dikkate değerdir. Türk Metal ve Birleşik Metal-İş gibi mücadeleye dair ahkam kesmekle meşhur iki sendikanın, üstelik yaklaşan MESS Grup TİS sürecinde önemli bir madde olarak tekrar metal işçisinin önüne çıkacağı belli bir saldırı karşısındaki suskunlukları, sermaye ile sendikal bürokrasinin bir çeşit “mutabakatı” sayılabilir. Zira saldırıyı püskürtmek, bugünden başlayan, tabanın iradesine yaslanan, farklı işkollarıyla paralel ve birleşik bir hat ören bir mücadeleyle mümkün olabilir ve sendikal bürokrasinin bu konuda kılı kıpırdamıyor.

TİS süreçlerinde dayatılan sefalet ücretlerine, hak gasplarına ve gündemde olan 3 yıllık sözleşmeye karşı ilerici, öncü, bilinçli işçilerin omuzlarına önemli bir sorumluluk düşüyor. Dayatmaları boşa çıkartmanın, sendikal bürokrasinin oyunlarını bozmanın yolu tabandan örgütlenecek sınıf mücadelesinden geçiyor.