19 Nisan 2019
Sayı: KB 2019/16

Yıkım saldırısını püskürtmek için 1 Mayıs’ta alanlara!
İçeride işçi sınıfına savaş ilanı, dışarıda para dilenme!
Baskı ve zorbalık seçimlerin ardından da sürüyor
İBB ihaleleri ve yandaş sermaye
Savaşın rantını zenginler yer, bedelini yoksullar öder!
“Yeni Ekonomi Programı” sosyal yıkım programıdır!
Sosyal yıkım paketi sendikaların gündeminde
Greif davasında 2. duruşma
Tuzla’dan işçiler fabrika ve ülke sorunlarını değerlendirdi
TKİP VI. Kongresi Belgeleri... Devrimci örgüt ve kadro sorunları üzerine
Üçüncü Enternasyonal ve tarihteki yeri - V. İ. Lenin
Sudan’da diktatör yıkıldı, cuntaya karşı mücadele devam ediyor
Cezayir’de eylemler büyüyerek devam ediyor
Kapitalizme köle, karanlığa teslim olma! 1 Mayıs’ta alanlara!
Sosyal yıkım paketi ve “istihdam bazlı eğitim”
Sınıfı ve devrimi örgütlemede parti kadrosunun tayin edici rolü - Hatice Yürekli
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Greif davasında 2. duruşma

 

İstanbul Hadımköy’deki Greif çuval fabrikasında sömürüye ve taşeron köleliğine karşı 60 günlük işgal gerçekleştirdikleri için, Greif direnişçileri hakkında 5 yıl sonra açılan davanın 2. duruşması 15 Nisan’da görüldü.

Gaziosmanpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma öncesinde Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası (DEV TEKSTİL) tarafından yapılan basın açıklamasında bir kez daha “Gre(if)v işçi sınıfının davasıdır yargılanamaz!” denildi.

Greif işgali haklı ve meşrudur”

Saat 10.00’da görülecek duruşma öncesinde yapılan açıklamada, DEV TEKSTİL Başkanı Murat Yıldırım konuştu. Greif işçilerinin haklı ve meşru grevine açılan davanın ikinci duruşmasının görüleceğini belirterek söze başlayan Yıldırım, Greif işçilerinin taşeron köleliğine, ağır çalışma koşullarına karşı 60 gün fabrikada mücadele ettiklerini hatırlatarak şunları söyledi: “DİSK Tekstil Sendikası’nın ihaneti ile karşılaşmasalardı bugün taşeron köleliğine karşı büyük bir kazanım elde edilmiş olacaktı. Fakat DİSK Tekstil’in patronla işbirliği yapmasına, bütün sendikaların kendi görevini unutup Greif İşgali’nin karşısına geçmesine rağmen Greif işçileri Türkiye işçi hareketi tarihinde önemli bir mücadeleye imza atmıştır.”

Greif’i sahiplenmek insanlık onurunu sahiplenmektir”

Sermaye iktidarının sosyal yıkım saldırısına değinerek sözlerini sürdüren Yıldırım, “Yeni Ekonomi Programı adı altında kıdem tazminatımızın gaspını öngören program açıklandı. Bizler mücadele etmezsek, haklarımıza sahip çıkamazsak, uluslararası hukukun gerektirdiği mücadele yöntemlerini hayata geçirmezsek bu haklarımız elimizden alınacaktır” dedi. İşçi sınıfının masa başında hiçbir hak elde edemeyeceğine de dikkat çeken Yıldırım “Greif işçilerinin gerçekleştirdiği mücadele dışında işçi sınıfının hak elde edeceği mücadele yönteminin olmadığını son 3 yılın tablosu göstermektedir. Yaşasın Greif davası, Greif işçisi yargılanamaz. Kahrolsun patronların, sermayenin diktatörlüğü” dedi. Konuşma, “Onuruna emeğine geleceğine sahip çıkan herkes Kavel’den Greif’e Türkiye işçi sınıfının fiili meşru mücadele çizgisini sahiplenmelidir. Aksi halde bu saltanat düzenine boyun eğmiş, onuruna leke sürmüş demektir” ifadeleriyle noktalandı.

Greif işçilerinin davası bütün işçi sınıfının davasıdır”

Ardından söz alan Greif direnişçilerinden Coşkun Alsaç, Amerikan tekeli Greif’te düşük ücretlere, kötü çalışma koşullarına en çok da yasadışı taşeron köleliğine karşı bir mücadele başlattıklarını hatırlattı ve “Taban örgütlülüklerinin, işçi demokrasinin olduğu bir çalışmayı ilmek ilmek örmüştük” dedi. TİS sürecinde taleplerinin kabul edilmediğini, yasadışı taşeron uygulaması devam ettiği için emeklerine sahip çıkarak fabrikayı terk etmediklerini belirtti. Polis saldırısıyla fabrikadan zorla çıkarıldıklarını ancak mücadeleyi farklı mevzilerde sürdürmeye devam ettiklerini sözlerine ekleyen Alsaç, Greif işçilerine açılan davaların takipsizlikle sonuçlandığını ve işçilerin tazminatlarını aldığını hatırlattı. Ancak yıllar sonra bir ‘kamu davası’ açılmasını teşhir eden Alsaç, bu haksız davalara hiçbir zaman prim vermeyeceklerini ve onurlu davalarını ilk günkü gibi sahipleneceklerini vurguladı.

İşgal grev direniş!”, “Yaşasın Greif direnişimiz!”, “Kahrolsun sendika ağaları!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” sloganlarıyla eylem sonlandırıldıktan sonra duruşma için adliyeye geçildi.

Greif yöneticisi duruşmaya çağırılacak

Adliyeyi ablukaya alan polis yine kapıda tek tek kimlik kontrolü yaparak yargılananlar dışında kimseyi içeri sokmadı. 191 işçiye açılan davanın ilk duruşmasında 120 işçinin ifade işlemi tamamlanmıştı. 2. duruşmada da 50’ye yakın işçi ifade verdi.

Ayrıca, Greif işçilerinden şikâyetçi olan fabrika yöneticisi Tahir Polat’ın mahkemeye katılmamak için çeşitli bahanelerle ara duruşmada ifadesini verdiği görüldü. Buna karşın işçilerin avukatları, Greif yöneticisine soracakları soruları olduğunu ifade ederek tekrar çağrılmasını talep etti, mahkeme de bu talebi kabul etti.

Greif işgalinin öncüleri ve bütün işçileri mahkeme ifadelerinde mücadelelerinin haklılığı ve meşruluğunu açıkça ifade ettiler. İşçilerin tamamı kendi istekleriyle Grev direnişine katıldıklarını ve bütün kararları birlikte aldıklarını beyan ettiler. DİSK Tekstil ve fabrika yönetiminin baskı ve tehditleriyle direniş esnasında karakola giden işçiler karakoldaki ifadelerini basınç altında ve okumadan imzaladıklarını, bu beyanlarının doğru olmadığını ifade etti.

Ayrıca, Greif işgali esnasında DİSK Tekstil Sendikası ve Greif yönetimiyle işbirliği içinde direnişi kırmak için anlaşan ve bir grup işçiyi kandırarak karakola götüren işbirlikçiler de davranışlarının arkasında duramadılar. Direnişe ihanet eden işçiler mahkeme ifadelerinde gerçekleri ifade ettiler. Kandırdıkları işçilerin ve direnişçilerin yüzlerine dahi bakacak halleri yoktu.

İfade işlemlerinin ardından dava 2 Ekim 2019 tarihine ertelendi. Mahkemeye gelmeyen sınırlı sayıdaki işçi için ifadesi alındıktan sonra bırakılmak üzere yakalama kararı çıkarıldı.





Cargill direnişi 1 . yılında

 

Bursa Karacabey’de kurulu Amerikan tekeli Cargill fabrikasında Tek Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için 17 Nisan 2018’de işten atılan işçiler, direnişlerini, birinci yılında Cargill Türkiye Merkez Ofisi önünde taşıdılar.

Cargill’in bulunduğu İstanbul Ataşehir’deki Palladium Tower önüne sabah erken saatlerde ulaşan işçiler bina girişinde pankartlarını açarak işbaşı yapanları karşılarken polisin dayatmasıyla karşılaştılar. Ancak işçiler bekledikleri noktayı terk etmediler.

Sonrasında ise sendika ve siyasetlerden desteğe gelenlerle birlikte halaylarla bekleyiş devam etti. Saat 14.00’te düzenlenen basın açıklamasında, bir yıldır mücadelenin sürdüğü ancak patron cephesinden değişen bir şey olmadığı, işçiler üzerindeki baskının devam ettiği söylendi.

Cargill yönetiminin haksız, hukuksuz, işçiye ve sendikaya düşman uygulamalarının teşhir edildiği açıklamada, “Biz vazgeçmeyiz, yolumuzdan dönmeyiz” vurgusu yapıldı.