19 Nisan 2019
Sayı: KB 2019/16

Yıkım saldırısını püskürtmek için 1 Mayıs’ta alanlara!
İçeride işçi sınıfına savaş ilanı, dışarıda para dilenme!
Baskı ve zorbalık seçimlerin ardından da sürüyor
İBB ihaleleri ve yandaş sermaye
Savaşın rantını zenginler yer, bedelini yoksullar öder!
“Yeni Ekonomi Programı” sosyal yıkım programıdır!
Sosyal yıkım paketi sendikaların gündeminde
Greif davasında 2. duruşma
Tuzla’dan işçiler fabrika ve ülke sorunlarını değerlendirdi
TKİP VI. Kongresi Belgeleri... Devrimci örgüt ve kadro sorunları üzerine
Üçüncü Enternasyonal ve tarihteki yeri - V. İ. Lenin
Sudan’da diktatör yıkıldı, cuntaya karşı mücadele devam ediyor
Cezayir’de eylemler büyüyerek devam ediyor
Kapitalizme köle, karanlığa teslim olma! 1 Mayıs’ta alanlara!
Sosyal yıkım paketi ve “istihdam bazlı eğitim”
Sınıfı ve devrimi örgütlemede parti kadrosunun tayin edici rolü - Hatice Yürekli
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Baskı ve zorbalık seçimlerin ardından da sürüyor

 

Yerel seçimlerin üzerinden iki haftayı aşkın bir süre geçmesine rağmen tartışmaları devam ediyor. Gözle görülür bir oy kaybına uğradığı açık olduğu halde AKP bunu kabul etmemekte ısrar gösteriyor. Büyükşehirleri kaybeden, diğer şehirlerde de oy erimesi yaşayan Erdoğan AKP’si düne kadar “millet iradesi” diyerek kutsadığı sandıkları tanımıyor, seçimden bir gün önce “tarihin en adil ve şeffaf seçimi” ilan ettiği seçimin şaibeli olduğunu söylüyor.

Seçim tartışmalarının odak noktasını İstanbul oluşturuyor. Zira AKP, gerici vakıf ve cemaatleri beslemek, türlü yolsuzluklarla kendisinin ve yandaşlarının kasasını doldurmak için yağmaladığı İstanbul rantını başka birine kaptırmak istemedi.

Fakat hile ve çirkef sadece İstanbul’da yaşanmıyor. Erdoğan/AKP iktidarı Kürt kentlerinin belediyelerini de gasp etmek istiyor. Seçim çalışmalarını kendisine yönelik haksızlıklar ile polis-yargı terörü ablukasında yürüten HDP, seçim esnasında ise asker postallarıyla karşılaşmıştı. Askerlere yığınsal olarak oy kullandırıldı. Yetmedi, kimi köylerin-ailelerin oy kullanması engellendi, HDP’li müşahitler sandık başlarından uzaklaştırıldı. Batıdaki haksızlıklar bir şekilde duyurulurken Kürdistan’da yaşanan zorbalık yansıtıl(a)madı. Buna rağmen Kürt halkı, birçok kentte kayyımları defetti.

Bu durumu hazmedemeyen AKP iktidarı, oy hileleriyle değiştiremediği sonuçları çeşitli itirazlarla YSK üzerinden değiştirmeye çalışıyor. Adaylık başvuruları sürecinde YSK tarafından hiçbir engelle karşılaşmayan kimi belediye başkanlarına, kazandıkları kesinleştikten sonra KHK ile ihraç edildikleri gerekçesiyle mazbataları verilmedi. AKP’nin yaptığı itiraz sonucu YSK, Diyarbakır’ın Bağlar, Van’ın Tuşba, Edremit, Çaldıran, Erzurum’un Tekman ilçeleri ile Kars’ın Dağpınar beldelerinde mazbataların seçilmiş belediye başkanları yerine ikinci adaylara -yani AKP’lilere- verileceğini açıkladı. Nitekim Edremit’te bu karar uygulanmış oldu.

Mazbata krizi devam ederken, mazbatası verilen belediye eşbaşkanları da yargı terörüne maruz kalıyorlar. Diyarbakır’da yapılan seçim kutlamalarının ardından kutlamada “terör örgütü propagandası” yapıldığı gerekçesiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk ile Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı seçilen Adnan Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen Uyanık hakkında soruşturma başlatıldı.

Tüm bunlar gösteriyor ki merkezi burjuva devlet aygıtı yerli yerinde durduğu müddetçe yerel yönetimlerin sınırları keyfi bir şekilde daraltılabilmekte, bugün olduğu üzere hepten güdükleştirilebilmektedir. Sermayenin demir yumruğu Erdoğan için seçim sonuçları kendi kazandığı kadarıyla geçerlidir. 7 Haziran 2015 ve ardından 1 Kasım seçimleri, hileli 16 Nisan referandumu, 24 Haziran ve son olarak 31 Mart seçimleri bu gerçeği bir kez daha doğrulamıştır.

Kürt halkının siyasi tercihlerini kayyımlarla boğan, Batıda kazanan muhaliflere “topal ördek” benzetmesi yapan Erdoğan/AKP iktidarı için seçimler kendilerinin zorla onaylanmasından başka bir şey değildir. Dolayısıyla gerek dinci-faşist bloğu geriletmek gerekse sandıkta ortaya konan iradeyi savunmak için dahi işçi ve emekçiler için tek seçenek fiili-meşru mücadeledir.





Açlık grevleriyle dayanışmaya saldırılar

 

İmralı Hapishanesi’nde Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrite karşı HDP Hakkari Milletvekili ve DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi 160’lı günlerinde sürerken, hapishanelerde binlerce tutsağın tecrite son verilmesi talebiyle açlık grevleri devam ediyor. Açlık grevleriyle dayanışmanın yükseltilmesi ise, sermaye devletinin tahammülsüzlüğüyle karşılaşıyor, devlet terörünün hedefi oluyor.

HDP Diyarbakır İl Örgütü, açlık grevleriyle dayanışma ve tecrite son verilmesi talebiyle 17 Nisan’da Koşuyolu Parkı’nda eylem yapmak istedi. Kürdistan’da seçimleri kazanan HDP’li belediye başkanlarının mazbatalarının verilmemesinin de protesto edilmek istendiği eylem polisin ablukasıyla karşılaştı. Parkta toplanan, HDP’li vekillerin de içerisinde olduğu kitle polisin saldırısına maruz kaldı.

Gebze M Tipi Kapalı Hapishanesi önünde nöbete başlayan tutsak yakınları 16 Nisan’da polisin saldırısıyla karşılaştı ve 16 kişi gözaltına alındı. Saatlerce ters kelepçeyle polis aracında bekletilen aileler, daha sonra serbest bırakıldı. Ertesi gün de tutsak yakınlarının hapishane önüne gitmesi polis tarafından engellendi. Bir süre bekleyişini sürdüren aileler, nöbetlerini sürdüreceklerini vurgulayarak eylemi noktaladı.

Menemen R Tipi Hapishanesi önünde Ege Tuhay Der’in 17 Nisan’da yapacağı oturma eylemi polis tarafından engellendi. Hapishaneye 4-5 km mesafede açıklama yapılarak tecritin sonlandırılması istendi. Açlık grevindeki tutsakların yakınları da eylemlerin talebinin karşılanması gerektiğini vurguladı.

İstanbul Kadıköy’de 15 Nisan günü eylem yapmak isteyen ESP ve SGDF üyeleri polis terörüne hedef oldu. Açlık grevi direnişçilerinin fotoğraflarını taşıyarak, ağızlarında maskelerle yürüyen 7 kişi gözaltına alındı. Gözaltılar daha sonra serbest bırakıldı.

Gözaltılardan ESP Ataşehir İlçe Başkanı Serhat Demirtaş sonraki gün yüzü maskeli kişilerce kaçırıldı. Ertesi gün kaçırıldığı yere bırakılan Demirtaş, açlık greviyle dayanışma göstermemeleri yönünde tehditler eşliğinde darp ve işkenceye uğradığını anlattı.