4 Ocak 2019
Sayı: KB 2019/01

Emperyalist hesapları bozacak güç “işçilerin birliği, halkların kardeşliği”dir!
Menbic, Fırat’ın doğusuna“model” olacak
Düzen muhalefetinin gericilik yarışı
Sivil çeteler iş başında
Yağmaladıkça semirdiler, sömürdükçe büyüdüler
Erdoğan’a göre grevler ‘refahtan’ yapılmıyormuş!
Tarihten öğrenip tarihi aşmak: Netaş Grevi
“Biz bu ülkenin köleleri miyiz?”
Dolara bağlı işsizlik kuru
Yerel seçimler ve liberal hayaller üzerine…
Alman emperyalizmi geleceğe hazırlanıyor
RJ’nin 5. Gençlik Kampı
Kadınlar baskıya, sömürüye ve gericiliğe boyun eğmediler
Asgari ücret en çok kadınları ilgilendiriyor
2018 yılı ve gençlik
Eğitimde gericilik: Trajikomik bir hikaye
Sermaye devletinin tarihinden kanlı bir kesit: Ümraniye Cezaevi Katliamı
AKP şefinin Metin Akpınar-Müjdat Gezen davası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Biz bu ülkenin köleleri miyiz?”

 

Manisa’da petrokimya iş kolunda faaliyet gösteren bir fabrikada çalışan kadın işçi ile asgari ücrete yapılan zammı ve yaşam koşulları ile birlikte fabrikada karşılaştığı sorunları konuştuk.

-Asgari ücret açıklandı. Siz de asgari ücretle çalışan bir işçisiniz. Neler düşünüyorsunuz bu konuda?

-Ben Manisa’da petrokimya alanında üretim yapan bir fabrikada çalışıyorum. Öncelikle belirteyim ki bu benim ilk iş deneyimim. Eşim emekli. Kredi kartı borçlarımız var. Bireysel kredi borcumuz var. İki tane üniversite öğrencimiz var ve yetiştiremiyoruz. Eşimin maaşının yarısı krediye kesiliyor. Evimiz kira olduğu için, ihtiyaçlarımızı gidermek için 52 yaşında işe girmek zorunda kaldım. Bundan önce ev hanımıydım.

Yaklaşık bir yıldır asgari ücretle çalışıyorum. Asgari ücret açıklandı ama benim beklentilerimi karşılamıyor. Asgari ücret demek asgari olarak insanın geçimini sağlayacağı bir ücret demektir. Bu da ne demektir? Yeme, içme, barınma, faturalar ve bazı sosyal faaliyetler demektir. Verilen ücretle bunların hiçbirini tam olarak karşılayamıyoruz. Asgari ücretin olması gereken limiti bir kere yoksulluk sınırının altına düşmemeli bence. İnsanca yaşamaya yetmesi gerekiyor. Kiramı ödeyebileceğim, çocuklarımın okul ihtiyaçlarını giderebileceğim bir ücret olmalı. Sosyal bazı etkinlikte bulunamıyoruz mesela. Bir sinemaya gidemiyoruz, konsere gidemiyoruz tiyatroya adımımızı atmış değiliz. Kitap alamıyoruz örneğin...Fazıl Say dinlemek istiyorum. Bu lüks müdür? İhtiyaçtır bence...

Bıraktım çocuklu, öğrencili bir evi bir bekar bile geçinemez bu parayla. 2020 lira olarak açıklandı ama asgari ücret bu değil. Bu rakamın içinde AGİ de var. Bu bir kandırmaca. Resmen bizim aklımızla oynuyorlar. Aynı zamanda asgari ücretten vergi kesilmesine de kesinlikle karşıyım. Geriye bir şey kalmıyor haliyle...

Bakanlara çift maaş verilmesi için yasa çıktı örneğin. Bu çifte standart demek. Yaşı gelmiş, hak etmiş, çalışmış günleri dolmuş işçiler emekli edilmiyor da bakanlara çift maaş veriliyorsa burada bir sorun var demektir. “Hem emekli olacaksın hem de gidip çalışacaksın çift dikiş yapacaksın” deniliyor. Bir emeklinin maaşı ile bir bakanının maaşı aynı mı? Bakan çok mu zor durumda? Biz bu ülkenin üvey evlatları mıyız yoksa köleleri miyiz? Bu ne dine sığar ne vicdana sığar ne de evrensel insan haklarına sığar.

-Peki fabrikada yaşadığınız sorunlar nelerdir?

-Bir kadın işçi olarak cinsiyet ayrımcılığı var onu yaşıyorum ama bir işçi olarak da sorunlar yaşıyorum. Ben yaptığım işi tam ve eksiksiz yaptığım için şefim tarafından mobbinge uğruyorum. Bizzat şefin yaptığı işleri yeni bir işçi olarak ve bir kadın işçi olarak uyardığım için şef tarafından hakarete uğradım ve üstüme yürüyerek beni itekledi. Sonuç olarak fabrikanın başka bir alanına sürgün edildim. Sürgün yerimde de mobbing devam ediyor. Sürekli yaptığım işler takip edilerek açık aranıyor. Maalesef şefin bu baskılarına kimi işçi arkadaşlarım da alet oluyor. İşçiler arasında birbirinin kuyusunu kazma, çekememe, ayağını kaydırma gibi olumsuz davranışlar var. Bunun olmaması gerek.

-Peki ne yapmak gerek?

-Sonuçta hepimiz orada birlikte çalışıyoruz. İşimizi hakkıyla yapıp, birbirimizi kollamamız ve daha iyi çalışma koşulları için mücadele etmemiz gerekiyor. Bu olmadığında tek kalıyoruz. Birbirimize düşüyoruz.

Sesimizi çıkarmayıp oturmayacağız. İnsanca bir ücret istiyorsak eğer örgütlü olmamız gerekiyor. Örgütlü olmak için ne olması lazım? Birlik olmak. Bunun için de işçilerin bilinçli olması lazım.

 

 

 

 

Ümraniye BDSP’den yıl değerlendirmesi

 

Ümraniye Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP), 2018 yılını geride bırakırken 30 Aralık’ta bir araya gelerek dönem değerlendirmesi yaptı. 2018 yılında faşist baskı ve terörün tırmandırıldığından, sosyal yıkım saldırılarının her geçen gün derinleştiğinden bahsedildi. Türkiye ve dünyada devam eden kriz dalgasının emekçilerin yaşamına etkileri tartışıldı. Baskıların yoğunlaştığı yerde direnişlerin de devam ettiği anlatıldı. Emekçilerin yılgın ve umutsuz tablosuna karşı sınıfın öncü güçlerinin mücadeleyi büyütmek için daha fazla mücadele etmesi gerekliliği tartışıldı. Fransa’daki sarı yeleklilerin eylemine dikkat çekilerek, tüm dünyaya etkileri üzerinden sohbet devam etti.

Toplantıya katılan pek çok kişi dönem üzerine düşüncelerini ifade etti. Eğitim sorunundan gericiliğe, kadın sorunundan sosyal yıkım saldırılarına kadar sorunların gerçek çözümünün sınıf mücadelesini büyütmekten ve sosyalist işçi-emekçi iktidarını kurmaktan geçtiği vurgulandı.

Son olarak 2019 yılında mücadelenin çetinleşeceğine ve örgütlenmenin zorunluluğuna dikkat çekilerek örgütlü mücadelenin güçlendirilmesi çağrısı yapıldı.