14 Aralık 2018
Sayı: KB 2018/47

Yerel seçimler yaklaşırken...
Fiili meşru mücadele dışında bir seçenek yok!
İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret için mücadeleye!
AKP-saray rejimi bütçesi
Mutlusan, Borusan ve Greif’ten dersler
TOKİ direnişi ve ötesi
Kurtuluşumuz sınıfa karşı sınıf mücadelesindedir!
“Birlik olduğumuz koşullarda sorunların üstesinden gelebiliriz!”
Tarihin yeni sayfası açılıyor!
Dünyada sınıf ve kitle mücadeleleri
Fransa’da sınıf ve kitle hareketi sürüyor
Filistin halkı “tasfiye kuşatması”na direniyor
Derinleşen emperyalist rekabet ve petrol savaşları
“Öğrenci olmak da dert, mezun olmak da”
Kapitalist düzende anne olmak ve çocuklarımız
Çözüm sınıfa karşı sınıf!
Anlamak da değiştirmek de ancak Marksizm’de!
19 Aralık Direnişi 18. yılında
Buna da şükür!
İnsanca yaşamaya yeten ücret için mücadeleye!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kurtuluşumuz sınıfa karşı sınıf mücadelesindedir!

 

Metal İşçileri Birliği (MİB) Merkezi Yürütme Kurulu (MYK) Aralık 2018 tarihli toplantısını gerçekleştirerek güncel siyasal gelişmeleri, metal işkolundaki durumu, sınıfa yönelik saldırıları değerlendirerek kararlar almıştır.

Krizin faturasını kapitalistler ödesin!

Büyük bir ekonomik kriz içerisinde olduğumuz herkesçe bilinmektedir. Bu krizin faturası türlü saldırılar, uygulamalar ve yasalarla işçi ve emekçilere ödettirilmeye çalışılmaktadır. Patronlar krizi bahane edip işten atmalara, ücretsiz izinlere, hak gasplarına başvurmaktadır. Bir dizi fabrikadaki örnekler burjuvazinin krizi fırsata çevirme çabasını gözler önüne sermektedir. Bunu rahatından yapabilmelerine ise maalesef işçi sınıfı suskunluğu ve örgütsüzlüğü ile olanak sağlamaktadır.

Erdoğan başkanlığındaki AKP hükümeti ise çıkardığı yasalar ve yasal düzenlemeler, ekonomi programları ile sermayeye hizmette sınır tanımamaktadır. Kriz döneminde sermayeye teşvikleri arttırmakta, ürünlerini satabilmeleri, stoklarını eritebilmeleri için ellerinden geleni yapmaktadırlar. İşten atmalardan hak gasplarına kadar burjuvazinin istediği gibi at koşturmasına göz yummaktalar. İşçi ve emekçileri ağır vergi yükü altında tutup, sermayeye vergi afları çıkartmakta, başta otomotiv olmak üzere ÖTV-KDV’yi yılsonuna kadar kaldırıp veya düşürüp sermayenin stoklarını eriterek krizden çıkmasını sağlamaya çalışmaktalar.

Resmi rakamlara göre geçtiğimiz ay %25’i geçen yıllık enflasyon yine kalem oyunlarıyla düşük gösterilmektedir. Son bir yıl içinde %50-100 zam yapılan ürünlere “Enflasyonla Topyekûn Mücadele” adı altında göstermelik %10’luk indirimler gelmekte, enflasyon hesabına katılan ancak işçi ve emekçilerin ihtiyaç listesinde bulunmayan ürünlere yapılan indirimlerle enflasyon düştü gösterilmektedir. Ancak hepimiz bilmekteyiz ki, temel ihtiyaçlarımıza, gıdaya indirim yapılması bir yana sürekli zam gelmektedir. Bir dizi araştırmaya göre mutfak enflasyonu %40-50’den fazladır.

Ekonomilerini güçlü göstermek, faizleri düşük tutmak, içinde bulunduğumuz ay karara bağlanacak asgari ücret görüşmelerinde işçi sınıfını aza razı etmektir bütün dertleri.

Metal işçileri olarak krizin faturasını ödemeyi reddetmeliyiz. “İşten atmalar yasaklansın”, “zamlar geri çekilsin”, “dolaylı vergiler (ÖTV-KDV) kaldırılsın”, “artan oranlı gelir vergisi uygulansın”, “vergiden muaf ücret” taleplerini öne çıkartmalıyız. İşten atmalara karşı fabrikalarımızda ortak tutum almalı, hazırlıklı olmalı, şalteri indirmekten çekinmemeliyiz. Kriz yokken servetlerinden kırıntıyı bize reva görenler, krizde onu bile çok görmekte, işten çıkartmaktadır. Bunu kabul etmediğimizi, birliklerimizi ve komitelerimizi kurarak göstermeliyiz. Ancak örgütlü bir güç olursak onlara diz çöktürebiliriz.

Asgari ücret

Türkiye’de yapılan en büyük TİS olarak nitelendirebileceğimiz asgari ücret görüşmelerinin ilki yapıldı. Açlık sınırı 2000 TL’ye dayanmış yoksulluk sınırı 6.000 TL’yi geçmişken ortaya atılan rakamlar, yapılan çay-simit hesaplarıyla “işçiler çay-simitle beslense yeter” bakışı ile yürütülen komisyon görüşmeleri tam bir tiyatrodur.

Sermaye sözcüleri krizi öne sürerek, maliyetlerin düşük olması gerektiğini savunmakta, asgari ücreti en azda tutmak, ceplerinden en azının çıkması için teşviklerin arttırılmasını istemektedirler.

Sözde işçileri temsilen masaya oturan Türk-İş ise 2.000 liralık teklifi ile ufkunu göstermektedir. Mesele ortaya koyduğu rakam değil, ortaya koyacağı mücadele programı meselesidir. Ülkedeki bütün işçi ve emekçileri ilgilendiren böylesi bir süreçte yüz binlerce üyesi olduğu ile övünen bir konfederasyon masada oturup çay içip simit yemekten başka bir rol üstlenmemektedir.

Bu yıl masaya ilk kez asgari ücretli bir işçi oturtulmuştur. Asgari ücretle geçinilemediğini anlatmıştır. Ancak her birimiz asgari ücretle geçinilemediğini yaşayarak bilmekteyiz. Sermaye ve hükümet sözcülerinin umurunda olmadığı da açıktır. Bizim açlığımızı-yoksulluğumuzu anlatmaya değil, bu açlık ve yoksulluktan kurtulmak için adım atmaya ihtiyacımız vardır.

Masada yer alan hükümet sözcüleri ise “aynı gemideyiz” aldatmacası ile bizlerden fedakârlık beklediklerini ifade etmektedirler. Ancak hepimiz biliyoruz ki bizler aynı gemide değiliz. Onlar bizlerin yarattıkları zenginliklerle sefa sürerken bizler aç karnına, iş cinayetlerinde katledilerek yaşamak zorunda bırakılırken nasıl aynı gemide olabiliriz? Onların bütün serveti bizden çaldıklarıdır. Bunu unutmamalıyız. Bu emek hırsızlıklarına yasal kılıf uydurmaları bu gerçeği değiştirmemektedir.

MİB olarak bulunduğumuz her alanda asgari ücret gündemli bir çalışma yürütecek, toplantılar, işçi buluşmaları organize edeceğiz. Mümkün olan her yerde komiteler kurmalı, işçilerin inisiyatif almasını sağlamalıyız. Taleplerimiz açık ve nettir: Vergiden muaf ücret istiyoruz! Asgari değil, insanca yaşamak istiyoruz! Bu talepler etrafında kenetlenmeliyiz.

Sınıfa yönelik saldırılar

Yeni Ekonomi Programı (YEP) adı altında 2019 ve sonrasında sınıfa yönelik saldırılara devam edecekler. Esnek çalışmadan performansa dayalı çalışmaya, Kıdem Tazminatı Fonu ile kıdem hakkımızın gaspından BES’in cayma hakkı olmaksızın zorunlu hale getirilmesine; sermayenin hizmetinde bir programla karşımıza çıkıyorlar.

Esnek çalışma ve performansa dayalı çalışma ile sermayenin hizmetine her daim hazır işçi köleler oluşturmak istiyorlar. Mevcut kölelik sitemi yasal düzenlemeler ile katmerlenmek isteniyor.

İşsizlik Fonu yağmalanmaya devam edecektir. Şimdiye kadar fonda biriken paranın %15’i işçilere geri ödenmiştir. Hükümetin sermaye adına bu fonu kullanma yetkisi ise %30’dan %50’ye çıkartılmıştır. İstihdam aldatmacası ile sermayeye teşvikler veriliyor. Sermaye, işçinin sigorta primi ve maaş yükünden kurtulmaktadır. Bunu da işsizlik fonundan karşılıyorlar. Yani kendi maaşımızı, sigortamızı kendimize yatırtıyorlar.

Fondan yararlanmayı kolaylaştıracağız” diyerek son 120 gün devamsızlık yapmama şartını kaldıracaklarını söylüyorlar. Ancak bu hayata geçse dahi öze ilişkin hiçbir değişiklik olmayacaktır. Fondan yararlanmanın önündeki engellerden sadece bir tanesidir bu. 25/2 ile kolayından tazminatsız işten çıkartılmanın önü açılırken, işçiler arabuluculuk oyunuyla oyalanırken yapacakları değişiklikler programlarıyla hayata geçirecekleri saldırıları gizlemek içindir.

Yıllardır sermayenin gündeminde olan, göz diktikleri kıdem tazminatlarımızın gaspı da 2019 ile birlikte hayata geçecektir. Sermayedarları koruyan yasal ve hukuksal düzenlemelerle tazminatsız keyfi işten atmaların önü açılarak işçi sınıfı tazminat hakkından yoksun bırakılmaktadır. Bu noktada adım atmayan, sermayeye yaptırım uygulamayan, tazminatlarımızı devlet güvencesi altına almayan sermaye hükümeti Kıdem Tazminatı Fonu oluşturarak fonda birikecek parayı kullanmanın derdindedir. İşçi ve emekçileri düşünüyor olsalar, yıllardır tazminatlarımızın göz göre göre gasp edilmesine seyirci kalmazlardı. “Devlet güvencesi” diye karşımıza çıkarttıkları bu fonun akıbeti de İşsizlik Fonu gibi olacaktır. Bizlerin fonlara değil, haklarımızı elde etmeye ihtiyacımız vardır.

Zorunlu BES olarak bilinen yasa ile bütün işçi ve emekçiler 2019 içinde BES’e dahil edilecektir. Sigorta şirketleri aracılığı ile sermayenin direkt kullanımına açılacak büyük bir fon oluşturulmak isteniyor. Devlet teşviki, ikinci emeklilik vb. aldatmacalarla allanıp pullanılmasına karşın cayma hakkını kullanarak çoğunluğun (sisteme dahil edilen 12 milyondan 7 milyona yakın işçinin) sistemden çıkması sermaye hükümetini rahatsız etmiş olacak ki 2019 ile birlikte ilk 3 yıl cayma hakkı olmaksızın herkes yeniden sisteme dahil edilecek. Zorunlu BES, devletin emeklilik sisteminin çöktüğünün resmidir. Emeklileri kendi sırtında bir yük olarak gören AKP hükümeti ondan kurtulmak için, bütün yükü bizlerin sırtına yıkmaktadır. Bu kabul edilemezdir.

EYT

Yıllar boyu yapılan uygulamalarla mezarda emeklilik hayata geçmiş, emeklilik bir hayal olmuştur. Son dönemde gündeme EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) olarak düşen ve azımsanmayacak sayıda işçi ve emekçiyi ilgilendiren hareketlilik ülkedeki emeklilik sistemi gerçeğini gözler önüne sermektedir.

Yıllar boyu emek harcayıp bir avuç asalağın sermayesini büyüttüğümüz yetmezmiş gibi emekli olabilmek için prim gününü doldursan da yaşının dolmasını beklemektesin. Emekli olduktan sonra da geçinemeyip tekrar çalışmak zorunda kalınmaktadır. Bu ülkede emekli olmak bir hayal, emeklilik ise bir kabusa dönmüştür.

Üstüne üstlük sermayenin demir yumruğu Erdoğan, emekli olup çalışmak zorunda kalanları diline dolayıp “çift maaş alıyorlar” diye toplumu taraflaştırma gayretindedir. “Vatan-millet” edebiyatına sarılarak milyonların haklarını gasp etmeyi kendilerine hak görmekte, bunu da meşrulaştırma derdindedirler. EYT gündemi üzerinden yürütülen çalışmalar anlamlıdır. Ancak toplamında çalışma yaşamı ve emeklilik sistemindeki saldırılarla birleştirilmesi de gerekmektedir.

Fransa halkıyla enternasyonal dayanışma

Fransa’da Sarı Yelekliler olarak isimlendirilen bir kitle hareketi vardır. Yakıt zamlarının ve küçük şirketler ile köylüleri daha ağır etkileyen vergi sistemindeki değişikliklerin geri çekilmesi talepleriyle başlayan eylemler bütün Fransa’ya yayılarak toplumun her kesiminin talepleri için eylemler gerçekleştirdiği bir düzeye gelmiştir.

MİB olarak Fransalı işçi ve emekçilerin, gençlerin Fransa burjuvazisi ve hükümetinin saldırılarına karşı ayağa kalkışını selamlıyoruz. Fransa’da kapitalist sistemden hoşnutsuzluk alanlara akmıştır. Kapitalizmin bizlere açlık-yoksulluk ve sefaletten başka bir şey veremeyeceği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Fransa hükümeti zamları geri çekmek zorunda kalmıştır. Ancak öfke dinmemiştir. Servet-sefalet kutuplaşmasının artık kitleler nezdinde kabul edilemez hale geldiğinin, kitlelerin öfkesinin önünde hiçbir gücün duramayacağının en açık örneklerinden birini görmekteyiz.

Yayınlar

Yayınlarımız üzerine yaptığımız tartışmalar ile daha güçlü bir sosyal medya ve bülten için neler yapmamız gerektiğini, eksiklerimizi ortaya koyduk. Planlamalar yaptık. Buradan bütün MİB’lileri ve metal işçilerini yayınlarımıza sahip çıkmaya, katkı sunmaya, mücadeleye omuz vermeye tekrardan çağırıyoruz.

***

Sermaye partilerinin belediyeler üzerinden rant yarışı ve pazarlığı içinde olduğu bir süreçte bizleri de kendi kavgalarına, çıkar hesaplarına dahil etme çabalarına karşı sınıfa karşı sınıf tutumunu hayata geçirmeli, kendi taleplerimiz etrafında birleşmeli, örgütlenmeliyiz. Seçim aldatmacasına kanmamalı kurtuluşun kendi ellerimizde olduğunu bilmeliyiz. Sınıfa karşı sınıf tutumuyla hareket etmeliyiz.

Metal işçileri örgütlü bir güç olarak mücadele sahnesine çıkmadan kazanım elde edemeyeceğimiz açıktır. MİB olarak bütün çabamız hangi sendikaya üye olursa olsun, sendikalı-sendikasız bütün metal işçilerinin ortak çıkarları ve talepleri etrafında kenetlenmesi, örgütlenmesi ve sıkılı bir yumruk gibi davranması içindir. Bütün metal işçilerini bu kavgaya katılmaya çağırıyoruz.

Metal İşçileri Birliği
Merkezi Yürütme Kurulu

10 Aralık 2018

 

 

 

 

İşten atma, hak gaspları... İşçiler direnişlerle çare arıyor!

 

Sendikalaştıkları için işten atılan, gasp edilen haklarını isteyen işçilerin direniş ve eylemleri devam ediyor.

Flormar’da sendikalaştıkları için atılan işçilerin direnişi baskı, yasak ve soğuk hava koşullarına rağmen devam ediyor. Patronun içerideki işçilere baskısının arttığı bir evrede dışarıda da devlet eliyle yasaklar sürüyor. Son olarak direniş çadırında soba yakmanın da yasaklanmasına karşın battaniyelerle, halaylarla direnişlerini sürdüren işçiler direnişte 7 ayı geride bıraktılar. Direnişi 212. gününde (12 Aralık) Kadınlar Birlikte Güçlü bileşenleri ziyaret etti.

Tariş’in İzmir Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikasında DİSK Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan 7 işçi “Atılan işçiler geri alınsın, sendika hakkımız tanınsın” pankartı ile 8 Kasım’da başlattıkları direnişlerine devam ediyorlar.

Sendikalaştıkları için Muğla ve Urfa Tuvtürk ile Eskişehir Reysaş’ta atılan Nakliyat-İş üyesi işçiler sendikalı olarak işlerine geri dönebilmek için direnişlerine devam ediyorlar.

Urfa Tuvtürk’te atılan 11 işçinin “Şanlıurfa Polçak’ta işçi kıyımına son! Sendika haktır engellenemez” pankartıyla başlattığı direniş birinci ayını doldurmak üzere.

Muğla Tuvtürk’te atılan 12 işçi ise “Atılan işçiler geri alınsın!” diyerek başladıkları direnişlerinde 4 ayı geride bıraktı.

Eskişehir Reysaş’ta atılan 15 işçinin direnişi de üç haftayı doldurdu.

Aydın Büyükşehir Belediyesi İmar A.Ş.’de sendikalaştıkları için atılan DİSK Sosyal-İş Sendikası’na üye işçiler de direnişlerine devam ediyor. Atılan 9 işçi “Sendikalı olmak anayasal haktır” diyerek işlerine geri dönebilmek için başladıkları direnişlerinde 6. aya girdiler.

Real Market patronunun hileli iflas yoluyla ücret ve tazminat haklarnıı gasp ederek işten attığı işçiler, gasp edilen haklarını aynı patrona ait Metro Market’ten istemek için 11 Aralık’ta Kozyatağı Metro önünde eylemlerine devam ettiler.

Makro/Taze Market patronunun konkordato ilanının ardından marketleri satmaya başlamasıyla Samsun’da işsiz kalan işçiler gasp edilen kıdem tazminatları için başlattıkları mücadeleyi sürdürüyor. 31 Temmuz 2018’de işsiz kalan işçiler 11 Aralık’ta meclise giderek partilerle görüştü ve sorunlarını kamuoyuna duyurdu. Ayrıca Ankara Makro önünde de eylem gerçekleştirdiler. Şirketin bu ay sonu alacaklarını tahsil edeceği ve konkordato şartları gereği öncelikle işçi alacaklarının ödenmesi gerektiğini belirten işçiler kendilerine bu yönde söz verildiğini ifade ettiler.