21 Eylül 2018
Sayı: KB 2018/35

Sermaye iktidarını zorbalık da kurtaramayacak!
Sermaye sınıfı aynı zamanda öfke krizinde!
Kriz gerçeği ‘teğet geçen’ açıklamalarla örtülemez!
Açık büyüyor, zamlar artıyor, Erdoğan “Kriz yok” diyor
İdlib mutabakatı: Cihatçı çetelere hamilik
3. havalimanı işçilerinin direnişi ve iki tutum
Havalimanı işçilerinden “Köle değiliz” isyanı!
Taleplerimizi bugün yerine getirmeyecekseniz, yarın “neden şimdi” diye de sormayın!
Cargill işçileri İstanbul’a yürüdü
İşçilerin kaleminden patronların kriz oyunu
Onlar partimizin özü ve özetidirler - H. Fırat
Zor dönemlere inat serpilip gelişen bir orman olacağız!
Katliamlar sonrası asıl sorumlular hep aklanır
Flormar direnişi Humanite Festivali’ndeydi!
‘Hambacher Forst’ta çevre katliamına karşı direniş
Eğitimde dinsel gericiliğin karanlığı
“Laik, bilimsel ve karma eğitimin çanına ot tıkamak istiyorlar”
Bir yaz çalışması deneyimi
Dikişli eller hesap soracak!
“Kadınların sokağa çıkmasını istiyorum!”
Camarada vive Neruda*
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Katliamlar sonrası asıl sorumlular hep aklanır

 

8 Temmuz tarihinde Çorlu’da yaşanan tren katliamı sonucu 25 kişi yaşamını yitirmişti. Katliamın nedenlerine dair gerek meslek odalarından gerekse de sendikalardan çeşitli raporlar hazırlanmıştı. Demiryollarının bakım-onarım gibi birçok alanı özelleştirilmiş, eleman sayısı azaltılmış, gerekli denetim ve önlemler ihmal edilmişti. Sonuçta 25 kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi de yaralandı. Resmi açıklamalarda ise aşırı yağışlara dikkat çekilmiş, alt düzeydeki kadrolar hakkında soruşturma başlatılmıştı.

Bu tür katliamlarda bakanlıklara çalışan bilirkişiler tarafından hazırlanan raporlar, açılan mahkemelerde delil olarak kullanılır. Bilirkişi olarak atanmak için meslek sahibi, en az 5 yıl çalışmış, 25 yaşın üstünde olmak yeterli. Genellikle akademisyenler bilirkişi olarak atanıyorlar. Bilirkişiler aynı zamanda alanında uzman olan kişilerden seçiliyor.

Çorlu’daki tren katliamını inceleyen heyetten biri Gelişim Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Karaşahin. 2004 senesinde Pamukova’da hızlandırılmış trende de katliam yaşanmış, 41 kişi yaşamını yitirmişti. Bu katliamın incelemesini yapan “Bağımsız Bilim Kurulu” isimli heyette de bulunan Karaşahin, raporda dolaylı olarak makinistleri suçlamış, asıl sorumluları aklamıştı. Bu rapordan sonra Karaşahin bakanlıkta hızla yükseldi. 2005-2012 yılları arasında Ulaştırma Bakanı Danışmanı, 2013 yılında Yüksek Hızlı Tren İşletmesi Danışmanlığı, 2013’ten itibaren Ulaştırma Bakanlığı içerisinde Kaza Araştırma ve İnceleme Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yine 2012-2014 yılları arasında Çorlu’daki katliamın meydana geldiği Trakya Demiryolu Hattı Yenileme Projesi’nde danışmanlık yaptı. Ayrıca bir dönem Ulaştırma Bakanlığı ile ticari ilişkiler geliştirdi.

Bilirkişi olarak atanan birinin geçmişine bakılınca Çorlu’daki katliam için hazırlanacak raporun ne yönlü olacağı açıktır. Zaten “kazanın” yaşandığı ilk günlerde nedenini “doğal” olaylara bağlayan Karaşahin, “135 yıldır fonksiyonunu yerine getirebilen başarılı bir menfez. Küresel ısınma kaynaklı mevsim değişiklerinden ani sağanak yağışlar ortaya çıkabiliyor” ifadelerini dile getirmişti. Karaşahin asıl sorumluları aklamak konusunda “bilirkişi.”

Türkiye’de benzer türden sayısız katliam yaşandı. Her olay sonrası inceleme heyeti oluşturuluyor, resmi rapor hazırlanıyor ve asıl sorumlular hiçbir zaman bu raporlarda yer almıyor. Heyette bilirkişi olarak kimlerin, nasıl atanabildiğini yukarıdaki örnek göstermektedir.

Aladağ yurdunda çıkan yangın sonucu 11’i çocuk 12 kişi hayatını kaybetmişti. İki yıldır süren mahkemeler sonucu son kalan iki sanık da bilirkişi raporları ile tahliye edildi. Bu rapor yangını basit bir ihmal olarak gösterdi. Davada tutuklu sanık kalmadı. Aladağ yurdu Süleymancılar Tarikatı’na ait, bina kaçak. Yangın merdiveni, kapılar, PVC’ler bakımsız ve kilitliydi. Bu katliamda da tek sorumlu yurt müdürü ya da oradaki görevliler değildir. Öğrenci yurtlarının tarikatlara devredilmesinin, emekçilere tek alternatif olarak bu yurtların işaret edilmesinin, denetimlerin yapılmamasının asıl sorumlusu sermaye devletidir. Ancak bilirkişi raporu bunları yazmaz.

Soma Katliamı’nda resmi rakamlara göre 301 işçi yaşamını yitirdi. Toplumsal muhalefetten kaynaklı şirket sahipleri ve alt kademe yöneticileri tutuklandı, ancak son davada tutuklu sanıklara ödül gibi cezalar verildi. Bilirkişi raporunda yine asıl sorumlular yazılmadı. Soma madeninin ruhsatı Türkiye Kömür İşletmeleri’ne (TKİ) ait. Sonradan özelleştiriliyor, denetimler yapılmıyor, kâr uğruna insan hayatı yok sayılıyor ve sonuçta Türkiye’deki en büyük katliamlardan biri yaşanıyor.

Örnekler daha da çoğaltılabilir. Ama bu örneklerde dahi bilirkişi raporları ile asıl sorumlu olan sermaye devletinin nasıl aklandığını görebiliriz. Devlet organize şebeke gibi çalışıyor. Medyası, “bilim insanları”, baskı aygıtları, yargı süreci hepsi takım çalışması içerisinde, gerçek fail olan sömürü ve rant düzenini aklayarak başka katliamlara davetiye çıkarıyorlar.

 

 

 

 

Açlık ordusu büyüyor

 

İstanbul’un orta yerinde, her akşam bir kuyruk uzar. Kuyrukta bekleyenler arasında mülteciler de vardır, yaşlılar da evsizler de… Her akşam uzayan bu kuyruk bir bardak sıcak çorba içindir. Dışarıda yatan evsiz barksızlar başta olmak üzere; çorba dağıtan arabanın gelmesini beklemektedir. Türkiye’de her gün onlarca ekmek çöpe atılırken, birileri çıkıp askıda ekmek kampanyası başlatabiliyor.

Kriz koşullarının etkisini günden güne hissettirdiği ülkede her gün yatağa onlarca aç çocuk, karnı boş insan giriyor. Önümüzdeki süreçte bu tür yardımseverlikler çoğalacaktır, açlar ordusu da. Ama çözüm ne vicdanları rahatlatmakta ne de bu gece bir sıcak çorba içtim diye sevinebilmekte. Gerçek çözüm, dünyanın hiçbir yerinde açlık ve sefaletin kol gezmediği işçi-emekçi iktidarındadır. Geceleri aç yatılmayan gündüzleri sömürülmeyen sistemin adı sosyalizmdir.

Ya sosyalizm ya barbarlık!

M. Güzel




Gelir dağılımındaki uçurum derinleşti

 

Kapitalizmin krizi işçi ve emekçilere gelir dağılımındaki adaletsizlik olarak da yansıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı 2017 Yılı Gelir ve Yaşam Koşulları araştırmasına göre, geliri en yüksek olan yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı pay 2016’ya göre yüzde 0,2 artarak yüzde 47,4’e yükseldi. Geliri en düşük yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı pay ise yüzde 6,3.

Araştırmaya göre nüfusun yüzde 69,2’sinin konut masrafları ile konut alımı dışında taksit ödemeleri olduğu veya borçlu oldukları ifade edilirken yüzde 60,8’i bir haftalık tatil masraflarını karşılayamıyor. Yüzde 13,4 ise konut masraflarının hanelerine çok yük getirdiğini söyledi.