9 Mart 2018
Sayı: KB 2018/10

Emperyalistler ve işbirlikçileri yenilecek, direnen halklar kazanacak!
Ekonomide sahte rekorlar ve gerçekler
Sağlıkta neo-liberal programların çöküşü
“Tarım politikalarıyla şeker fabrikaları zarar ettirildi”
Efrîn’de “ateşkes” boyunca 33 sivil katledildi
İşçi ve emekçiye reva görülen yoksulluk
“İşimizi geri alacağız!”
Performans sistemine karşı Eğitim Sen’den kampanya
Devletten çocuk işçilikle mücadele yalanı!
‘Türkiye’de Kadınlar ve Kadın Emeği’ raporu
Burjuva toplumu ve burjuva kadın hareketi - H. Fırat
Sınıf devrimcilerinden 8 Mart etkinlikleri
Ekim Devrimi’nin 100. yılında Kollontay’ı okurken…/ 7
Siyasal süreç ve gençlik mücadelesi
Büyüyen küresel ‘‘ticaret savaşları”
Avrupa’da ırkçı-faşist tırmanış!
Körfez şeyhleri “Hizbullah’ın şifreleri”ni çözebilir mi?
Nükleer rekabet ve savaş tehdidi
Gazi Direnişi 23. yılında
Kiralık senaryolu “Freiheit” filmi üzerine
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Nükleer rekabet ve savaş tehdidi

 

Kapitalizmin her alanda derinleşen krizi emperyalist rekabeti çığırından çıkarırken, yeni bir emperyalist paylaşım savaşı tehdidini de büyütüyor. Tüm emperyalistler envai çeşit silah üreterek yeryüzünü kana bulamaya, tüm canlılar için cehenneme çevirmeye hazırlanıyorlar. Bu yılın başından bu yana yaşanan bazı gelişmeler, emperyalist güçlerin bu doğrultudaki hazırlıklarının ürkütücü boyutlara ulaştığını ve çıkarları gerektiğinde bir nükleer felaketle sonuçlanacak çılgınlıklardan çekinmeyeceklerini gösterdi.

ABD’nin Ocak ayında açıkladığı Ulusal Savunma Stratejisi bunun dikkate değer bir belgesidir. Bu belge, ABD emperyalizminin dünya egemenliğindeki gerileyişini itiraf etmekte ve bu egemenlik uğruna yeni bir emperyalist savaşın potansiyel tehlikesini ortaya koyan açıklıklar sağlamaktadır.

Ocak ayında ulusal güvenlik stratejisini açıklayan Trump, önceki başkanları “ABD sınırlarını ardına kadar açmakla” suçlamış ve stratejinin dört temel başlığını sıralamıştı. “Tüm dünyada Amerika’nın etkinliğini ve gücünü arttırmak” stratejinin temel başlığıydı. Rusya ve Çin’i “ABD’nin gücü, güvenliği ve refahına meydan okuyan siyasi rakipler” olarak niteleyen strateji belgesi, Rusya ve Çin için “ekonomilerinde serbestliği ve eşitliği azaltmaya, ordularını büyütmeye, toplumlarını bastırmak ve nüfuzlarını arttırmak için bilgiyi ve verileri kontrol altına almaya kararlılar” demişti.

Trump’ın ardından ABD Savunma Bakanı Jim Mattis de belge hakkında açıklamalarda bulundu. 11 Eylül 2001 saldırılarının üzerinden 17 yıl geçerken, terörizme değil büyük güç rekabetine odaklandıklarını, Çin ve Rusya tehdidinin terör tehdidini geride bıraktığını öne sürdü. “Artık Amerikan ulusal güvenliği, öncelikle terörizme değil, büyük güç rekabetine odaklanacak” dedi. Asya-Pasifik, Avrupa ve Ortadoğu’yu ise üç rekabet alanı olarak sıralayan Pentagon şefi,Ordumuz hâlâ güçlü ama rekabet avantajımız savaş halinin her alanında -hava, kara, deniz, uzay ve siber alem- erozyona uğradı ve uğramaya da devam ediyor” itirafında bulundu. ABD’ye meydan okuyacak olanlara tehditler savurdu.

Kuzey Kore ile karşılıklı nükleer tehditlerin ise hiç gündemden düşmediği biliniyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Federal Meclis’te yaptığı konuşmasında, adeta Rusya’nın nükleer cephaneliğindeki gelişmelerin reklamını yaptı. Rusya’nın başka hiçbir ülkenin sahip olmadığı füzeler geliştirdiğini, 2017 sonunda yeni bir nükleer füze denemesi yaptığını, bu yeni füzenin dünyanın neredeyse her noktasına ulaşabileceğini belirten Putin, ABD’nin Rusya’yı çevreleyen ülkelere yerleştirdiği hava savunma sistemlerine karşılık olarak yeni silah sistemleri geliştirdiklerini açıkladı.

Devamında, Rusya’daki hava savunma sistemlerini yenilediklerini, Rusya’nın cephaneliğinde hiçbir füzesavarın tespit edip izleyemeyeceği, süpersonik (sesten hızlı) yeni bir silahı olduğunu, nükleer başlıklar taşıyabilen yeni bir su altı dronesini test ettiklerini, ürettikleri yeni bir nükleer başlığın yolunun hiçbir füzesavar tarafından kesilemeyeceğin, kruz füzeleri tarafından taşınabilecek küçük nükleer başlıklar geliştirmekte olduklarını anlatan Putin, Rusya ya da müttefiklerinden birine karşı nükleer silah kullanılması halinde, derhal karşılık verileceğini vurguladı.

Tüm bu açıklamalar ABD tarafından tehditle yanıtlandı. Pentagon Sözcüsü Dana White, ABD’nin nükleer kapasitesini çeşitlendirildiğini, Rusya’dan gelebilecek bir nükleer tehdide karşı “tam şekilde hazır olduklarını” belirterek, “ABD’nin savunma yetenekleri rakipsizdir ve öyle kalacaktır” dedi.

İngiliz Genelkurmay Başkanı General Nick Carter’ın ABD’ye paralel açıklamaları dikkat çekti.

Almanya Başbakanı Merkel’in emperyalist rekabete ilişkin yaptığı çıkışlar ise biliniyor. Bağımsız bir Avrupa dış politikası ile AB ordusunun kurulmasının öncelik olduğunu dile getiren Merkel, “Şimdiye dek genelde ABD’ye bel bağladık, artık kendi kaderimizi kendi ellerimize almalıyız” demektedir.

İnsanlık nükleer yok oluş çılgınlığıyla yüzyüze

Dünya barışı üzerine yüzsüzce yalanlar söyleyip ikiyüzlülük sergileyen emperyalistler, söylediklerinin aksine dünyayı nükleer bir felakete sürüklüyorlar. Emperyalist rekabetin giderek sert biçimler kazanması, dünyayı defalarca yok edecek düzeyde her türlü silahın emperyalistlerin elinde bulunması, baş döndürücü bir silahlanma yarışının sürmesi, nükleer silahların kullanımını daha büyük bir tehlike haline getirmiş bulunmaktadır. Emperyalist odakların nükleer cephaneliklerini modernize etmeleri, savaş teknolojilerini sürekli geliştirmeleri boşuna değildir.

Sadece küresel emperyalist güçler değil, yanı sıra bölgesel güçler de savaş harcamalarını tarihin hiçbir döneminde görülmemiş düzeyde arttırmaktadırlar. Savaş, kapitalizmin krizine verilen bir yanıt olarak gündeme gelmektedir.

Emperyalistler için yeni pazarlar elde etmek, rakiplerine boyun eğdirmek, nüfuz alanlarını genişletmek ve dünya egemenliğini elde etmek anlamına gelen savaş, işçi sınıfı, emekçi kitleler ve ezilen halklar için ise korkunç bir dehşet, yıkım, kan deryası ve acı demektir. Milyonlarca insanın yersiz yurtsuz kalması, salgın hastalıklardan, tıbbi imkansızlıklardan, açlıktan vb. ölmesi demektir. Uygarlığın yıkımı demektir.

Bugün Ortadoğu’da yaşananlar bu gerçekliği tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Emperyalist barbarlık bir kez daha tüm insanlığı tehdit etmektedir. İnsanlığın önünde buna karşı devrim mücadelesini yükseltmenin dışında bir alternatif yoktur.

 

 

 

 

Fransa Ford’da işçi kıyımı

 

Ford grubu, Bordeaux yakınlarında Blanquefort’ta bulunan, vites kutusu ve şanzıman üreten fabrikasını yatırım yapmama adına aldığı kararla kapatmayı hedefliyor. 910 işçinin çalıştığı fabrikada yüzlerce geçici işçinin de çalıştığı belirtiliyor.

Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire ise 2019 yılının sonuna kadar Blanquefort fabrikasının üretim miktarlarını izlemek üzere bir çalışma grubunun kurulmasını açıkladı. Ford, alıcı bulma arzusunu bakana iletti.

Beş yıl önce Ford, 27 milyon avro yardım karşılığında Blanquefort’ta bin kişiye istihdam sağlayacağı sözü ile imzalanan anlaşmanın ise Mayıs ayının sonunda bittiği belirtiliyor.

İşyerlerindeki belirsizliğe karşı sendikalar ise 5 Mart Pazartesi günü 13.00-15.00 saatleri arası iş durdurarak bilgilendirme toplantısı gerçekleştirdi.

Toplantıda alınan karar ile 9 Mart günü bir günlük “ölü fabrika” kararı ile üretimi durdurup Bordeaux Valiliği’ne kadar yürüyüş gerçekleştireceklerini duyurdular.


 
§