2 Şubat 2018
Sayı: KB 2018/05

Halkların kardeşliği ve onurlu bir yaşam için mücadele!
“Zeytin Dalı Harekatı” mı, işgal harekatı mı?
Efrîn’e dönük saldırılarda siviller katlediliyor
Düzen siyasetine “savaş” ayarı
Tek Tipe Karşı Mücadele Platformu kuruldu
Sermayenin cankurtaranı AKP
İhanet ve satış düzeni sürüyor, mücadeleye ve direnişe devam!
Direnişçi emekçilerden KESK ve bağlı sendikalara çağrı
Tekstil sektöründe örgütlenme arayışı ve sendikalar
Fabrikalarda emeğin korunması mücadelesi ve mesleki eğitim
Ekim Devrimi ve ulusal sorun
8 Mart’ta özgürlük ve eşitlik mücadelesini yükseltelim!
Devrime giden yolda yürüyen kadınlar: Vera Figner
Kibritçi kızlardan radyum kızlarına süren mücadele
Meslek liseleri ve temel eğitim sorunu
Almanya özgülünde Avrupa’da mesleki eğitim
Endüstri 4.0 ve yaşama etkilerine örnekler
Suriye’de anayasa hazırlığı için Soçi’de “anlaşma”
Trakya’da metal işçisi MESS’le yapılan TİS’e ne diyor?
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermayenin cankurtaranı AKP

 

130 bin işçiyi kapsayan TİS sürecinde uyuşmazlık zaptının tutulması ve arabuluculuk sürecinin sona ermesinin ardından -metal işçisinin basıncıyla- grev kararı alınmıştı. Yaşam şartlarının her geçen gün daha da zorlaşması, çalışma koşullarının ağırlığı ve tabi 2015 Metal Fırtına’dan miras özgüven ve hak arama isteği ile metal işçisi daha sürecin başında öfkesini göstermişti. Tabandan gelen bu basınç Çelik-İş’e dahi -göstermelik de olsa- eylemler yaptırmış, Türk Metal’i sarsmış, Birleşik Metal-İş’i fiili grev kararı almak zorunda bırakmıştı.

Ancak 26 Ocak günü 130 bin metal işçisinin grevi “milli güvenliği tehdit ettiği” gerekçesiyle, OHAL’in verdiği keyfiyete dayanan AKP tarafından yasaklandı. Hükümet oluşundan bugüne sermayeye hizmette kusur etmeyen AKP bir kez daha düzenin ona biçtiği misyonu oynadı. Referandum süreci boyunca burjuvaziye, başkanlık sisteminin oluşturacağı istikrarın en çok onların işine yarayacağını anlatmaya çalışan, sermaye temsilcilerinin huzurunda OHAL’in sürekli uzatılmasıyla ilgili yaptığı bir konuşmada “biz OHAL’i grevleri yasaklamak için kullanıyoruz” diyecek kadar pervasızlaşan AKP’nin bu hamlesi elbette şaşırtmadı. İç ve dış politikada iyice sıkışan, içerideki en ufak bir muhalefete dahi tahammülü kalmayan, adeta bir histeri krizine tutulmuş bir iktidar, 130 bin işçinin grevini sindirecek durumda değildi.

Yaşadığı krizlerin faturasını her fırsatta işçi ve emekçilere çıkarmaya çalışan bu iktidarın, tek işçi düşmanı icraatı grev yasakları değil; sadece 2017 yılında patronlara getirilen teşvikler şöyle sıralanabilir:

- İşsizliğe karşı güya “İstihdam seferberliği” başlatan iktidar, bu süreçte çalışmaya başlayan tüm işçilerin ücretlerinin bir kısmını yine işçilerin ücretlerindeki kesintiyle oluşturulan İşsizlik Fonu’ndan ödüyor. Yani “istihdam seferberliği” projesinden yine patrona teşvik çıktı.

- Yine 2017’de çıkarılan bir torba kanun maddesiyle kaçak işçi çalıştıran işletmelere verilen 1 yıl teşviklerden yararlanmama cezası 1 aya düşürüldü. Yani kaçak işçi çalıştıran patron adeta ödüllendirildi. Bu torbadan işçinin payına güvencesiz çalışma, buna bağlı olarak iş kazaları-iş cinayetleri çıktı.

- Sermayedarlardan alınan vergiler olan “doğrudan vergi”ler düşürülürken, açlık sınırının altındaki asgari ücretli işçiden alınan “dolaylı vergi”ler (KDV, ÖTV vb.) arttırıldı.

- Yaz aylarında bir KHK ile “Varlık Fonu” kurularak birçok kamu malı ve kamu kurumu bu fona aktarıldı. Böylece özelleştirmelerin önü açıldı. AKP bu durumu kendi resmi web sitesinde “1986-2002 döneminde toplam 8 milyar dolar özelleştirme geliri elde edilirken, 2003-2015 döneminde bu tutar 61,8 milyar dolara erişmiştir. Cumhuriyet tarihi boyunca elde edilen özelleştirme gelirlerinin yüzde 90’ı AKP döneminde elde edilmiştir” sözleriyle utanmadan ifade etmiştir.

- Özellikle AKP’li yıllarda bir balon gibi büyüyen inşaat sektöründe yaşanan sıkışmayı rahatlatmak için hem bu sektörün patronlarına vergi indirimleri yapılıyor hem de konut satışını arttırmak için Türkiye’de en az 1 milyon dolarlık gayrimenkul satın alan yabancılara KDV indirimleri yapılıyor.

- Ayrıca 2017 yılında açıklanan yeni Ulusal İstihdam Stratejisi (UİS) ile esnek ve güvencesiz çalıştırma; kiralık işçilik, kullan-at işçilik gibi uygulamalar resmen sermaye devletinin istihdam stratejisi haline getirilmiştir.

Buraya sınırlı bir şekilde aktarabildiğimiz bu uygulamalar dahi AKP iktidarının işçi düşmanı yüzünü göstermektedir. Sermayenin demir yumruğu ve organik bir parçası olan Erdoğan, kendi sınıfının çıkarlarının gerektirdiğini yapıyor. Bu noktada işçi ve emekçilere de düzen siyasetinin her türlü aktöründen uzaklaşmak, kendi bağımsız sınıf çıkarları etrafında kenetlenmek düşmektedir.

 

 

 

 

Haramilerin saltanatını yıkalım!

TOMİS’li ol! Gücüne güç kat!

 

130 bin metal işçisini kapsayan TİS görüşmelerinde ilk anlaşma MESS-Türk Metal masasından çıktı. Aylardır metal işçisini oyalayan, türlü oyunlarla beklentiyi düşürmeye çalışan, MESS’in dayatmalarını metal işçisine kabullendirmek için elinden geleni yapan ama işçinin hakkını almak için icraata geldiğinde sözde eylemlerle, üretime etkisi olmayan duruşlarla süreci geçiştiren Türk Metal kendisinden bekleneni yaptı.

Bırakalım işçinin taleplerini karşılamayı, kendi açıkladığı taslağa bile sadık kalmadı. Ortalama %38 dedi, %22,5’a imza attı. Metal işçisinin kararlılığından korktular ve 3 yıllık sözleşmeye imza atamadılar. Kıdem zammını vermek zorunda kaldılar. Ki zaten fabrikalarda kıdemli işçi bırakmadılar. Herkes biliyor ki, fabrikaların yarısından fazlası 2015 sonrası girişli.

Metal işçileri olarak bu oyunları ve ihaneti çok gördük. 2015’te ayağa kalktık. MESS-Türk Metal saltanatını sarstık. İnisiyatifi elimize aldık ve delinmez denilen sözleşmeyi deldik. Fabrika kurullarımızı, komitelerimizi kurduk, kendi temsilcilerimizi seçtik, Fabrikalar Arası Kurullarımızı kurduk.

Kısacası kendi geleceğimizi kendi ellerimize aldık. Ve onlar ne derlerse desinler biz kazandık. Gücün bizde olduğunu gösterdik. Birlik olduğumuzda, onların kaçacak delik aradığını gördük. Yıllardır ilk defa onları zengin etmek için değil kendimiz için, geleceğimiz için bir şeyler yaptık. Onların kölesi olmadığını fosta-düşmana gösterdik. Ve Metal Fırtına’nın bir meyvesi olarak TOMİS’i kurduk.

Metal işçisi kardeşlerimiz,

2015’te Metal Fırtına’yı yaratanlar olarak kurduğumuz sendikamız dosta güven vermeye, düşmana korku salmaya devam ediyor. Artık oturduğumuz yeter. Ayağa kalkma zamanıdır. Bu dayatmalara boyun eğme. Taleplerinden geri adım atma. Bakın grev korkusu, üretimin duracağı korkusu, Metal Fırtına korkusu MESS’e neler yaptırıyor. Taleplerimiz karşılandı mı? Hayır! Ama bu noktaya da metal işçisinin kararlılığıyla, dik duruşuyla geldik. Mücadele eden, işten atılan ama hakkını arayan metal işçilerinin emeğiyle bu noktaya geldik.

Bu kararlılıkla daha gideceğimiz çok yol, kazanacağımız çok hak var.

TOMİS metal işçilerini kendi saflarına, birlikte taleplerimizi kazanmaya çağırıyor. Birçok fabrikada imzalanan sözleşmenin yetersiz olduğu tartışılıyor. Sadece tartışmak yetmez. İhanetçi sendikal anlayışı silip atmak elimizde. Onların saltanatı sürdüğü sürece hiçbir hakkımızın garantisi olmayacaktır. Mücadelemizi, örgütlülüğümüzü güvenceye almazsak, kazanımlarımıza göz dikmeye, saldırılarına devam edeceklerdir.

TOMİS mücadele eden, kararlılığını ortaya koyan metal işçilerinin sendikasıdır ve bütün metal işçilerini MESS-Türk Metal saltanatını yıkmaya, geleceğimizi kazanmaya TOMİS’li olmaya çağırıyoruz. TOMİS’li ol! Gücüne güç kat!

Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası

 
§