2 Şubat 2018
Sayı: KB 2018/05

Halkların kardeşliği ve onurlu bir yaşam için mücadele!
“Zeytin Dalı Harekatı” mı, işgal harekatı mı?
Efrîn’e dönük saldırılarda siviller katlediliyor
Düzen siyasetine “savaş” ayarı
Tek Tipe Karşı Mücadele Platformu kuruldu
Sermayenin cankurtaranı AKP
İhanet ve satış düzeni sürüyor, mücadeleye ve direnişe devam!
Direnişçi emekçilerden KESK ve bağlı sendikalara çağrı
Tekstil sektöründe örgütlenme arayışı ve sendikalar
Fabrikalarda emeğin korunması mücadelesi ve mesleki eğitim
Ekim Devrimi ve ulusal sorun
8 Mart’ta özgürlük ve eşitlik mücadelesini yükseltelim!
Devrime giden yolda yürüyen kadınlar: Vera Figner
Kibritçi kızlardan radyum kızlarına süren mücadele
Meslek liseleri ve temel eğitim sorunu
Almanya özgülünde Avrupa’da mesleki eğitim
Endüstri 4.0 ve yaşama etkilerine örnekler
Suriye’de anayasa hazırlığı için Soçi’de “anlaşma”
Trakya’da metal işçisi MESS’le yapılan TİS’e ne diyor?
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Düzen siyasetine “savaş” ayarı

 

Çok yönlü kriz dinamikleri içinde çıkmazda olan düzen siyaseti, içine girilen savaş konsepti sayesinde geçici olmaya mahkûm bir “rahatlama” sağladı. Son dönemlerde Erdoğan AKP’sinin dayattığı gerici politikaların ve OHAL hukuksuzluğunun toplumun belli kesimlerinde yarattığı hoşnutsuzluklar, ekonomik “büyümenin” işçi-emekçiyi teğet geçmesi, artan hayat pahalılığı, zamlar, vergi adaletsizliği gibi pek çok nedenden dolayı biriken sosyal ve siyasal kriz dinamikleri, savaş çığırtkanlıkları arasında -şimdilik- gündemdeki öncelik sıralamasından düştüler. Düzen siyasetinin tüm aktörleri bu gerici havaya gaz vermekte ve tüm manipüle edici aygıtlar savaş gündemi ile devreye sokulmaktadır.

Estirilen şovenist hava işsizliğin, yoksulluğun, sefaletin etkileriyle baş etmeye çalışan kitleleri “savaş heyecanı” ile oyalamakta, biriken öfke Kürt düşmanlığı ile boşaltılmaya çalışılmaktadır. Egemenler OHAL’e rağmen sindirilemeyen toplumsal muhalefeti susturmanın koşullarını da “savaş hali” ile elde etmeyi umuyorlar. Öyle ki sadece savaşa karşı olduğunu ifade etmek bir yana, yeni gelen zamlar ve vergiler bile tartışılamamakta, tartışmak isteyenlerin karşısında, “soğukta, vatan için ölen Mehmetçikler varken” minvalinde sözlü barikatlar, sokakta “savaşa hayır” diyenlerin önüne kurulan polis barikatlarıyla birlikte AKP iktidarına kalkan olmaktadır. Bilinçler bulandırılmış, algılar köreltilmiş haldedir.

Düzenin esas sahibi sermayedarlar da oldukça memnun görünmektedir. Zira yakındıkları “toplumun kutuplaştırılması sorunu” çözülmüş, toplum gerici bir savaş histerisinde “uzlaştırılmıştır.” Öte yandan OHAL ile duydukları kaygılara gerek kalmamıştır. Çünkü toplumun belli bir çoğunluğu nezdinde meşruluğu olmayan OHAL koşulları için, “savaş hali” iyi bir gerekçe sağlamış, ortaklaştıkları savaş atmosferi ile istedikleri sütliman ortam yeniden sağlanmıştır.

Ayrıca AKP bu “savaş halinde” patronları unutmamış, sermayenin hassasiyetlerini dikkate almaya devam etmiştir. Örneğin, geçtiğimiz günlerde patronların tepkilerine neden olan, OHAL nedeniyle iflas gösterememe gibi pürüzleri bir yasa ile gidermekte, hatta yeni şirket kurmanın önündeki bürokratik aşamaları kaldırarak, sermayedarlara rahatlama sağlamaktadır. Bunların yanında patronlara verilecek teşvikler, vergi indirimleri ve aflarının 2018’de de devam edeceği önceden açıklanmıştı. Bir dizi yerde hak arama eyleminin, örgütlenme girişiminin olması ve metal işçilerinde olduğu gibi yasağa rağmen grev kararlılıklarının gösterildiği bir tabloda savaş konsepti, sermaye sahiplerini her açıdan rahatlatmıştır.

Bir yandan da seçim çalışmaları hız kesmemekte, ittifak çalışmaları hummalı bir şekilde devam etmektedir. AKP-MHP ikilisinden oluşan dinci-faşist cephe, yaratılan gerici-şoven atmosferden sonuna kadar yararlanmaya bakmaktadır.

İçeride ve dışarıda Kürt düşmanlığı ekseninde politikaya devam etmenin seçimlerde oy oranını arttıracağının hesabında olan Erdoğan, görüldüğü gibi kendine Efrîn işgali ile yeni bir “lütuf” bulmuştur. Savaş ve seçim arasında kurduğu bağ aşikâr olan Erdoğan, kendini şimdiden “başkomutan” ilan etmiştir.

Düzen siyasetine yapılan bu “savaş ayarı” ile sermayenin istediği istikrar ve bunun için dengeleyici “uzlaşı” ortamı şimdilik elde edilmiştir. Bunun devamı için kirli savaş politikalarını tırmandırmaktan geri durmayacaklardır. Ancak tam da aynı savaş politikalarının ortaya çıkardığı bir fatura ve bunun tetikleyeceği ön görülemez sonuçları olacaktır. Bunun da düzen siyasetinin açmazlarını derinleştireceğinden kuşku yoktur.

 

 

 

 

2017’de dış ticaret açığı yüzde 37 arttı

 

Türkiye kapitalizminin ithalata bağımlılığı ve dış ticaretteki dengesizlik, TÜİK’in açıkladığı dış ticaret verileriyle bir kez daha gözler önüne serildi. 2017 yılında dış ticaret açığı, önceki yıla kıyasla yüzde 36,8 artarken, ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 71,8’den yüzde 67,2’ye düştü.

TÜİK’in Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile birlikte hazırladığı, 2017 Aralık ayı geçici dış ticaret verileri açıklandı. 2017 yılını kapsayan verilerin de yer aldığı istatistiklerde, 2017’de ihracat önceki yıla kıyasla yüzde 10,2 artışla 157 milyar dolar, ithalat ise yüzde 18 artışla 234 milyar dolar oldu. 2017 yılı dış ticaret açığı yüzde 36,8 artışla 76 milyar 736 milyon dolara çıkarken, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 71,8’den yüzde 67,2’ye düştü.

2017 Aralık ayı verilerine göre ihracatta ilk sırada Almanya yer alırken, ardından İngiltere, İtalya ve Irak geldi. Almanya’nın başta yer aldığı ithalatta ise sırasıyla Çin, Rusya ve ABD yer aldı.

Avrupa Birliği’ne yapılan ihracatın önceki yılın aynı ayına göre yüzde 15,6 arttığı 2017 Aralık ayında, AB’nin ihracattaki payı da yüzde 44,3’ten yüzde 47,1’e yükseldi.

 

 

 

 

Savaş çığırtkanlığında tek ses

 

Sermaye devletinin dümen koltuğunda oturan Tayyip Erdoğan, Efrîn’e saldırı başladığı andan itibaren “savaşa hayır” diyenlere de saldırmayı sürdürüyor. Bu saldırılardan “savaşa hayır” diyen Türk Tabipler Birliği de (TTB) “nasibini” aldı.

Erdoğan, partisinin genel merkezinde Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada “Sözde Türk Tabipleri Birliği gibi bir kesim savaşa hayır diye kampanya yürütmek istiyor” sözleriyle TTB’yi hedef aldı. TTB’ye barış çağrısı yaptığı için kin kusan Erdoğan “Bu terörist sevicilerin bugüne kadar barışa evet dediklerini duymadık” dedi.

Konuşmasında kendi çete güçleri ÖSO’yu alkışladığını söylerken, ikiyüzlüce de olsa Efrîn saldırısına karşı dil ucuyla söz söyleyen AB sözcüleri şahsında AB’ye de saldırdı. Ayrıca Efrîn’den sonra sırada Menbic’in olduğunu öne sürdü.

Kılıçdaroğlu da Erdoğan’dan geri kalmıyor

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Efrîn saldırısı başladığı günden itibaren Erdoğan ve AKP’yle yarışırcasına savaş çığırtkanlığı yaptı.

Son olarak Sarıyer Belediyesi ve Ülke Politikaları Vakfı işbirliğiyle, ‘Yerel Yönetimler ve Adalet Sempozyumu’nda konuşan Kılıçdaroğlu yine savaş çığırtkanlığı yaptı.

Güya “80 milyon için adalet” istediği konuşmasında Kılıçdaroğlu, Efrîn saldırısından yola çıkarak “Ordumuza sonuna kadar güveniyoruz. Bu mücadelenin yanındayız ama beyler bundan rahatsızlar. Bunu gayet iyi biliyorum” dedi. Ardından “Biz ülkemizin selameti için ‘Önce Türkiye’ diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti sınırları pergelle çizilen bir ülke değildir” diye ekledi.


 
§